GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Askerlik Kanunu ile Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri
Yasama Yılı:5
Birleşim:24
Tarih:09.12.2014

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Soru soran milletvekillerimize de sırası üzerine olduğunu düşündüğüm şekilde bir açıklama getirmeye çalışacağım.

Bir tanesi Sayın Işık'ın "Şanlıurfa'da hayatını kaybeden, şehit olan 3 askerimizle ilgili net olarak ne oldu?" sorusu Buraya gelmeden önce, Genelkurmay Başkanlığımız da dâhil, bu konuyla ilgili Mecliste -ilk başta da yine Milliyetçi Hareket Partili milletvekili arkadaşımız yine aynı şeyi ifade ettiğinden- mutlaka soracaklar, çok net olarak bir açıklama gönderin dedim. Dolayısıyla, gelen açıklamayı aynen okuyorum: "Şanlıurfa Ceylanpınar Boztepe Hudut Karakolu'nda meydana gelen ve 3 erbaş, erin ölümüyle sonuçlanan olayla ilgili temin edilen bilgiler aşağıda sunulmuştur.

Olayla ilgili olarak alınan ilk bilgilerde vücudunda mermi izi bulunmadığı belirtilen Piyade Çavuş Ramazan Yel'in -1994/2 tertip, bekâr, Kütahya- Şanlıurfa Ceylanpınar Devlet Hastanesinde yapılan ölüm muayenesinde sol omuzunda bir adet mermi giriş deliği bulunduğu ancak mermi çıkış deliğinin bulunmadığı bildirilmiştir. Çavuş Ramazan Yel'in G3 piyade tüfeğinin emniyette ve boş şarjörün tüfeğe takılı vaziyette olduğu, 4 adet dolu şarjörün de hücum yeleğinde bulunduğu belirtilmiştir. Anılan nöbet yerindeki erbaş ve erlere 4 adet dolu, 1 adet boş şarjör verilmektedir. Ayrıca, Çavuş Ramazan Yel'in olayın faili olan ve intihar eden Piyade Onbaşı Umut Aslan'ın 7 adım kadar doğusunda ve nöbet kulübesinin merdiveninin altında bulunduğu da ifade edilmiştir.

Bir diğeri için de, başlangıçtan itibaren göğsünden vurulduğu belirtilen Piyade Onbaşı Kadir Yıldız'ın -bekâr, Kastamonu, 94/2 tertip- sözlü bildirimlerde olduğu gibi, sağ tarafından tek mermiyle vurulduğu ve o şekilde bulunduğu belirtilmiştir.

Olayın faili olan ve ilk tespitlere göre diğer 2 erbaş eri vurduktan sonra intihar ettiği anlaşılan Piyade Er Umut Aslan'ın -94/3 tertip, bekâr, Malatya- ölüm şeklinin, sözlü raporlarda da bildirildiği gibi, sol çene altında mermi giriş deliği, sol baş kısmında mermi çıkış deliği olduğu; çelik başlık içinde giriş deliği, sol çıkışında çıkış deliğinin bulunduğu... Yüzükoyun yatar vaziyette, G3 piyade tüfeği emniyeti açık olarak -diğerlerininki kapalı, bununki açık olarak- vücudunun altında sağ başparmak tetikte olacak şekilde bulunmuştur. Ayrıca, erin G3 piyade tüfeğinin atım yatağında mermi bulunduğu, tüfeğe takılı şarjörde 3 mermi olduğu, çelik yeleğinde de 3 adet dolu şarjör bulunduğu, boş şarjör içi bulunmadığı belirtilmiştir. Ayrıca, erin rehberlik, danışma merkezi kayıtlarının bizzat bölgeye giden 7'nci Kolordu Komutanlığı Askerî Savcısı tarafından da incelendiği -bu rapor da tamamlandığında kamuoyuna açıklanacaktır- herhangi bir olumsuz tespitin bulunmadığı, sıralı komutanları ve arkadaşları tarafından da bilinen bir sorununun olmadığı, bununla birlikte nöbet mahallinde bulunan cep telefonunda olaydan önce kız arkadaşı tarafından terk edildiğine dair bir mesaj bulunduğu bilgisi alınmıştır. Bana verilen bilgi budur. İleride savcılık soruşturması tamamlandığında da sayın vekilimiz, aynı şey hem kamuoyuna hem de sizlere iletilir; birinci husus bu.

