| Konu: | 2015 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2013 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 25 |
| Tarih: | 10.12.2014 |
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi ve ekranları başında bizi izleyen değerli vatandaşlarımızı saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Bugün 2013 yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile 2015 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın görüşmelerine başlıyoruz. Yoğun ve özverili çalışmalar sonucunda bu tasarıların Genel Kurula getirilmesinde emeği geçen Plan ve Bütçe Komisyonunun Değerli Başkan ve üyelerine, bakan arkadaşlarıma ve kamu idarelerinin temsilcilerine teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilk olarak küresel ekonomiye ilişkin kısa bir değerlendirme yapmak istiyorum. Küresel krizin üzerinden altı yıl geçti ancak küresel ekonominin karşı karşıya olduğu hâlâ ciddi sorunlar var ve kriz öncesi seviyelere dönemedik.
Küresel ekonominin 2014 yılında yüzde 3,3'le beklentilerin ve potansiyelin altında büyüyeceği beklenmektedir. Bunda temel olarak ABD ekonomisinin beklentilerinin altında büyümesi, avro bölgesinde süregelen durgunluk, jeopolitik gerginlikler, gelişmekte olan ekonomilerde yavaşlayan büyüme belirleyici olmuştur.
Küresel büyümenin 2015 yılında yüzde 3,8; 2015-2019 döneminde ise ortalama yüzde 4 civarında olacağı tahmin edilmektedir. Tabii ki bu oranlar, kriz öncesi dönemde elde edilen yüzde 5'lik büyümenin oldukça altındadır.
Gelişmiş ekonomilerde büyüme iyileşmekle birlikte potansiyelin altında seyretmektedir. 2013 yılında gelişmiş ülkeler yüzde 1,4 oranında büyümüş, 2014 yılındaysa yüzde 1,8 oranında, 2015-2019 döneminde ise ortalama yüzde 2,4 oranında büyüyeceği öngörülmektedir.
Gelişmekte olan ülkelerde büyüme performansı, zayıf talep ve yapısal sorunlar nedeniyle kriz öncesi dönemin de altındadır. Küresel finansal koşulların göreceli olarak sıkılaşması, Çin ekonomisinin yavaşlaması ve düşük emtia fiyatları bu yavaşlamada belirleyici olmuştur.
Bu ülkelerin 2014 yılında yüzde 4,4, önümüzdeki beş yıllık dönemde ise yüzde 5,2 oranında büyüceği tahmin edilmektedir.
Çin ve Hindistan hariç, gelişmekte olan ülkelerin 2014 yılında yüzde 2,7; 2015 yılındaysa yüzde 3,6 oranında büyüyeceği tahmin edilmektedir.
Küresel ekonomide zayıf talebin etkisiyle ticaret hacmindeki artış hâlâ kriz öncesi seviyelerin oldukça gerisindedir. 2003-2007 döneminde küresel ticaret hacmi ortalama yıllık yüzde 8,4 büyürken, 2008-2013 döneminde sadece yüzde 2,9 oranında büyümüştür.
Dünya ticaret hacminin 2014 yılında yüzde 3,8; 2015 yılında ise yüzde 5 artması beklenmektedir. Küresel iktisadi faaliyetteki sınırlı toparlanmanın etkisiyle küresel enflasyon düşük kalmıştır. IMF 2013 yılında yüzde 3,6 olan küresel enflasyonun 2014 ve 2015 yıllarında yüzde 3,9 olacağını öngörmektedir. Enerji ve endüstriyel metal fiyatlarında son dönemde yaşanan düşüşün kalıcı olması hâlinde enflasyon bu tahminlerin altında da gerçekleşebilecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın başında da söylediğim gibi küresel ekonomi hâlâ ciddi sorunlarla karşı karşıyadır. Şimdi sizlere küresel ekonominin karşı karşıya olduğu temel bazı risklerden bahsetmek istiyorum.
