| Konu: | Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 20 |
| Tarih: | 27.11.2014 |
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, televizyonların başında bizi izleyen değerli vatandaşlarımız; hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.
Konuştuğumuz konu yargı paketi. Bu yargı paketinde neler var, neler yok, kamuoyunun en azından bundan bilgi sahibi olmasında yarar var. 17, 25 Aralık operasyonu yani rüşvete, yolsuzluğa bulaşmış olan 4 Bakan döneminde bir soruşturmanın açılabilmesi için "kuvvetli delil" ibaresi getirildi ancak o soruşturmalarla ilgili takipsizlik kararı verildikten sonra "kuvvetli şüphe", "makul şüphe"ye dönüştü. Tabii, ceza hukukunda şüphelerle ilgili derecelendirmeler var. Burada olması gereken, çağdaş ceza hukuku sistemlerinde delilden şüpheliye gidilir ama şu anda getirilen düzenlemeyle "makul şüphe"yle ilgili, şüpheliden sanığa gidilir. Yani önce, şüpheli gözaltına alınacak, ondan sonra delile gidilecek ki, bu, çağdaş ceza hukuku ilkelerine aykırı olan bir sistem. Yani eğer, 17 Aralık, 25 Aralık operasyonunda dava açılmış olsaydı bu kanunlar değişmeyecekti. Yani burada netice, demek ki kişiye özgü, iktidarın ihtiyaçlarına özgü yasal düzenlemeler yapılıyor.
Dosyalarla gizlilik olayı getiriliyor, vatandaşımızın hepsi gayet rahat bunu bilsin. Örneğin, diyelim, bir kapalı alandan çıkarken eğer yorgunsa, merdiven çıkarken terliyse, orada da bir toplantı ve gösteri yürüyüşü varsa o kişinin yirmi dört saat gözaltına alınması için makul şüphe anlamında o gayet rahat yetmiş olacak. Bu ne demektir? Temel hak ve özgürlüklerin gittikçe daralması anlamına geliyor.
Tabii, bu açıdan ne demek lazım? Ülke bu açıdan iyi idare edilmiyor. Özgürlüğün olmadığı bir ortamda sanayi gelişmez, ticaret gelişmez, demokrasi gelişmez. Bizim burada hedefimiz... Adaletin olmadığı bir yerde siyasi bir istikrar da olmaz. Siyasi istikrarın olabilmesi için adaletin ilk önce olması lazım. Yani sadece ve sadece istikrarı arıyorsak mutlak suretle adaletin de olması gerekir.
Peki, bu düzenleme yapılırken Türkiye Barolar Birliğiyle görüşülmedi, üniversitelerle görüşülmedi. Hele hele bir de bizim Avrupa Birliğine uyum süreci nedeniyle çıkarılan yasaların, Avrupa uyum yasalarına uygun mudur, değil midir, Avrupa Birliği Komisyonuna danışılması lazım, ona bu yasanın gönderilmesi lazım. İnsan haklarına ihlal teşkil ediyor mu, etmiyor mu, İnsan Hakları Komisyonuna gönderilmesi lazım. Bu yasa teklifi ne Avrupa Birliği Komisyonuna gönderildi ne de İnsan Hakları Komisyonuna gönderildi. Bu açıdan büyük eksiklikler var.
Tabii, mahkemenin, 17-25 Aralıkla ilgili 4 Bakanın ifadelerinin alınmasından bir gün önce yasaklama getirilmesi... Bu gayrimeşru bir karardır. Niçin gayrimeşru bir karardır diyorum? Eğer, bir karar uluslararası sözleşmelere aykırıysa, Anayasa'ya aykırısıysa o karar, mahkeme kararı olabilir, hukuki olmaz. Hukuki olabilmesi için bunun mutlak suretle evrensel hukuk kurallarına uygun olması lazım. Bu kararla ilgili ne diyoruz biz? Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde Meclis soruşturmasıyla ilgili tüm hükümler uygulanır. Eğer burada Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde hüküm yoksa Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri uygulanır. Peki, bu dosyayla ilgili cumhuriyet başsavcılığı takipsizlik kararını vermiş, dosyadan el çekmiş, dosya kamuoyunda, herkesin elinde var. Aleni olan bir dosyaya gizlilik kararı verilmesi, haber yapılmama kararının verilmesinin asıl nedeni... Kanunlarımızda deniliyor ki: Bir, deliller karartılmasın. İki, kişi kaçırılmasın. Burada deliller toplanmış, kaçırılacak bir şey yok ve bu açıdan verilen bu karar siyasidir, gayrimeşrudur. Burada bilgi edinme hakkına, temel hak ve özgürlüklerin içeriğini yok etmeye yönelik bir karardır. Bu açıdan, gerçekten -Adalet Bakanının da burada olması nedeniyle- geçmişte nasıl Türkiye'deki aramalarla ilgili itiraz etmiş ise Adalet Bakanlığının da en azından bu dosyaya, adalet ve özgürlük arıyorlarsa bu dosyaya itiraz etmelerini bekliyorum ben. Çünkü bu bir turnusol kâğıdıdır ve mevcut olan bu düzenlemeler Anayasa'ya, uluslararası sözleşmelere aykırıdır. Biz siyasi iktidarların yargıcını veya örgütlerin yargıcını aramıyoruz. Biz bağımsız, tarafsız, hukuk devleti yargıcını arıyoruz.
Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)