GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri
Yasama Yılı:5
Birleşim:18
Tarih:25.11.2014

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sürem içerisinde, yettiği kadar cevap vereceğim.

Sayın Erdoğan'ın, çözüm süreciyle ilgili soruları oldu. Bildiğiniz gibi, cezaevlerinde kimlerin bulunacağı yasalarla bellidir. Cezaevlerinde sadece tutuklu ve hükümlüler bulunur. Bunun dışında herhangi bir kişinin, kimsenin bulunması mümkün değildir. Yani İmralı'ya sekretarya tartışmaları kamuoyunda Hükûmetimizi yıpratmak için bir algı operasyonuna âdeta döndü. Sanki dışarıdan bir özel kalem gidecek, orada bir sekreter olacak, bir düzen kurulacak gibi bir algı yapılıyor. Bu fevkalade yanlıştır, böyle bir şey yok.

Bakın, bir şey söyleyeceğim: Siyaseten böyle bir şey yok.

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Bülent Arınç yalan mı söylüyor?

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sayın Arınç "uygundur" diyor.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - İki: Kanunen de bu mümkün değildir. Cezaevinde ancak tutuklu ve hükümlüler olabilir. İmralı'da da Öcalan'ın yanında şu anda bulunan hükümlüler var. Bu hükümlüler azalır, çoğalır, oradan ayrılıp giderler, başkaları gelebilir. Bunlar her cezaevinde olan rutin uygulamalardır. Bütün cezaevlerinde nasıl rutin uygulama oluyorsa İmralı'da da aynı uygulamalar yapılmaktadır, bir ayrıcalık söz konusu değildir.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Bülent Arınç doğru söylemiyor o zaman?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Şu anda orada olan bazı hükümlüler var. Bu hükümlüler değişebilir, başkaları gidebilir, artabilir, eksilebilir, kendi oradan ayrılabilir. Biz, insanları zorla bir yerde tutamayız.

Bir başka konu: Atatürk Orman Çiftliği'yle ilgili bir soru sordu. Atatürk Orman Çiftliği'yle ilgili, Ankara 11. İdare Mahkemesi, oradaki Cumhurbaşkanlığı hizmet binasıyla ilgili bir yürütmeyi durdurma kararı verdi ancak daha sonra Danıştay -şu anda tam hatırımda değil ama- 13. Dairesi bu yürütmeyi durdurma kararının hukuka uygun olmadığına karar verdi ve yürütmeyi durdurma kararını kaldırdı. Şu anda Cumhurbaşkanlığı sarayının kullanılmasını veya oranın yapımını engelleyen herhangi bir yargı kararı bulunmamaktadır. Ben bunu Komisyonda ifade ettim, ben yargı kararını da gösterdim orada. Bunu bir kez daha buradan ifade etmek isterim.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - 1'inci derece sit alanını 3'üncü derece gösteren mahkeme kararı var.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Tabii, Sayın Yeniçeri'nin makul şüpheyle ilgili sorusu oldu. Makul şüphe konusunda, ben teklifin tümü üzerindeki konuşmamda değindim. Makul şüphe ilk defa bizim hukukumuzda yer alan bir kavram değil, esasında 2014'ün Şubat ayına kadar Türkiye'de uygulanan bir müesseseydi. O zaman somut delile dayalı kuvvetli şüpheye çevrildi, tabii daha kolay arama kararı verilmesin diye ancak uygulamada âdeta arama kararı hiç verilmesin diye bir algılama ve uygulamaya yol açtı. Bunun üzerine de biz bunu bir kez daha değerlendirme gereği duyduk çünkü pek çok konuda somut delile dayanan şüphe aranırken, bu somut delil şüpheyi gösteren bir delil olması gerekirken âdeta suçu ispat eden, faili gösteren bir delil gibi algılandı, uygulandı ve pek çok sorun çıktı. İçişleri Bakanlığı bu konuda uygulamada ortaya çıkan problemlerle ilgili bize pek çok yazı gönderdi. Şimdi biz baktığımızda pek çok delilin kaybolduğunu, pek çok failin yakalanamadığını bu nedenle görüyoruz. Belki yakalanacaktı, belki deliller toplanacaktı. Bu açıdan, hem faillerin yakalanması hem de delillerin elde edilmesi bakımından makul şüpheye dönme zarureti hâsıl olmuştur. Bunun altında başka bir düşünce kesinlikle yoktur. Vatandaşlarımızı makul şüpheli gibi görmek değil, vatandaşlarımızın huzurunu, güvenliğini bozan; canına, malına, namusuna kasteden faillerle ilgili, şüphelilerle ilgili gerekli yakalama ve delilleri elde etme noktasında yaşanan sıkıntının doğurduğu bir düzenlemedir. Bunun altında başka bir şey aranması mümkün değildir.

İkincisi: Makul şüpheyle tutuklama bizim hukukumuzda yok. Makul şüphe teklifte yer alınca bazı şeyler çıktı bir yerde mahkemeyle ilgili basında bir karar yer aldı. Bir defa şunu çok net ifade edelim: CMK'nın 100'üncü maddesi çok açık. Tutuklama kararı verilebilmesi için aranan şüphe makul şüphe değil somut delile dayanan kuvvetli şüphedir. Yani bir defa, makul şüpheyle tutuklama kararı eğer birisi veriyorsa o zaman hukuka aykırı bir karar veriyor demektir, hukuku çiğniyor demektir. Veremez, verilmesi de mümkün değildir.