Küresel ekonominin önündeki en önemli risk avro bölgesindeki yavaş büyümenin devam etmesi ve bölgenin 90'lı yıllardaki Japonya gibi deflasyonist bir sürece girmesidir. Bu, Türkiye ekonomisi için de en büyük risklerden bir tanesidir. Gelişmekte olan ülkelerde büyümenin daha da yavaşlaması, Çin ekonomisinde sert bir düşüş, diğer bir temel risk olarak karşımıza çıkıyor.
Diğer önemli bir risk ise FED'in yani Amerikan Merkez Bankasının faiz artırımının finansal piyasalarda yaratabileceği aşırı oynaklık ve sermaye akımlarının tersine dönmesidir. Ancak Avrupa ve Japonya Merkez Bankalarının genişletici para politikası uygulamalarına devam ediyor olması bu riski belli ölçüde dengeleyecek bir unsurdur.
Öte yandan, jeopolitik gerginliklerin artması küresel ekonomik görünümü aşağı çekebilecek başka bir risk olarak karşımıza çıkıyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu bölümde Türkiye ekonomisinin görünümü hakkında kısaca bilgi vermek istiyorum.
2013 yılında hedeflediğimiz gibi yüzde 4,1 oranında büyüyen Türkiye ekonomisinin 2014 yılında bir miktar yavaşlayarak yüzde 3,3 büyüyeceğini tahmin ediyoruz.
Şimdi, tabii, bugün üçüncü çeyrek rakamı çıktı, yüzde 1,7. Bu, aslında öngördüğümüze yakın. Biz, yüzde 2,2'lik bir büyüme öngörüyorduk üçüncü çeyrekte yani bizim 3,3'lük tahmininde yüzde 2,2 var. Buradaki temel sapma tarım sektöründen kaynaklanıyor. Tarımda maalesef son on üç yılın en büyük kuraklığını yaşadık ve tarımda üçüncü çeyrekte biliyorsunuz ekonomide ağırlığı büyük ve tarımın tabii ki küçülmesiyle, daralmasıyla üçüncü çeyrekte üçüncü çeyrek rakamı öngördüğümüz yüzde 2,2'nin bir miktar aşağısında, yüzde 1,7 olarak gerçekleşmiştir. Dolayısıyla Orta Vadeli Program'da hâlâ öngördüğümüz rakama yakın bir büyümeyi gerçekçi olarak görüyoruz.
Tabii, büyüme tahminlerinde aşağı yönlü revizyon sadece Türkiye'ye özgü bir durum değildir. IMF 2014 yılı büyüme tahminlerini, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler için 2 kez aşağı yönlü, bu sene, revize etmiştir. Türkiye'nin 2014 yılı büyüme performansı Latin Amerika'daki gelişmekte olan ülkeler için öngörülen yüzde 1,3'ün, gelişmekte olan Avrupa için öngörülen yüzde 2,5'in, Çin ve Hindistan hariç gelişmekte olan ülkeler için öngörülen yüzde 2,7'nin üstündedir.
Tabii, Türkiye, bu büyüme performansını en büyük ticaret ortağımız olan Avrupa Birliğinde süregelen ekonomik durgunluk, Irak ve Suriye'deki iç savaş ve küresel sermaye girişlerindeki azalmaya rağmen elde etmiştir. Yani zor bir konjonktürden geçtiğimiz açık ve nettir. 2015 yılındaysa küresel ekonomide beklenen toparlanma, ticaret ortaklarımızdaki büyümenin hızlanması iç talepte bir miktar canlanmayla büyümenin yüzde 4 olmasını öngörüyoruz. Ayrıca, son dönemde petrol fiyatlarında yaşanan düşüşün kalıcı olması büyümeyi yukarı yönlü tabii ki destekleyecektir.
Orta uzun vadeye gelince, siyasi istikrar, güçlü kamu mali dengeleri, sağlam bankacılık sektörü, dinamik Türk özel sektörü, genç nüfusumuz, sağlıklı hanehalkı bilançosu, başarılı ihracat pazar çeşitlendirmesi, esnek kur rejimi ve makroihtiyati politikalar büyümeyi destekleyen ve dış şoklara karşı Türkiye'yi dirençli kılan unsurlar olmaya devam edecektir.