Bir diğer sayın vekilimizin "Paralı ordu, paralı askerlikle ilgili bir planlama var mı?" şeklindeki sorusu... Bu, profesyonel ordu, profesyonel askerlik şeklinde anlaşılsa daha iyi olur diye düşünüyorum. Şu anda bizim Silahlı Kuvvetlerimizin mevcutlarını söylemek istiyorum. Şu anda Silahlı Kuvvetlerimizin mevcutları:

Profesyonel ordu toplamı... Bu saydığımın içerisinde, birincisinde Jandarma ve Sahil Güvenlik hariç, ikincisinde Jandarma ve Sahil Güvenlik de dâhil olarak vereceğim. Profesyonel personel toplamı: Kara Kuvvetleri, Deniz Kuvvetleri, Hava Kuvvetleri Komutanlığının toplamı 152.719; bunlara Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığını da eklediğimizde profesyonel personel toplamı 223.812. Birinci husus bu, bunlar profesyonel olanlar.

Bir de yükümlü olan erbaş ve erler var. Yine Kara Kuvvetleri, Deniz Kuvvetleri ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı kapsamında olanların sayısı 276.413; buna Jandarma Genel Komutanlığındaki 122.568 ve Sahil Güvenlik Komutanlığında olan 1.825'i de koyduğumuzda 400.806 da yükümlü personel var. Toplam askerî personel -yani profesyonel artı yükümlülerle birlikte, Jandarma ve Sahil Güvenlik de dâhil- 624.618. Yani profesyonel, yaklaşık üçte 1'inden fazla tutuyor.

Silahlı Kuvvetlerimizin genel anlayışı ve yaklaşımı: Biz profesyonel askerliğe geçmeyi şu anda düşünmüyoruz. Doğru olanın, ideal olanın böyle karma bir sistem olduğunu düşünüyoruz. Biz bunu söylüyoruz ama gerek Hollanda Savunma Bakanıyla yaptığım görüşmede gerekse de Almanya Savunma Bakanlığıyla yaptığım görüşmede söyledikleri husus şudur: "Bu zorunlu askerliği biz de yapmak isterdik, henüz de kaldırmadık, askıya aldık." diyorlar. Bakın, tabir aynen budur. Neden? "Askere çağırdığımız insanlar ihtiyacımızı karşılayacak kadar değil yani genç nüfus yok." Türkiye'deki nüfus artış hızı yavaşlıyor. Eğer ileride... Biz de böyle işte çağırıyoruz. Arkadaşlarım sordu: "Genelkurmay Başkanlığımızın görüşü nedir?" Biraz sonra onu da söyleyeceğim. Genelkurmay Başkanlığımız da "Benim ihtiyacım var, asker gelsin." diyor. İşte, tertip dönemlerimiz var. Eğer ki nüfus artış hızımız... Gençlerimiz olmazsa, Genelkurmay Başkanlığımızın ihtiyacı karşılanamazsa biz de ileriki dönemde istesek de istemesek de profesyonel askerliğe geçeceğiz çünkü Batı'nın ulaştığı nokta bu. Türkiye'nin de öyle veya böyle, gecikmeyle birlikte, yönü de Batı'dır; Batı'ya doğru gidiyor, nüfus artış hızı düşüyor, üniversiteye giden öğrenci sayısı artıyor. İşte, eğitimden dolayı üniversite mezunlarında 29 yaşına kadar, yüksek lisans doktora mezunlarında 35 yaşına kadar tehir ediyoruz. Tehir ettikten sonra da şu noktaya geliyoruz: 30 yaşından sonra, 35 yaşından sonra, hatta 40 yaşından sonraki insanların da askerlikte faydalı olamayacağı, dolayısıyla sosyal bir ihtiyaç hâline gelirse buna da milletvekillerimizin gözünü kapatamayacağı, toplumun, siyasetin de gözünü kapatamayacağı bir şekilde... İşte, eskiden kısa dönem askerlikler vardı uzun dönem yerine, şimdi de bedelli askerlik olarak getirilmesi uygun olur diye düşündük.

