| Konu: | Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in, Soma ve Ermenek'te meydana gelen kazalar başta olmak üzere madenlerde iş kazalarını önleyici politikalar geliştirmediği ve tedbirleri almadığı, iş yeri denetimlerinin etkin olarak yapılmasını sağlamadığı, siyasi ve maddi nüfuz sahibi çevrelerce yönlendirildiği ve mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarını çözmediği iddiasıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/40) |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 24 |
| Tarih: | 09.12.2014 |
AK PARTİ GRUBU ADINA MEVLÜT AKGÜN (Karaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokrasi Partisi Grubunca...
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) - Demokratik, demokratik...
MEVLÜT AKGÜN (Devamla) - ...Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Sayın Faruk Çelik hakkında verilen gensoru görüşmesinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Faruk Çelik hakkında verilen gensoru metnine baktığımız zaman, Soma ve Ermenek'te meydana gelen kazalar başta olmak üzere, madenlerde iş kazalarını önleyici politikalar geliştirmediği, tedbirler almadığı, iş yeri denetimlerinin etkin olarak yapılmasını sağlamadığı, siyasi ve maddi ve nüfuz sahibi çevrelerce yönlendirildiği, mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarını çözmediği iddialarıyla gensoru hazırlandığı görülmektedir. Anayasa'mızın 98 ve 99'uncu maddeleri ile Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 106'ncı maddesi gensoru müessesini düzenlemektedir.
Hemen konuşmamın başında belirtmeliyim ki gensoru müessesi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgi edinme ve denetim yollarından en etkili ve ciddi olan kurumudur. Gensoru, hakkında verilen bakanla ilgili somut ve tutarlı bilgilerle, bakanın görevini nasıl ihmal ettiği veya hangi gerekçelerle kötüye kullandığını ortaya koymalı ve bu bilgiler ışığında hukuki isnatlarda bulunmalıdır. Hâlbuki, HDP Grubu adına verilen gensoru metni ve gerekçesi incelendiği zaman Çalışma Bakanımızın, iş kazalarını önleyici hangi politikaları geliştirmediği, hangi tedbirleri almadığı belirtilmeden; kulaktan dolma bilgilerle, genel suçlayıcı ifadelerle, samimi olmayan sadece gündem oluşturmaya yönelik bir gensoru metni karşımızda durmaktadır. Bu hâliyle gensoruyu olumlu bulmak ve kabul etmek mümkün değildir.
Değerli arkadaşlarım, gensorunun gerekçesinde AK PARTİ'nin ekonomi politikalarının başarısızlığına vurgu yapılmaktadır. Bu politikaların en ağır faturasının çalışan kesimler tarafından ödendiği de iddia edilmektedir. Bu iddiayı, sağduyusuna güvendiğimiz milletimiz maşerî vicdanında şiddetle reddetmiştir. Şöyle ki: AK PARTİ hükûmetlerinden önce dünya piyasalarında para bolluğu yaşanırken ve dünya ekonomisi istikrarlı bir biçimde büyürken Türkiye, sürekli olarak kendi iç sorunlarıyla boğuşmakta ve kan kaybetmekteydi. Yerinde sayan ülke ekonomisi, 2002 yılına gelindiği zaman memur ve emekli maaşlarını ödemekte zorlanan, borç ödemeyi bırakın, borçların faizlerini bile zor ödeyen bir Türkiye tablosu karşınızdaydı. Türkiye, dışarıya el avuç açan, IMF'nin kapısında bekleyen bir ülke konumundaydı. Böyle bir ülke, 3 Kasım 2002'de eski Türkiye olarak tarihteki yerini aldı ve ülkemizin ufkunda AK PARTİ güneşi doğdu ve on iki yıldır da bu güneş yükselmeye devam ediyor.