Tabii, küresel ekonominin sorunları ve bölgesel sorunlardan az etkilenmek için biz güçlü mali dengelerimizle bu dönemde istikrarı önceliklendirdik. 2015 için de böyle bir çerçeve çizeceğiz. Birçok ülkenin kamu açıklarının ve borç stoklarının yüksek seyrettiği bir dönemde güçlü kamu mali dengeleri Türkiye'yi diğer ülkelerden pozitif yönde ayrıştırmakta ve çıpa görevi görmektedir.
Türkiye genel devlet açığında, küresel kriz yılı olan 2009 hariç son on yıldır Maastricht Kriteri'ni sağlamıştır. 2002 yılında yüzde 10,8 olan genel devlet açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranının 2014 yılında yüzde 0,8 olmasını bekliyoruz. Bu oran Maastricht Kriteri'nin üçte 1'inden ve gelişmekte olan ülke ortalamasının yarısından azdır. Orta Vadeli Program dönemi sonunda yüzde 0,1 ile genel devlet fazlası vermeyi öngörüyoruz.
Diğer taraftan, 2002 yılında yüzde 74 olan Avrupa Birliği tanımlı borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranını 2014 yılında yüzde 33,1'e, program dönemi sonunda ise yüzde 28,5'e düşürmeyi hedefliyoruz. Borç yükümüz 2014 yılı itibarıyla avro bölgesi ortalamasının yaklaşık üçte 1'i, Maastricht Kriteri'nin ise neredeyse yarısı kadardır.
Mali disiplin sayesinde ülkemiz önemli kazanımlar elde etmiştir. 2002 yılında vergi gelirlerinin yüzde 85,7'si faiz ödemelerine giderken, bugün bu oran yüzde 14,3'e kadar gerilemiştir. Bu, 1983'ten beri en düşük orandır. 2002 yılında yüzde 62,7 düzeyinde olan iç borçlanma faiz oranı 2014 Aralık itibarıyla yüzde 8,1'e inmiştir. Reel faiz oranları ise 2002 yılında yüzde 25,4 iken Kasım 2014 itibarıyla eksi 1,4'e kadar düşmüştür.
Hükûmetlerimiz döneminde faiz yükünün azalmasıyla elde ettiğimiz mali alanı eğitim, sağlık ve altyapı için kullandık, vergi oranlarını düşürerek özel sektör yatırımlarının ve istihdamının önünü açtık. 1993-2002 döneminde reel olarak yüzde 5 daralan özel sektör yatırımları mali disiplini sürdürdüğümüz son on iki yıllık dönemde yüzde 154 oranında artmıştır. Önümüzdeki dönemde kararlılıkla sürdüreceğimiz mali disiplinle enflasyonla mücadelede etkinliği artırmayı, tasarrufları artırarak cari açığı düşürmeyi, yapısal reformlar için gerekli mali kaynağı sağlamayı amaçlıyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bankacılık sektörü gerek güçlü sermaye yapısıyla gerekse varlık kalitesiyle finansal istikrarı ve orta vadede büyümeyi desteklemektedir. Son yıllardaki hızlı kredi büyümesine rağmen ekim ayı itibarıyla sermaye yeterlilik oranı yüzde 16,4 ile yasal sınır olan yüzde 8'in 2 katından fazladır. Hükûmetlerimiz döneminde, finansal piyasaları güçlendirmek adına kapsamlı makroihtiyati tedbirleri uygulamaya koyduk. Stres testleri, hedef sermaye yeterlilik oranı, yüksek karşılık oranları ve kâr dağıtımına ilişkin getirdiğimiz sınırlamalar bankacılık sektörünü güçlendirmiş ve şoklara karşı direncini artırmıştır. Bu sayededir ki küresel finans kriz döneminde bankaların kurtarılmasına vatandaşımızın cebinden bir kuruş harcanmamıştır.
