| Konu: | MHP Grubunun, Bursa Milletvekili Necati Özensoy ve arkadaşları tarafından, teröre finansman sağlayan kaynaklarla ilgili şüpheli işlem bildirim yükümlülüğünün etkin bir şekilde yerine getirilmesi konularının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 21/3/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 20 Kasım 2014 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 17 |
| Tarih: | 20.11.2014 |
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun verdiği grup önerisi hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, bugün Dünya Çocuk Hakları Günü. Biliyorsunuz, Türkiye, bu konuda öncü olmuş bir ülke. Türkiye Cumhuriyeti daha kurulmadan, 1921 yılında "Himâye-i Eftâl Cemiyeti" adı altında çocuklara yönelik cemiyet kurulmuş, bugünkü anlamıyla Çocuk Esirgeme Kurumu ta o zaman kurulmuştur. Gene Türkiye çocuklarına bayram armağan eden tek ülkedir. Bu nedenle Türkiye'nin kuruluşunda çocuklara büyük önem verilmiştir. Ancak çocuklara önem vermek çok çocuk yapmayı tavsiye etmek değil, çocukların huzurlu, güvenli ve mutlu bir ortamda geleceğe hazırlanmalarını temin etmektir. Cumhuriyet Halk Partisi bu konuya bu şekilde bakmaktadır.
Sayın milletvekilleri, ülkemiz, terörist faaliyetlerle en çok muhatap olmuş, terörizmin sebep olduğu olumsuzlukları en çok yaşamış bir ülkedir. Bu nedenle terörle mücadele ülkemiz açısından büyük önem taşımaktadır. Terörle mücadelenin en önlemli yöntemlerinden birisi de terörün finans kaynaklarının kurutulmasıdır.
Şunu öncelikle belirtmek gerekir ki ülkemizde terörle mücadele alanında düzenlemeler yapılırken sorun biraz da terörün tanımından kaynaklanmaktadır. Maalesef, Hükûmet "ileri demokrasi" dediği bir ortamda kendisine muhalif olan herkesi "terörist" diye suçlamaktadır, her tür muhalif hareket terör kapsamına alınmaktadır. Örneğin, Hükûmet, Gezi protestolarını "terör eylemi" olarak nitelemiş, bu protestolara katılan, barışçıl gösterilere katılan insanları terörist olarak damgalamıştır.
Sayın milletvekilleri, terör nedir, önce ona bir bakmak lazım. Pek çok tanımı var ama genel kabul görmüş anlamıyla terör ya da terörizm, siyasal dinsel veya ekonomik hedeflere ulaşmak amacıyla sivillere resmî, yerel ve genel yönetimlere yönelik baskı, yıldırma ve her türlü şiddet içeren yolun kullanımıdır. Terör uygulayan organize gruplara "terör örgütü", terör uygulayan şahıslara da "terörist" denmektedir.
Terörle ulaşılmak istenen hedef ne olursa olsun tüm terör örgütleri faaliyetlerini gerçekleştirebilmek için finans kaynaklarına ihtiyaç duyarlar. Bunlar gerek yasa dışı faaliyetler, gerekse yasal görünümlü faaliyetlerden sağlanan gelirler ile teröre destek veren ülkelerce yapılan yardımlardır. Çıkar amaçlı suç örgütleri de yaptıkları yasa dışı faaliyetlerle teröre zaman zaman kaynak sağlarlar. Uyuşturucu ve silah kaçakçılığı, insan ticareti, göçmek kaçakçılığı, tehdit, şantaj, haraç, gasp, soygun ve adam kaçırma bu faaliyetlerin başında gelir. İhalelere katılan firma veya şahıslardan zor kullanma yoluyla fon sağlanması da terör örgütlerinin başvurdukları finans sağlama yöntemlerinden biridir.
Sayın milletvekilleri, hiç kuşkusuz terör ağır bir insanlık suçudur. Ağır bir insanlık suçu olan terörle mücadele de terörün finansmanının önlenmesinin önemli olduğunu da biraz önce ifade ettim. Finans kaynakları kesilen, finans kurutulan terör örgütlerinin ayakta kalmayacakları da izahtan varestedir. Terörizmin finansmanına karşı alınacak önlemler yararlı ve gereklidir çünkü bunlar, terörist faaliyet saldırılardan kaynaklanan kötü sonuçları azaltırlar veya yok edebilirler. Bu tür yaklaşım yani finansal kontrol sadece militan faaliyetlerinin izlenmesine imkân vermekle kalmaz, aynı zamanda önleyici tedbirlerin alınmasına da imkân sağlar. Ayrıca, finansal faaliyetlerin inceleme altında olduğunun bilinmesi aşırı uçlardaki grupları sürekli taktik değişikliği yapmaya ve istihbarat toplamak için de fırsatlar yaratan iletişimler kurmaya sevk eder.