4 Kasım 2002 sabahı aziz milletimiz yeni bir güne büyük umutlarla başladı. AK PARTİ yolculuğu, ülkemizi güven ve istikrarla buluşturmak suretiyle on iki yıl boyunca büyütmeye devam etmiştir. Öyle ki, 2008 yılında dünya ekonomisinde boy gösteren kriz dalga dalga Avrupa'yı, çevremizdeki ülkeleri ve bütün dünyayı sararken ve diğer yandan bulunduğumuz coğrafyada Irak, Suriye, Kırım gibi kriz bölgelerinde çatışmalar devam ederken, AK PARTİ'nin uyguladığı cesur ve kararlı politikalarla on iki yıl boyunca ülkemiz her yıl ortalama yüzde 5 civarında büyüdü ve bundan sonra da büyümeye devam ediyor.
Demek ki AK PARTİ demek, istikrar demek, kalkınma demektir. Onun içindir ki 3 Kasım 2002 yılında 10 milyon 800 bin vatandaşımızın oyunu alan AK PARTİ iktidarı, girdiği tüm seçimlerde oyunu artırmak suretiyle 30 Mart yerel seçimlerinde 20 milyondan fazla vatandaşımızın güvenine mazhar olmuştur yani aradan geçen on iki yılda oyunu 10 milyondan fazla artıran parti AK PARTİ'dir. İşte ülkemizin büyüdüğü ve güçlendiği bir durumda, bölgesinde ve dünyada etkin bir ülke hâline geldiği böyle bir dönemde çalışanlarımızın durumunu rakamlara girmeden ifade etmeliyim ki sürekli olarak iyileşme göstermiştir.
Değerli arkadaşlarım, AK PARTİ politikalarının temelinde insana hizmet etmek vardır. Nitekim dünyada işsizlik artarken, Avrupa kentleri işsizlikle yerle bir olurken bu olumsuz gelişmelere rağmen Türkiye'de istihdam artışı sağlanmış, insanımıza iş imkânı yaratılmıştır. Son bir yılda 1 milyon 187 bin işsize iş üreten ülkenin adı Türkiye'dir.
Yukarıda ifade ettiğim gerekçelerle, HDP Grubunun AK PARTİ'nin ekonomi politikalarının başarısız olduğuna yönelik iddiası milletimizin hakemliğinde kabul görmemiş bir iddiadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gensorunun gerekçesinde Çalışma Bakanımızın iş kazalarını önleyici politikalar geliştirmediği ve tedbirler almadığına yönelik iddialara yer verilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, Çalışma Bakanlığımız, iş sağlığı ve güvenliği alanında dünya standartlarında bir mevzuat ve çalışma alanı oluşturmak için büyük gayret sarf etmektedir. İş sağlığı ve güvenliği alanında yaşanan gelişmenin bir parçası olarak Avrupa Birliği Çerçeve Direktifi ve ILO'nun 155 ve 161 sayılı Sözleşmelerine uyumlu olarak hazırlanmış olan ve tüm çalışanları kapsayan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 30 Haziran 2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Böylece AK PARTİ iktidarı döneminde iş sağlığı ve güvenliği ilk kez müstakil bir kanunla ele alınmıştır. İşçi-memur ayrımı yapmaksızın bütün çalışanları kapsayan, önleyici yaklaşımı ve risk değerlendirmesini temel alan müstakil İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun yasalaşmasını takiben 36 yönetmelik ve 6 tebliğ Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Kanun'un çıkmasını müteakip, Çalışma Bakanlığımız, 81 ilde tanıtım ve bilgilendirme çalışmalarına öncelik vermiş, seminerler düzenlemiş, iş yerlerine bilgilendirme yazısı göndermiş, iş yerlerinin yanı sıra, iş veren örgütleri, sanayi ve ticaret odaları ve organize sanayi bölgelerine toplam 272 adet bilgilendirme yazısı gönderilmiştir.
Bunun yanında, 155 ve 161 sayılı ILO sözleşmeleri 2004 yılında, 187 sayılı ILO Sözleşmesi ise 2013 yılında ülkemizde onaylanmıştır. İnşaatlarda Sağlık ve Güvenlik Hakkındaki 167 sayılı ILO Sözleşmesi 2014 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Madenlerde Sağlık ve Güvenlik Hakkındaki 176 sayılı ILO Sözleşmesi'nin yasalaşma süreci ise Türkiye Büyük Millet Meclisinde devam etmekte olup Genel Kurulda kabul edilmiştir.