Silahlı Kuvvetlerimizin gerek bedenen desteklenmeye ihtiyacı var, gerek malen desteklenmeye ihtiyacı var. Bakanlar Kurulu, Silahlı Kuvvetlerin harbe hazırlanmasından sorumlu birimdir. Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı Silahlı Kuvvetlerin harbe hazırlanmasından Bakanlar Kurulu sorumludur. Bakanlar Kurulunda yapılmış olan değerlendirmede Silahlı Kuvvetlerimiz "Öncelikle bedelli askerlik çıkmasa daha iyi olur." diyor, çok net olarak "Çıkmasa daha iyi olur ama toplumsal bir gerçek de var. Eğer böyle bir talep olacaksa o hâlde sizden ricamız, isteğimiz şudur ki: Mümkün olduğu kadar yaş düşük olmasın, bedel de çok düşük olmasın. Yaş düşük olursa çok kimse katılır, bizim ihtiyacımızdaki o destekleme oranı düşer. Bedel düşük olduğunda o zaman da daha fazla kişinin başvurması mümkün olur, o zaman da bizim ihtiyaçlarımız... Mümkünse çıkarmayın ama illaki toplumsal ihtiyaçlarını da dikkate alarak Bakanlar Kurulunda bir değerlendirme yapacaksanız yani çok fazla bedel düşmesin, çok fazla da yaş düşmesin ama bunun yanında bir de şeyi dikkate alırsanız çok uygun olur." dedi.

Nedir o? Sözleşmeli erbaş. Bakın, sözleşmeli erbaşla ilgili biz 2011 yılında yasa çıkardık: Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu. Yani, bizim bu dönemimizden önce, 2011'in Mart ayında -bizler, biliyorsunuz, grup olarak haziran ayında geldik- bizden önceki dönemde çıkarılmış bu yasa kapsamında sözleşmeli erbaşla ilgili kadro miktarımız Kara Kuvvetleri Komutanlığımızın 62.585, Deniz Kuvvetleri Komutanlığımızın 4.251, Hava Kuvvetleri Komutanlığımızın 5.075 ve Sahil Güvenlik Komutanlığımızın 144 ve toplam 72.055 kadrosu olmasına rağmen, çağrıda bulunduk, sözleşmeli erbaş alıyoruz dedik ve şu anda gelen, temini tamamlanan 4.122 kişi. Yani çağırıyoruz, gelmiyor. O hâlde ne yapılması gerekir? Şu anki mevcut sözleşmeli erbaşı alırken diyoruz ki: "Askerliğini yapmış olma şartı var." Askerliğini yaptıktan sonra insanlar buna başvurursa yedi yıl çalışacak, belli bir aylık ücret ödenecek, yedi yılın sonunda da bir tazminat ödenecek. Dolayısıyla orada biraz önce sayın vekilim herhâlde bir şeyler söyledi, "Pek anlaşılamadı." dedi. Ne anlaşılamadığı ifade edilseydi nasıl anlaşılması gerektiği de söylenebilirdi. O, basına yaptığım açıklama değil -genelde hemen hemen basına pek bir açıklama yapmam- o, Millî Savunma Komisyonunda sorulan sorulara vermiş olduğum cevaplarla ilgilidir.

Burada da şunu söyledik: Buradaki sözleşmeli erbaşa askerliğini bitirdikten sonra gelenlerin sayısı az olduğundan Genelkurmay Başkanlığının şöyle bir talebi var: "O hâlde askerliğini yapmamış olanları da sözleşmeli erbaş kapsamında çağıralım, onlardan da bir talep edelim. Ola ki gelirse belli bir eğitimden sonra bunları da sözleşmeli erbaş olarak -ilk dönem sözleşmesi üç yıl, daha sonra dört yıl yani yedi yıla kadar- çalıştıralım." Orada ücret açıklaması vardı ve yedi yılın sonunda alacağı tazminata ilişkin açıklama vardı.

