| Konu: | HDP Grubunun, Muş Milletvekili Demir Çelik ve arkadaşları tarafından, ders kitapları başta olmak üzere toplumsal alanın tümünde engellilere yönelik dışlayıcı, ötekileştirici ve ayrımcı pratik ve uygulamaların neler olduğunun ve engellilerin toplumsal yaşama eşit bir şekilde katılımı için neler yapılması gerektiğinin araştırılması amacıyla 22/4/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, Genel Kurulun 4 Aralık 2014 Perşembe. günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 23 |
| Tarih: | 04.12.2014 |
EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ders kitapları başta olmak üzere toplumsal alanın tümünde engellilere yönelik dışlayıcı, ötekileştirici ve ayrımcı pratik ve uygulamaların araştırılması amacıyla vermiş olduğumuz araştırma önergesi üzerine Halkların Demokratik Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Eğitimden sağlığa, ulaşımdan iş hayatına, ekonomik ve sosyal her türlü alanın dışında bırakılmasının yanı sıra, toplumsal sürece katılımdaki demokratik haklar ve en temel insan haklarından da büyük ölçüde mahrum bırakılan engelliler, meselenin sosyal bir olgu olarak algılanmaması sebebiyle ancak vicdani duygularla üzerinde durulan hayırseverlik faaliyetlerinin konusu olmak durumunda kalmışlardır.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ Hükûmeti, engelli bireylerin sorunlarına yönelik sosyal devlet ilkesi çerçevesinde geliştirilmesi gereken sosyal politikaları genellikle seçimlere endeksli, yüzeysel, popülist ve şefkatçi yaklaşımlarla geçiştirmektedir. Elbette bu söylediklerimizi somut örneklerle temellendireceğiz ve konuşmamıza engelli çocuklarımızın, engelli yurttaşlarımızın ve onların ailelerinin karşı karşıya bulunduğu gerçek sorunlardan bahsederek devam edeceğiz.
Değerli milletvekilleri, örneğin, ilgili hastane raporunda ağır engelli tanısı konulmuş bir yurttaşımız mevcut yasalara göre bakım hizmetlerinden yararlanma hakkına sahip olabilmektedir. Bu ağır engelli yurttaşımız bir bakımevine yatılı olarak yerleştirilebilmekte ve devlet bu yurttaşımızın bakımı için bakımevine 2 asgari ücret yani yaklaşık 2 bin TL ücret ödemektedir. Aynı ağır engelli yurttaşımız ailesi tarafından bakımevine gönderilmediğinde ve engelli bireyin bakımını aile üstlendiğinde aileye bakım ücreti olarak aylık sadece 1 asgari ücret ödenmektedir. Açıkça görmekteyiz ki devletin aileye bugünün değerlerinde aylık 2 bin TL ödemesi gerekirken devlet bin TL ödeyerek engelli ailesinin aylık bin TL'sini açıkça gasbetmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; engelli yurttaşlarımızın ekonomik temelli yaşadığı sorunlardan biri de 2022 sayılı Kanun kapsamında yüzde 40 ve üzeri iş gücü kaybı olan engelli yurttaşlarımıza ödenen maaşlardır. Üç ayda bir ödenen ve aylık ortalama 250-300 TL'ye tekabül eden bu maaşla engelli bir yurttaşın geçinebilmesi bir yana, temel ihtiyaçlarını bile karşılaması mümkün değildir. Hükûmet, beden ve ruh sağlığı sebebiyle çalışamayacak durumda olan engelli yurttaşlarımıza aylık 300 TL'ye denk düşen üç aylık ödemeler yaparak engelli yurttaşlarımızla âdeta dalga geçmektedir.
Değerli milletvekilleri, engelli çocuklarımızın, kardeşlerimizin maruz bırakıldığı bir diğer sorun alanı da eğitim sistemidir. Devlet, Anayasa gereği tüm yurttaşlarına eşit bir eğitim imkânı sunmakla mükellefken, diğer birçok alanda olduğu gibi, bu alandaki sorumluluğunu da layıkıyla yerine getirmemektedir. Örneğin, devlet, engelli bireylerin aldıkları özel eğitim ve rehabilitasyon hizmetinin haftalık sadece 3 seansının ücretini ödemektedir. Engelli bireyin ihtiyacı olan eğitim ve rehabilite hizmetinin kalan seanslarının ücretini ise engelli bireyin ailesinin ödemesi istenmektedir.
Değerli milletvekilleri, özel eğitim ve rehabilitasyon hizmetinin bir seans ücreti yaklaşık 60 TL'dir. Örneğin, bir engelli bireyin bu hizmeti haftada on saat alması gerektiğini varsayalım. Devletin haftalık on saatlik bu hizmetin üç saatini karşılamasına karşın ailenin ödemesi gereken ücret haftalık 420 TL'dir, aylık ise yaklaşık 1.700 TL'ye tekabül etmektedir.
Sayın Millî Eğitim Bakanına sormak istiyorum: Bu düzeyde bir ücreti karşılayabilecek aile sayımız kaçtır? Engelli birey için eğitim ve rehabilite süreçlerinin neredeyse bir ömür boyu sürdüğü dikkate alındığında, ailelerin bu ücretleri karşılaması mümkün olmamaktadır.