Bakanlığımızın girişimleriyle, işçi sağlığı ve güvenliği konusunda Türkiye çok sayıda uluslararası toplantıya katılmış ve bazılarına ev sahipliği yapmıştır.
İş kazalarının azaltılmasında ve meslek hastalıklarının yok edilmesinde en büyük payın iş sağlığı ve güvenliği kültürünün geliştirilmesi, farkındalığın ortaya çıkarılması olduğu şüphesizdir. Bu amaçla, Türkiye'de, 2002-2012 yılları arasında, 11'i uluslararası, 15'i ulusal kaynaklı olmak üzere toplam 26 proje gerçekleştirilmiştir.
Ayrıca, 6331 sayılı Kanun'un yayımından bugüne, iş sağlığı ve güvenliği kurumları ve profesyonelleri sayısında ciddi artış yaşanmıştır. Bu profesyoneller, aynı zamanda, sahada görevlerine başlamışlardır. Bakanlık tarafından, 83 bin iş güvenliği uzmanı, 23 bin iş yeri hekimi görevlendirilmiş, 1.800 OSGB ve 220 eğitim kurumu bu alanda yetkilendirilmiştir. Bunun yanında, 200 bin iş yeri güvenliği uzmanı ve iş yeri hekimi ile iş yerleri arasında sözleşme imzalanmıştır. Bütün bu çalışmalar göstermektedir ki Bakanlık işçi sağlığı ve güvenliği konusunda dünya standartlarını yakalamak için mücadele etmektedir.
Değerli arkadaşlarım, takdir edersiniz ki iş kazalarını önlemek sadece mevzuatla mümkün değildir, bu konuda denetimlerin de etkin ve verimli bir biçimde yapılması zorunludur. 2014 yılında 128 madende eksiklikleri nedeniyle üretimin durdurulması bunun en açık göstergesidir. Yine, sadece ekim ayında 2.079 inşaat alanı denetlenmiş, bunlardan 1.610'u iş sağlığı ve güvenliğine aykırılık nedeniyle durdurulmuştur. Sadece inşaat alanlarında iş sağlığı ve güvenliğine karşı yüzde 80'lere varan duyarsızlık maalesef ülkemizin bu konudaki acı ve net tablosunu ortaya koymaktadır.
Değerli arkadaşlarım, bu milletin bir ferdi olarak hiçbirimiz bir iş kazasında bir kardeşimizin hayatını kaybetmesini istemeyiz. Ülkemizin bütün maden kaynakları bir işçimizin canından daha değerli değildir ancak ülkemizde iş kazalarının varlığı da acı bir gerçektir. Mevzuat oluşturma açısından ülkemiz Cumhuriyet Dönemi'nde büyük adımlar atmıştır. Buna rağmen 1992-2014 yılları arasında her yıl 1.000 ila 1.500 işçimiz iş kazalarında hayatını kaybetmiştir. İş kazaları sadece bugünün olayı değildir. Mesela 1992 yılında 3,5 milyon çalışan varken 1.500 çalışanımız hayatını kaybetmiş, 2014 yılında ise 12 milyon çalışanımız varken 1.180 kişi maalesef iş kazalarında hayatını kaybetmiştir. Bu durum ülkemizde bu alanda bir kültür oluşturmak için daha fazla mesafe katetmemiz gerektiğini göstermektedir.
