| Konu: | Nükleer Enerjinin Barışçıl Amaçlarla Kullanımına Dair Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ürdün Haşimi Krallığı Hükümeti Arasında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 23 |
| Tarih: | 04.12.2014 |
HDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şu sözleşmeye bakınca yani şaşırıyorum. Türkiye nükleer atom enerjisini hayata geçirmiş, Ürdün de her şeyi halletmiş, Ürdün ile Türkiye birleşecek ve nükleer konusunda, enerji konusunda barışçıl amaçlarla bir sözleşme imzalayacaklar. Şimdi, buradan baktığınız zaman gerekçesine bu sözleşmenin, "Ürdün'de uranyum varmış." diyorlar, bizimkiler keşfetmiş herhâlde, Türkiye'de de mühendisler varmış bu işi iyi bilen, birlikte bu alanda nükleer enerjiyi hayata geçirecekler, ondan sonra da gelişme sağlanacak, falan filan. Şimdi, mademki her iki ülke nükleer enerji konusunda bu kadar iyiler, bu kadar gelişmişler, bu kadar hem uranyum var hem mühendis var, sorarım size: Mersin Akkuyu Nükleer Santrali'ni niye Rusya'ya verdiniz? Niye Putin geldiği zaman hemen Putin'e bir armağan olsun diye ÇED raporunu imzaladınız?
Mersin Akdeniz'in en güzel şehridir, tarihiyle, doğasıyla, Akdeniz'in güzellikleriyle, tarımıyla, narenciyesiyle, her şeyiyle Akdeniz'in en güzel yeri. En güzel yerine Ruslarla nükleer sözleşmeyi bu Meclisten de geçirdiniz, imzaladınız. Üstelik Ruslarla yaptığınız nükleer enerji sözleşmesine göre Ruslar 22 milyar dolara bu santrali yapacaklar, Türkiye on beş yıl, 12,38 sentten devlet garantisiyle bu elektriğin kilovatsaatini Ruslardan alacak, satın almak zorunda. Ya siz hesap bilmiyorsunuz devletin, bu milletin varlıklarını başka yabancı şirketlere verirken... Yani "Vatan, millet, Sakarya" diyorsunuz, vatanseverlikten bahsediyorsunuz, hakikaten insan şaşırıyor. Stratejik olan nükleerle ilgili bir santrali dünyada hangi ülke yabancı bir ülkeye kurdurmuş, bana bir tane örnek gösterebilir misiniz arkadaşlar? Yani Rusya'ya nükleer santral kurduruyorsunuz, Türkiye kâr payı ortaklığında gidiyor, dikkate edin. ÇED raporunu Putin geldiğinde armağan ediyorsunuz ve Mersin'i feda ediyorsunuz. Mersin halkına sormadınız, Mersin'deki yaşayan insanlara, oranın turizmine, tarımına, narenciyecisine, hiçbir şeyine hiçbir şekilde sormadınız. Halkın tamamının karşı olduğu, sizin partililerinizin de karşı olduğu bu nükleer santrali Mersin'de kurdunuz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Kurmadılar daha.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Sözleşmeyi yapmışlar, para mara işleri tamam.
