| Konu: | Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergelerin Ön Görüşmesi |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 18 |
| Tarih: | 25.11.2014 |
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kadına yönelik şiddetle ilgili Meclis araştırma önergesi dolayısıyla Hükûmetimiz adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuyla ilgili sözlerime başlamadan önce, Öğretmenler Günü'nün bütün ülkemizdeki öğretmenlere kutlu olmasını diliyorum, hepsine selam ve sevgilerimi gönderiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir toplumda kadını güçlendirmek, birey olarak kadına sağlayacağı katkıların yanı sıra, tüm toplumlarda ve kültürlerde yoksulluğu azaltmanın, sosyal sermayeyi güçlendirmenin ve ailenin refahını yüksek seviyelere çıkarmanın en etkili yollarından biridir.
Ülke olarak biz, özellikle son on iki yılda insanı merkeze alan politikalar izlemek suretiyle kadınlarımızın toplumsal hayata etkin katılımını sağlamak amacıyla pek çok çalışma yapıyoruz. Bütüncül bakış açısıyla kadını, aileyi, toplumu, ekonomik düzeni, sosyal yapıyı ele alarak ihtiyaç duyulan ve kadınlarımızın kamusal alanda daha fazla yer almalarını destekleyen pek çok düzenleme yaptık, yapmaya devam ediyoruz.
Kadına yönelik şiddet, toplumsal şiddetin bir parçası, aile içi şiddetin bir parçası ve ne yazık ki bütün dünyada, Türkiye'de de mevcut bir sorun. Bütün dünya ülkelerinin ve bizim şu anda yoğun olarak uğraşmak zorunda olduğumuz bir sorun. Bundan iki ay önce İstanbul Sözleşmesi'nin dünya ölçeğinde yürürlüğe girmesiyle ilgili bir toplantıya katılmak üzere Roma'ya gitmiştik. Orada konuyla ilgili yapılan çalışmalar değerlendirildi ve ilgili arkadaşların, ilgili yetkililerin bize anlattıklarına göre Avrupa Birliği ülkelerinde, son yapılan araştırmaya göre, kadına yönelik şiddet 3 kadından 1'ine yönelmiş durumda.
Şunu söylemek istiyorum: Türkiye'nin doğusunda, batısında, güneyinde, kuzeyinde, bütün dünyada aile içi şiddet, toplumsal şiddet ve elbette bunun bir parçası olan kadına yönelik şiddet ne yazık ki var ve bununla şiddetli bir biçimde mücadele etmek mecburiyetindeyiz. Şiddetin ortadan kaldırılması ancak toplumun tüm kesimlerinin ortak ve kararlı mücadelesi ile bütüncül bir yaklaşımla elbette mümkün. Bu çerçevede yürütülecek çalışmalarda disiplinler arası yaklaşım ve çok sayıda kurum ve kuruluşun politika belirleme, uygulama ve izleme boyutlarıyla sürecin içinde yer alması son derece önemli.
Kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında çalışmalarımızı 4 aşamada sürdürdüğümüzü söyleyebilirim. Bunlardan birincisi, mevzuat düzenleme, ki bunu hep birlikte burada yapıyoruz. İkincisi, eğitim ve farkındalığı artırma. Bir diğeri, kurumlar arası iş birliği ve koordinasyonu sağlama ve nihayet, şiddet mağduru kadınların korunması, desteklenmesine yönelik kurumsal mekanizmaları güçlendirmek.
Bu başlıklar altındaki çalışmalar elbette çok geniş bir yelpazede, tüm tarafların kapsamlı iş birliği ve koordinasyonuyla ve ortak duruşuyla sürdürülmek mecburiyetinde. Biz de bunu başarmaya çalışıyoruz.
Son on iki yılda yapılan düzenlemelerle başta Anayasa olmak üzere, yasalarımızda kadın-erkek fırsat eşitliği ilkesi daha da güçlendirilmeye çalışıldı. Başta Anayasa, sonra Medeni Kanun, İş Kanunu ve Türk Ceza Kanunu gibi temel kanunlarda yapılan eşitlikçi reformlarla Türkiye'de tüm mevzuat kadın-erkek eşitliği ilkesini gözeten ve kadına yönelik şiddete sıfır tolerans tanıyan bir yapıya kavuşturulmaya çalışıldı.
