GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri
Yasama Yılı:5
Birleşim:18
Tarih:25.11.2014

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bir yargı paketiyle daha karşı karşıyayız.

Bu yargı paketine girmeden önce, Sayın Murat Başesgioğlu'nun tek parti döneminde zulüm görmüş bir Genel Başkanları ve o dönemin zulüm dönemi olduğunu belirten konuşmasını ben gerçekten çok yadırgadım. "Tek parti dönemi" dediğimiz dönem, Atatürk'ün, İsmet İnönü'nün dönemidir. Ardından da Büyük Şef bizim Sayın Genel Başkanımız İsmet İnönü tarafından çok partili yaşama geçilmiştir. Elbette, o dönemde, İkinci Dünya Savaşı döneminde yaşanan acılar da vardır yani pek çok mağduriyetler de olmuştur ama bizim ikinci Genel Başkanımız Sayın İsmet İnönü bu ülkeyi savaşa sokmayarak bu ülkede herhangi bir şekilde insanların burnu kanamadan o savaş günlerini geçirmesine neden olmuştur. Eğer o dönemde Sayın İsmet İnönü olmamış olsaydı, herhâlde pek çoğumuzun babası, dedesi olmazdı. Bir, öncelikle onun görülmesini istiyorum.

Cumhuriyet Halk Partisine bu şekilde vurmanın bu dayanılmaz hafifliğine artık MHP'nin katılmasını inanın ben gerçekten yadırgadım. Bu türden konuşmaların ve görüşmelerin bize yarar getirmediğini, aksine zarar getirdiğini, demokratik yaşamımıza da zarar getirdiğini düşünüyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, yargı paketiyle ilgili görüştüğümüzde ise bu paketin aslında konjonktürel bir düzenleme olduğunu hepimiz biliyoruz. Yani, bundan dört ay önce, yedi ay önce yapılan değişiklikler yeniden yapılıyor; bunu diğer arkadaşlarımız da söylediler. Artık bütün yasaların yapboz tahtası hâline dönüştüğünü biz biliyoruz, kanun hükmünde kararnamelerle, yasal düzenlemelerle bunların ne hâle getirildiğini görüyoruz.

Ben şunu öneriyorum AKP Grubuna: Fabrika ayarlarına yeniden dönelim. 2010 referandumunda değişiklik yaptınız ya, oradaki değişikliğin en büyük nedeni zaten yargıyı teslim almaktı; Anayasa Mahkemesini, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu istediğiniz gibi dizayn edebilmekti. Onu yaptıktan sonra Yargıtay ve Danıştay Kanunu'nda değişiklikler yaptınız. Birlikte yapılmış olan, geçmişteki cemaat örgütlenmesiyle, "paralel yapı" dediğiniz örgütlenmeyle birlikte yapılmış olan bu kumpasların diyelim, bu yargının üzerinde hakimiyet kurma yaklaşımının daha sonra bumerang gibi sizi vurduğunu gördünüz, o paralel yapının hukuk dışı davranışlarını sizler de gördünüz; bizim geçmişte Balyoz ve Ergenekon davalarında yaşadığımız ve sizlere anlatmaya çalıştığımız şeylerin, siz daha sonra kendinize yapıldığını iddia ettiniz. Ama ne yazık ki aslında yolsuzluk ve rüşvet davasında sizlerin söylediği şeyler vatandaşlara çok da inandırıcı gelmedi. Vatandaşların çoğu tarafından deniyor ki: "O yolsuzluk ve rüşvet işleri yapılmıştır, biz buna inanıyoruz." Ne zaman ki bu yapıldı, siz kendinizi tehlike altında gördünüz, işte o zaman yargıyı yeniden kendiniz için dizayn etmek üzere o hareketlere giriştiniz. Biz bunların hepsini biliyoruz.