Şimdi, bu böyle devam ederken bu sefer Sinop'ta, bakın dikkat edin, Japonlarla... Üstelik, Fukuşima'daki nükleer patlama ve sızıntı yaşandıktan sonra Japonlar geldi, Sinop'a gidildi, Sinop'un "İnceburun" denilen en güzel yerinde... Şu an Ankara'nın bütün balığının geldiği yer burası. Bakın, Ankara'nın bütün balığı buradan geliyor, kalkan balığı, tekiri, hamsisi, bunların hepsi Sinop'tan buraya geliyor, Ankara'ya. Sorun, Ankara'daki balıkçılara "Balık nereden geliyor?", "Sinop'tan geliyor." Şimdi, o balığı da zehirleyeceksiniz, ondan sonra Ankaralılara zehirli balık yedireceksiniz. Zaten, hava ayrı bir konu, havayı zehirleyecek, 30 kilometrelik bir alanı zaten zehirleyecek. Japonlarla yaptığınız ikinci sözleşmede ise şöyle bir uyanıklık yapıyorsunuz, diyorsunuz ki: "Yüzde 25 ortak olduk, nükleer santralde yüzde 25 ortaklık yaptık Japonlarla." Yani yüzde 25 yerli. Uranyum mu ürettiniz de haberimiz yok arkadaşlar yani uranyum mu ürettiniz, uranyum madenine mi sahip oldunuz? Şimdi, bu sözleşmeyi okuyan diyor ki: "Biz 50 tane mühendis yetiştiriyoruz Rusya'da, nükleer enerji konusunda 50 tane mühendis, e, krallığın da Ürdün'de uranyum rezervleri var, ikisini bir araya getireceğiz..." Bakın, size bir şey söyleyeyim mi -bu hikâyeyi anlatacağım ama- inanın sizden önce IŞİD, DAİŞ ona ulaşır. Yani bazı şeyleri göreceksiniz. Oraya gelen IŞİD'in, DAİŞ'in içinde epey, nükleer enerji alanında da bilgi sahibi olan Vandal var, barbar var, bakın ben size açık söyleyeyim, o ayrı bir konu.
Yalnız, Karadeniz'de Sinop'a nükleer santral gelecek ve nükleer santral konusunda Sinop halkının bir isteği var arkadaşlar bizden, Meclisten, hepimize söylüyorlar, "Sizden bir isteğimiz var." Sinop Ticaret ve Sanayi Başkanlığı bize bir mektup yazmış, size de yazmıştır, mutlaka AK PARTİ'lilere de mektup gitmiştir -mektup okuma alışkanlığınız var mı bilmiyorum, mutlaka vardır, merak edersiniz- diyor ki bakın: "Sayın milletvekili, bildiğiniz gibi ülkemizde elektrik enerjisi yetersizliği dolayısıyla oluşan açığın nükleer enerjiden üretilen elektrikle kapatılması kararı alınmıştır. Hükûmet, nükleer enerji kararından sonra önce Mersin Akkuyu'da Rus Hükûmetiyle alım garantili -yüksek fiyat- anlaşma yapmış, daha sonra cennet köşesi Sinop İnceburun'da Türkiye, Fransa, Japonya -ben Japon biliyordum dörtte 1 Türkiye ortaklığı, meğerse Fransızlar da ortakmış burada, bu vesileyle daha net öğrendik- anlaşma yapmak istemektedirler. Aslında ön anlaşma etütleri yapılmış, bitmiş. Şimdi, nükleer teknoloji, ülkemiz için yeni olduğu kadar bilinmeyen bir denklemdir. Ben 2014 yılının Mayıs ayında Japonya, kasım ayında da Belçika ve Fransa'da nükleer enerji konusunda incelemelerde bulundum. Japonya'da Fukuşima faciasından sonra yapılan halk oylamasında Japon halkının yüzde 66'sının nükleer karşıtlığı dolayısıyla nükleer santralin tamamı kapatılmıştır." Şimdi, bakın, bu santrali Japonlar, Japon halkı istedi diye kapatıyorlar, siz de Sinop'a getiriyorsunuz.
Şimdi, burada, Japonlar nükleer santraller kapalı olduğu için günlük 40 milyon dolar, doğal gazdan, fazladan ödeme yapmalarına rağmen, halklarına olan sevgiden, görüşlerine olan saygıdan dolayı nükleer santralleri açmıyorlar. Bizim Hükûmet de gidip bunlarla anlaşma yapıyor şimdi. Bakın, dikkat edin, hakikaten bu sözleşmeleri yaparken orada hayatını tehlikeye koyacak, kaygı duyacak, yaşayacak insanların hangisine sordunuz? ÇED raporları zamanında gidiliyor usulen, Bakanlık onu da kaldırdı yönetmelikte ve Bakanlık direkt ÇED raporlarını onaylıyor. Düşünsenize Sinop gibi güzel bir şehirde 30 kilometrelik alan demek, Amasra'dan, Bartın'dan şeye kadar o alanın hepsinin... Bu alana Bartın biraz uzak kaldı ama denizden, ırmaktan sizi de bulur, onu söyleyeyim Sayın Tunç, yani o kadar uzak değil çünkü Çernobil geldi Karadeniz'de doğuda vurdu. Bir de Çernobil Trakya, Batı Karadeniz kıyılarını da vurdu o patlama esnasında biliyorsunuz. Onun etkileri hâlâ yaşanıyor kanser vakalarının artmasında.