Terörizmin finans kaynaklarının yok edilmesi uluslararası iş birliğini gerektiren bir husustur. Terörizm, 1934 yılından bu yana uluslararası toplumun gündemindedir. Milletler Cemiyeti tarafından 1937'de bir anlaşma hazırlanmışsa da bu yürürlüğe girmemiştir. Birleşmiş Milletler de 1972 yılından beri terörizme uluslararası bir sorun olarak bakmakta ve bununla ilgilenmektedir. Genel Kurulun terörle mücadeleye katkısı, küresel terörizmin değişik yönlerini ele alan uluslararası sözleşmeler ve 8 Eylül 2006 tarihinde kabul ettiği Küresel Terörizmle Mücadele Stratejisi'yle somut bir hâl almıştır.
Şimdi benden önce konuşan Sayın Yılmaz Tunç buyurdu ki, her şey AKP döneminde yapılmış. Zaten, Birleşmiş Milletler sözleşmeyi 1999 yılında kabul etmiş, Türkiye 2001 yılında uygun görmüş, 2002 yılında yürürlüğe girmiş. Siz de 2002 yılında iktidar oldunuz yani sizin yaptığınız normal bir hükûmetin yapacağı şeyler. Hâlbuki, siz geç kaldınız. Biliyorsunuz, bu konudaki örgüt, Türkiye'yi bu konuda geri kalmakla ve kara listeye almakla bile tehdit etti. Bunu siz de biliyorsunuz. O nedenle, biraz geç kaldınız, bunu da bilmemizde fayda var. Terörizmin finansmanıyla mücadele konusunda ayrıntılı düzenlemeler içeren ilk ve en önemli uluslararası anlaşma -dediğim gibi- 1999 yılında yapıldı. Terörün ve terörizmin finansmanın engellenmesi hakkında birtakım Güvenlik Konseyi kararları da alınmıştır, bunlar, 1267 ve 1373 sayılı Güvenlik Konseyi kararlarıdır.
Değerli milletvekilleri, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1267 sayılı Kararı'yla, terörizme finans, destek sağlayan kişi ve örgütlerin listesi belirlenerek Birleşmiş Milletler üyesi devletlere bu listede yer alan kişi ya da örgütlerin mal varlıklarının durdurulması yükümlülüğü getirilmektedir. Oysa, sizin devri iktidarınızda listede olan Yasin El Kadı zaman zaman Türkiye'ye girmiş ve iddialara göre, Hükûmetin ileri gelenleri veya yakınları tarafından karşılanmış ve onlarla görüşmeler yapmıştır.
Sayın milletvekilleri, biraz evvel söylediğim Finansal Hareket Görev Gücü AKP iktidarını terörle mücadele konusunda stratejik kusur ve yetersizlikleri bulunan bir hükûmet olarak değerlendirmiştir. Hükûmet, nihayet, 2013 yılında terörizmin finansmanının önlenmesi hakkında bir kanunu Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirmiştir, o kanun da sorunlu çıkmıştır ve o kanun çıkarken zaten bu konuda Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri kanunun yetersizliklerini de dile getirdiler.
Şimdi, konuşmamın sonuna doğru geliyorum, aslolan şudur: Siz terörü önlemek istiyorsanız terörü yaratan sebepleri ortadan kaldıracak bir ortamı yaratmalısınız. Siz, terör yaratan ortamı ortadan kaldırmadıktan sonra veya böyle bir ortamın yaratılmasına kolaylık sağlayacak gelişmeleri uygulamaya koyduktan sonra "terörü önlemek" demekle terörü önleyemezsiniz.
Değerli milletvekilleri, çok söylüyoruz, sınırlarımız kevgire döndü. Şu anda, Türkiye'de Suriye'den gelen veya Suriye'den geldiği söylenen -biz onların tümünün Suriye'den gelip gelmediğini bilmiyoruz- 2 milyon civarında insan var. Bunların bir bölümü kayıt altında, bir bölümü değil. Geçen, zannediyorum, Plan ve Bütçe Komisyonu toplantısında 1 milyon civarında insanın kayıt altına alındığı ifade edildi ama demek ki 1 milyon insan hâlâ kayıt dışı. Bunların kim olduğu bilinmiyor, bunların nereden geldikleri, bugüne kadar ne yaptıkları, şu anda ne yaptıkları, neyle geçindikleri bilinmiyor, nerede kaldıkları bilinmiyor, kiminle irtibat hâlinde oldukları bilinmiyor. Siz böyle bir ortamı yaratırsanız, komşu bir ülkenin rejimini düşürmek için ülkenizde terörist grupları eğitirseniz, onları o ülkeye gönderirseniz, kendi ülkenizi de terörizme açık, teröre açık bir ülke hâline getirmiş olursunuz. O nedenle, Türkiye terörü önlemek istiyorsa, Hükûmet terörü önlemek istiyorsa teröre imkân yaratacak, terörü kolaylaştıracak ortamın ortadan kaldırılması lazım. Ancak bugüne kadar Hükûmetin yaptığı, maalesef, terörist faaliyetlere zemin hazırlayacak bir ortamın sağlanmasıdır. Hükûmetin bir an önce bu uygulamadan vazgeçmesini diliyorum, tavsiye ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ederim. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)