Değerli arkadaşlarım, 2010 yılından bugüne kadar Çalışma Bakanlığımız, yer altı kömür işletmelerinde yılda en az 2 programlı teftiş yapmakta, bunun dışında şikâyet, ihbar ya da basında yer alan konuları da şikâyet konusu kabul ederek teftişlerini gerçekleştirmektedir. Çalışma Bakanlığımız 958 müfettişiyle bu teftişleri sürdürmektedir. Ayrıca iş yerlerinde görev yapmak üzere 93 bin iş sağlığı güvenliği uzmanı ile 23 bin iş yeri hekimi bu alanda görevlendirilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, yer altı madenlerinde ve iş yerlerinde denetim sürekli olarak yapılmaktadır. Peki, diyeceksiniz ki: Denetim yapıldığı hâlde iş kazaları niçin oluyor? Haklısınız. Ancak teftiş o iş yerinin sadece o anki fotoğrafını göstermektedir. Ocaklar canlı bir organizma gibi çalıştığı için yarım saat sonra ne olacağını kestirmek mümkün değildir. Hayati tehlike arz eden ocaklar kesinlikle kapatılmaktadır. Nitekim son on yılda madenler de dâhil tüm iş yerlerinde 119 bin programlı 104 bin inceleme teftişi gerçekleştirilmiş, bu teftişler sonucunda 23.800 iş yerine 81 milyon TL idari para cezası kesilmiştir. 1.974 iş yeri de hayati tehlikenden dolayı kapatılmıştır. 2000 ila 2009 yılları arasında yılda 3 ila 30 arasında iş yeri kapatılırken, 2010 yılından sonra yıllık 360 ila 570 arasında kapatma gerçekleştirilmiştir. Maden iş yerlerinde 2005-2009 yılları arasında toplam 58 kapatma işlemi uygulanmışken, 2010-2014 yılları arasında 224 kapatma işlemi gerçekleştirilmiştir. Bu rakamlar değişen teftiş anlayışının açık ve net bir göstergesidir. Bu rakamlar da gösteriyor ki, iş yerleri ve maden sahalarında Çalışma Bakanlığı tarafından gerekli denetimler yapılmaktadır. Teftiş görevini yapmayan veya kötüye kullanan bir kamu görevlisi varsa bunun hesabı da mutlaka sorulur ve sorulmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamuoyunun da yakından takip ettiği gibi Karaman ilimizin Ermenek ilçesinde 28 Ekim 2014 günü bütün ülkemizi derinden acıya sevk eden elim bir maden kazası meydana gelmiştir. Meydana gelen kazada hepimizin bildiği gibi 18 işçi kardeşimiz madenden mahsur kalmış, yapılan arama kurtarma çalışmaları sonucu bütün kardeşlerimizin cenazelerine ulaşılmıştır. Öncelikle, ölen, şehit madenci kardeşlerimize Cenabıhak'tan rahmet, acılı ailelerine, yakınlarına ve milletimize başsağlığı diliyorum. Allah böyle acıları bir daha memleketimize, milletimize yaşatmasın.
Kazanın meydana geldiği 28 Ekim 2014 Salı günü olayı haber alır almaz Ulaştırma Bakanımız, Enerji Bakanımız ve Çalışma Bakanımızla birlikte kaza mahalline intikal ettik. Kazanın gerçekleştiği andan itibaren devletimizin bütün imkânları göçük altında kalan işçi kardeşlerimize ulaşmak için seferber edilmiş, gerek kamu gerek özel sektörün imkânları kullanılarak arama kurtarma çalışmaları sonucu, ölen kardeşlerimize ulaşılmıştır. Eski madende bulunan büyük bir su kütlesinin patlaması sonucu meydana gelen kazada madenin tamamı su, çamur, kömür tozu ve yer yer yıkılan tahkimatlardan oluştuğu için kurtarma çalışmaları çok zor şartlarda yürütülmüştür. Kazanın meydana gelmesinden sonra on iki-on üç gün maden sahasında bilfiil kalmak suretiyle arama kurtarma çalışmalarına nezaret eden, acılı ailelerin acılarına ortak olan, kurtarma çalışmalarında görev alan ekiplere moral veren ve devletimizin tüm imkânlarının seferber olması için gayret gösteren bakanlarımıza ve çalışmaları bizzat yerinde gören ve işçi ailelerimizi ziyaret ederek acının tüm milletimiz tarafından paylaşıldığını gösteren Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımıza, muhalefet partilerimizin çok değerli temsilcilerine huzurlarınızda teşekkür etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, peki, kaza neden olmuştur? Bunca denetim varken bu maden 