Değerli milletvekilleri, "Çocuğunun eğitim ve rehabilite ücretlerini karşılayamayan aileler bu durum karşısında ne yapmaktadır?" diye soracak olursak, devletin ödediği haftalık üç seans eğitime razı olmak zorunda kalmakta ve çocukların ihtiyacı olan ek seansları alamamaktadırlar. Tabii, bunun sonucunda engelli bireye uygulanan düşük yoğunluklu eğitim ve tedavi ücreti neticesinde engelli bireyin gelişiminde ya hiçbir ilerleme olmamakta ya da bu gelişim çok düşük seviyelerde seyretmektedir.
Değerli milletvekilleri, eğitim konusunda engelli çocukların ayrımcılığa maruz bırakıldıkları bir diğer konu da özel alt sınıf uygulamasıdır. Engelli olmayan çocuklar, ilkokuldan itibaren kendi yaşıtlarıyla aynı sınıflarda eğitim görme imkânına sahip iken engelli çocuklar yaş esasına dikkat edilmeksizin, belli okullarda oluşturulmuş özel alt sınıflarda, farklı yaş gruplarıyla aynı sınıfta eğitim görmeye mecbur bırakılmaktadır.
Millî Eğitim Bakanlığının engelli çocuklara yönelik bu ayrımcı politikasından vazgeçmesi ve özel alt sınıfların da diğer sınıflar gibi yaş esasına göre oluşturulması için gerekli altyapı, eğitimci ve yardımcı eğitimci sorununu gidermesi gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; otizmli çocuklarımız da yine engelli bireyler içerisinde farklı özgünlüklere sahip, dolayısıyla özgün eğitim yöntemlerine ve ortamlarına ihtiyaç duyan başka bir grubu oluşturmaktadır ancak Millî Eğitim Bakanlığının çarpık eğitim sistemi içerisinde bu çocuklarımız da âdeta heba edilmektedir. Otizmli çocuklara yönelik oluşturulması gereken özgün eğitim ortamı ve uygun eğitim personeli konusunda Millî Eğitim Bakanlığının nitelikli bir altyapı oluşturma pratiğinden bahsedilemez. Otizmli çocuklar sınıfı uygulaması göstermelik bazı pilot uygulamaların ötesine geçememiş ve bu çocuklarımız da engel durumlarındaki özgünlük dikkate alınmaksızın özel alt sınıflarda farklı niteliklere sahip engel gruplarıyla, farklı yaşlarda çocuklarla eğitim almak zorunda bırakılmaya devam etmektedir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'de engelli bireylerin durumlarının insan haklarıyla olan ilişkisine dair imzalanan sözleşmelere çoğunlukla yüzeysel ve popülist açıdan yaklaşılmakta, yardım eli uzatma biçimindeki yaklaşım devlet algısı açısından büyük ölçüde devam etmektedir. Bu konuda sorun yaşanan en önemli alanlardan birisi de önergemizin ana konusu olan ders kitaplarıdır. Eğitim sisteminde okul binalarından ders kitaplarına kadar engellilerin gözardı edildiği ya da yeterli düzeyde hassasiyet gösterilmediği ortadadır. Bunu en açık biçimde ortaya koyan çalışmalardan biri de İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyoloji ve Eğitim Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezinin hazırladığı rapordur. Bu çalışma kapsamında 68 ders kitabı taranmıştır. Rapora göre, engellilik, kitaplarda genellikle "farklılıklarımız" başlığı adı altında ele alınıyor. Kusurlarına rağmen engellilerin farklılıklarını kabul etmek gerektiği gibi, acıma duygusu uyandıran ifadelere yer veriliyor. Çalışmada, bu tür ifadelerin engellilere dair olumsuz yargı kalıplarını pekiştirici nitelikte olduğu vurgulanıyor. Engellilik; eksiklik, hastalık ve kusurluluk olarak ele alınıyor. Ders kitaplarında normal birey olarak görülmeyen engelliler için sık sık yardıma muhtaç oldukları vurgusu yapılıyor. Ders kitaplarındaki metinlerin ve görsellerin hemen hemen tamamında, engelliler, kendi başlarına sokağa çıkamayan, karşıdan karşıya geçemeyen, çalışamayan insanlar olarak resmediliyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; engelliliği kişisel bir trajedi olmaktan çıkartıp bu konuda devlet kurumlarının ve toplumun dayattığı engelleri merkeze koyan bir bakışa acilen ihtiyaç vardır. Kişiler ne ekonomik bir değer ne de işe yararlılıkları bakımından değil, sadece ve sadece insan olmaları bakımından bir anlam ifade ettikleri için değerlidirler. Bu durum, engelli bireyler için de kaçınılmaz olarak böyledir. Ders kitapları başta olmak üzere, toplumsal alanın tümünde engellilere yönelik dışlayıcı, ötekileştirici ve ayrımcı pratik ve uygulamaların neler olduğunun ve engelli yurttaşlarımızın toplumsal yaşama eşit bir biçimde katılımı için neler yapılması gerektiğinin araştırılması elzemdir.
Bu bağlamda, vermiş bulunduğumuz araştırma önergesine Mecliste grubu bulunan bütün siyasi partilerin desteğini bekliyor, bu duygularla tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)