Hanehalkı yükümlülüklerinin gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı yüzde 22 ile avro bölgesindeki en düşük orandır. Ayrıca, 2009 yılından bu yana aldığımız tedbirler sayesinde hanehalkının kur riski yok denecek kadar azalmıştır. Reel sektörün dış borcunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 15,3 ile makul bir seviyededir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sürdürülebilir yüksek büyüme ve artan çalışma çağındaki nüfusun istihdamı için enflasyon ve cari açığı daha da azaltmamız lazım, azaltacağız. Enflasyonla mücadele neticesinde uzun yıllar çift hanelerde seyreden enflasyonu hükûmetlerimiz döneminde tek haneye düşürdük. Son dönemde enflasyon bazı negatif şokların etkisiyle yüksek tek hanelere çıkmıştır. Kuraklık nedeniyle yüksek seyreden gıda fiyatları, Türk lirasındaki değer kaybı, jeopolitik gerginlikler ile enflasyon beklentilerindeki bozulma bu yükselişte etkili olmuştur. Ancak alınan makroihtiyati tedbirler, uyguladığımız sıkı para politikası, bu geçici şokların fiyat etkisinin kaybolması ile temel enflasyon göstergelerinin ana eğilimi düşüş yönündedir. Bu çerçevede, Merkez Bankamız enflasyonun yıl sonunda yüzde 8,9'a, 2015'te ise yüzde 6,1'e düşeceğini tahmin etmektedir. Ayrıca, başta petrol olmak üzere emtia fiyatlarındaki gerileme enflasyondaki düşüş sürecini 2015 yılında hızlandıracaktır. Orta Vadeli Program'da 101,9 dolar olarak öngördüğümüz yani varsayılan petrol fiyatlarının 65 dolar civarında kalması enflasyonu tek başına 1,4 puan aşağı çekecektir.
Makrofinansal istikrarı korumak ve yüksek sürdürülebilir büyüme için cari açığı da daha düşük seviyelere çekiyoruz. 2013 yılında 65 milyar dolar olan cari açık 2014 yılı Eylül ayı itibarıyla on iki aylık bazda 46,7 milyar dolara gerilemiştir. Altın ve enerji hariç denge ise 4,1 milyar dolar açıktan 7 milyar dolar fazlaya dönmüştür. 2014
yılında ticaret ortaklarımızdaki ekonomik durgunluk ve jeopolitik sorunlara rağmen pazar ve ürün çeşitlendirme politikalarımız ve rekabetçi kur neticesinde ihracatımız olumlu bir performans göstermiştir. İç talepteki yavaşlamanın etkisiyle de ithalat artışı önemli ölçüde yavaşlamıştır. 2013 yılında yüzde 7,9 olan cari açığın gayrisafi yurt içi hasılaya oranının bu yıl yüzde 5,7'ye, önümüzdeki yıl ise yüzde 5,4'e gerileyeceğini öngörüyoruz ancak düşen petrol fiyatlarının mevcut seyrini sürdürmesi hâlinde cari açığın yüzde 4'ün altına da gerileyebileceğini tahmin ediyoruz.
Güçlü istihdam artışı ekonomik kalkınmayı destekleyen en önemli unsurlardan biridir. Bu nedenle AK PARTİ hükûmetleri olarak istihdamı destekleyen politikaları hayata geçirdik ve istihdam artışında başarılı olduk. Küresel krizin başladığı 2007 yılından bu yana birçok ülke istihdam kayıplarını telafi edemezken Türkiye net 5,6 milyon kişiye iş imkanı sağlamıştır. IMF verilerine göre küresel kriz sonrası dönemde yıllık ortalama istihdam artışında yüzde 3,6'yla Singapur'dan sonra dünya 2'ncisiyiz. İç talepteki yavaşlamaya rağmen son bir yıl içerisinde yaklaşık 1,3 milyon ilave istihdam sağladık. İstihdamdaki güçlü artışa rağmen işsizlik oranı son dönemde iş gücüne katılımdaki artış nedeniyle nispeten yükselmiş ve yüzde 10'un biraz üzerine çıkmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hükûmetlerimiz döneminde makrofinansal istikrarı sağlamaya yönelik birçok reformu hayata geçirdik. Bu politikalar sayesinde ekonomimizi hızla büyüttük, yüksek düzeyde istihdam sağladık. Son altmış yılın en büyük küresel finans krizi, en büyük ticaret ortağımız avro bölgesi borç krizi ve Orta Doğu'daki siyasi çalkantılara rağmen Türkiye 2003-2013 döneminde ortalama yüzde 4,9 büyüdü. Bu oran 1923-2002 döneminde gerçekleşen ortalama yüzde 4,5'lik büyümenin biraz üzerindedir.
