| Konu: | HDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmında yer alan, seçim ve partiler rejiminin yol açtığı sorunların tüm boyutlarıyla araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/104) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Aralık 2014 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 22 |
| Tarih: | 03.12.2014 |
BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Halkların Demokratik Partisinin getirdiği grup önerisi, seçim ve siyasi partiler rejiminin yol açtığı sorunların araştırılması konusunda.
Bir ülkede seçim ve siyasi partiler rejimi o ülkenin demokrasisiyle doğrudan doğruya ilişkilidir. Eğer ülkede demokratik kanalları çalıştıracak bir seçim sistemi ve siyasi partiler rejimi kurarsanız o ülke özgür, demokrasinin geliştiği, çağdaş, modern bir toplum olarak geleceğe daha kararlı ve güvenle yürür. Ne yazık ki, siyasal sistemlerde diktatörlükler ilk önce seçim sistemi ve siyasal partiler rejimiyle oynar, tıpkı Türkiye'de olduğu gibi. Bugün, 12 Eylül 1980'in üzerinden otuz dört yıl geçti. Otuz dört yıldır Türkiye'de hâkim olan seçim sistemi ve siyasi partiler rejimi 12 Eylül darbecilerinin, 12 Eylül cuntasının getirdiği sistemdir ve ne yazık ki, bu dönemin on iki yılında, son on iki yılında AKP tek başına Parlamentoda çoğunluğa sahip olduğu hâlde ve her iki sözünüzden biri "darbeyle hesaplaşmak" olmasına karşın hâlâ darbe hukukuyla siyaset yapıyor, hâlâ darbe hukukuyla seçim yapıyor, 12 Eylülün dizayn ettiği seçim ve siyasi partiler rejimi hâlâ devam ediyor. Ve ne hazindir ki, biraz önce buraya çıkan arkadaşımızın da söylediği gibi, Adalet ve Kalkınma Partisi hâlâ bunun böyle devam etmesini istiyor.
Değerli arkadaşlar, tabii, merak konusudur, niye, neden hâlâ bu sistemin devam etmesini istiyorsunuz? Çok açık, bu sistemden besleniyor Adalet ve Kalkınma Partisi. Sistemden beslenenler sistemin değişmesini istemezler. Bakın, baraja dayanan bir seçim sistemi barajlı siyasetin, barajlı demokrasinin yaratıcısı ve müsebbibidir.
2002 yılından bu yana, Parlamentoda gasbedilmiş koltuklarda oturan milletvekilleri var; çok açık, sistemden kaynaklı.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Olabilir mi böyle bir şey?
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Olabilir, hesap yapmayı biliyorsanız olabilir.
HİLMİ BİLGİN (Sivas) - CHP'de de var.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Sistem bu ya!
ENGİN ALTAY (Sinop) - Hayır, bizde de var. Sadece sizde değil, bizde de var canım!
RECEP ÖZEL (Isparta) - Evet, CHP'de de var.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Bakın, hesabı yaparsanız görürsünüz. 2002 yılında, 178 milletvekiliniz gasbedilmiş koltuklara geldi, oturdu 2002 seçimlerinde. 178, hak etmediğiniz, işgal ettiğiniz koltuk.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Ya, sistem bu ya!
HİLMİ BİLGİN (Sivas) - İyi de barajı biz mi getirdik ya?
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - 2007 seçimlerinde 83 milletvekili koltuğunu gasbettiniz hak etmediğiniz hâlde. 2011 seçimlerinde de 57 milletvekili koltuğunu hak etmediğiniz hâlde işgal ediyorsunuz.
Şimdi, o 57 milletvekili kim? Bulacaksınız, aranızda. O 57 milletvekili kim?
RECEP ÖZEL (Isparta) - CHP'de kaç kişi?
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Şimdi, biz diyoruz ki: Bu hak edilmeyen koltuklar hangi siyasi partide olursa olsun gelin, kaldıralım. Gelin, kaldıralım. "Sizde de var." demeniz bir şey ifade etmiyor. Biz, on iki yıldan bu yana bunu kaldırmak için mücadele ediyoruz. Siz de ayak diremişsiniz, ısrarla "Biz, gasbedilmiş koltuklarda oturacağız." diyorsunuz.
Bakın, değerli arkadaşlar, Anayasa Mahkemesi 1995 yılında bir karar verdi. 1995 yılından önce Türkiye'de çift baraj sistemi vardı; hem bölge barajı vardı hem ülke barajı vardı. Anayasa Mahkemesi bölge barajını iptal ederken bunun temsilde adalet, yönetimde istikrar ilkesine aykırı olduğunu ifade etti açıkça, tespit etti ve o kararında "Mevcut D'Hondt Sistemi, kendi içerisinde zaten yönetimde istikrarı sağlayacak bir barajı içeriyor, ayrıca bir baraja ihtiyaç yok." dedi ve bu gerekçeyle iptal etti. O dönemde ülke barajını iptal etmemesinin sebebi, o konunun dava edilmemiş olmasıydı. Uygulanmakta olan hüküm, o madde olmadığından, sadece bölge barajına ilişkin dava söz konusu olduğundan, ona ilişkin kararı doğal olarak veremedi Anayasa gereği.
Değerli arkadaşlar, bakın, siyaseti demokratikleştireceksek, Türkiye'de, gerçekten darbe hukukuyla hesaplaşma konusunda samimiyseniz gelin bu barajı kaldıralım. Türkiye'nin siyaset rejimini gerçekten demokratik bir noktaya taşıyalım.
