| Konu: | Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 76'ncı sırasında bulunan 464 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın gündemin 6'ncı sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 18 Kasım 2014 Salı günkü birleşiminde 464 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine ilişkin |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 15 |
| Tarih: | 18.11.2014 |
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, konuşmama başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Makedonya, Balkanlarda en son terk ettiğimiz topraklardan birisi. Muhakkak ki Balkan coğrafyası, Türkiye için son derece büyük bir önem taşımaktadır. Bununla ilgili, zannediyorum, önümüzdeki, engelliler sözleşmesinden sonraki, Makedonya'yla ilgili bir uluslararası sözleşmede gerekli konuşmayı yapacağız. Bununla beraber, bunların, bu gibi uluslararası sözleşmelerin ön plana alınmasında yarar gördüğümüzü de özellikle belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bu arada, Danışma Kurulunda kabul ettiğimiz, sunduğumuz önergelerimizden bir tanesi olarak kadına yönelik şiddetin artmasının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması önergesi vermiştik. Bu önergemizi, gerek iktidar partisi gerekse diğer muhalefet partileri tarafından da uygun görüldüğünden, onlar da aynı mealde önergeler hazırlamış olduklarından, ortak bir önerge hâline getirmek suretiyle önümüzdeki salı günü Meclis araştırması komisyonu oluşturulması söz konusu edildiğinden geri çekmiş bulunuyoruz. Dolayısıyla, Salı günü bu konu gündeme gelecektir.
Değerli milletvekilleri, bu arada bir iki konuya değinmek istiyorum: Bunlardan birincisi, gündem, Türkiye'de sürekli olarak farklı şekillerde farklı yönlere çekilmektedir. Hepiniz biliyorsunuz ki Atatürk Orman Çiftliği'nin bulunduğu bölgede, Beştepe'de bir saray yapıldı, "ak saray" ismi verilen bir saray yapıldı ve bin odalı bu sarayın şu anki harcamalarının 1 milyar 370 milyon TL'ye mal olduğu belirtiliyor ve bundan sonra da bütçe görüşmelerine bakacak olursak yeni harcamalar yapılacağı da öngörülüyor. Değerli milletvekilleri, bu sarayın aylık elektrik gideri 700 bin TL. Bütçeye bununla ilgili ayrıca bu sarayın masrafları olarak 300 milyon TL kondu, 300 trilyon kondu. Dolayısıyla, beş sene sonra, harcanan paradan daha fazlaya mal olan bir gidere sahip olan bir sarayla karşılaşacağız. "Selçuklu mimari tarzında" denmesine rağmen, Gotik mimari tarzında yapılmış bir saray. Selçukluyla hiçbir alakası yok maalesef, maalesef yok. Ankara'nın girişinde kapılar yapıldı, buralara da "Selçuklu mimarisi" dendi, maalesef onlar da Selçuklu değil. Dolayısıyla 2 tane şekil çizmekle Selçuklu olunmaz, bunların çok iyi bilinmesi gerekir.
Şimdi, asıl mesele, işte, bu sarayların halk nazarında sürekli olarak konuşulması ve gündemi işgal etmesidir. Bu sebeple de Kerbelâ'yla Dersim'i eşdeğer tutan bir söylemle ortaya çıkıldı. Dersim'le Kerbelâ'nın aynı kategoride tutulması söz konusu bile olmaz. Çünkü Kerbelâ'da, Peygamberimizin Torunu Hazreti Hüseyin Efendimiz, yanındaki ailesiyle birlikte, 70 kişi, katledildi maalesef ve bunlar, savaşmaya giden insanlar değildi. Kûfe'ye gitmekte olan bu kafile, Muaviye'nin oğlu Yezid tarafından büyük bir orduyla yapılan saldırı sonrasında katledildi. Ve 10 muharrem günü, -tesadüf, 10 Ekime geliyor o da, 680'e gelir-. yapılan bu saldırıyı, eline silah almış, devlete karşı çıkmış ve 6 aşiretten meydana gelen bir saldırı ekibiyle eşdeğer tutamazsınız. Her ne kadar "Seyit Rıza" dense de, seyitlikle Rıza'nın hiç alakası yoktur, çünkü Rıza'nın Arap olması gerekir seyit olması için, hâlbuki Seyit Rıza, Türkmen'dir. Dolayısıyla, Alevi olduğu için de bu saldırı, Dersim harekâtı söz konusu edilmemiştir, çünkü Alevilere saldırı olacak olsaydı... Orada daha başka Alevi aşiretler varken onlara o saldırı yapılmamış, sadece 6 aşirete yapılmıştır. Dolayısıyla bunların da silah gücü ve ayaklanma durumları söz konusudur.
