GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 76'ncı sırasında bulunan 464 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın gündemin 6'ncı sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 18 Kasım 2014 Salı günkü birleşiminde 464 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine ilişkin
Yasama Yılı:5
Birleşim:15
Tarih:18.11.2014

CAHİT BAĞCI (Çorum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu yoksullukla ilgili Meclis araştırması açılması önergesi üzerinde görüşlerimi paylaşacağım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Hayır, bizim öyle bir önergemiz yok.

BAŞKAN - Sayın Bağcı, Danışma Kurulu önerisi üzerinde konuşuyorsunuz.

CAHİT BAĞCI (Devamla) - Peki, Danışma Kurulu önerisi üzerinde konuşuyorum. Teşekkür ediyorum Başkanım.

Değerli arkadaşlar, az önce konuşan hatibin konuşmasını dikkatle dinledim. Konuşmasında, özellikle yoksullukla ilgili değerlendirmelerini ifade ederken kullandığı cümleleri hayretle takip ettim.

Yoksulluk sosyolojik bir hadisedir, bir olgudur. Yoksulluğu ele alırken, incelerken kullanmamız gereken birtakım göstergeler olmalıdır. Bu göstergelerin neler olması gerektiğini de biz yeniden icat edecek değiliz.

OECD yoksulluğu ekonomik, insani, politik ve sosyokültürel kabiliyetlere erişimle alakalı olarak tanımlamaktadır. Yani birtakım göstergeler üretilmiştir, bu göstergelerde insani kabiliyet, sağlık, eğitim, beslenme, barınma, temiz suya erişim gösterge olarak kullanılmıştır. Yoksulluğu oluşturan ve belirleyen temel faktörler ise bölgesel, toplumsal, hanehalkı ve bireysel olarak tanımlanmaktadır.

Yoksulluk ölçülebilir bir olgudur. Biz artık çok boyutlu insani yoksulluğu ölçebilmekte ve buna göre de politika ve araçlarını tespit edebilmekteyiz.

Yoksulluğu tanımlarken, eğitim süresi, çocukların eğitime devamı, çocuk ölümlülüğü, beslenme, elektrik, kanalizasyon, temiz içme suyu, konut temini, mutfakta kullanılan enerji ve varlıklar belirlemektedir.

Değerli arkadaşlar, burada, konuşmacı, ifadeleri içerisinde özellikle "açlık sınırı" ve "kişi başı millî gelir" tanımlamalarını kullandı, ben bu rakamları tekrar dikkatinize sunmak istiyorum. Sosyolojik olarak bir tanımlama yapabilmeniz için karşılaştırmaları da kullanmak durumundasınız. Yoksulluk, münferit bir hadise değildir. Günümüzde gelir ve harcama bazlı yoksulluktan öte, artık mutlak, göreli ve öznel yoksulluk tanımları kullanılmaktadır. Yoksulluğu tanımlarken gıda yoksulluğu yani açlık sınırında yaşayan nüfus tanımlanmaktadır. Rakamlar nedir, tekrar hatırlamakta yarar var. Açlık sınırında yaşayan nüfus oranı 2002'de nüfusumuzun yüzde 1,35'ine tekabül ederken bu rakam 2009'da 0,48'e, 2013'te ise sıfıra indirilmiştir. Kişi başı 1 doların altında yaşayan nüfus 2002'de binde 2 iken 2005'te binde 1, 2013'te yine sıfırdır. Kişi başı günlük 4,3 doların altında yaşayan nüfusumuz, değerli arkadaşlar, yüzde 30'du.

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Açlığın tarifi var mı, açlığın?

CAHİT BAĞCI (Devamla) - Nüfusun yüzde 30'u 4,3 doların altında bir gelire sahipken bugün bu rakam yüzde 2,7'dir. Hedef, Orta Vadeli Program döneminde kişi başı 4,3 doların altında yaşayan bir nüfusun kalmamasına yönelik politika ve enstrümanların geliştirilmesidir.