Şimdi şunu diyorsunuz: "Ee, biz geldik size, dar bölge sistemi, daraltılmış bölge sistemi ve farklı baraj uygulamaları önerisi getirdik ama siz bu konuda hiçbir şey söylemediniz." Üç gün önce Sayın Bülent Arınç da benzerini söylüyor, "Cumhuriyet Halk Partisinin barajla ilgili hiçbir önerisi olmadı." diyor. El insaf, el insaf! Eğer bilgisizlik değilse başka bir şeydir bu.
MEHMET METİNER (Adıyaman) - Sıfır baraj yapalım, sıfır baraj.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, 4 arkadaşımız barajın kaldırılması ya da indirilmesi konusunda kanun teklifi verdi.
MEHMET METİNER (Adıyaman) - Sayın Başkan, sıfır baraj yapalım, dar bölge, sıfır baraj.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Hatta, bu 4 kanun teklifinden 1 tanesi, İç Tüzük'ün 37'nci maddesi çerçevesinde Genel Kurula indirildi, Ali Rıza Öztürk'ün önerisi. Kimin oylarıyla reddedildi? Sizin oylarınızla reddedildi. Mecliste böyle yapacaksınız, milletin karşısında başka konuşacaksınız! "Karakolda doğru söyler, mahkemede şaşarmış." sözü var, tam Bülent Arınç'a yakışan bir söz.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Aynı CHP!
MEHMET METİNER (Adıyaman) - Sıfır baraj, dar bölge, bugün yapalım.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Bakın değerli arkadaşlar, niye ısrarla, baraj söz konusu olduğunda dar bölge mi, daraltılmış bölge mi hesabındasınız? Biz biliyoruz niye olduğunu, milletimize de açıklayacağız, açıklıyoruz. Bir tane sebebi var, samimi değilsiniz. Barajdan kaynaklanan aşkın milletvekili temsili... Yani, gasbedilmiş koltuklara sahip olabilmek için "Acaba göz boyamak üzere barajı indirirsek başka nasıl dolambaçlı bir yol bulabiliriz?" hesabındasınız. O tekliflerin arkasında yatan niyet budur. Samimiyseniz yapacağımız bir şey var arkadaşlar: bu seçim sisteminin sorunu dar bölge, genişletilmiş bölge sorunu değildir, seçim sisteminin sorunu baraj sorunudur, gelin barajı sıfırlayalım, bitti. 4 tane kanun teklifimiz bekliyor, indirelim, konuşalım ve bitsin. Ama, niyetiniz o değil çünkü siz, Türkiye'de, 12 Eylül darbe hukukunun getirdiği siyasal rejimin mirasçısısınız ve onu ilanihaye, Türkiye'yi, bir tek parti, fiilî tek parti dönemini yarattınız bir hukuki tek parti dönemine götürmek için ısrarlı ve kararlı bir yürüyüş içerisindesiniz.
Bakın, burada önemli bir konu var değerli arkadaşlar: Baraj kadar bir başka önemli nokta, siyasi partilere verilecek seçim yardımı. Onunla ilgili de kanun teklifi verdik. Dedik ki: Siyasi partilerle ilgili -hatta yüzde 3'e indirilmesini konuştuğunuz zaman da söyledik- gelin, her siyasi parti layık olduğu, milletten aldığı oy oranında, gördüğü muhabbet oranında hazineden yardım görsün. Kaldıralım, yani niye yüzde 3? Niye eskiden yüzde 7'ydi? Bir siyasi parti yüzde kaç oy alıyorsa o kadar hazine yardımı alsın. Bu haksız rekabeti de gelin ortadan kaldıralım. Buna da yanaşmadınız.
Bakın, değerli arkadaşlar, kaç seçimdir HDP, BDP ya da başka bir isimle milletvekilleri bölgelerinde bağımsız aday oluyor, hülle yapmak zorunda kalıyor, ondan sonra gelip grup kuracak çoğunluğu sağlıyor. Yani, akıllara zarar bir şey! 2 dönemdir, Parlamentoda, bağımsız seçilip grup kuran bir siyasal yapı var. Neden korkuyorsunuz? Gelin, kaldıralım barajı, girsinler isimleriyle, ne kadar alıyorlarsa o kadar alsınlar. Bakın, bunları yapmadığımız sürece Türkiye'de siyaseti demokratikleştirmek mümkün değildir.
Başka temel problemler de var. Bugün, Türkiye'nin siyasal sistemi, siyasal rejimi tek tip parti örgütlenmesi esasına dayanıyor. Devlet nasıl örgütleniyorsa partiyi de öyle örgütlüyor. Ya, bırakın!
İHSAN ŞENER (Ordu) - CHP'yi de örgütlüyor, sadece CHP'yi.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Bırakalım, gelin, Siyasi Partiler Kanunu'nu değiştirelim. Devlet örgütlenmesine paralel değil, parti nasıl istiyorsa tüzüğünde o örgütleri kursun. Niye il, ilçe, belde diye örgütlenmek zorunda olsun partiler?
Ama, bütün bunların hiçbirisini yapamazsınız çünkü siz, sistemden beslenen bir hareketsiniz ve Türkiye'yi çok partili rejimden alıp tek parti diktatörlüğüne doğru götürme kararlılığındasınız. Ne yazık ki AKP artık, devlet partisi olmuştur. Devlet partileri de demokrasiyi kolay kolay getiremezler, Cumhuriyet Halk Partisi hariç. Sadece biz getirdik demokrasiyi ve devlet partisi mantığını ortadan kaldırdık. (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler)
RECEP ÖZEL (Isparta) - Allah Allah! Baykal döneminde yok muydu demokrasi?
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Teşekkür ederim, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)