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Yani, bu bedelliden gelecek meblağı oraya yansıtacak mısınız?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Yok, hayır, onu da söyleyeyim.

Bununla ilgili olarak yine Bakanlar Kurulumuzda şöyle bir değerlendirme yapıp... Bir hususu daha söyleyeyim: Şu anki mevcut Genelkurmay Başkanımız -Allah için görevinin hakkıyla bilincinde- kendi arkadaşlarının, işte bu en zor dönemde... Bu, hepimizin ordusu. Hiçbir ayrım gözetmeksizin... Bakın, biz burada hepimiz rahat rahat konuşuyorsak, güvenliğimiz sağlanıyorsa o güneydoğuda, doğuda herkes... Hatta, ben şunu da söyledim Komisyonda: Eğer bizim askerimize taş dahi atılıyorsa onlara bu taş atma güvenliğini ve özgürlüğünü veren yine bizim Mehmetçik'imizin o sınırda sağladığı güvenliktir. DAİŞ terör örgütünün olduğu yerde birisi kalksın da onlara bir taş atsın. Gidip atabilirler mi? Hiç atmazlar. Dolayısıyla, bu ülkedeki özgürlüklerimizi Silahlı Kuvvetlerimiz -hepimizin ortak değeridir- korumalı. Genelkurmay Başkanı da görevini hakkıyla yapıyor. Bu geçiş sürecinde, zor davalarda, kendi arkadaşlarının bu süreci en iyi şekilde, en az hasarla atlatması için hukuk çerçevesi içinde elinden gelen her şeyi yaptığını, her türlü talepleri gerek Sayın Başbakana, Cumhurbaşkanına ve ilgili kimselere aktardığını Millî Savunma Bakanı olarak biliyorum.

Şimdi, Sayın Genç, Hozat'la ilgili "Hozat'ta bir tugayımız var, 3 bine yakın nüfusu var, gerçekten bu nüfus içinde gösterilmesi gerekir." demişti. Ben de katılıyorum. Sadece Hozat'ta değil, birçok yerde bu var. Bazı illerde, ilçelerde üniversite öğrencilerinin buranın nüfusuna dâhil olmadığı, bazı yerlerdeki bu askerî birliklerimizin dâhil olmadığı... Kütahya'da da var yani sadece Hozat'a ilişkin bir eksiklik değil. Ama, bence, genelde yıl sonu, aralık ayı sonu itibarıyla nüfus kayıtları çıkarılıyor. Bizim askerlerin tertip dönemleri de var aralıkta, ocakta, şubatta, martta. Aralık sonu itibarıyla Hozat'ta kim varsa hepsinin oranın nüfusunda gösterilmesinin ve buna uygun şekilde de İller Bankasından katkı payı almasının doğru olduğunu söylüyorum. Ha, bunu biz mi yapıyoruz? İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yapılıyor. Ama, benim de talebim bunların o nüfusa kaydolması şeklindedir.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Düzeltmeyi ne zaman yapacaksınız?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Yani, Bakanlığa ileteceğiz. Tabii, Bakanlar Kurulunda sorumluluk müşterektir, dolayısıyla "İçişleri Bakanlığı" deyip de siz kenara çekilmeyin." deniliyor, biz de bu konuyu... Talebin doğru olduğunu söylüyorum, yerine getirilmesi gerektiğini de söylüyorum. İçişleri Bakanlığına da ileteceğiz.

Yine "Uzman jandarma okullarında geçen sürelerin emekliliğe sayılmasına ilişkin bir çalışmanız var mı?" diye bir soru vardı. Böyle bir çalışmamız var, inşallah bu okulda geçen sürelerin de emeklilikten sayılmasını sağlayacağız.

Bir başka husus: Yine, bazı milletvekillerimiz dedi ki: "Sayın Cumhurbaşkanımız 19 Kasımda Cezayir'e giderken 'Şu anda konuşulan net bir şey yok.' dedi." Ancak ben de oradaydım, Cezayir'de giden şeyde. O başta bazı kaşıyanlar vardır ama 19 Kasımdaki ifadesi: "Şu anda konuşulan net bir şey yok. Böyle bir durumda Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyacı göz ardı edilemez." Dolayısıyla da "Silahlı Kuvvetlerinin gerek bedele ilişkin gerek yaşa ilişkin gerekse de bu sözleşmeli erbaşa ilişkin ihtiyacını, taleplerini dikkate alarak Bakanlar Kurulunda bir değerlendirme, bir çalışma yapılır." demek istedi. Ve yine Cumhurbaşkanı "Bu tip talepleri sürüncemede bırakmamak lazım, en kısa zamanda neticelendirmek lazım." demişti.