AK PARTİ hükûmetleri döneminde gelişmiş ülkelerle aradaki farkı azaltıp refah düzeyini artırdık. Örnek olarak, 2000'li yılların başında Türkiye'nin kişi başına millî geliri satın alma gücü paritesiyle Avrupa Birliğinin üçte 1'i civarındayken bugün yüzde 55'ini aşmış durumdadır. Benzer şekilde, Amerika'nın beşte 1'inden daha az iken bugün üçte 1'i düzeyine çıkmıştır. Aynı dönemde gelir dağılımını iyileştirdik ve mutlak yoksulluğu azalttık. Türkiye ekonomisini şoklara karşı dayanıklı hâle getirdik. Bütçe açığımız OECD ortalamasının dörtte 1'inden, borç yükümüz ise üçte 1'inden azdır. Bankacılık sektörümüzün ve hanehalkı bilançomuzun da risklilik oranları oldukça düşüktür. Ekonominin yumuşak karnı olarak gösterilen cari açıkta önemli iyileşmeler sağladık.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hükûmetlerimiz önemli makroekonomik sorunları endişe kaynağı olmaktan çıkarttı. Kronik ve yüksek enflasyonu, yüksek bütçe açıklarını ve sürdürülemez borç yükünü, zayıf ve dalgalı büyümeyi geride bıraktık. Şimdi ikinci nesil reform yapma zamanı. Verimliliği artırmak, ülkemizin rekabet gücünü geliştirmek ve küresel katma değer zincirinde yukarı çıkmak için önemli bir reform paketini uygulamaya koyuyoruz.
Bu amaçla, Onuncu Kalkınma Planı'nda belirlediğimiz 25 öncelikli dönüşüm programını hızla hayata geçiriyoruz. Önümüzdeki dört yılda uygulayacağımız 1.200'den fazla mikro tedbiri kapsayan reform paketine ilişkin çalışmaları tamamladık. Tek tek her bir tedbirin hangi kurum tarafından, ne zaman uygulamaya konulacağını ve bu reformların gerektirdiği mali yükü belirledik. Reel sektöre dair 9 dönüşüm programının eylem planlarını kasım ayında Sayın Başbakanımız kamuoyuyla paylaştı. Yakın zamanda diğer programları da tüm detaylarıyla birlikte Sayın Başbakanımızın öncülüğünde duyuracağız.
Şimdi, bu reform alanlarının bazılarına değinmek istiyorum: Orta ve uzun vadede sürdürülebilir büyüme hedefimize ulaşabilmek ancak yurt içi tasarrufların artırılmasıyla mümkündür. Özel sektör tasarruflarının düşük olması, 2000'li yıllarda ivme kazanan yapısal değişim sürecinden kaynaklanmaktadır. Son on yıllık dönemde finansmana erişimin artması, kredi faiz oranlarının düşmesi, siyasi istikrarla birlikte yatırım ve tüketim ortamının iyileşmesi ile kentleşmenin getirdiği ihtiyaçlar özel sektör tasarruflarını düşürmüştür.
Kamu tasarrufları ise son on iki yılda sağladığımız mali disiplin sayesinde önemli ölçüde artmıştır. 2002 yılında kamu tasarruflarının gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı eksi yüzde 4,8 iken, hükûmetlerimiz döneminde bu oran 8 puan artarak yüzde 3,2'ye çıkmıştır.
