| Konu: | Engelliler Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 15 |
| Tarih: | 18.11.2014 |
CHP GRUBU ADINA HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evrensel hukuk ilkelerini benimseyen ülkeler kadınlar, azınlıklar, etnik topluluklar, çeşitli mezheplere tabi bireyler, cinsel yönelimleri ya da engel durumları sebebiyle dışlanan bireyler ya da bunun gibi tüm dezavantajlı grupların ekonomik ve sosyal yaşamlarında fiilen yaşanan eşitsizliğin giderilmesi için özel önlemler geliştirmektedirler.
Tarihsel süreç içerisinde, engellilere yönelik tanım ve yaklaşımlar dönemden döneme değişimler göstermiştir. Bu bağlamda, öncelikle tıbbi model benimsenmiş, daha sonra sosyal model anlayışı kabul görmüş, bunun ardından ise bugün dünyanın birçok yerinde uygulanmaya başlanan insan hakları temelli modele geçilmiştir.
Türkiye tarafından da imzalanan Birleşmiş Milletler engelli kişilerin haklarına ilişkin sözleşme, engellilere yönelik ayrımcılığın önüne geçerek engellilerin daha iyi şartlarda yaşam sürmelerine olanak sağlamayı hedeflemektedir. Korunmalarını güvence altına almak üzere "savunmasız gruplar" olarak adlandırılan bu gruplar için ek haklar tanımlanmıştır. Tıbbi ve sosyal modelin "engellilik" kavramına getirdiği açıklamalarda eksik kalan yönler insan hakları modeliyle kapatılmaya çalışılmıştır. İnsan hakları temelli modelde engellilik sorununun kaynağı sadece toplum ya da sadece birey kaynaklı gösterilmemiştir. Bu modelde, engellilerin içerisinde yaşadıkları toplumla her açıdan bütünleşmesine, temel hak ve özgürlüklerine vurgu yapılmaktadır.
Türkiye'nin son yirmi beş yıllık süreci incelendiğinde 1990'lı yıllarda gittikçe artan bir şekilde önce toplumun, ardından devletin engellilerin ekonomik, sosyal ve kültürel hayatının her alanında yaşadığı sorunları fark ettiği yadsınamaz bir gerçektir. Dünyada engelli bireylere yönelik farkındalık ve gelişen yaklaşımlarla da birleşen bu süreç, özellikle 1997 yılından bu yana Türkiye'de devleti hukuki ve sosyal değişimler yapmaya yönlendirmiştir.
1997 yılından 2014 yılına kadar engelliler konusunda çıkarılan mevzuat bir ilerleme getirmekle birlikte, kimi hâllerde tanınan hakkı, getirdiği tedbiri ya da sağladığı korumayı öteleyen, hatta kimi hâllerde geriye götüren düzenlemeler de çıkarılmıştır. Türk Ceza Kanunu'nun ayrımcılık suçlarına yönelik olarak düzenleme getiren 122'nci maddesindeki değişiklikler ile engellilere yönelik erişim düzenlemeleri konusundaki düzenlemeler bu saptamaya verilecek iki örnektir.
Bazı olumlu gelişmelere rağmen, engelli bireylerin eğitim, istihdam, sağlık hizmetlerine erişim, kamu idaresine katılım, seçme ve seçilme hakkının etkin kullanımı gibi birçok konuda sorun yaşadığı yadsınamayacak bir gerçektir.
Türkiye'de yaşayan engelli bireylerin ekonomik ve sosyal profillerini ortaya koymak için her şeyden önce engellilerin demografik özelliklerinin ortaya konabilmesi gerekmektedir. Ancak, engelli sorunlarını ele alan her araştırma ve analiz bu bağlamda ciddi bir eksikliğin eşliğinde yola koyulmak durumunda kalmaktadır. Her şeyden önce kaç engelli bireyin yaşadığı, bu engelli bireylerin engel gruplarına göre dağılımlarının ne olduğu konusunda güncel bilgilere sahip değiliz. Bu konuda yapılmış en kapsamlı araştırma, Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı ve Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığı tarafından 2002 yılında yapılan araştırmadır. Bu araştırma sonucunda, engelli olan nüfusun toplam nüfus içerisindeki tahmini oranı yüzde 12,29 olarak belirlenmiştir.