Şimdi, buradan, uranyumu nereden alacaksınız; soruyoruz diyoruz. Dışa bağımlı olmayacak mısınız? Yarın aranız bozuldu ve rest çektiler, ne olacak? Karanlıkta kalacaksınız, duracak.
Şimdi, bakın, Sinop nükleeri için adı geçen diğer ortak Fransa ne yapıyor? Elektrik üretiminde nükleerin payını yüzde 75'ten 50'ye düşürüyor. En çok kullanan bir ülke.
Şimdi, Almanya ise nükleer santrallerin tamamını kapatma kararı aldı. Almanya'da bütün santraller, nükleer santraller zararlı olduğu için kapatılıyor.
Elektrik enerjisine bizden daha çok gereksinimi olan sanayileşmiş bu iki ülke neden santrallerini kapatıyorlar, nükleerden vazgeçiyorlar, hiç araştırdık mı?
"İleri demokrasi" deniyor. Bizim, Fransa, Almanya, Japonya kadar halkımıza, insanımıza sevgimiz saygımız yok mu? Halkımızı kale almayacak mıyız?
Bugünlerde pat diye böyle bir Türkiye-Japonya nükleer sözleşmesi gelebilir işte bunun gibi, Ürdün Krallığı'yla yapıyoruz ya.
Şimdi, Sinoplular geleceklerine ambargo konulmasından, ipotek altına alınmasından rahatsız, istemiyorlar. Yani Engin Altay'ın görevini de ben bugün burada üstlendiğim için CHP Grup Başkan Vekili olarak Sinop'un, onun adına da bunu burada ifade ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Çünkü Türkiye'nin en güzel cennet köşeleri Mersin Sinop, kuzey güney ve üçüncü nükleer santral çabaları da İğneada Trakya'da, Batı Karadeniz sahilinde yapılıyor. Nedense hep güzel, ormanlık alanları, en güzel yerleri seçiyorlar. Yani ilginç bir yaklaşım tarzı var bu şirketlerin.
Şimdi, bu durumda Sinop'un çocuklarına nasıl bir gelecek bırakacaksınız? Şöyle düşünün: En azından böyle bir, nükleer enerjiyle ilgili yapılacak yatırımda 11,38 sente Türkiye anlaşmış Fransa, Japonya'yla. Peki, sormak istiyorum AK PARTİ'li milletvekillerine, sizler de el kaldıracaksınız: Dünyada en pahalı nükleer enerjinin kilovatsaatinin 6-7 sent olduğunu biliyor musunuz? Yani 2 katına veriyorlar. 6-7 sent arkadaşlar.
Şimdi, bunca yenilenebilir enerji kaynağına sahip olan Türkiye'de rüzgâr var, güneş var. Suda zaten GAP projesiyle devasa elektrik üretimi şu an en fazla burada. Ne diyelim şimdi? Yani hakikaten bu ülkeyi seven birinin, bir siyasetin "Enerji açığımız var." diye illa da gidip Rus, Japon, Fransız şirketlerine para verip, çevrenin, doğanın, tarihin, kültürün, insanın, geleceğin bu kadar heder edilmesini hangi mantıkla izah edebilirsiniz? Bu yeni bir olay değil ki arkadaşlar. Bunun yeni olay olmadığını Nazım Hikmet atom, nükleer bomba denemeleri Pasifik Okyanusu'nda yapıldığı zamanlarda sık sık şiirini yazardı. "Stronsium yağıyor ete, süte..." diye başlayan bir şiiri var biliyorsunuz. Ama en enteresanı neydi biliyor musunuz? Japon balıkçı için yazdığı şiiri. Nükleer bomba denemesi yapılıyor ve bir Japon balıkçı ölüyor, orada diyor ki:
"Denizde bir bulutun öldürdüğü,
Japon balıkçısı genç bir adamdı,
Balık tuttuk yiyen ölür.
