| Konu: | İstanbul Tahkim Merkezi Kanunu Tasarısı |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 16 |
| Tarih: | 19.11.2014 |
CHP GRUBU ADINA DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; gecenin bu saatinde, zorlayarak da olsa bu yasa tasarısını çıkarmaya çalışıyoruz. Görüyoruz ki herkes yorgun. Bizim, ikinci bölümle ilgili konuşmayı yapacak olan arkadaşımız Ömer Süha Aldan da rahatsızlandı, gitti. Grup başkan vekillerine "Yarın görüşelim, ikinci bölüme yarın başlayalım." diye rica etmemize rağmen kabul etmediler. O nedenle, Ömer Bey'in de aslında alt komisyonda yaptığı o büyük emeğin sonucunu ben burada sizlerle paylaşmak durumunda kalıyorum. Yani, böylesi bir ricamızı kırk yılda bir kabul edeceğinizi zannediyordum ben ama ne yazık ki bu rica kabul edilmedi.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biz, bu tasarı görüşülürken de, komisyonda görüşülürken de, burada Genel Kurulda görüşülürken de hep şunu söyledik: Ulusal yargıya alternatif olarak böylesi bir düzenleme çıkartılıyor. Bu düzenleme çıkartılırken, ara buluculuk ve tahkim gibi konular gündeme getirilirken ne deniyor; öncelikle ulusal yargılamada yaşanan sorunlar, tarafsızlık endişesi ve uzun yargılama süreleri olarak gösteriliyor. Bu nedenle de, özel yargılama sistemleri diyebileceğimiz ara buluculuk ve tahkim gibi konular gündeme getiriliyor. Özellikle de uluslararası sermaye ulusal yargıya güvenmediği için, kendi sermaye çıkarlarının hiçbir şekilde korunmayabileceğini düşündüğü için de özellikle tahkimi bize dayatıyor. Bizim gibi ülkelerde tahkimin bu kadar dayatılmasının gerekçesi budur diye düşünüyoruz. Aslında Anayasa'ya aykırılık söz konusu olan bir düzenlemedir bu çünkü yüzyıllar boyunca bütün süzgeçlerden süzülmüş gelmiş, tarafsız, objektif ve güçsüzün güçlüden tarafa korunmasının sonucunu getirecek olan ulusal yargımızın işlevsizleştirilmesi ve geçersiz kılınması gibi sonuçları olabileceği için Anayasa'ya aykırı bir düzenlemedir bu diyoruz ama tabii, siz bunu hiçbir zaman ne Komisyonda dikkate aldınız ne de burada dikkate alıyorsunuz. Sadece tutanaklara geçmesi amacıyla ben bunu burada söyleme gereğini duyuyorum.
Şimdi, yine şunu söylemiştik biz: Özellikle bu tahkim merkezinde belirlenecek kuralların bu yasada geçirilmemesi nedeniyle, bütün kurumların itirazlarına rağmen geçirilmemesi nedeniyle, bu yönüyle de sorun olacak, güvenilir bir merkez olmayacaktır burası demiştik. Yine, Komisyon çalışmaları sırasında, aslında Odalar ve Borsalar Birliğinin avukatı şunu söyledi, dedi ki: "Bizim tahkim merkezimize yeterince insanlar gelmiyor, avukat arkadaşlar da yönlendirmiyorlar." Elbette yönlendirilmez çünkü bu tahkim merkezindeki bu türden sorunlar, özellikle güvenilirlik sorunu, kuralların belirsiz olması sorunu ve yeterince bu konuda tanıtım yapılmamış olmasının yanında, güçsüzün güçlünün karşısında korunmaması nedeniyle avukat arkadaşlar buralara yönlendirme yapmıyorlar. Şimdi, bu tahkim merkezine niye yönlendirme yapsınlar? Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğininkine yönlendirme yapmayan avukat arkadaşlarımız buraya niye yönlendirme yapsınlar? Yine, burası işlevsiz olarak kalacaktır diye bunu burada söyleme gereğini hissediyorum.