Değerli arkadaşlar, önergede "Milyonlarca yurttaşımız sefalete ve yoksulluğa mahkûm edilmektedir." ifadeleri de söz konusu. Ben, izninizle, son yıllarda yapılan sosyal politikaları, kalkınma hamlelerini ve ortaya koyulan enstrümanları da dikkatinize sunmak istiyorum. Meslek kazandırma programları, iş yeri kurma kredileri, KOBİ destekleri, SODES, bölgesel kalkınma idareleri, kalkınma ajansları, cazibe merkezleri ve en son, sizlerin de yakından takip ettiği hem Orta Vadeli Program'da hem Onuncu Kalkınma Planı hedefleri çerçevesinde belirlenen öncelikli dönüşüm programlarıdır. Yoksullukla mücadele bir eylem planı ortaya koymakla ancak giderilebilir. Yoksullukla mücadele politikaları artık, lokal ve ulusal olmaktan öte, evrensel bir boyuta taşınmıştır.

Birleşmiş Milletlerin 2000 yılında gerçekleştirdiği zirvede bin yıl kalkınma hedefleri belirlenmiş ve bu çerçevede 189 ülke tarafından imzalanan Binyıl Bildirgesi söz konusudur. Burada, bu bildirgede temel amaç, aşırı yoksulluğu ve açlığı sonlandırmaktır ki Türkiye şu anda ortaya koyduğu politikalarla hem açlığı hem de yoksulluğu azaltmış ve ortadan kaldırmak üzere çalışmaktadır.

AK PARTİ hükûmetleri ve iktidarları bir taraftan yoksullukla mücadele programları uygularken diğer taraftan yoksulluk içinde olan vatandaşlarımıza yönelik olarak koruma, destekleme politikalarını, uygulamalarını devreye sokarak kurumsal bir sistem inşa etmiştir. Hem sosyal yardımlar hem de sosyal hizmet politikaları ile kimsesizlerin kimi olunmuştur.

Sosyal harcamaların gayrisafi yurt içi hasıla içerisindeki payı 2002'de sadece 0,5 iken 2014 yılında yüzde 1,5'a ulaşmıştır ki 26,5 milyar lira sosyal harcamalara ve sosyal politikalara harcanmaktadır.

En hassas olduğumuz konu, değerli arkadaşlar, yoksulluktur. Bu konu bütün hükûmet programlarımızın en temel politika alanlarından birisi olmuştur. Biz, yoksulluk ve sosyal dışlanma riski altında bulunan kesimlerin fırsatlara erişimlerinin kolaylaştırılması, ekonomik ve sosyal hayata katılımlarının artırılması, yaşam kalitelerinin yükseltilmesi, gelir dağılımının iyileştirilmesini temel amaç edindik. Bu kapsamda yoksulluğa bütünsel yaklaştık, yoksulluğun nesiller arası aktarımını önlemek için temel kamu hizmetlerine erişimi fırsat eşitliği olarak gördük. Yoksul kesimin istihdam edilebilirliği ve üretken duruma gelmesi için de politikalar geliştirdik.

Yoksulluğu tanımlarken konut kalitesi açısından da bakmak gerekir. Kullanılan rakamlar elbette konut kalitesinin sorunlu olduğunu göstermektedir. Ancak, AK PARTİ hükûmetlerinin en büyük politikalarından birisi olan konutta, TOKİ aracılığıyla, bugün, 600 bine yakın insanımızın nitelikli konutlarda ve 5 bine yakın sosyal donatıdan yararlanarak nitelikli bir yaşam içerisinde olmaları sağlanmıştır. Artık insanlarımız kendi evlerinde oturarak kira öder gibi evlerinin taksitlerini ödemektedir. Bu projeler için bugüne kadar 60 milyar TL'ye yakın kaynak harcanmıştır. Kişi başına günlük harcaması 4,30 doların altında olan nüfusu yüzde 30'lardan yüzde 2'lere düşen, kişi başı millî geliri 3.600 dolardan 10.500 dolara çıkan, kendi evinde oturma oranı yüzde 67'ler seviyesine ulaşan, bütün dünyada küresel mali krizin etkileri devam ederken son yıllarda büyümede dünyada ilk 3'e giren, kabuğunu kırmış, büyüyen, gelişen ve demokratikleşen bir Türkiye, Nisan 2009-Temmuz 2014 arasında 5,7 milyon kişiye de istihdam yaratmıştır.

Bu duygu ve düşüncelerle görüşlerimi sizlerle paylaşma fırsatı buldum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)