| Konu: | MHP Grubunun, Bursa Milletvekili Necati Özensoy ve arkadaşları tarafından, teröre finansman sağlayan kaynaklarla ilgili şüpheli işlem bildirim yükümlülüğünün etkin bir şekilde yerine getirilmesi konularının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 21/3/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 20 Kasım 2014 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 17 |
| Tarih: | 20.11.2014 |
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi hakkında söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
MHP grup önerisi, terörün finansmanının önlenmesine ilişkin şüpheli işlem bildirimi yükümlülüğünün etkin, zamanında ve uygun şekilde yerine getirilmesine yönelik araştırma yapılarak teröre finansman sağlayan kaynaklar hakkında gerekli önlemlerin alınması için verilen Meclis araştırma önergesinin bugünkü gündeme alınmasını içermektedir.
İnsanlığı tehdit eden terörizm tüm dünya ülkeleri açısından önemli bir sorundur. Dünyada da terörizmden en çok etkilenen ülkelerin başında Türkiye gelmektedir. O nedenle, Birleşmiş Milletlere üye ülkeler arasında bu konudan en fazla zarar gören ülkelerden biri olarak terörizmin finansmanının önlenmesi ve bu konuda uluslararası iş birliği çerçevesinde çözüme katkıda bulunmamız ve bütün dünyayı bu konuda duyarlı olmaya davet etmemiz gereği açıktır.
Terör örgütüyle mücadelede teröristleri etkisiz hâle getirme anlayışının tek başına yeterli olmadığı günümüzde anlaşılmıştır. Bu nedenle, teröre finansman sağlayanlar hakkında gerekli önlemlerin vakit geçirilmeksizin alınması ve uygulamaya konulması gerekmektedir. Terör örgütlerinin dünya çapındaki finansal hareketlerinin önüne geçmek için uluslararası iş birliği şarttır. Bütün dünya ülkeleri bu konuda birlikte hareket etmezse ülkelerin tek başlarına bunu başarmaları da mümkün değildir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin bu konudaki kararlarında belirtilen ilgili tedbirleri üye devletler gecikmeksizin almak zorundadır.
Terör örgütleri faaliyetlerini yürütebilmek için büyük miktarda finansmana ihtiyaç duyar. Bu finansmanı yasal ve yasal olmayan birçok faaliyet ve yöntemle elde etmeye çalışırlar. Finans kaynakları kesilen bir terör örgütünün uzun süre ayakta kalabilmesi mümkün değildir. Bu nedenle, terörle etkin bir mücadele için teröristlere lojistik destek sağlayan ulusal ve uluslararası mali kaynakların kurutulması gerekir. Bu mali kaynakların kurutulması için, Birleşmiş Milletler Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Sözleşme taraf devletlere gerekli önlemleri alma yönünde sorumluluklar yüklemektedir. Sözleşmeye göre, her taraf devlet terörizmin finansmanı suçlarını iç hukukundaki cezai kovuşturma gerektiren suç kapsamına alacak, bu suçların ağırlığını göz önünde bulundurarak uygun şekilde cezalandırmanın sağlanması için gerekli önlemleri alacaktır. Terörizmin finansmanının önlenmesine ilişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesi 1999 yılında imzalanmış, 2001 yılında yürürlüğe girmesine rağmen iç hukuk düzenlemeleri ve ceza mevzuatımızda bu konudaki düzenlemeler AK PARTİ hükûmetlerine kadar hayata geçirilmemiştir.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Ne zaman? 2013.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - 2012'den önce de var yani ceza mevzuatımızda, terörle mücadele... Biraz sonra anlatacağım. Tabii, terörizmin finansmanına ilişkin kanun, evet, 2013 ama ondan önce iç hukuk mevzuatımızda yapılan düzenlemeleri de biraz sonra anlatacağım.
Terörizmin finansmanı suçu, 2006 yılında Terörle Mücadele Kanunu'nun 8'inci maddesinde düzenlenerek ilk kez mevzuatımıza girmiş, buna göre her kim tümüyle veya kısmen terör suçlarının işlenmesinde kullanılacağını bilerek ve isteyerek fon sağlar veya toplarsa örgüt üyesi olarak cezalandırılacak, fon kullanılmamış dahi olsa fail aynı şekilde cezalandırılacaktır. Bu düzenleme 2006'da Terörle Mücadele Kanunu'na girmiştir. Bundan önce ülkemizde terörün finansmanıyla ilgili Terörle Mücadele Kanunu'muzda bir düzenleme yoktu.