Ortopedik, görme, işitme, dil ve konuşma ile zihinsel özürlülerin oranı yüzde 2,58'ken süreğen hastalığı olanların oranı yüzde 9,7'dir. Engelli nüfusun cinsiyete göre dağılımı incelendiğinde engelli kadın nüfusunun genel nüfus içerisinde tuttuğu yüzde 13,45 oranın, yüzde 11,1 olan erkek nüfusa oranına göre daha fazla yer tuttuğu görülmektedir. Söz konusu bu engelli nüfus engelli oluş durumuna göre incelendiğinde, ortopedik engellilerin yüzde 73,3'ünün, görme engellilerinin yüzde 76,32'sinin ve işitme engellilerinin yüzde 67,1'inin sonradan engelli olduğu ortaya çıkmaktadır. Genel olarak, bu özellikleri gösteren engelli bireylerin engel türü, bölge ilişkisi içerisinde irdelendiğindeyse, ortopedik, görme, işitme, dil ve konuşma ile zihinsel özürlü olanların oranı yüzde 3,22'yle en yüksek Karadeniz Bölgesi'nde, yüzde 2,23'le en düşük Marmara Bölgesi'nde yaşadığı ortaya çıkmaktadır. Süreğen hastalıklara bağlı engelliliğinse yüzde 10,9'la en yüksek Marmara Bölgesi'nde, yüzde 7,18'le en düşük Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde görüldüğü anlaşılmıştır.
Engelli ve Yaşlılık Hizmetleri Genel Müdürlüğünde kayıtlı bulunan özürlü bireylerin günlük yaşam içindeki sorun ve beklentilerinin ölçüldüğü çalışmaya göre, engelli bireylerin en yüksek yüzdelerde muzdarip olduklarını beyan ettiği sorun alanı erişim ve ulaşım olanakları konusundadır. Yani, erişebilirlik. Erişebilirlik engelli bireylerin bağımsız yaşayabilmelerini ve yaşamın tüm alanlarına tam ve etkin katılımını sağlamak ve engelli bireylerin engelli olmayan bireylerle eşit koşullarda fiziki çevreye, ulaşıma, bilgi ve iletişim teknolojileri ve sistemleri dâhil olacak şekilde bilgi ve iletişim olanaklarına, hem kırsal hem de kentsel alanlarda halka açık diğer tesislere ve hizmetlere evrensel tasarım ilkesiyle erişiminin sağlanmasıdır.
Erişilebilirlik, bu tariften de anlaşıldığına göre, çok geniş bir alanı kapsamaktadır. Tüm kamusal alan, eğitim kurumları, sağlık tesisleri, kültür merkezleri, yollar, kaldırımlar, kavşaklar, alt ve üst geçitler, parklar, lokantalar, sosyal tesisler, spor merkezleri, ibadethaneler, toplu taşıma araçları, bilgi sistemleri, iletişim sistemleri ve teknolojileri ile acil hizmetler erişilebilirliğin konusu içinde değerlendirilmektedir.
Erişilebilirlik yalnız engelliler için değil, çocuk ve yaşlılar için de gereklidir. Sadece 0-5 yaş arası bebek ve çocukları, 60 yaş üzeri kişileri ve engelli bireyleri düşündüğümüzde, toplam nüfusun yüzde 30'undan fazlasını erişilebilirlik konusu ilgilendirmektedir. Yaşlı anne ve babaları da ilgilendirmektedir, özellikle burada herkesin yaşlı anne ve babasının ve akrabalarının erişilebilirlik konusunda da sıkıntıları olduğu açıktır.
İlgili veri tabanına kayıtlı olan engelli bireylerin yüzde 66,9'u kaldırımların, yaya yollarının ve yaya geçitlerinin engelli bireyin kullanımına uygun olmadığını, yüzde 66,3'ü oturdukları binanın, yüzde 59,5'i dükkân, market, mağaza ve lokantaların, yüzde 58,4'ü kamu binalarının, yüzde 55,4'ü postane, banka ve benzeri yerlerin engelli bireyin kullanımına uygun olmadığını belirtmişlerdir.
Araştırmaya göre, kayıtlı olan engelli bireylerin yüzde 30,9'u kendi başına toplu taşıma aracı kullandığını, geri kalan yüzde 69,1'i ise toplu taşıma aracını kendi başına kullanamadığını beyan etmiştir.
