GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MHP Grubunun, Bursa Milletvekili Necati Özensoy ve arkadaşları tarafından, teröre finansman sağlayan kaynaklarla ilgili şüpheli işlem bildirim yükümlülüğünün etkin bir şekilde yerine getirilmesi konularının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 21/3/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 20 Kasım 2014 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
Yasama Yılı:5
Birleşim:17
Tarih:20.11.2014

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; terörün finansman kaynaklarının araştırılmasıyla ilgili verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla se-lamlıyorum.

Tabii, bu önergeyi verdiğimizden bu güne bir buçuk yılı aşkın bir süre geçti. Terör tabii ki bütün dünyanın problemi ve metotları da bütün dünyada aynı şekilde devam ediyor.

Terörün 3 ayağı varadır; birincisi, silahlı güçleri; bir diğeri, kamuoyu oluşturmak; bir di-ğeri de finansman kaynaklarıdır. Bu 3 ayağın en önemlisi de elbette ki finansman kaynaklarıdır. Eğer, siz, bu terör örgütünün finans ayağını yok ederseniz, finansman sağlamasını bitirirseniz, ne etkin bir şekilde silahlı güçleri ortada kalır ne kamuoyu baskısı ne de kamuoyu oluşturmak için herhangi bir girişimde bulunabilirler. Bana göre, terörle mücadelenin en önemli ayağı terö-rün finansmanıyla ilgili mücadele etmektir.

Tabii, biz, bu anlamda, son aylarda, son yıllarda gelinen noktada terörle mücadelede etkin bir mü-cadele yapılması için burada her anlamda, her platformda, her zaman bunu ifade etmemize rağmen, ülkemi-ze çok büyük zararlar veren, gençlerimizi şehit eden bu terör örgütüyle, özellikle PKK'yla mücadele edil-mesi noktasında sürekli uyarılarımıza rağmen maalesef Hükûmet mücadeleyi değil, müzakereyi seçti. Özel-likle, 2010 yılında Sayın Genel Başkanımız "Hükûmet terör örgütüyle görüşüyor." dediğinde o günün Baş-bakanı yine meydanlarda çıkarak, burada ağzıma almayacağım şekilde Sayın Genel Başkanımıza suçlama-larda bulundu, "Görüşen şöyledir, görüşen böyledir, ispatlamazsanız şöyledir, böyledir." gibi laflar etti. Tabii, şimdi geldiğimiz noktaya baktığımızda kendisi de bizzat Oslo görüşmelerine o günkü Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı, bugünün MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı bizzat kendisinin gönderdiğini de ifade etti. O gün Sayın Genel Başkanımızla ilgili söylediği sözler şimdi kime döndü, kim için söylenmiş oldu? Onu da takdirlerinize ve kamuoyunun takdirine bırakıyorum.

Tabii, zaman içerisinde terörün finansman kaynaklarıyla mücadeleyle ilgili birtakım kanunlar da geçirildi, yönetmelikler çıkarıldı, vesaire. Bununla ilgili bile baktığımızda, çıkan kanunlardaki boşluklara, vesairelere baktığımızda işte hukukçuların ortak görüşleri "Terörün finansman yasası PKK'yı kapsamıyor." şeklinde ifadelerde bulundular; işte kendi dallarında uzman hukukçuların ifadeleri bunlar.

Bakın, şimdi, terör örgütü ne yapıyor, mücadelesini nasıl sürdürüyor? Sizlerin de yine bildiği gibi, sizlerin de ifade ettiği gibi, artık terör örgütü kendi bölgesinde vergi toplamaya başladı. Bağışları da geçtik. Maliye oluşturdu, mahkemeler oluşturmaya başladı. İşte bu anlamda artık çok rahat bir şekilde uyuşturucu veya diğer kaynaklardan sağladığı kaynakların da çok önüne geçecek şekilde bu anlamda finansman ayağını daha da büyüterek geliştirmeye başladı. İşte "çözüm süreci", "barış süreci" adı altında birtakım görüşmeler, acaba Türkiye Cumhuriyeti devletinin mi çözülmesine vesile oldu yoksa terör örgütünün mü çözülmesine vesile oldu? İşte geldiğimiz noktada, yani oradaki, Kandil'deki o sözcülerinin yaptığı açıklamalar, "Süreç bitti.", efendim, onun akabinde daha bu süreç zarfında binlerce gencin terör örgütüne katıldığıyla alakalı burada yine o Kandil'deki bölücü başlarının ifadeleri açık ve net bir şekilde ortaya konuyor.