Türkiye'nin Avrupa Konseyi Dönem Başkanlığı sırasında, İstanbul'da imzaya açıldığı için İstanbul Sözleşmesi olarak da adlandırılan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, 2011 yılında siz değerli milletvekillerinin tam katılımıyla ülkemiz tarafından çekincesiz olarak imzalandı ve yürürlüğe girdi. Kadına yönelik şiddetle mücadelede uluslararası alanda atılmış çok önemli bir adım olarak kabul edilen bu Sözleşme henüz dünya ölçeğinde yürürlüğe girmeden -ki biliyorsunuz yürürlük tarihi 2014'tür yani bu yıldır- 2011 yılından başlayarak Hükûmetimiz bu Sözleşme'yi geçerli saydı ve o andan itibaren de yapılan pek çok mevzuatta bu Sözleşme'nin maddelerini uygulamaya çalıştı. Bunun en iyi örneği, 2012 yılında çıkarılan Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'dur. Yine, bu kanun da içinde bulunduğumuz Parlamentoda -yanlış hatırlamıyorsam- oy birliğiyle hepimiz tarafından kabul edildi ve yürürlüğe girdi.
Ülke olarak kadına yönelik şiddetle mücadelenin kapsamlı, eş güdümlü ve bütüncül bir yaklaşım gerektirdiğinin elbette hepimiz farkındayız ve bu bilinçle hareket ediyoruz. Bu çerçevede, kadına yönelik şiddetle mücadeleye ilişkin 2012-2015 yıllarını kapsayan bir eylem planı uygulamaktayız. Kadına yönelik şiddetle mücadelede ilerleme sağlanabilmesinde yasal düzenlemeler ve kurumsal mekanizmalar kadar konuya ilişkin bilinç ve duyarlılığın artırılması, toplumsal farkındalık sağlanması da son derece önemli bir unsurdur.
Şiddetle mücadelede bir diğer konu ise mağdurlara yönelik koruyucu tedbirlerin alınması, hepinizin bildiği gibi. Ülkemizde şiddet mağduru kadınların korunması ve desteklenmesine yönelik olarak kadın konukevlerimiz var. Bugün itibarıyla, Bakanlığımıza bağlı 95, yerel yönetimlere bağlı 33, sivil toplum kuruluşlarına bağlı 3 kadın konukevi var ve toplamda 131 kadın konukevinin yaklaşık kapasitesi 3.400. Bu konuda kendimizi sürekli yeniliyoruz, sürekli güçlendiriyoruz. Şu anda bu kapasite ülkemizin ihtiyacına cevap verecek bir kapasitedir ama diyelim ki bu konuda herhangi bir ihtiyacımız var, herhangi bir ilde, herhangi bir şekilde bir ihtiyacımız var; bu ihtiyacı tespit ettiğimiz andan itibaren, hemen, bir iki gün içerisinde yeni kadın konukevleri açabilecek kapasiteye de sahibiz.
6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında kurulan şiddet önleme ve izleme merkezleri yani kısa adıyla ŞÖNİM'ler de şu anda 14 ilde hizmetlerine devam ediyor. ŞÖNİM'lerin hizmetlerini daha etkin bir biçimde sürdürebilmeleri için yeni çalışmalar yapıyoruz, bununla ilgili -biraz sonra inşallah vakit kalırsa değinirim- bir proje yürütüyoruz. ŞÖNİM'leri yani bu pilot uygulama içerisinde, şu anda 14 ilde açık olan ŞÖNİM'leri daha etkili, daha kapsamlı, daha kapasiteli bir hâle getirebilmek için birtakım çalışmalar yapıyoruz. En kısa süre içerisinde bütün şehirlerimizde bazen bir, bazen birden fazla ŞÖNİM açabilmek için de hizmetlerimize devam ediyoruz.