Toplu taşıma aracını kendi başına kullanamama nedenlerini incelendiğimizde, yüzde 89,6'sı refakatçisiz dışarı çıkamadığını, yüzde 12,9'u toplu taşıma araçlarının engel durumuna uygun olmadığını, yüzde 6,7'si özel araç kullandığını belirtmiştir. Bu son oranlarda bir husus özellikle dikkat çekmektedir. Bu husus, engelli bireylerin yüzde 89,6'sının refakatçisiz dışarı çıkamayacağı yönündeki geri bildirimidir. Bu bildirim, engelli bireyin dış mekânlarda bağımsız hareket edemediğinin ifadesidir ve Türkiye'de gerçekten engellilerle ilgili erişilebilirliğin önemli bir sorun olduğu bu istatistiklerden de bellidir. Engellilerin sağlık hizmetlerine erişim sırasında sorun yaşadıkları konusundaki bildirim oranları da oldukça yüksek yüzdelere tekabül etmektedir.
Yukarıda ifade edilen kamusal hizmetlere erişim konusunda yaşanan sorunlar, engelli bireylerin Anayasa'nın 10'uncu maddesinde belirtilen kanun önünde eşitlik ilkesi çerçevesinde haklarını kullanamadıklarını, ayrımcılığa uğradıklarını ortaya koymaktadır. Türkiye'de uzun yıllardan bu yana engelli politikalarına yön verecek mevzuat yapma çalışmaları, kesin ve güvenilir referanslar sağlayacak somut, olgu temelli, ölçülebilir bilgi üretememe sorunu bulunmaktadır. Bu tabloyu değiştirmeyi hedefleyen araştırma ve üretilen bilgiler de analitik bir bütüne işaret etmemektedir. Engellilere yönelik politikaların üretilmesi ya da mevzuat çıkarılmasında sürekli revizyon ihtiyacı gündeme gelmesi de işte bu yüzdendir. Türkiye'de ise "erişilebilirlik" kavramı 1997 senesine kadar hukuki metinlerde yer almamış, söz konusu düzenleme ise etkisiz ve denetimsiz olması sebebiyle uygulanamamıştır. Sonrasında ise, 2005 yılında 5378 sayılı Engelliler Kanunu'nda kamunun hizmetine sunulan eski yapıların, kentsel alanların ve toplu taşıma araçlarının erişilebilir hâle getirilmesi için yedi yıllık süre tanınmış, ancak söz konusu sürenin dolmasına günler kala yedi yıllık süre 1+2 yıl şeklinde uzatılmıştır. Üstelik, dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı defaten verdiği beyanatlarda söz konusu sürenin uzatılmayacağını bildirmiştir. Hemen arkasından adı geçen kanunda 19 Şubat 2014'te yeni bir değişiklik daha yapılmış, hem erişilebilirliğin kapsamı genişletilmiş hem de sistem dışında kalanlar -örneğin, yolcu gemileri, turizm taşımacılığı yapan araçlar, şehirlerarası otobüsler, minibüsler, personel ve öğrenci servisleri- sisteme dâhil edilmiş ve söz konusu sisteme dâhil edilen araçların dönüşümü için, bu kanunda da gündeme geldiği gibi, 2018 tarihine kadar süre verilmiştir.
Geçmişten günümüze kadar hukuki düzenlemelerde yapılan bu sık değişiklikler, yasa koyucunun erişilebilirlik konusunda planlı, bilinçli ve bilgili gereksinimleri karşılayacak donanımda ve durumda olmadığını ortaya koymaktadır. Zira, yeni gelişen her olay ya da durum karşısında yeni bir düzenlemeye gidilmesi, sorunun tam olarak bilinmediğine işaret etmektedir.
Elbette, erişilebilirliği düzenleyen hukuki metinlerin eksik oluşturulmasında yıllarca süren tıbbi yaklaşım ve yardım modelinin etkisi çok büyüktür. Meselenin insan hakları merkezinde olamayışı sadece erişilebilirlik hakkını değil, diğer tüm temel hak ve özgürlükleri de olumsuz yönde etkilemiştir. Tıbbi yaklaşım ve yardım modeli, sadece Hükûmet ya da idare makamınca değil, engelli bireylerin haklarını savunma iddiasında olan STK'lar tarafından da benimsenmiş ve birçoğu hâlen insan hakları modeline geçememiştir.
Engellilerin ulaşım hakkının tesisi için Meclisten çıkacak yasaların ivedi ve net, öngörülebilir yönetmeliklerle, sivil toplumun ve sorunların gerçek sahiplerinin dâhil edileceği bir kamu politikası eş güdümüyle izlenmesi, somut bir politika takip sisteminin oluşturulması gerekmektedir.
