GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 8'inci ve 9'uncu sıralarında yer alan 649 ve 650 sıra sayılı Kanun Tasarılarının bu kısmın 5'inci ve 6'ncı sıralarına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Manisa Milletvekili Hasan Ören ve 21 milletvekili tarafından, Turgutlu Çal Dağı bölgesinde sülfürik asit kullanılarak nikel madeni çıkarmak için verilen ÇED izniyle kesilecek ağaçların ve yok edilecek ormanların Turgutlu ve çevresine vereceği zararların tespiti amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (10/218), ön görüşmelerinin Genel Kurulun 19 Kasım 2014 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına, anılan Meclis araştırması önergesinin görüşmelerinden sonra 649 ve 650 sıra sayılı Kanun Tasarılarının görüşmelerinin bitimine kadar Genel Kurulun çalışmalarını sürdürmesine ilişkin
Yasama Yılı:5
Birleşim:16
Tarih:19.11.2014

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Halkların Demokratik Partisi olarak hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şunu açıkça ifade etmek istiyorum: 2010 yılında Meclisin kurduğu Maden Araştırma Komisyonu içinde ben de üye olarak bulundum ve Çal Dağı'na, bu nikel madeninin olduğu alana da gidip çalışma yaptık, yerinde gördük ve yerinde yaptığımız incelemeler sonrası, önergede de belirtildiği gibi, ÇED raporu da aslında çok net... Açık yığın liçi olarak 15 metre yüksekliğinde, 20 metre genişliğinde, 150 metre uzunluğunda... Böyle, yığıyorlar, ondan sonra da onun üzerine sülfürik asit, maden arıtma yöntemi denen şey.

Orada, hakikaten, o kadar güzel bir doğa var ki, o yeşillikler, hazine arazileri, köyler de var, yerleşimler de var. Dedik ki: "Ya, nasıl bu ruhsat alındı?" Evet, Hükûmet burada, ben soruyorum. İngiliz Kraliyet Ailesi'ne ait bir şirketin çok özel ricaları sonucu ve çok özel bir zamanda bu ruhsat verildi. 2005, 2006 yılları. Kim var o zamanlar? Biz bu Parlamentoda yoktuk henüz; MHP de yoktu, HDP, BDP de yoktu. 2 parti olarak AK PARTİ, CHP vardı. Şimdi, hafızanızı yoklayın, bakın, o dönemde ruhsat tarihine bakın, Türkiye'de tarihî olarak ne oldu? İngiliz Kraliyet Ailesi bastırdı... İyi hatırlayın arkadaşlar. Kraliçe mi gelmişti buraya? Kraliyetten birileri mi gelmişti buraya? Özel bir jest mi yapıldı? Onca dönüm hazine arazisi, onca dönüm ormanlık alan, onca dönüm yer bir imzada... Bu kadar kıyak olabilir mi, mümkün mü?

Sonra, hakikaten içimiz acıdı. Gediz Nehri'ne baktık oradan. Çok yakın akıyor, 15 kilometre, Gediz Deltası. Ve Gediz Deltası öyle bir hüzünlü akıyordu ki, Manisa'nın üzümü, Aydın'ın inciri, İzmir'in -neyi diyelim- narı diyeceğim. Şu mevsimde en güzel nar olur İzmir'de, İzmir'in bu mevsimde narı çok güzel olur. Tabii, zeytinlerini, hepsini, şunu, bunu söyleyeyim ama siz şunu bilin: Türkiye'nin yüzde 10, en verimli deltası burası tarım açısından ama bu sülfürik asit fabrikasının kurulmasıyla, bu sülfürik asitle, bu zehirle Gediz Deltası ve nehir sizlere ömür; hepiniz "el Fatiha" deyin. O bölge olduğu gibi; tarım, ekonomi, bu şehirler, hayat, canlılar, yeşillik, bitki örtüsü, hepsine yazık olacak. Yazık olacak.

Demin Orman Bakanlığının bütçesini görüşüyorduk, oradan geliyoruz. Bakın, ikide bir bizde meşe ormanları yakılırdı. "Sayın Bakan, bu güvenlik nedeniyle bizde durmadan orman yakıyorsunuz." derdim, "Hasip Bey, en sağlam ağaç meşedir; yakılır, yine kökleri üzerinden çıkar." derdi.

Size şunu açık söyleyeyim, o araştırmada bulunan bir arkadaşınız olarak, bu maden işlediği zaman şu palamutlar bile yeşermeyecek artık Gediz Deltası'nda ve Ovası'nda. Bakın, en güçlü ağaç meşe palamududur, en güçlü meşe palamudu bile yeşermeyecek. Siz, üzüme, nara, incire, ayvasına, zeytinine, havasına, suyuna hasret kalacaksınız. Sadece bu değil, bunların dışında kuşların yuvalarını yıkacaksınız arkadaşlar, kuşların yuvalarını. Bir İngiliz şirketi zengin olsun diye, kazacak, 2 milyon ağaç keseceksiniz -daha önce de kesmişsiniz zaten yeterince ağaç- ondan sonra çevre örgütleri gelecek, TEMA'sı gelecek, TÜRÇEP'i gelecek, Ege'deki çevre örgütlenmelerinin bütün platformları gelecek, size anlatacak; anlamayacaksınız.