Elimize değen ölür." diye bir şiir yazıyor, düşünebiliyor musunuz? Bir insan denizin ortasında, birisi nükleer deneme yapıyor, balık yerken eli değiyor balığa, yediği balıktan ölüyor nükleer zehirlenmeyle.
Şimdi, Allah aşkına, soruyorum size: Bu çok mu akıllı bir şey? Yani kraliyet ailesinin elinde zengin uranyum yatakları olacak da Amerika dururken niye size versin, hiç düşündünüz mü? Zaten Amerika olmasa Ürdün Krallığı bir gün dayanamaz, orada ayakta kalamaz; onu biliyorsunuz, kiminle ayakta durduğunu biliyorsunuz. Yani uranyumu siz alacaksınız, Türkiye nükleer santral kuracak, ondan sonra beraber yiyip kırışacakcısınız. Ya, size gazı, petrolü bu ülkeye verdirmeyen bu güçler size bunu, bu uranyum kaynaklarını yedirir mi sanıyorsunuz!
"Barışçıl amaçlarla kullanılacak." Hangi barışçıl amaçla enerji kullanılıyor, nükleer enerji; bana söyler misiniz? Her nükleer, uranyum santralinin bütün dünyada en güçlü silahı olarak bütün tehlikelerini barındırıyor arkadaşlar, bütün tehlikelerini. En son -merak edenlere- Fukuşima'da yaşanan deprem sonrası olaydır, bu kadar basit.
Şimdi, ben size tavsiye ediyorum AK PARTİ'liler -İstanbul'da da çok var, gerçi 10 Aralıkta burada Dünya İnsan Hakları Günü, biz burada bütçe görüşmelerinde olacağız ama- Sinopluların tanıtım günleri var, Sinop'ta hamsi şöleni var; bu nükleer santraller hayata geçmeden bir zehirsiz balık yeme şansınız var hâlâ. Yoksa yakında çocuklarınıza "Yahu bu santraller yoktu, ne kadar doğal deniz ürünlerinden yararlanıyorduk, ormandan yararlanıyorduk, havadan yararlanıyorduk." dersiniz.
İnanın, bunları bir ülkenin enerji stratejisinde ve enerji güvenliğinde çok tehlikeli adımlar olarak görüyoruz ve şunu söylüyoruz: Siz bu şirketlere, nükleer şirketlere bu kadar para tanırken, güneş, rüzgâr, termal, su alanlarında, vahşi kapitalizm hırsı olmadan, kendi kaynaklarınız konusunda niye bunu yüzde 5'lere kadar çıkarmıyorsunuz? Yani Türkiye'de bu oranın bu kadar düşük olduğunu ifade etmek istiyoruz.
Bu çok tehlikeli bir durum. Bu enerji politikasında, bu tür nükleer sözleşmelerin ülkeye büyük zararlar vereceğini düşünüyoruz. Hem Mersin'de hem Sinop'ta, her yerde bu tür çevre felaketlerine karşıyız, Hükûmeti de buradan uyarıyoruz.
Halkların Demokratik Partisi için insan çok kıymetlidir, doğa çok kıymetlidir, ekolojik denge çok kıymetlidir. Bunların içinde tehlikeli olmayan enerji kaynakları konusunda, getirin buraya, güneş enerjisi için destek verelim; getirin, rüzgâr enerjisi için destek verelim. Doğayı tahrip etmeyen, turizmi, kültürü tahrip etmeyen konularda gelin, size destek verelim.
Yoksa, hepinize şunu söyleyeyim ki: Zaten HES'lerde de bazı sabıkalarınız oluşuyor yakın zamanda. Hasankeyf, yüzde 80 Ilısu Barajı bitti, tarihe "kültüre en çok kıyan Hükûmet" olarak, "Hasankeyf'i sular altında bırakan AK PARTİ Hükûmeti" olarak geçeceksiniz. Bu da bir ilk olacak, bunu da defterinize not alın.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)