Türk Ceza Kanunu'muzda da suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçunun yaptırımları düzenlenerek iç hukukumuzda yerini almıştır, bu da 2005 yılındadır.
Terörizmin Finansmanın Önlenmesi Hakkında Kanun 7 Şubat 2013 tarihinde Mecliste kabul edilmiş, bu kanunla da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ile yabancı devletler ve ülkemiz tarafından terörizmin finansmanının önlenmesi amacıyla mal varlıklarının dondurulması yönünde alınan kararların ve bu yöndeki taleplerin yerine getirilmesine ilişkin esaslar belirlenmiştir.
Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun'la da terörün finansmanının önlenmesi kapsamında veri toplamak, şüpheli işlem bildirimlerini almak, analiz etmek ve değerlendirmek, bu kanunla buna ilişkin Bakanlar Kurulu kararlarının uygulanması konusunda düzenlemeler yapma görevi ve yetkileri de MASAK'a verilmiştir.
Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun'un yürürlüğe girdiği günden itibaren, MASAK'a 2013 yılında 25.500, 2014 yılının ilk 10 ayında 29.500 adet şüpheli işlem bildirimi gelmiştir. Bu bildirimlerin hepsi MASAK sistemleri tarafından bir ön elemeye tabi tutulmakta, bu eleme sonucunda yüksek skor alan bildirimler ise uzmanlar tarafından detaylıca incelenmekte ve suç teşkil eden bir durum söz konusuysa ilgili savcılığa bildirimde bulunulmaktadır.
Yine aynı tarihten itibaren, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından da El Kaide, IŞİD gibi uluslararası terör örgütlerinin finans kaynaklarının kesilmesine yönelik bildirimler MASAK'a yapılmış, bunlar hızlı bir şekilde Bakanlar Kurulu kararına dönüştürülmüştür ve zaman zaman Resmî Gazete'de de bu kararları görmekteyiz.
Milletimiz, geride bıraktığımız son on iki yıllık süreç içerisinde AK PARTİ iktidarının ülkemizin biriken tüm sorunlarını çözmek için çalıştığına inanmaktadır ve bu sorunların önemli bir bölümünü çözdüğünü de görmektedir. Ülkemizin otuz yıldan bu yana başına musallat olan terör sorununun da çözüleceğine inanan milletimiz, bu konuda AK PARTİ hükûmetlerinin attığı adımlara da destek vermektedir. Terörün sosyal, kültürel, ekonomik sebeplerini tek tek ortadan kaldırmaya çalışan Hükûmetimiz, bu konuda mevzuatında yaptığı düzenlemeler ve uygulamalarıyla terörün finansal kaynaklarını kurutacak önemli adımlar atmıştır.
Son on iki yılda bu alandaki mevzuat düzenlemelerine baktığımızda ve getirilen mevzuat çerçevesinde gerçekleştirilen uygulamalara baktığımızda, ülkemizde AK PARTİ iktidarına kadar, terörün kaynaklarını kesmeye dönük etkili, kapsamlı ve yeterli bir çalışmanın, özellikle mevzuat anlamında hiçbir çalışmanın yapılmadığını görmekteyiz.
Terörün finansmanıyla ilgili son on iki yılda hayata geçirilen mevzuatın PKK terör örgütünü kapsamadığı yönündeki beyanlara katılmak mümkün değildir. Bugün itibarıyla terör örgütünün paravan kaçakçılık şirketlerinin çökertilmesi, büyük uyuşturucu ve insan kaçakçılığı operasyonları -bunları hep birlikte takip ettik- ve 2013 yılında yürürlüğe giren Terörün Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun ve bu Kanun gereğince yurt içinde toplam 54 bin şüpheli işlem bildiriminin MASAK tarafından değerlendirilmiş olması ve uluslararası yükümlülüğümüz çerçevesinde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinden gelen çok sayıda mal varlığı tedbirlerinin dondurulması taleplerinin Resmî Gazete'de yayımlanması, bu yöndeki Bakanlar Kurulu kararlarının Resmî Gazete'de yayımlanmış olması karşısında bu konuda Hükûmetin, AK PARTİ iktidarlarının ne derece kararlı olduğunu görmekteyiz. Bu nedenle, bu aşamada Meclisin ayrıca bir araştırma yapmasına gerek olmadığı kanaatindeyim.
Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)