Şimdi, bu teklifler nasıl geldi? İlk teklif hepinizin bildiği gibi 2 Ekimde geldi. İlk teklifte ne vardı? Noterlik Kanunu'nda değişiklikler vardı, hâkimlerin özlük haklarında değişiklikler vardı, bir de hâkimlere ve savcılara disiplin affı vardı. Bunu ne için getirdiniz? 12 Ekimde bir HSYK seçimi vardı, orada hâkimlerin ve savcıların gönlünü alabilmek amacıyla yaptınız, belki de onlara bir anlamda da şantaj anlamında yaptınız, "Eğer kabul ederseniz, siz bizim istediğimiz gibi bir HSYK seçerseniz bunlar geçecek, yoksa geçmeyecek." dediniz. Hatta, sizlerden, bir grup başkan vekiliydi zannederim, "Eğer istediğimiz gibi olmazsa bu seçim sonuçlarını geçersiz sayarız." dedi. Hani millî iradeydi, hani siz seçim sonuçlarına bağlı kalıyordunuz? Burada seçim sonuçlarını tanımayabileceğinizi söylediniz.

İlk teklif böyle gelmişti Adalet Komisyonuna. Ardından, HSYK seçimleri bitti, belki istediğinize yakın bir sonuç aldınız ve 14 Ekimde ikinci teklif geldi. Artık kendinizi biraz daha güvende hissettiniz ya o, 21 Şubatta kendinizi, bakanları, bakanların çocuklarını, kendi taraftarlarınızı güvence altına alabilmek amacıyla yapmış olduğunuz dinlemeler, teknik takip, gizli soruşturmacı vesair konularda, bütün o "Biz reform yapıyoruz ve bunları demokratikleştiriyoruz." dediğiniz şeylerde kısmi olarak geri adımların atıldığı CMK'yla ilgili değişiklikler geldi. Aynı zamanda, bu CMK değişikliklerini bir anlamda muhaliflere karşı kullanmak amacıyla pek çok katalog suçlar da CMK'daki bu koruma tedbirlerinin içerisine konuldu.

Ayrıca, avukatların erişim hakkını... 21 Şubatta, siz o erişim hakkındaki yasakları kaldırdığınızı beyan etmiştiniz; yeniden o erişim hakkı, dosyaya erişim hakkı engellendi. O zaman neden siz o erişim hakkındaki yasakları kaldırıyordunuz? Çünkü, sizin hakkınızda, AKP'nin bazı yetkilileri hakkında yapılan soruşturmalarda avukatlar o dosyalara ulaşamıyordu. Dosyalara ulaşıldı, takipsizlikler verildi ve artık bertaraf ettiğinizi düşündüğünüz için yeniden eski hâle getiriyorsunuz.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Eski hâline getirmiyoruz.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - Ayrıca, adli yıl açılış törenlerinin de yasaklanması ya da ortadan kaldırılması, yasal zemininin ortadan kaldırılmasının gerekçesini de hepimiz biliyoruz. Hem Tayyip Erdoğan'ın talebini yerine getirmek hem yüksek yargıya bu şekilde bir gözdağı vermek, aynı zamanda avukatlara, Barolar Birliğine de gözdağı vermek, "Eğer biz istersek sizi yasal düzenlemelerle sustururuz." demek için onu getirdiniz.

Ardından üçüncü teklifi getirdiniz, daha Komisyonda görüşmeler yokken geldi o üçüncü teklif. O üçüncü teklifte de Yargıtay ve Danıştayın yeniden dizayn edilmesi söz konusuydu, bunu getirdiniz ve Yargıtay ve Danıştayı istediğiniz şekilde dizayn ediyorsunuz. Aslında, Yargıtay ve Danıştayı siz birkaç kez dizayn etmeye çalıştınız ama istediğiniz sonuca ulaşamadınız. Ne yazık ki Yargıtayın ve Danıştayın o hâlinden en çok muhalifler mağdur oldu; Ergenekon, Balyoz ve diğer davalardaki insanlar mağdur oldu. Çünkü, o davaların bakıldığı ceza dairesindekiler hiçbir belgeye bakmaksızın, hiçbir belgeyi kontrol etmeksizin sahte delillerle bu cemaatçi yargıçlar tarafından verilen, bu ayarlanmış yargıçlar tarafından verilen kararları onamışlardı. En çok onlar zarar gördüler. Ama, siz, tabii, kendinizin de zarar görebileceğini düşünerek şimdi yeniden o konuda değişiklik öneriyorsunuz. Ve yasama tekniğine o kadar aykırı bir şey oldu ki "Alt komisyona gitsin, bunlar alelacele çıkmasın." dememize rağmen, son gelen teklifi alt komisyona da göndermediniz. Hatta Komisyon aşamasında, sürekli, önergelerle, ne olduğunun bilinemediği, hatta Komisyon Başkanının bilemediği, o önergeleri veren arkadaşların bile ne olduğunu anlamadığı pek çok değişiklikler yapıldı. Bunu anlatmaya çalışacağım ben şimdi, ne türden değişiklikler yapıldığını anlatmaya çalışacağım.