Kadına yönelik şiddetin engellenebilmesi için eğitim programlarımız var. Eğitim programlarımızın bir tarafı aile eğitim programını ilgilendiriyor ve bütün merkezlerimizde halkımıza yapıyoruz. Bir diğer tarafı da kadına yönelik şiddeti engellemek için -protokoller yaptığımız- kamu kurum ve kuruluşlarıyla yaptığımız eğitimler. Bu amaçla, İçişleri Bakanlığıyla, Sağlık Bakanlığıyla, Adalet Bakanlığıyla, Diyanet İşleri Başkanlığıyla imzalanan eğitim protokollerimiz var. Ağustos 2014 rakamlarına göre 71 bin polisi, 65 bin sağlık personelini, 21 bin din görevlisini bu eğitimlerden geçirmiş durumdayız. 336 aile mahkemesi hâkimi ve cumhuriyet savcısının katılımıyla da çok çeşitli seminerler yaptık. Bu yılın eğitim programlarına eylül ayında başladık. Şu anda sayılarımız bunların çok daha üstünde. Eğitimler tamamlandığında bu yıl sonunda hangi rakamlara ulaştığımızı tekrar sizlerle paylaşırız.
2008 yılında gerçekleştirilen ve resmî istatistik programı kapsamında değerlendirilen Türkiye'de kadına yönelik şiddet, aile içi şiddet araştırmasını güncellemeye başladık, 2014 versiyonunu çalışıyoruz. Çalışmalarımız son aşamaya geldi. Aralık ayında inşallah, bu çalışmanın da sonuçlarını sizlerle paylaşacağız.
Diğer yanda yürüttüğümüz 6284 sayılı Kanun'un uygulamasına yönelik etki analizi çalışmasını da sizlerle paylaşmak isterim. Biraz önce araştırma önergelerinin gerekçelerinde pek çoğunuz dinlediniz "Kanunlarımız var ama bunlar iyi işliyor mu?" sorulardan bir tanesiydi. İşte bu soruyu bugün burada tartışmadan çok daha önce gördük biz aslında ve bu kanunlarla ilgili etki analizi çalışmaları yapıyoruz şu anda. "Çıkardığımız kanunları iyi uygulayabiliyor muyuz, doğru uygulayabiliyor muyuz, uygulama sorunları yaşıyor muyuz ya da kanunları çıkarırken acaba açık bıraktığımız noktalar var mı, ileri gittiğimiz, geri kaldığımız noktalar var mı? Bunlarla ilgili yeni çalışmalar yapılmalı mı?" konusunu da inşallah, bu yılın sonuna kadar tamamlayacağız.
Bakanlığımızca yürütülen "Aile İçi Şiddetle Mücadele Projesi" adını verdiğimiz büyük ve kapsamlı bir çalışmamız var. Bu çalışma, özünde aile içi şiddet konusunda faaliyette bulunan bütün ilgili tarafların kurumsal kapasitelerinin geliştirilmesine yönelik bir kapasite geliştirme, eğitim ve iş birliği projesi.
Bu yukarıda özetlediklerimin yanı sıra yaptığımız pek çok çalışma var. STK'larla birlikte yaptığımız çalışmalar var; bilinçlendirme çalışmaları, eğitim çalışmaları, engelleme çalışmaları, bilinç oluşturma, zihniyet dönüşümüne yönelik çalışmalar. Bunların pek çoğunu çeşitli kamu kurum, kuruluşlarıyla, STK'larla beraber gerçekleştiriyoruz ve bu konudaki bütün çalışmalara kararlılıkla devam edeceğimizi peşinen sizlere deklare etmek istiyoruz burada.
Kadın konusunda yaptığımız, şiddetin engellenmesiyle doğrudan ilişkili olmayan ama şiddetin engellenmesi noktasında kadını güçlendiren bunun dışında çok daha farklı programlarımız ve çalışmalarımız var, onlara da çok kısaca değinmek istiyorum. Ülkemizde son yıllarda kadın sağlığı ve özellikle üreme sağlığına ilişkin göstergelerde son derece olumlu gelişmeler yaşıyoruz. Anne ölümlerinin önlenmesi ve bu bağlamda doğum öncesi bakım bizim öncelikli hedeflerimiz arasında yer alıyor. 1990-2008 yılları arasında anne ölümlerinde yaşanan düşme eğilimi dolayısıyla biz dünyanın örnek ülkelerinden biri konumundayız, ilk 10 ülke arasındayız. Bu politikanın sürdürülebilir olması amacıyla şartlı sağlık yardımı ve gebelik yardımları yapıyoruz annelerimize. Öte yandan, şartlı nakit transferleri yapıyoruz yine annelerimize, çocuklarını sağlıklı okutabilmeleri için; 0-6 yaş grubu çocuklarının sağlık kontrollerini rahatlıkla yapabilmeleri için. Bu şartlı nakit transferlerinde önemle üzerinde durduğumuz bir konu var; bu yardımlar kesinlikle kadına yapılıyor ve kız çocuğuna yapılan yardım oranı erkek çocuğuna yapılan yardım oranlarından her zaman daha fazla, daha yüksek oluyor.