Ben de bütün grup başkan vekillerine, bütün partilerimize de teşekkür ediyorum. Normalde bu 110-120 maddenin içine girmiş ve komisyondan geçmiş bir madde. Sadece bütçe girdiğinden dolayı 6 Ocak tarihine kalacaktı. Bu süre içerisinde toplumda daha fazla tartışmaya, beklentilere, gelecek tertip sevkine yol açık olacaktı, ona da...

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) - Benim sorumu cevaplamadınız.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Yine, bir başkası, sizin sorunuzla ilgili, Diyarbakır'da teröristlerce katledilen astsubayla ilgili... Bununla ilgili incelemeler devam ediyor. Vazifesini yaparken ölen her kimse bizim için şehittir, onu çok net olarak söyleyeyim. Allah rahmet eylesin. İncelemeler de devam ediyor. Bizim için...

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) - Orada bir turistik geziye gitmemiştir.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Tabii, tabii... Yok, yok... Vazifesini yapmak için oradaydı, başka bir şey için gitmedi; şehittir.

"Darbe ve darbe sonrası ilişiği kesilenlerle ilgili bir çalışmanız var mı?" diye... Aynı talep Sayın Moroğlu'nun da ilettiği talepti, Moroğlu'nun da söylediği husus oydu. Buradaki husus, istisnai olan husus şuydu: Daha önce yine Türkiye Büyük Millet Meclisi bir kanun çıkardı, Silahlı Kuvvetlerle ilişiği kesilenlerin dosyaları incelenmek kaydıyla kamuya dönüşüne yol açıldı. Ancak buradaki suç şuydu: Yargı yolu kapalı işlemlerdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bakan, bir dakika daha size ek süre vereceğim.

Buyurunuz.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Bir dakika... Sadece bunu söylüyorum.

Dolayısıyla, bu yargı yolu kapalı olmadan üçlü kararnamelerle -"Resen Emekli Edilenler" diye kendilerinin de bir derneği var- resen emekli edilmişler ve idarenin yapılan işlemleri de yargı denetimine tabi. Bunların birçoğu yargıya gitti veya gitmedi ama birçoğu da yargıya gitti, yargı da bunların birçok taleplerini reddetti ki geri dönmedi, zaten dönseydi problem olmayacaktı. Şimdi, problem şu: Verilmiş olan yargı kararlarını da ortadan kaldıracak, dikkate almayacak yeni bir yasal çalışma yapılması gerekir mi diyerek... Bununla ilgili de üzerinde düşünülmesi gereken... Sayısının yaklaşık 2 binin altında, 1.800 civarında olduğunu düşünüyoruz, ilave bir çalışma yapılması gerekir diyoruz. Şu anda Bakanlığımızda bu konuyla ilgili tamamlanmış bir çalışma yoktur.

Tabii, Sayın Cumhurbaşkanımızın açıklaması -belki o bölümde kaldı- Cumhurbaşkanımızın ifadesi "TSK'nın da ihtiyacını göz ardı ederek değil..." Bunu ne zaman söyledi? 19 Kasımda söyledi. Bizim askerlerimiz -19 Kasımda söylerken- ne zaman gitti? 6 Kasım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Sayın Başkanım, son...

Yani, gidenler 6 Kasımda Cumhurbaşkanımızın bu açıklamasından önce gitti, ikinci tertip ise 14 Aralıkta gidecek. İşte, bu yasa çıkınca 14 Aralıkta olanlar bu yasadan faydalanacak. Yani kasım ayındaki tertiple gidenlerin bir kısmı o açıklamadan önce gitti, bir kısmı da aralıkta gideceklerinden onlar faydalanacaklar.

Arz ederim.