Şimdi, ben şu konuda AKP Grubuna teşekkür etmek istiyorum: Yönetim kurulunun 3'le sınırlandırılması ve 2 kişinin oy birliği olması konusundaki eleştirilerimizi dikkate almışlar ve 8'inci maddede yönetim kurulunun 5 kişiden oluşması ve 3 kişiyle karar verilmesi, 3 kişiyle toplanması konusunda önerge getirdiler. Bizim şimdiye kadar yaptığımız eleştirilerden en azından bir tanesini dikkate almışlar ve önergeyle onu düzelttiler. Ama ne yazık ki diğer eleştirilerimizi hiç dikkate almadılar. Biz görüyoruz ki yaklaşık üç beş ay sonra aslında bu yasanın işlevsizliğini gördükleri için, eleştirileri gördükleri için, güvenilmezliğini gördükleri için diğer yasalarda olduğu gibi, bu konuda yeniden bir düzenleme gelecek diye düşünüyoruz çünkü hiçbir uyarımızı dikkate almadınız, onu söyleyeyim.
Şimdi, 10'uncu maddede de aynı şekilde bir sorun var. 10'uncu maddede özellikle denetçi konusu gündeme getiriliyor. Uluslararası nitelikte olacağı düşünülen İstanbul tahkim merkezinde 1 denetçiyle bu işlemlerin yapılabileceği söyleniyor. Ve yasanın yazım şekli de o kadar ilginç ki 3'le sınırlandırılıyor "1 denetçi de seçilebilir." diyor. Şimdi, böylesine önemli işlevi olan ve girdisi, çıktısı, bağışı, işte, geliri, gideri çok fazla olabilecek böylesi bir tahkim merkezinin tek denetçiyle olabilmesinin, tek denetçiyle yürütülebilmesinin mümkün olmayacağını düşünüyoruz. O nedenle de denetçinin en az 3 kişi olması gerektiği konusunda önergemiz olacak. Umarım yönetim kurulu konusunda olduğu gibi, bu konuyu da dikkate alırsınız diye düşünüyoruz.
Bu tasarının en önemli maddelerinden bir tanesi de 12'nci maddesi. Bu maddeyle oluşturulan Millî Tahkim Divanının ve Milletlerarası Tahkim Divanının görev ve yetkileri konusunda bir cümle dahi bulunmamaktadır tasarıda. Ancak (3)'üncü fıkrada, karar nisabı ve karara itiraz süresinin düzenlenmesi nedeniyle hakem kararlarına karşı itirazın divana yapılacağı izlenimi doğmaktadır. Bu durumda, divana yönetim kurulu tarafından seçilecek hukukçu üyelerin dahi tahkim ve ara buluculuk konularında uzmanlıklarının aranmaması ciddi bir sorundur. Üstelik yönetim kurulu başkanı ve genel sekreterin doğal üyesi olduğu 5 kişilik divanın kararlarının kesin olması da hak kayıplarına yol açabilir.
Tasarı bu hâliyle yönetim kurulu üyelerinin tam hâkimiyeti sonucunu doğuracaktır çünkü yönetim kurulu, genel sekreterini, divan üyelerini ve uyuşmazlık yöntemlerini belirlemektedir. Yönetim kurulunun belirlediği ve doğrudan etkili olduğu divanın yapılan itirazlar üzerine verdiği kararların kesin olması adilane bir yaklaşım değildir. Bu nedenle, en azından itirazların genel kurula yapılabilmesi hakkaniyete daha uygun olacaktır diyoruz.
Şimdi, burada gerçekten ciddi bir sorunla karşı karşıyayız. Divanı yönetim kurulu belirliyor. Bu divana yapılan itirazlar konusunda da divanın kararı kesin. Şimdi, itiraz ne için yapılacak, neye karşı itiraz yapılacak, neden dolayı yapılacak, bu konuda tasarıda en ufak bir şey yok.