Orta ve uzun vadede toplam tasarrufları artırmak için yapısal reformları hayata geçirdik. 2014-2016 Orta Vadeli Program'ında temel önceliklerimizden biri tasarruf oranlarını artırmak ve cari açığı azaltmak olarak ifade edilmişti. Bu hedeflerle uyumlu olarak, 2014 yılında tasarruf oranı bir önceki yıla göre 1,5 puan artmış ve cari açığın gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2,2 puan azalmıştır.
Onuncu Kalkınma Planı'nda ise yurt içi tasarrufların artırılması ve israfın önlenmesi programını kapsamlı eylemlerle belirledik. Uzun vadede ülkemizi katma değer zincirinden yukarı taşıyacak reformlar ve istihdam artışı sayesinde tasarruf oranlarını yüzde 20'lerin üzerine çıkartmayı hedefliyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çevremizdeki ülkelere oranla petrol ve doğal gaz gibi yer altı zenginliklerimiz oldukça sınırlıdır. Bundan hareketle, AK PARTİ hükûmetleri olarak en büyük yatırımı eğitime yani beşerî sermayemize yaptık, yapmaya devam ediyoruz. Bu sayede, on bir yıllık süreçte, okul öncesinde 4 katına çıkardığımız okullaşma oranlarını ilk, orta ve yükseköğretimde yüzde 100'ler civarına çıkarttık. Okullaşma oranlarıyla birlikte eğitimde fırsat eşitliğini de artırdık. 2002 yılında 100 erkek öğrenciye karşılık 91 kız öğrencimiz ilköğretimde okurken, 2013-2014 dönemi itibarıyla bu oran yüzde 102,3'e çıkmıştır.
Eğitime erişimde büyük mesafe katettik ancak eğitim kalitesindeki artışa rağmen henüz hedeflediğimiz noktada, arzuladığımız noktada değiliz. PISA sonuçlarına göre Türkiye OECD ortalamasının altındadır ancak kaliteyi iyileştirme yönünde attığımız adımlar sayesinde, 2006-2012 döneminde, eğitimde kalitede en hızlı ilerleme kaydeden ülkelerden biri olduk.
Hükûmetlerimiz döneminde 234 bin derslik açtık, 458 bin kadrolu öğretmen atadık, bu dönemde üniversitesiz il bırakmadık. Toplam üniversite sayısı 2002 yılında 76 iken, bu sayıyı vakıf üniversiteleri dâhil 176'ya çıkardık. Devlet üniversitelerinde harcı kaldırarak üniversiteye erişimi kolaylaştırdık. Bu çabalarımız sonucunda Dünya Ekonomik Forumu'nun yükseköğretim sıralamasına göre, 2008 yılında 144 ülke içerisinde Türkiye 72'nci sırada iken, 2014 yılında 50'nci sıraya yükseldi. Hedefimiz OECD ülkeleri arasında en iyilerden biri olmaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; altyapı yatırımları yarattığı rekabet avantajıyla ekonomik büyümeyi desteklemekte ve yeni istihdam olanakları sağlamaktadır. Yapılan bilimsel çalışmalar yol ağında sağlanan yüzde 1'lik artışın verimliliğe yüzde 0,5 puan katkı yaptığını göstermektedir. Ekonomimizin can damarı olan ulaşım altyapısının gelişimine bu nedenle büyük önem verdik. Son on iki yılda çok şeritli kara yolları ağımızı 3 kat artırarak 23.561 kilometreye çıkardık. Yaptığımız yatırımlarla demir yolu taşımacılığını da canlandırıyoruz. Türkiye bugün yüksek hızlı tren işletmeciliğinde dünyada 8, Avrupa'da ise 6 ülke arasındadır. Marmaray Projesi'yle tarihî İpek Yolu'nu Avrupa'ya bağladık. Hükûmetlerimiz döneminde hava yolu halkın yolu oldu. 2003 yılında 34,4 milyon olan toplam yolcu sayısını 150 milyona yükselttik. Aktif havaalanı sayısını 26'dan 53'e çıkardık.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hükûmetlerimiz döneminde yüksek düzeyde istihdam sağladık. Bu başarımıza rağmen, çalışma çağındaki nüfus ve iş gücüne katılım oranındaki artış nedeniyle işsizlik oranı yatay seyrine devam etmektedir.