Her ne kadar İhsan Sabri Çağlayangil, Singeç Köprüsü yakınındaki karakola yapılan saldırıda 33 erin şehit edilmesiyle bağlantı kurmuşsa da ondan çok daha önceye bağlı olan bir süreçtir bu. Nitekim, daha 1935'te Suriye'de 2 Teşrinisanide Halep'te, 3 Teşrinisanide Kamışlı'da İtalyanlar Kürtlerle Ermenileri bir araya getirmiştir. Bu toplantılara Türkiye'den katılan kişiler bellidir, Ermenilerden katılanlar bellidir ve Basmacıyan'ın evinde yapılan saat 19.00'dan 22.00'ye kadarki toplantının tutanakları da bellidir ve nasıl bir tavır takınılacağı... Ve daha sonra Hoybun Cemiyetinin -ki Hoybun Cemiyeti de Ermeni ve Kürtlerden teşekkül etmiştir- bunlara nasıl silah gönderecekleri, Suriye'den askerî birlikler göndererek nasıl destek verecekleri belirlenmiştir. Çünkü o sıralarda Hatay meselesi vardır. Hatay meselesi dolayısıyla... Bunların hepsi cumhuriyet arşivinde var, gidip görebilirsiniz, yani zor bir şey değil. Dolayısıyla, bunlar ortada dururken, orada bir bilmem nelerin yapıldığını söylemek yani isyan etmeyen masum halkın üzerine sanki saldırı yapılmış gibi bir biçimde ortaya çıkılması son derece yanlıştır.
Ben buradan sesleniyorum: Eğer Türkiye Büyük Millet Meclisi, gerçekten Dersim meselesini gün yüzüne çıkarmak istiyorsa -işte, hemen burada destek veriyoruz- bir komisyon kuralım, bu komisyon İtalyan, Fransız, İngiliz ve Rus arşivlerini incelemek suretiyle, bütün arşivleri incelemek suretiyle bir sonuç elde etsin. Bakın, hodri meydan. O zaman o devletlerin aldığı kararlar, kimlerle hangi ajanların Dersim bölgesine geldiği, onlara kimlerin silah getirdiği, hangi subayların bu olay içerisinde yer aldığı, bunları ortaya çıkaralım; çok basit bir şey söylüyorum.
Bakın arkadaşlar, 1921'de Koçgiri İsyanı vardır, 1925'te Şeyh Said İsyanı vardır, 1927 ile 1930 tarihleri arasında 3 kere Ağrı İsyanı vardır; bunların içerisinde Seyit Rıza da vardır. Dolayısıyla, bakın, bunları görmezden gelemezsiniz. Orada meydana gelen olayların içerisinde hoşa gitmeyecek olaylar olmuş olabilir, bunları da kabul ediyorum ama bunu tümüyle gayrimeşru saymak, PKK'yı yarın meşru saymakla eş değer hâle gelecektir. Hem gündemi değiştirmek hem de bunlarla ilgili yeni bir zihniyet ortaya çıkarmak düşüncesiyle bunlar ortaya atılıyor. Lütfen, bunları aslında siyasete alet etmeyelim.
Değerli milletvekilleri, diğer taraftan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından Taksim'deki Halil Paşa Topçu Kışlası'nın yeniden inşa edilmesiyle ilgili bir karar alınmış olduğunu görüyoruz. Ancak, şurasını söyleyeyim: Biliyorsunuz, daha önce, bu Gezi olayları sırasında veya sonrasında, İstanbul 1. İdare Mahkemesi tarafından, şehircilik prensiplerine, koruma-kurtarma kararı ilkeleri ile planlanma esaslarına uygun bulunmadığı için bu iptal edilmişti.
Şimdi tekrar ediyorum: Bakın, gerçekten, sanat tarihçileri, tarihçiler veya mimarlar bunu çok iyi bilirler, bir binayı orijinal şekliyle inşa etmek istiyorsanız, muhakkak o binanın rölövesine ihtiyaç vardır. Rölövesi olmadan o binayı yapamazsınız ancak benzerini yapabilirsiniz ve tarihî hiçbir özelliği olmaz. Dolayısıyla, bunda neden ısrar edildiğini bir türlü anlamıyorum.
Bakın, ben bir teklifte bulunuyorum. Eğer gerçekten buna hizmet etmek istiyorsanız, tarihî eserlere hizmet etmek istiyorsanız hemen onun yanı başında, biraz ilerisinde İTÜ'nün kullandığı bir Taşkışla var, Taşkışla'yı adam yapın, onu onarın, onu kullanın. Neden Taksim'in şu anki siluetini bozmaya çalışıyorsunuz? Zaten, yeni meydanlar kazandıracağız diye Taksim eski hâlini tamamen kaybetmiştir. Bizdeki bu hastalıktan vazgeçmemiz lazım.
Bakın, bugünkü Dolmabahçe Stadyumu'nun yerinde, İnönü Stadyumu'nun yerinde "Has Ahırlar" vardır, bunların rölövesi de vardır. Eğer illaki yapacaksanız, tarihî dokuyu ortaya çıkarmak istiyorsanız bunları yapın. Dolayısıyla, bunu yapmazsanız...
Bakın, "Her canlı, ölümü tadacaktır." demiştik ya...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) - ...şair şöyle söylüyor:
"Kim bilir nerede, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında."
Hepimiz, o musalla taşına belki de uğramadan geçebiliriz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)