Şimdi ben şunu da sormak istiyorum: PKK yıllardır burada terör estiriyor. Son on iki yıldır da mevcut iktidar uygulamalarını, işte çalışmalarını devam ettiriyor. Özellikle 1999-2002 yılında biten terör hadiseleri, 2003'te özellikle o mart tezkeresinden sonra azarak devam etti. Bugün "çözüm süreci" dediğimiz süreçte bile, masaya oturulduğu ifade edildiğinde bile, bakın, daha iki günlük, terör örgütünün yaptıklarının burada bir dokümanını çıkardım. İki günde tam 10'a yakın eylem yapmış PKK. Yani bu nasıl masaya oturmaktır, nedir, nicedir?

İşte, bakın, PKK Varto'da askere alma şubesi açmış. Resmî olarak kendi ilan ettikleri PKK'nın Varto'da askere... Biraz önce söylediğim binlerce gencin daha da artarak devam edeceği bir şekilde, PKK, maalesef çözülme değil, maalesef devletin karşısında bir güç olarak, daha da güçlenerek yoluna devam eden bir şekilde, maalesef, başımıza bela olmaya yine devam edecek.

Bakın, sadece Türkiye Cumhuriyeti devleti içinde değil, dünyada bir sürü terör uzmanları ve bu konuyu takip edenler var. Amerika Birleşik Devletleri'nden bir terör uzmanı bile Türkiye'deki PKK'nın yaptığı birçok çalışmayı, işte, sahte ilaç kaçakçılığına geçtiğinin, efendim, sınır kaçakçılığının, efendim, bunlardan nemalandığının, uyuşturucu kaçakçılığının vesairesinin bir sürü dokümanlarını yapmış.

Şimdi, Hükûmet bu anlamda son on iki yılda acaba şunun bir araştırmasını yaptı mı: "Bu terör örgütü ne kadar silaha sahip, ne kadar insana sahip? Bu insanları sevk ve idare etmek için, bu eylemleri yapmak için ayda, yılda -neyse- ne kadar paraya ihtiyacı var ve bu paralar ne şekilde sağlanıyor, ne şekilde bu terör örgütüne ulaştırılıyor?"un bir araştırmasını yaptı mı acaba?

MİT, Millî İstihbarat Teşkilatı ne işe yarar? Oslo'da, Kandil'de, İmralı'daki o bebek katiliyle oturup onunla birtakım pazarlıklar yapmaktan öte işleri yok mudur Millî İstihbarat Teşkilatının? Veya devletin diğer güvenlik güçlerinin bu anlamdaki görevleri değil midir terörün finans kaynaklarının araştırılıp onlarla etkin bir şekilde mücadele edilmesi?

Gerçekten, son yıllardaki gelişmeleri, maalesef, ibretle izliyoruz. Seçim de yaklaştı, şimdi, o terör örgütünü, özellikle İmralı'da el bebek gül bebek beslediğiniz, işte, çeşitli imkânlar sağladığınız, MİT Müsteşarının gidip kendi telefonundan birtakım -WhatsApp gibi, vesaire gibi- yerlerden özel mesajlar gönderdiği bir süreci maalesef hep birlikte yaşıyoruz.

2007'de ilk dönem geldiğimde burada bütçe görüşmelerinde Adalet Bakanına bir soru sormuştum, dedim ki: "İmralı kaynaklı, terör örgütüne ulaştırılan bir bilgi, orayı yönlendirmeyle alakalı bir durum tespit ettiniz mi? Ettiyseniz bununla ilgili ne yaptınız?" Aynen cevabı: "2 defa tespit ettik. Bu tespitler doğrultusunda da 2 defa hücre cezası verdik." demişti 2007 yılında. Şimdi bakıyorum, o zamanki avukatların yerine şimdi Hükûmetin bizzat yetkilileri, görevlendirdiği birtakım burada milletvekilleri bu kuryeliği, kuryelik de değil, ilanını rahatça yapıyor. Yani terör örgütünün, hani zamanın Başbakanının, şimdiki Cumhurbaşkanının deyimiyle, "Nereden nereye." diyor ya, işte Türkiye'yi getirdiği nokta, içinde bulunduğumuz durum da hakikaten sizin döneminizde "Nereden nereye." oldu.

İnşallah, bir an önce bu terör örgütünün kökünün kazınması için, önümüzdeki seçimlerde oluşacak iktidarda bunun her türlü tedbirini almak üzere hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)