İlave iş gücüne yeterli istihdam sağlamak ve işsizlik oranlarını aşağıya çekmek için yapısal reformları gerçekleştireceğiz. Bu kapsamda, Ulusal İstihdam Stratejisi'yle belirlediğimiz dört politika ekseni üzerinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu eksenleri eğitim-istihdam ilişkisinin güçlendirilmesi, iş gücü piyasasının esnekleştirilmesi, kadınların, gençlerin ve dezavantajlı grupların istihdamının artırılması, istihdam-sosyal koruma ilişkisinin güçlendirilmesi olarak belirledik.
Kadınlar, gençler ve dezavantajlı grupların iş gücüne ve istihdama katılımlarının önündeki engelleri kaldırıyoruz. 2005 yılında yüzde 23,3 olan kadınların iş gücüne katılım oranı, Ağustos 2014'te yüzde 30,9'a yükseldi. Uzun vadede, eğitim, çocuk bakımı ve esnek çalışma modellerinin yardımıyla kadınların iş gücüne katılımını yüzde 41 seviyesine çıkarmayı hedefliyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; finansal piyasaların derinleşmesi yatırım ve tasarrufları daha etkin bir şekilde kullanarak sürdürülebilir yüksek büyümeyi desteklemektedir. Bu nedenle, hükûmetlerimiz döneminde finansal piyasaların derinleşmesi amacıyla önemli reformları uygulamaya koyduk.
Bu çabalarımız sonucunda, İstanbul 2009 yılında Küresel Finans Merkezleri Endeksi'ne göre 75 ülke arasında 72'nci sıradayken, 2014 yılında 83 ülke arasında 42'nci sıraya yükselmiştir. Hedefimiz 2018 yılında ilk 25 arasında yer almaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin enerjide dış kaynaklara bağımlı olması rekabet gücümüzü olumsuz etkilemekte ve cari açığı yükseltmektedir. Enerji ithalatı 2014 Eylül ayı itibarıyla on iki aylık bazda 56,2 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu rakam, toplam cari açığın yaklaşık 10 milyar dolar üzerinde olmuştur. Bu nedenle, yatırımlarımızı yerli ve yenilenebilir enerji kaynakları üzerinde yoğunlaştırıyoruz. Bu konuda da ciddi bir mesafe katettik. 2014 yılı Eylül ayı itibarıyla toplam elektrik enerjisi kurulu gücümüzün yüzde 40,4'ü yenilenebilir kaynaklardan oluşmaktadır ancak inşa hâlindeki santrallerin devreye girmesiyle bu oran yüzde 50'ye ulaşacaktır. Enerjide dışa bağımlılığın azaltılmasında en hızlı sonuç alabileceğimiz alan enerji verimliliğidir. Bu kapsamda birincil enerji yoğunluğunu azaltırken kamu binaları ve tesisleri başta olmak üzere enerji verimliliğini yaygınlaştırıyoruz.
Öncelikli dönüşüm programlarımız arasında yer alan eylemlerden biri de milyonlarca konutun ısı yalıtımının yapılmasıdır. AR-GE faaliyetleri için ayırdığımız mali ve beşerî kaynakları artırırken sağladığımız teşviklerle bu alandaki desteklerimizi artırarak sürdürüyoruz. 2002-2013 döneminde AR-GE harcamalarının gayrisafi yurt içi hasılaya oranını yüzde 0,53'ten yüzde 0,95'e çıkardık. Bu oranı 2018 yılında yüzde 1,8'e, 2023 yılında ise yüzde 3'e çıkarmayı öngörüyoruz.