Bu amaç için yasada çıkması öngörülen yönetmeliğin, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından en geç altı ay içinde düzenlenmesi gerekmektedir. Mevcut ve kullanılmakta olan otobüs ve minibüslerin yaşları dikkate alındığında, söz konusu dönüşümün dört yıl içinde gerçekleşmesi, inandırıcılığı tartışmalı bir durumdur. İşleten firma ya da şahıslar bakımından söz konusu yenilenme ve tadilat masraflarının, herhangi bir teşvik ve başkaca bir önlem alınmaksızın 2018 senesine kadar yapılmasını planlamak gerçekçi değildir. Gerek merkezî ve yerel yönetimlerin gerekse sanayi kuruluşları ve esnafımızın yeni sürece uyumu için, maliyetle karşılaşacak olan kişi ve kurum, kuruluşların masrafları için KDV ve ÖTV istisnasının getirilmesinin yararlı olacağını belirtmek istiyoruz ve bunu öneriyoruz.
Son yasal düzenlemeler yapılırken, gerek araç üreticileri gerekse de işletme sahipleriyle ne kadar müzakere edildiği ya da edildiyse bu müzakerelerin hangi kapsamda olduğu bilinmemektedir.
Komisyon görüşmeleri sırasında, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri tarafından verilen önergeyle, şehir içi yolcu taşıma hizmeti yapan araçlardan erişilebilir olmayanlara yolcu taşıma hizmeti için yetki belgesi, izin veya ruhsat verilmeyeceği hükmüne ek olarak, şehir içi yolcu taşıma hizmeti ve servis hizmeti veren araçların engelli erişilebilirliğine uygun tadil edilmesinde veya üretilmesinde kullanılan aksam, parça, cihaz ve tertibatların katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi gibi vergilerden muaf olmaları sağlanarak, taşımacılık sektöründe engelli erişimine uygun araç üreten şirketlerin ve taşımacılık sektörüne tadilat hizmeti veren şirketlerin maliyetlerinin azaltılması amaçlanmıştır.
İkinci fıkranın devamında, şehir içi yolcu taşıma hizmeti ve servis hizmeti veren araçlara verilen motorinin, araçların engelli erişilebilirliğine uygun tadil edilmiş veya üretilmiş olması şartıyla katma değer vergisi ve özel tüketim vergisinden muaf olması da önerilmiştir.
Kanun teklifinin 1'inci maddesinin ikinci fıkrasında şehir içi yolcu taşıma hizmeti yapan fakat erişilebilir olmayan araçlara verilmeyeceği belirtilen yetki, izin veya ruhsatlara bu hususta izlenecek usul ve esaslara ilişkin yaptırımların ayrıntılarına yer verilmeyerek, olası bir idari boşluğa yol açılmıştır. Kanunun yürürlüğü hâlinde böylesi bir kanun boşluğunun yaşanmaması için, idari işlem ya da eylemin kanuni dayanağının sağlanması adına, kanun maddesinde yönetmeliğin hangi süre içinde çıkarılacağının net biçimde belirtilmesi yerinde olacaktır.
Kanun teklifinin 1'inci maddesinin üçüncü fıkrasında, şehirler arası ve şehir içi yolcu taşıma hizmeti ile şehir içi servis ve turizm taşımacılığının engelliler açısından ivedi olarak erişilebilir hâle getirilmesi ve farklı bakanlıklarca çıkarılacak yönetmeliklerin yayımı sürecindeki olası gecikmelerin de önüne geçilmesi sağlanmalıdır.
Erişilebilirlik sorununun insan onur ve haysiyeti çerçevesinde çözülebilmesi için atılması gereken önemli adımlar hâlâ beklenmektedir ve önünde ciddi engeller bulunmaktadır.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, iktidar olduğumuzda bu konuda yapacaklarımızı şöyle sıralayabilirim:
Mevcut yapı stoku, toplu taşıma sistemleri, kentsel alanlar ve bilgi iletişim teknolojileri bakımından bir istatistiki envanter yapılacaktır. Dolayısıyla, erişilebilirlik sorunu hakkında önlem alabilmek adına ne kadar bütçe ve insan kaynağı ayrılması gerektiği konusu daha iyi bilinecektir.