Sayın Işık "Hâkim ve savcılara ilişkin yapılan zamlar diğer adliye personeline yansıyacak mı?" dedi. Yansımıyor şu anda çünkü bütçe imkânları çerçevesinde biz ancak bunu yapabiliyoruz. Ancak bu yansımıyor. Onlar da elbette daha iyi bir ücreti hak ediyorlar.

ALİM IŞIK (Kütahya) - Önergeyle buna dâhil edelim Sayın Bakan.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Onlara da imkânlarımız olsa daha fazla versek, ondan da memnuniyet duyarız. Ancak, şu anda bütçe imkânları çerçevesinde sadece hâkim ve savcılara bunu veriyoruz.

ALİM IŞIK (Kütahya) - Sembolik olsun Sayın Bakan. Şimdi verelim burada bir önerge.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - "Peki, Yargıtay ve Danıştayda daire ve üye sayısının artırılmasına neden gerek duyuldu ve iş yükü konusunda nedir rakamlar?" diye soruldu. Ben konuşmamda izah ettim ama bir kez daha ifade etmek isterim: Şu anda, Yargıtay ceza dairelerinde, 2013 yılı itibarıyla 355.134 dosya, 30/9/2014 itibarıyla 394.617 dosya var. Yargıtay hukuk dairelerinde 215 bin dosya var. Toplam 609 bin dosya var. Ayrıca, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında da 354 bin dosya var. Yani çok büyük bir dosya yükü var. Ceza dairelerinde 1 üyeye 2.880 dosya düşmektedir. Hukuk dairelerinde de 1 üyeye ortalama bin dosya düşmektedir.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Yeni mi oldu ki Sayın Bakan? Daha önce yok muydu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Yeşil pasaport konusunda pek çok arkadaşımız soru sordular. Ben de avukat bir milletvekili olarak avukat meslektaşlarımızın hepsine yeşil pasaport verilmesini gönülden arzu ettim. Komisyon görüşmeleri sırasında arkadaşlarım dile getirdiğinde, ben bunu Dışişleri Bakanlığımızla da, başka ilgili bakanlıklarla da müzakere ettim ve oradan şöyle bir değerlendirme yapıldı: Şimdi, Avrupa Birliğine üye ülkeler ve başkaca bazı ülkeler, Türkiye'deki yeşil pasaport sayısının yüksekliği nedeniyle bunun azaltılmasını istiyor, bazı ülkeler de yeşil pasaporta vize koyuyor; örneğin, İngiltere, şu anda yeşil pasaporta vize koymuş durumda. Başka ülkelerde de bu konuda büyük bir baskı var. Türkiye'deki rakamla Batı ülkelerindeki rakam kıyaslandığında bizde çok büyük sayıda yeşil pasaportlu vatandaşımız var. O yüzden, bu noktada bir adım attığımızda belki şu andaki yeşil pasaportlularla ilgili sıkıntı da ortaya çıkabilir dendi. Böyle bir risk gördüğümüz için bu konuda bir adım atmadık. Ancak vize muafiyetiyle ilgili görüşmeler, biliyorsunuz, devam ediyor. Avrupa Birliği üyeleriyle yapılan anlaşmalar çerçevesinde eğer netice alınırsa, iki yıl içerisinde zaten bu noktada Avrupa Birliği bazında bir sıkıntı kalmayacak bu anlaşma yürürlüğe girerse. Ancak şu aşamada bunu sınırlama imkânımız yok çünkü öte yandan pek çok, başka, avukatlar gibi önemli meslek icra eden vatandaşlarımız var. Onlara da bunu vermemiz gerekecek ve bu kapsam çoğaldıkça da yeşil pasaportun şu anki uygulama alanı daha da daralabilecektir. O yüzden şu aşamada bunu yapamıyoruz ama bu gene incelememizde duracak. Ben de bunu takip edeceğim, tamam mı? Bunu özellikle takip edeceğim.

Ayrıca Avukatlık Kanun Tasarısı'yla ilgili de çalışmalarımızın burada sürdüğünü özellikle ifade etmek isterim.

Tabii, hukuk fakültesi mezunu olmayanlara sınavsız hukuk fakültesine girme imkânı veren düzenleme, esasında, sizin dediğiniz gibi noterlik yapma imkânı da verir eğer hukuku bitirirse, avukatlık yapma imkânı da verir ama noterlik yapmak için gündeme gelmiş bu konu değil. Sadece idari yargıda görev yapan, beş yıl hâkimlik yapmış birisi zaten hâkimlik yapıyor. Hukuk fakültesi mezununun hedeflediği bir mesleği icra ediyor. Hukuk fakültesini okuma imkânı elde edince kendisi bir eğitim yapacak eğer tercih ederse, etmezse zaten yapmayacak. Biz bir imkân getiriyoruz, bir fırsat getiriyoruz. Bu aslında bir hizmet içi eğitim olarak da görülebilir, kendini geliştirme bakımından bir fırsat olarak da görülebilir. Şu anda kontenjanların...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bakan, teşekkür ederim.