| Konu: | Askerlik Kanunu ile Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 24 |
| Tarih: | 09.12.2014 |
HDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 665 sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 1'inci maddesi üzerinde Halkların Demokratik Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Zorunlu askerlik, ulus devlet ve ulusal egemenlik kavramlarının uluslararası ilişkilerde asıl belirleyici olduğu 19'uncu ve 20'nci yüzyıllara özgü bir kavramdır. 1990'larda tüm dünyada yaşanan değişim ve İkinci Dünya Savaşı ardından Avrupa devletlerinin siyasetini de belirleyen soğuk savaşın sona ermesi zorunlu askerlik konusunda da değişikliklere neden olmuştur. Ayrıca, 1990'larda Yugoslavya'da yaşanan savaş ve NATO müdahalesi de artık ülkesel savunmanın başlıca askerî öncelik olmaktan çıktığını göstermiştir. Bu yüzden, son yıllarda Avrupa Birliği ülkelerinin bazıları zorunlu askerlikten vazgeçme yolunu seçerken, tümü de vicdani reddi bir hak olarak kabul etmiştir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'de askerlik hizmetine geleneksel çerçevede atfedilen önem, ulusal savunma siyasetinin yaşamsallığına yapılan vurgu ve örneğin okul ders kitaplarında öğretilmeye çalışılan askerliğin kutsallığı vurgusu, günümüz evrensel insan hakları ve yurttaş özgürlükleri çerçevesinde değerlendirildiğinde sorunlu bir yaklaşımdır. Türkiye'de her yıl askerlik çağına gelmiş binlerce yurttaşın bu zorunluluğu olabildiğince geciktirmek için çabaladığı, bunun yanında, ekonomik durumu iyi olan yurttaşların ise bedelli askerlik gibi alternatif muafiyet düzenlemelerine umut bağladığı bir sır değildir. Diğer taraftan, özellikle Avrupa'da zorunlu askerliğin aşamalı olarak terk edilmeye başlanması, vicdani retçiliğin tüm Batı ülkelerinde kabul edilmesi, retçiliğin kabulü yönünde uluslararası kuruluşların Türkiye'ye yaptığı uyarılar, Türkiye Silahlı Kuvvetlerinin yeniden organize olma yönünde eğilimleri birlikte değerlendirildiğinde Türkiye'de de zorunlu askerlik ve vicdani ret konularında çağın gerisinde uygulamalardan vazgeçilmesi ve bu konuda evrensel gelişmeler ışığında düzenlemelerin yapılması konusunda tartışmaların arttığını görmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, askerlik tartışmaları ekseninde ciddi mağduriyetlere sebebiyet veren konulardan biri de vicdani ret meselesidir. Vicdani ret, kişinin dinî, felsefi, siyasi, ahlaki nedenlerle asker olmayı ve silah altına alınmayı reddetmesidir. Dolayısıyla, kişileri vicdani retçi olmaya yönelten çeşitli nedenler vardır. Bir yurttaş dinî inançları, felsefi, siyasi, ahlaki düşünceleri nedeniyle silah altına alınmayı reddettiğinden, savaşlara ve onları yürüten ordulara karşı olduğundan ya da emir alıp vermeyi istemediğinden dolayı vicdani retçi olabilir, elbette bu gerekçeler çeşitlendirilebilir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günümüzde Avrupa Birliği ülkelerinin tamamında yurttaşların vicdani ret hakkı yasalarla güvence altına alınmıştır. Yine bu ülkelerin tamamına yakınında, yurttaşlara, silah altında askerliğe alternatif olarak alternatif kamu hizmeti yapma olanağı tanınmaktadır. Bu ülkelerde vicdani retçiler hastanelerde, sivil toplum örgütlerinde, eğitim ve hayır kurumlarında, göçmen bürolarında, rehabilitasyon merkezlerinde, itfaiye ve kurtarma örgütlerinde ve sair hizmet sunmaktadırlar.
Değerli milletvekilleri, zorunlu, alternatifsiz ve uzun süreli askerlik uygulamasının olduğu ülkelerde demokrasinin bireyler ve topluluklar aleyhine kısıtlandığı açıktır. Başka bir açıdan, devlet-birey ilişkilerinde devletin kendi talepleri ve çıkarları için askerliği zorunlu hâle getirmesi bireysel özgürlükleri kısıtlayıcı bir mantalite içermektedir. Zorunlu askerlik hizmetinin ana gerekçelerini yaratan koşullar tüm dünyada dönüşüm geçirmiştir ve bu dönüşüm hâlen yaşanmaktadır. Bununla bağlantılı olarak zorunlu askerliğin gerekliliği de tartışılır bir konu hâline gelmiştir. Birçok ülkede askerlik hizmeti, silahlı kuvvetlerdeki dönüşümler doğrultusunda yeniden düzenlenmektedir. Bazı ülkeler profesyonel askerliğe geçerken bir kısım ülkelerde askerlik süresi kısalmakta, ordulardaki sözleşmeli askerlerin sayısı göreceli olarak artmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; demokrasinin gelişmesi ve özgürlük taleplerinin yükselmesiyle beraber devlet-toplum ve devlet-birey ilişkisi de dönüşüm yaşamak zorundadır. Bu dönüşüm, hak taleplerinin demokrasi ve özgürlükler lehinde genişlemesi eğilimi göstermelidir. Bu gelişme eğiliminin önemli bir safhası da askerlik kurumunun yeniden düzenlenmesi yönünde olmalıdır.