Erişilebilirlik sorununun önündeki en önemli engellerden biri olan anlayış ve uygulama tarzını değiştireceğiz. Ne yazık ki yapılan ya da yapılacak olan düzenlemeler bir lütuf olarak görülmektedir.
Yapılacak olan yeni düzenlemeleri insan hakları çerçevesinde ele alacağız.
Belediyelerin denetim mekanizmaları yeniden düzenlenecektir.
Teknik kadrolara sürekli ve kalabalık olmayan gruplar hâlinde eğitimler verilecektir.
Engellilere hizmet üretiminde ortak bir dil ve yöntem kullanılacaktır.
Standartlar ihmal edilmeyecektir.
Erişilebilirlik konusunda çalışma yapan, mal ve hizmet üreten ya da o mal ve hizmetlerden yararlanacak tarafların bir araya gelmesini sağlayacak organizasyonlar yapacağız.
Belediyelerin, kamu binalarının, kentsel alanların gerekse de toplu taşıma sistemleriyle hizmete erişilebilirlikleri noktasında izleme çalışmalarına dâhil olmaları sağlanacaktır.
Belediyenin başta teknik ekipler olmak üzere, diğer tüm çalışanlarına erişilebilirlik üzerine eğitimler verilecektir.
Tüm yapıların dönüşümü için takvime ve ülke gerçeklerine dayalı bütçeler eşliğinde çalışmalar süratle başlatılacaktır.
Erişilebilirlik düzenlemeleri, işitme, görme, psikososyal engelliler ile dikkat eksikliği yaşayan bireyleri kapsayacak şekilde ele alınacaktır.
Bilgi sistemleri ve teknolojileri ile iletişim yöntemleri ise erişilebilirliğin kapsamı içinde değerlendirilecektir.
STK'lar ile çok daha sık ilişkiler kurulacak, ortak çalışma platformları oluşturulacaktır.
Erişilebilirlikle ilgili tüm mevzuat metinleri arasında bir bütünlük oluşturulması gerekmektedir, onu yapacağız.
Toplum kamu spotu ve bilgilendirme toplantıları ile daha fazla bilgilendirilecektir. Gerçekten bu konuda önemli eksiklikler vardır.
Hukuki düzenlemeler yeniden gözden geçirilecektir.
İllerde izleme ve denetim komisyonları profesyonel hâle getirilecektir.
Erişilebilirlik düzenlemelerinin hem sosyal sorumluluk projeleri kapsamından çıkarılması hem de pilot çalışmalardan arındırılarak genel politika kapsamına alınması gerekmektedir.
Erişilebilirlik konusunda çalışma yapan, mal ve hizmet üreten ya da o mal ve hizmetlerden yararlanacak tarafların bir araya gelmesini sağlayacak organizasyonlar yapılacaktır.
Gerek hukuki gerekse de idari düzenlemeler yapılmadan, önce alanda çalışan STK'ların görüşü alınacak, alınan görüşlere göre politikalar belirlenecektir.
Erişilebilirlik konusunda iyi ürünler, hizmetler ve imalatlar yapan kurum ve kuruluşlara yönelik ödül ve teşvik edici yöntemler uygulanacaktır.
Birçok engelli birey erişilebilir kentler, mekânlar, toplu taşıma sistemleri, bilgi ve iletişim teknolojileri ve yöntemlerinin yeterince hayat bulmaması sebebiyle hayata tam ve etkin katılamamakta, amiyane bir tabirle evlerinde hapis hayatı yaşamaya mecbur bırakılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bu size sunduğum metni hazırlarken faydalandığım birçok yayın ve makale olmuştur. Bunlardan iki tanesini söyleyeyim: Bir tanesi, 20 sivil toplum kuruluşunun katılımı, Bilgi Üniversitesi ortaklığı ve Sabancı Vakfı desteğiyle Engelli Hakları İzleme Grubu tarafından Türkiye'de engellilerin bugün yaşadığı ifade edilen sorunlara, doğru, kapsamlı bir projeksiyon sunmaya katkı sağlamak amacıyla hazırlanan Mevzuattan Uygulamaya Engelli Hakları İzleme Raporu. Diğerleri -biraz önce ifade ettim- ilgili kamu kuruluşlarınca, ilgili kamu kurumları tarafından yapılan bazı çalışmalar, istatistikler. Ayrıca, Cumhuriyet Halk Partisi için, yerel yönetimler için yaptırdığımız bir çalışma da bunun içerisindedir.
Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum, sevgi ve saygılarımı sunuyorum. İyi günler diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)