Eğitim alanında da, özellikle kız çocuklarının okullaşması amacıyla yürüttüğümüz kampanyalar var. Bu kampanya ve destekler sayesinde kız çocuklarının erkek çocuklarıyla aralarındaki eğitim uçurumu, çok uzun yıllar boyunca sürmüş olan eğitim uçurumu kapandı, kapanmak üzere. Hedefimiz kız çocuklarının yüzde 100 eğitime katılımı, bunun için de elimizden gelen bütün gayreti gösteriyoruz.
Ülke olarak kadının istihdama katılımını, iş hayatına katılımını son derece önemsiyoruz, bunun da dolaylı olarak kadına yönelik şiddetle, aile içi şiddetle mücadelenin bir parçası olduğunu düşünüyoruz.
Son yıllarda aile ve iş hayatının uyumlaştırılmasına yönelik gebelik, doğum ve süt izinlerinin anne ve çocuk lehine düzenlenmesi alanında örnek sayılabilecek birtakım düzenlemeler gerçekleştirdik. Kadınların sosyoekonomik konumlarının güçlendirilmesi, iş ve aile hayatının uyumlaştırılması, kadınların istihdama katılması bizim açımızdan oldukça önemli. Mesela, evde ve ticari amaçla ürettikleri ürünlerden vergi alınmıyor artık. 6552 sayılı Kanun'la doğum borçlanması 2'den 3'e çıkarıldı. Ev hizmetlerinde çalışan kadınların sosyal güvenlik kapsamına alınması sağlandı. 2010 yılında Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliği'nde değişiklik yaptık ve çok sayıda iş kolunun artık kadınlar için de uygulanabilir işler olduğuna dair yeni bir yönetmelik hazırladık. Dolayısıyla, kadınların ve gençlerin istihdamına ilişkin sınırlandırmaları ortadan kaldırmış olduk. Hamile ve doğum yapan memurlara nöbet, turne, gece vardiyası gibi konularda muafiyet getirdik. Resmî nikahlıyken eşi vefat eden ve hiçbir sosyal güvencesi olmayan kadınlara aylık bağladık, 280 binden fazla kadınımız bugün bundan faydalanıyor. Oğlu askere giden kadınlara yine bu tür bir desteğimiz var. Çalışan kadınlar çalışma güçlerinin bir kısmını kaybettiklerinde, sadece yüzde 10'unu kaybettiklerinde artık sürekli iş göremezlik aylığı alabiliyorlar. Çalışan kadınların vefatları durumunda maaşlarından eşleri, evlatları faydalanabiliyor. Ölüm aylığı alan kız çocukları evlendikleri takdirde, bu ölüm aylığının iki yıllık tutarını peşinen alabiliyorlar. İstihdam konusunda kadına verilen ciddi destekler var. İş sahibi olmak isteyen kadınlarımıza verilen çok ciddi desteklerimiz var.
