GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Antalya'da yaşanan hayvan hakkı ihlallerine ilişkin
Yasama Yılı:5
Birleşim:17
Tarih:20.11.2014

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Antalya'da yaşanan hayvan hakkı ihlalleriyle ilgili söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Zorunlu olmadıkça hiçbir hayvanın öldürülmesi yaşama karşı suçtur. Hiçbir hayvana acımasızca, zalimce davranılamaz. Hayvan hakları ihlalleri ayrıca Avrupa Adalet Divanı'nda yargılanabilmekte.

BAŞKAN - Sayın Enç bir saniye.

Sayın milletvekilleri, Sayın Hatip'in sözlerini ben işitmiyorum. Arkadaşınızı -hazırlık yapmış- lütfen dinleyin.

Buyurun.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Devamla) - Sayın milletvekilleri, burayı çok dikkatlice dinlemenizi rica ediyorum. Şimdi sizlere bir olay anlatacağım. Ülkemizin denizi, kumu, güneşi ve tarihi güzellikleriyle ilgili incisi olan bir kentinde konuşmamın başında ifade ettiğim konuların tam aksi yaşanmış. Dönemin şehremini yani kentin en güvenilir kişisi halkın oylarıyla seçilmiş. Yıl 2009 canlar, mallar, her şey ona emanet. O da bu bilinçle ülkenin ilk hayvan morgunu yapmaya karar vermiş. Gerçi, insanlarla ilgili parlak fikirleri vardı bu şehreminin. Onların, cenazelerin gömüleceği yer olmadığı için insanlarla da ilgili krematoryum düşüncesi vardı. Konumuza dönelim. Bu hayvan morgu için 52 bin TL harcamış ki sürekli borç edebiyatı yapan bir kardeşimizdi -13 metreküplük bir oda- buna gerek duymuş çünkü belli ki Cumhuriyet tarihinin en büyük hayvan katliamını yapmayı kafasına koymuş. Bu da yetmemiş, katledilen hayvanlara özel krematoryum yaptırarak delilleri yok etmek için de mücadele etmiş.

Kıymetli arkadaşlar, tam sayı veriyorum size: 4 bin kedi ve köpek bu özel yöntemlerle 2009-2014 yılları arasında hunharca katledilmiş. Bu arada, 2 metrekarelik bir kafese 46 köpek konularak, bunlar da birbiriyle kavga ettirilerek kendilerini yok etmeleri sağlanmış. Tabii, bizim şehreminimiz tüm bu olaylara kayıtsız kalmış, "Benim hiçbir şeyden haberim yok." demiş. 2004-2009 yıllarında bu güzel kentte 1 tane kuduz vakası varken, 2009-2014 yılları arasında ne yazık ki 19 tane kuduz vakası görülmüş. Tarım Bakanlığının yaban hayvanlarını bile kuduza karşı aşıladığı dönemde, metropolün göbeğinde 19 tane kuduz vakasının görülmesini de sizin takdirlerinize bırakıyorum. Sonra ne mi olmuş? Anlı şanlı hayvan hakları savunucularımız, sivil toplum örgütlerimizin çok kıymetli temsilcileri birden bire kör olmuş, sağır olmuş, hiçbir şey duymamış, bilmemiş. Her demeçlerinde haktan, hukuktan bahsedenler, Akdeniz'in cennet kentinde yaşanan bu vahşete sağır kalmışlar, ses çıkarmamışlar. Ama, biz susmuyoruz, bu vahşeti, bu katliamı Meclisin kürsüsünden dillendirmeyi bir milletvekilliği görevinin dışında, bir Antalyalı, Antalya'da yaşayan bir kentli olarak söylüyorum ve buradan savcıları göreve davet ediyorum.

Değerli milletvekilleri, ağaçlar yüzünden haksız bir şekilde protesto eylemleri yaparak ülkeyi savaş alanına çeviren aktivistler, taraf oldukları siyasi partinin yereldeki karar vericisine karşı neden suskunlar, neden ses çıkarmıyorlar? Bu ikiyüzlülük, çifte standart sürdüğü müddetçe daha çok mücadele etmemiz gerekiyor.

Bu ülke, her türlü rengiyle, her türlü canlısıyla hepimize ait, bizim ülkeniz. O renkleri ve canlıları korumak da bizim görevimiz diyor hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)