Şimdi, öncelikle, Noterlik Kanunu'nda çok önemsediğim ve Komisyonda da dile getirmiş olduğum bazı sakıncaları size iletmek istiyorum. Noterlik Kanunu'nda elektronik ortamda işlem yapılmasıyla ilgili değişiklikler yapıldı. Elbette noterler şimdiki, bugünkü teknolojik gelişmelere uygun olarak bunun yapılmasını isteyebilirler ama çok sakıncalı olan ve hepimizin güvenliğini, hukuk güvenliğini ilgilendiren bazı sakıncalar var orada. Onlardan bahsetmek istiyorum.

Şimdi "Elektronik imza, elektronik ortamda hazırlanan belgelerle ilgili diğer kişi ve kurumlara gönderilebilir." deniyor. Şimdi, bunu biz Komisyonda da çok tartıştık. MİT Kanunu'nda yapılan değişiklikle, artık, MİT istediği belgeyi istediği kurumdan alabilecek. Bunu vermediği takdirde o kurum... Noterler diyorlar ki: "Bizim yasal düzenlememiz bu konuda müsait değil, vermeyebiliriz." Hayır, son olarak çıkartılan MİT Yasası'nda, herhangi bir şekilde kendi yasalarında engel olduğunu söyleyerek, örneğin "müşterilerimizin sırları" diyerek ya da "kişi güvenliği" diyerek bu belgeler eğer verilmezse hapis cezası öngörülüyor. Onun için, noterler bu elektronik ortamdaki belgeleri ve bilgileri gönderebilecek durumdalar. Onun için, buraya bir ayrık hüküm koymak lazım, kesinlikle MİT Kanunu'ndan etkilenmeyeceğine dair bir hüküm koymak lazım.

Aynı zamanda, güvenli elektronik ortamda hazırlanan belgelerin, eğer istek olmazsa fiilî, fiziki ortamda hazırlanmayacağı söyleniyor. Günümüz koşullarında biliyoruz ki biz, her zaman için bu, bilgisayar ortamında, elektronik ortamda, İnternet ortamında olan her şey "hack"lenebilir. Şimdi, hepimizin güvenliğiyle ilgili bir şey bu. Yani, talep olmasa da fiziki olarak mutlaka o belgenin saklanması gerekiyor, nasıl mahkemelerde UYAP sistemi olmasına rağmen dosyalar saklanıyorsa noterlerin de bunu saklaması gerekiyor herhangi bir şekilde bir "hack"lenme olduğunda, doğrudan doğruya bir müdahale olduğunda insanların hakkı hukuku ortadan kalkmasın diye.

Yine, Noterlik Kanunu'nda, çerçeve 6'ncı maddede şöyle bir şey var, diyor ki: "Belge aslını..." Eğer sunması gerekiyorsa, belge aslının sunulması gerekiyorsa...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yılmaz, teşekkür ederim.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - Sayın Başkanım, bunu, neyse...

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Cümleyi tamamlayabilir.

BAŞKAN - Eşit davranmak zorundayım.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - Bir dahaki maddeler hakkındaki görüşmelerde de bunları dile getireceğim.

Çok alelacele hazırlanmış ve gerçekten de hiçbir şekilde hukuk güvenliğine dayanmayan bu yasa tasarısı yarın yine bumerang gibi sizi de, bizi de vuracak, bunu buradan söylemek istiyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)