Bütün bunları ülkemizde kadını güçlendirmek için yaptık, yapmaya devam ediyoruz. Kadını güçlendirmek toplumu güçlendirmek demektir. Kadını güçlendirmek aileyi güçlendirmek demektir. Belki biraz sonra burada arkadaşlarımız konuşacak. Aileyi ön plana çıkardığımıza, kadının biraz arka planda kaldığına dair birtakım eleştiriler alıyoruz sizden. Bir daha konuşma hakkım olmayacağı için peşinen bu eleştirileri cevaplamak istiyorum. Aileyi güçlendirmeye çalışmak, kadını arka plana atmak demek değildir. Kadını birey olarak güçlendirmek ayrı bir programdır, aileyi güçlü tutarak toplumu güçlendirmek ayrı bir programdır. Bunlar birbirinin tersi, birbirinin zıttı politikalar değildir, biri diğerini ortadan kaldırmaz. Biz her iki politikayı da güçlü bir biçimde uygulamaya çalışan bir Hükûmetiz. Kadınlar güçlü oldukları müddetçe güçlü ve iyi aileler olacaktır bu toplumda. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Evet, aileyi ve güçlü aile yapısını önemsiyoruz ama kadını asla ihmal etmiyoruz. Kadını ihmal ettiğimize dair sadece ortada bir söylem var, bu bir hakikat, ne yazık ki, değil.
Değerli arkadaşlarım, bütün milletvekili arkadaşlarım, parti farkı gözetmeksizin aynı çatı altında birlikte çalıştığımız arkadaşlarım; size bir teklifim var: Dünya görüşlerimiz farklı olabilir, dünyaya farklı pencerelerden bakıyor olabiliriz; önemli olan hangi noktaya doğru baktığımız, önemli olan farklı pencerelerden nereye baktığımız. Kadınlar konusunda, özellikle toplumsal şiddet, aile içi şiddet ve kadına yönelik şiddet konusunda sizlere birlikte çalışmayı teklif ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Artık, birbirimizi hırpalamaktan vazgeçelim. "Sen onu söyledin, ben bunu söyledim..." Bunlardan vazgeçelim.
REŞAT DOĞRU (Tokat) - Önce siz başlattınız.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Devamla) - Birlikte çalışalım, güçlerimizi birleştirelim, bir sinerji oluşturalım ve bu lanetlenmesi gereken sorunu ülkemizden başlayarak, inşallah, başka ülkelere de örnek olabilecek bir biçimde ortadan kaldıralım, kaldırmaya çalışalım.
Buraya geldiğinizde eleştirilerinizi yapacaksınız ama bu eleştirileri yaparken sizlerden çözüme yönelik birkaç cümle de söylemenizi rica ediyorum. Çözüm için size, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı olarak elimi uzatıyorum, elimi geriye boş çevirmeyin; bunu rica ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Size ve tüm STK'larımıza.
Dün bir olay yaşadık, belki biliyorsunuz, gazetelerde var bugün. Ben bir konuşma yaparken çok nezaketsiz bir biçimde bir arkadaşım sözümü kesti; bu bir nezaketsizlik.
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) - Yapılan hareket de çok nezaketsizdi ama.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Devamla) - Evet, evet, ben de onu söyleyeceğim müsaade ederseniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) - Lütfen.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Devamla) - Sayın Başkanım, bir dakika alabilir miyim?
BAŞKAN - Milletvekillerimiz uygun görürse bir dakika verelim.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) - Tabii tabii.
ALİM IŞIK (Kütahya) - Uygun olur, uygun olur.
BAŞKAN - Ama sadece Sayın Bakana ait olmak üzere, anlaştık mı? Anlaştık.
Bir dakika daha ek süre verelim.
Buyurun.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Devamla) - Bana yapılan davranış son derece nezaketsizdi ama dikkatinizi çektiyse bu nezaketsizliği yapan arkadaşıma müdahale edenleri uyardım ben kürsüden; lütfen, nezaketle davranın diye.
Evet, sonradan öğrendim ki bu sözüm çok da kale alınmamış, o arkadaşımıza da nezaketsizce davranılmış.
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) - Maalesef... Maalesef...
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Devamla) - Her ikisi de yanlış. Ben artık, bütün bu yanlışlıkları düzeltelim istiyorum, birbirimize nezaketle davranalım, iyi niyetle davranalım ve sorunu çözmeye odaklanalım.
Şimdi, o arkadaşlarımıza da buradan sesleniyorum: Bakanlığımızın kapısı bütün STK'larımıza, bütün çözümcü önerilere açık. Onları dinleyeceğimi zaten orada vadetmiştim. En kısa süre içerisinde davet edeceğim, kendileriyle görüşeceğim; sizlerle de öyle. Yeter ki bir şeyi bina etmeye çalışalım, yeter ki bir şeyi inşa etmeye çalışalım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)