GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri
Yasama Yılı:5
Birleşim:19
Tarih:26.11.2014

ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 12'nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan bu tasarı ve ayrıca İçişleri Komisyonunda görüşülecek olan tasarı birlikte değerlendirildiğinde anayasal rejime nihai darbenin indirilmekte olduğunu görüyoruz. Ülkemizde on iki yılın sonunda, on iki yıllık AKP iktidarının sonunda artık anayasal kurumlarımız işlevini kaybetmiş durumdadır, bu kurumlar öylesine işlevini kaybetmiştir ki artık kanunsuz emir ve talimatlarla yönetilmektedir. Bu söylediğimi hemen somut ve güncel örneklerle sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bakın, yakın zamanda çok acı olaylar yaşadık, Soma'da, Ermenek'te çok vahim olaylar yaşadık. O ocaklarla ilgili meydana gelen olaylar hakkında -biliyorsunuz- maden mevzuatında ilgili maddede maden işleriyle ilgili olarak Maden İşleri Genel Müdürlüğünün maden ruhsatı vermek, maden sicilini düzenlemek, maden envanterini tutmak konusunda yasal sorumlulukları var, yetkisi var, görevi var. Peki, neyi görüyoruz? Bakıyorsunuz, bu yetki hâlen varlığını sürdürürken, bu yetkiye yönelik olarak bir değişiklik söz konusu olmamasına rağmen Başbakanlığın 2012/15 sayılı Genelge'yle bu yetkiyi kendi uhdesine aldığını görüyoruz; madenlerle, ormanlarla, merayla ilgili olarak tahsis, ruhsat, devir, benzeri işlemleri kendi uhdesine alıyor. Öbür tarafta yasal yetki Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığında. Bu yasal yetki Bakanlıkta dururken Başbakanlık bir genelgeyle ve kanunsuz emir ve talimatla görev yapıyor. Ondan sonra Soma faciaları yaşanıyor, Ermenek faciaları yaşanıyor ama o Enerji Bakanı ağzını açmıyor, o Bakanlık yine bir taraftan yetki ve görev kendisinde olmasına rağmen bu yetkisini kullanamaz hâlde. Bakıyorsunuz, benzeri olayı Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde yaşadık değerli arkadaşlarım. Orada da 15 Ağustos tarihi itibarıyla Sayın Recep Tayyip Erdoğan seçilmiş Cumhurbaşkanı konumuna gelmiş olmakla Anayasa'nın ilgili maddesine göre artık siyaseten ve genel başkanlık anlamında bütün görevleri sona ermiş olmakla ve bunun devamında da Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının, 11'inci Cumhurbaşkanının, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının görevleri söz konusu olmasına rağmen, bu kurumların devreye girmediğini, Türkiye'nin kanunsuz emir ve talimatlarla yönetilen bir ülke hâline geldiğini böylesine dramatik olaylarla, böylesine çarpıcı olaylarla yaşadık.

Türkiye'de, değerli milletvekilleri, bu uygulamalar artık Hükûmet klasiği haline gelmiştir. Temel hak ve özgürlüklerimiz bu anlamda tehdit altındadır. Anayasal kurumların işlevini yitirmesi sebebiyle Türkiye'de idari ve adli anlamda, İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 13'üncü maddesindeki ifadesiyle söylüyorum, etkili başvuru yolları tükenmiş durumdadır değerli milletvekilleri. Bunların bir anlamı yok mu sizin için, bunların hiç mi bir değeri yok değerli milletvekilleri?

Bakın, bu anlattıklarımızı biraz daha somutlaştırarak ifade etmek istiyorum. Aslında, bütün bunların sebebi nedir, bütün bunların gerekçesi nedir, bunu biraz daha somutlaştırmak gerekiyor. Burada şunu görüyorsunuz: Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının ta başlangıçtan itibaren, 2004, 2005'li yıllardan itibaren aslında devleti yönetmek yerine, devleti ele geçirme mantığıyla, hedefiyle, amacıyla hareket etmiş olmasının yaratmış olduğu tahribatı yaşıyoruz, bunun çok ağır sonuçlarını yaşıyoruz. Bu sonuçların neler olduğunu müteakip maddelerde daha da somutlaştırarak anlatmaya gayret edeceğiz değerli arkadaşlarım.

Hepinizi bu değerlendirmelerle ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)