Biz anlıyoruz ki bunun yazılış biçiminden, hakem kararlarına karşı itirazlar divana olabilecek. Şimdi, hakemleri siz oluşturuyorsunuz, hakemleri yönetim kurulu seçiyor, divanı yönetim kurulu seçiyor, ondan sonra da divanın verdiği kararlar kesin oluyor. Bu, kesinlikle olmayacak bir şey. Yani neredeyse karar merci konumunda olanlara yeniden itiraz yaptırıyorsunuz ve kesinleştiriyorsunuz. Bu konuda en azından teknik olarak yapılabilecek şey, itiraz konusunun, itiraz hususunun genel kurula yapılması konusunda vereceğimiz önergemizi kabul etmenizi istiyoruz teknik sorunu çözümleyebilmek açısından.
Yine tasarının 15'inci maddesinde, bu merkezin gelirleri açısından bağışın da kabul edilmesi söz konusu. Bağış da gelirler safında görünüyor ama bu bağışı şimdi siz kabul ederseniz eğer, bu merkeze anlaşmazlığını getirecek olan şirketlerin yan şirketleri ya da o şirketlerle bağlantılı olanlar eğer bu merkeze bağışlarını yaparlar ve aynı şekilde anlaşmazlıklarını getirirlerse bu kararlar, bu merkezin kararları asla güvenilir olmaz. Doğmadan ölmüş olur bu merkez. Bu bağış konusunun kesinlikle bu metinden çıkarılması gerektiğini düşünüyoruz.
Bunun dışında, merkezin gelirlerinin giderleri karşılamaması durumunda merkezin bileşenlerine salma salınıyor. Deniliyor ki: "Şu kadar, işte merkezin giderlerine yetecek kadar masraflara siz de katkı koyacaksınız." Böylesi bir durumda eğer bu merkez kendi kendini idare edemeyecekse sevgili arkadaşlar, yani buralardaki üyeleri neredeyse üye tayin etmek istemeyecektir bu bileşenler. O nedenle, merkezi kendi kendine idare edebilecek bir duruma getirmek lazımdır. Gelirleri merkezin sorunludur. Gerçekten bu konuda doğmadan ölmüş bir merkezle karşı karşıya kalacağımızı düşünüyoruz.
Bunun yanında, tasarının 16'ncı maddesinde, bu tasarıda herhangi bir boşluk olduğu takdirde Medeni Kanun ve Dernekler Kanunu'na atıf yapılmaktadır. Şimdi, biz hep şunu söyledik: Bu tasarıda kurallar belli değil. Milletlerarası Tahkim Kanunu'na ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na atıf yapılmamaktadır, boşluk vardır. Bu konuda eğer bir sorun olduğu takdirde, hakem kararlarına itirazlar ve iptal davası söz konusu olduğu takdirde mutlaka bu Milletlerarası Tahkim Kanunu'na ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na atıf yapılmalıdır dedik. Bize denildi ki: "Zaten işin doğası gereği bu atıfları yapmasak da bunlar uygulanacak." Peki, madem işin doğası gereği uygulanacak da Medeni Kanun'a ve Dernekler Kanunu'na neden atıf yapılıyor? Bunun cevabını bize hiç kimse veremedi. Ne yazık ki Sayın Adalet Bakanı da burada olmadığı için bundan sonraki soracağımız sorulara da yine cevap verilmeyeceğini biz aynı şekilde görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - Sayın milletvekilleri, bu tasarı gerçek anlamda hem istenilen sonuca ulaşamayacaktır hem de ulusal yargı sistemimize bir darbe niteliğinde olduğu için, Anayasa'ya aykırı olduğu için bu tasarının düzeltilmesi ya da kabul edilmemesi gerektiği konusunda görüşümüz vardır.
Hepinize çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)