Elbette, bu temelde tartışmalar Türkiye'de de yaşanmaktadır. Özellikle vicdani ret hakkını açıklayan yurttaşlarımızın çoğalması ve bu konuda uluslararası kurumların da taleplerini yoğunlaştırmasıyla ile beraber Türkiye'nin bu konuda adım atma zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Toplumdan ve uluslararası kurumlardan gelen bu taleplerin ve isteklerin yanı sıra ordu içerisinde yaşanan ihlaller de söz konusu zorunlu askerlik sisteminin çarpıklığını açıkça ortaya koymaktadır.
Değerli milletvekilleri, askerliklerini yapan genç yurttaşlarımızın askerlik süresince karşı karşıya kaldıkları hak ihlalleri de zorunlu askerlik uygulamasının bir diğer çarpıklığını ifşa etmektedir. Ordu içerisinde yaşanan ihlallerin başındaki kamuoyunda şüpheli asker ölümleri olarak bilinen asker ölümleri, üst kademe komutasının keyfî uygulamaları neticesinde asker ölümlerine varan şiddet vakaları, psikolojik baskıya maruz bırakılan askerlerde depresyon ve intihar vakalarının ciddi seviyelere ulaşması konuları üzerinde önemle durulmalıdır.
Değerli milletvekilleri, zorunlu askerlik uygulamasının neden olduğu önemli bir sorun da askerlik süresince asker yurttaşların ve ailelerinin maruz bırakıldıkları ekonomik zorluklardır. Çalışmakta olduğu işini bırakıp askere giden bir yurttaşın ve eğer evli ise ailesinin veya bakmakla yükümlü olduğu kimselerin yaşadığı geçim sıkıntıları önemli sorunlar yaratmaya devam etmektedir.
Silah altına alınan bir yurttaş yasalarda tanımlandığı şekliyle bir yurttaşlık ödevini yerine getirmektedir. Buna karşın eşini, çocuklarını veya bakmakla yükümlü olduğu anne babasının geçimini sağlamakta iken zorunlu olarak askerlik yapmaya başlayınca birdenbire bu kişiler gelirlerinden mahrum kalmaktadırlar. Bu açıdan bakıldığında, yurttaşlık ödevini yapması zorunlu tutulan bireye karşı devletin sosyal devlet ilkesinden kaynaklı ödevlerini yerine getirmediği açıkça ortadadır.
Değerli milletvekilleri, askerlik sistemlerine ekonomik temelde bakıldığında, veriler üzerinden yapılan analizler, zorunlu askerliği bir model olarak kullanan ülkelerin profesyonel ordulara sahip ülkelere göre üretim düzeyi ve ekonomik büyüme oranı itibarıyla daha geride olduğunu göstermiştir.
Çalışmalar, OECD ülkeleri için zorunlu askerliğin ekonomik performans üzerinde istatistiki olarak anlamlı bir negatif etki yarattığı sonucunu ortaya koymuştur. Bu nedenlerle zorunlu askerlik, uzun dönem için insan ve fiziksel sermaye birikiminde yarattığı olumsuzluklar nedeniyle en maliyetli askerlik modeli olarak tanımlanmaktadır.
Mevcut veriler ve görüşler, artan refah düzeyiyle birlikte, özellikle gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde zorunlu askerliğe karşı direncin ve isteksizliğin arttığını ve ordulara katılımın yetersiz olduğunu göstermektedir.
Zorunlu askerliğe karşı takınılan olumsuz tepki ve isteksizlik Türkiye'de de artmaktadır. Çeşitli sebeplerle askere alınamayan kitlenin sürekli büyümesi, bedelli askerlik için artan talep ve beklentiler ve tepkilerin örgütlü olarak ortaya konulması bu tespiti doğrulamaktadır. Üzerinde konuştuğumuz kanun teklifiyle yeniden gündeme getirilen bedelli askerlik konusu da zorunlu askerlik uygulamasının ortaya çıkardığı krizin hükûmetlerce örtbas edilme ve bu arada yurttaşlardan haksız bir biçimde paralar tahsil edebilme çabasından ibaret bir yaklaşımdır.
Türkiye'de bedelli askerlik uygulaması, âdeta, zengin elit tabakanın çocuklarına, yasalarda yer alan eşitlik ilkesini ihlal etme pahasına, devletçe sağlanan bir imtiyaz niteliğine bürünmüş durumdadır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, demokrasi, özgürlükler, insan hakları gibi evrensel ilkeler doğrultusunda gelişimini hızlandırmak zorundadır. Silahlı, zorunlu ve uzun süreli askerlik biçimine alternatif seçenekler geliştirilmeli, isteyen yurttaşlarımızın farklı kamu hizmet kurumlarında görev alabilmelerine dönük düzenlemeler yapılmalıdır. Gelişmiş ülkelerin evrildiği profesyonel ordu konseptine uygun biçimde sözleşmeli, maaşlı askerlik uygulaması genişletilmelidir. Uzun vadede zorunlu askerlik uygulaması tümüyle ortadan kaldırılmalıdır. Farklı sebeplerle askerlik yapmak istemeyen yurttaşlarımıza ilişkin vicdani ret hakkı derhâl tanınmalıdır.
Bedelli askerlik gibi ekonomik bakımdan halkın tamamını kapsamayan, yoksul halkı ötekileştiren ayrımcı uygulamalardan da bir an önce vazgeçilmesi gerektiğini belirtiyor, bu duygu ve düşüncelerle tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)