| Konu: | Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 14 |
| Tarih: | 13.11.2014 |
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Şimdi, açık ve net olarak, ağır bir şekilde soykırımla suçladı; okuduğunuzda göreceksiniz efendim. Bunu kabul etmemiz mümkün değil. Eğer bu şekilde kabul edilecekse bu Meclisin bugün devam etmemesi gerekir. Ve bunun sonuna kadar da arkasında olacağız.
İkincisi: Herkes ne söylediğini iyi bilmek zorundadır. Meclis kürsüsüne çıkıp 80 bin insanın öldürüldüğünü söyleyenlerin, o sırada Dersim'in, tüm Dersim'in -bugünkü Tunceli'nin daha geniş alanının- 65 bin nüfusa sahip olduğunu da bilmeleri gerekir.
Ondan sonra, 1935 yılında, Atatürk, özellikle Meclis açılış konuşmasında Dersim'le ilgili bakın şöyle söylüyor... Yani, bunu siz soykırım olarak nitelendirecek olursanız... Soykırım, bir kitleyi -etnik olabilir, dinî bir kitle olabilir- yok etmek kastıyla yaparsanız... Orada bir ayaklanma vardır, 33 askerin şehit edilmesi vardır, 9'uncu Seyyar Jandarma Karakolu'na yapılan baskınlar sonrasında öldürülen askerler vardır, Suriye'den gelen ağır makineli silahlar vardır, Hoybun Cemiyeti vardır işin içerisinde. Dolayısıyla, bunları bilmezden gelerek konuşmanın da yeri yoktur. Kaldı ki burada karşı çıkılan gruba ne Alevi oldukları için karşı çıkılmıştır ne Kürt oldukları için çünkü katılan 6 aşiretin içerisinde hem Türk hem Kürt hem Alevi vardır. Dolayısıyla, böyle bir hedef olabilecek kitle yoktur, ayaklandıkları için yapılmıştır.
Bakın, Atatürk ne diyor 1935 yılında: "Yeniden iki genel 'inspector'lük ve yeniden bazı vilayetlerin kurulması da lüzumlu görülmektedir. Bu arada, Dersim bölgesinde esaslı bir ıslahat programının tatbiki de düşünülmüştür." Çünkü 1865'ten beri burası bir çıbanbaşı olarak duruyor, Osmanlı Dönemi'nden beri. "Milletimizin layık olduğu yüksek medeniyet ve refah seviyesine varmasını alıkoyabilecek hiçbir engel düşünmeye yer bırakılmadığını ve bırakılmayacağını huzurunuzda söylemekle bahtiyarım. Tunceli'deki icraatımız neticeleri bu hakikatin yakın ifadesidir. İleri hükûmetçiliğin şiarı, halkı, kudretine olduğu kadar şefkatine de samimiyetle inandırabilmesidir. Büyük, küçük bütün cumhuriyet memurlarında bu zihniyetin en geniş ölçüde inkişafına önem vermek çok yerinde olur." Böyle bir anlayış içinde olan kişilerin orada topyekûn insanları yok etmek kastıyla öldürecekleri nereden akıllarına geliyor?