Hadi, anladık, o zaman, kraliçe mi geldi, kraliyetten biri mi geldi, kim geldi, ama bugünlerde kim geldi arkadaşlar, Allah aşkına, söyler misiniz? Bu yeni ilave, yeni 2 milyon ağacın kesilmesi için alan genişletme, bu, nereden çıktı?

Bakın, araştırma sonrası Turgutlu Ticaret Odasının salonuna geldik. Burada, Turgutlu halkının o onurlu direnişine ve onurlu birliğine saygı duyuyorum ve selamlıyorum hepsini. Bütün partiler o salondaydı, AK PARTİ İlçe Başkanı da, MHP'nin de ve -benim partim, o zaman DTP'ydi- benim partimin temsilcileri ve bir de ben milletvekili olarak oradaydık. Hepsi aynı fikirdeydi. Ya, Allah aşkına söyler misiniz; bütün parti, bütün ilçe örgütleri, bütün sanayi odaları, bütün sivil toplum, herkes birleşiyor. O zaman siz niye zehir akıtıp solumak istiyorsunuz? Niye bazı şirketlerin, küresel sermayenin çıkarına bunu yapıyorsunuz?

Çal Dağı'nı çaldırıyorsunuz, göz göre göre çaldırıyorsunuz, gündüz çaldırıyorsunuz, tamtamlarla çaldırıyorsunuz, açık açık çaldırıyorsunuz ve milletin gözünün içine baka baka yaşadığı alanlara hükmedip yakarak çalıyorsunuz, çaldırıyorsunuz. Çal Dağı'nı bir küresel şirkete, İngiliz şirketlerinden birine çaldırıyorsunuz. Soruyorum size: Türkiye'den bir şirket gidip Londra'da Buckingham Sarayı'nın olduğu yerde, İskoçya'nın o yeşilliklerinin olduğu yerde bir maden ocağında bunu yapabilir mi? Sizin bir şirketiniz herhangi bir Avrupa memleketinde bunu yapabilir mi? Yapamaz, yapamaz; size yaptırırlar, size! Çünkü sömürgeciliğin en hassını onlar biliyor arkadaşlar.

Bakın, size şunu söyleyeyim: Şef Seattle, çok şey söylemiş hakikaten ama benim çok hoşuma giden bir cümlesi var, diyor ki: "Bu toprakların her parçası halkım için kutsaldır. Halkımın anılarının ve geçirdiği yüzlerce yıllık deneylerinin parçasıdır. Unutmayın, bugün diğer canlıların başına gelen, yarın insanın başına gelir."

Şimdi soruyorum size: Allah aşkına, İzmir'in 25 kilometre yanı, güzel İzmir'in 25 kilometre yanı. Bakın, koyları, dört tane lagün ve kuş cenneti Çamaltı Tuzlası yani 40 bin hektar yani Gediz Deltası'nın sulak ekosistemini zehirleyeceksiniz, Çal Dağı'nın nikel madenini açıp liç yöntemiyle çalıştıracaksınız, atıklarını da atacaksınız Gediz Deltası'na. Arkasından da ülkemizde on tarım arazisini perişan edeceksiniz, ondan sonra dünya standartlarında zeytininden incirine, üzümüne, bütün ürününe bu nikel asidi girdikten sonra ithalatı, ihracatı da yasaklanacak ve çok yakında 153 ton kükürt sis buharı ve sülfürik asit bölge sularına karışacak. Bölge sularına karıştıktan, insanlarımız zehirlendikten, balıklarımız zehirlendikten, meyvelerimiz kuruduktan sonra yani bu nikel madeni on beş yıl çalışıp kârını elde ettikten sonra kapanacak, gidecek ülkemden postallarıyla ama bütün Ege kan ağlayacak, Gediz Deltası kan ağlayacak, kuşlar uçamayacak, ağaçlarınız yeşeremeyecek, üzümleriniz, zeytinleriniz, incirleriniz, hayatınız sönecek. Bunun için bu Meclis bir araya gelemeyecekse arkadaşlar, hiçbir şey için beraber olmaya gerek yok. İnanın, bir ülkeyi müstemleke etmenin, kolonileştirmenin en kolay yolu budur, bunu uyguluyorlar.

Buna karşı dik duralım, gelin komisyonu kuralım, doğrusunu yapalım diyorum, saygılar sunuyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)