18 kardeşimize niçin mezar olmuştur, bunun sorumluları kimlerdir? Bu sorunun cevabı, mutlaka, Ermenek Cumhuriyet Başsavcılığımızca yürütülen soruşturmada, yine Türk milleti adına karar veren mahkemelerde yapılacak yargılamalarda açıkça ortaya çıkacaktır. Ancak, bizim gördüğümüz, Has Şekerler şirketi tarafından işletilen maden 1994-1997 yılları arasında üretim yapan eski maden ocağının altında kontrolsüz olarak baca açmak ve çalışma yapmak suretiyle gerçekleşmiştir. Yani, işletmecilikten kaynaklanan büyük ve ağır bir kusurun varlığı hemen göze çarpmaktadır. Kazanın akabinde iş yerinin sorumlularından eski üretim sahasının projesi istenmiş, bu projenin ellerinde olmadığı, maalesef, görülmüştür. Madende 2010 yılında yapılan denetimde desandre ve ocak içerisinde terk edilen bacaların içerisine insan ve hava girmesini engelleyecek şekilde kapatıldığı tespit edilmiş, eksiklikler giderildiğinde, 14/10/2010 tarihinde faaliyetlerine izin verilmiştir. 2011 tarihli heyet raporunda, eski imalatların beton barajlarla kapatılarak geçirimsizliğin sağlandığı belirtilmiştir. Son yapılan denetimde, 23/6/2014 tarihli heyet raporunda, ocak içerisinde sağlıklı bir havalandırma yapılmadığından faaliyetler durdurulmuş, 15/7/2014 tarihinde verilen dilekçede eksikliklerin giderildiği ifade edilmiştir. 15/8/2014 tarihinde madeni denetlemeye giden yetkililer tarafından maden sahası tetkik edilmiş, eksikliklerin giderildiği gerekçesiyle madenin faaliyetine yeniden izin verilmiştir. Ancak, yukarıda ifade ettiğim gibi, eski sahanın altında işletmeci tarafından kontrolsüz olarak bacaların açılması, kontrol sondajının esasen hiç yapılmaması nedeniyle suyla dolu eski maden sahasında zayıf alanların kırılıp patlaması sonucu ocağa ani su baskını gerçekleşmiş ve maalesef elim kaza meydana gelmiştir. Ayrıca, yapılan incelemede, teftiş heyetince, 25 metrelik kontrol sondajlarının yapılmadığı da açıkça ortaya konmuştur.
Değerli arkadaşlarım, Ermenek ilçemizde meydana gelen kazada ölen kardeşlerimizin emanetleri olan ailelerine sahip çıkmak bizim görevimizdir ve sosyal devlet anlayışımızın bir sonucudur. Bu konuda, ölen kardeşlerimizin ailelerine, Soma'da mağdur olan kardeşlerimizin ailelerine verilen hakların aynısının uygulanacağı bizzat Sayın Başbakanımız tarafından AK PARTİ grup toplantısında ifade edilmiştir. Bu duyarlılıktan dolayı çok teşekkür ediyoruz.
Ayrıca, bunun yanında, ailelerimizin mağduriyetinin en aza indirilmesi için borçların ertelenmesi, çeşitli yardımların yapılması gibi çalışmalar devam etmektedir. Aynı zamanda, Türkiye Odalar Borsalar Birliği de her aileye bir ev yaptırmak konusunda karar almıştır, buradan kendilerine teşekkür etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, millet olmak acıları ve kederleri birlikte yaşamayı gerektirir. AK PARTİ iktidarı, sadece ülkemiz içinde değil, sınırlarımız dışında da nerede acı ve gözyaşı varsa orada yarayı saran el olmuş ve hep mağdurların ve mazlumların yanında olmuştur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ iktidarının, daha önce gözardı edilen çok sayıda mevsimlik tarım işçisini gündemine alan, onların durumlarını iyileştirmek için çaba gösteren iktidar olduğu da herkesin malumudur.
Yukarıda ifade ettiğim nedenlerle, Hükûmetimiz ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız tarafından yeni istihdam alanlarının oluşturulması, çalışanların hayat şartlarının iyileştirilmesi, işçi sağlığı ve güvenliği bakımından dünya standartlarında bir mevzuat ve çalışma alanı oluşturmak için gösterilen çabalar ve yürütülen projeler dikkate alındığında gensorunun dayanaktan yoksun ve mesnetsiz olduğu anlaşılmaktadır.
AK PARTİ Grubu olarak gensoruya "hayır" oyu kullanacağımızı ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)