AR-GE ve teknoloji alanındaki çalışmalarımız sayesinde Küresel İnovasyon Endeksi'nde 2009 yılında 132 ülke arasından 67'nci sırada olan Türkiye, bugün 143 ülke arasında 54'üncü sıradadır. Ülkemizde düşük teknoloji yoğun üretim ve ihracat azalırken orta üstü teknoloji yoğun üretim ve ihracat artmıştır. Önümüzdeki on yılda yüksek teknoloji ürünlerin ihracattaki payını yüzde 3,5'tan yüzde 15'e çıkarmayı hedefliyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; haksız rekabetin önlenmesi, kaynak dağılımında etkinliğin sağlanması, ekonomide rekabet gücünün ve kamu gelirlerinin artırılması amacıyla kayıt dışı ekonomiyle mücadele kapsamında önemli adımlar attık. Bu çabalar sonucunda son on iki yılda kayıt dışı ekonominin gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı 6 puan azalarak yüzde 26,5 seviyesine düşmüştür. Kayıt dışı istihdamın toplam istihdam içindeki payını 15,7 puan azaltarak Ağustos 2014 itibarıyla yüzde 36,4'e indirdik. Önümüzdeki dönemde kayıt dışı ekonomiyle mücadeleye kararlılıkla devam ederek orta, uzun vadede kayıt dışılık oranını gelişmiş ülkeler seviyesine indireceğiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hükûmetlerimiz döneminde gerçekleştirdiğimiz reformlarla Türkiye'nin kurumsal kapasitesini güçlendirdik. Mevzuat uyumu ve idari kapasitenin güçlendirilmesi bakımından Türkiye, AB standartlarına önemli ölçüde yaklaşmıştır. Ekim ayında yayımlanan ilerleme raporunda Türkiye'nin 26 fasılda AB müktesebatına uyum düzeyinin iyi olduğu vurgulanmıştır. Müzakere sürecinde bugüne kadar resmî olarak her ne kadar 14 fasıl açıp 1 fasıl kapattıysak da ilerleme raporuna bakarsanız 27-28 faslın açılıp 13-14 faslın kapatılabileceğine işaret etmektedir. Ayrıca ilerleme raporunda Türkiye'nin 33 faslın 30'unda değişik düzeylerde ilerleme kaydettiği ifade edilmektedir. Bütün bunlar Türkiye'de kurumsal altyapının ve mevzuatın AB standartlarına yaklaştığını, arayı kapattığımızı göstermektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hükûmetlerimiz döneminde yaratılan istihdam, eğitim ve sağlık alanında yapılan reformlar ile sosyal destek programları sayesinde mutlak ve göreceli yoksulluk azalmış, vatandaşlarımızın yaşam standartları iyileşmiştir. Gelir dağılımı göstergeleri son on iki yılda önemli ölçüde iyileşmiştir. 2002 yılında en zengin yüzde 10'luk kesimin ortalama geliri, en yoksul yüzde 10'luk kesimin gelirinin 18,3 katıydı. Bu oran 2013 yılında 11,9 kata gerilemiştir. Mutlak yoksulluk göstergelerinde de önemli iyileşmeler kaydettik. 2006 yılından itibaren günlük 1 doların altında geliri olan nüfus kalmamıştır. Günlük 2 dolar 15 sentin altında geçinen nüfus 2002 yılında yüzde 3 iken 2013 itibarıyla sıfırlanmıştır. Günlük 4,3 doların altında geçinen nüfus ise on bir yılda 28 puan azalarak yüzde 2,1'e gerilemiştir. Nitekim İnsani Gelişme Endeksi'nde 2000 yılında 80'inci sırada yer alan Türkiye, 2013 yılında 69'uncu sıraya yükselmiştir. Yüksek insani gelişmişlik grubundaki en yüksek hızlı gelişmeyi gösteren 3 ülkeden 1'i Türkiye olmuştur.
Bölgeler arası gelişmişlik farklılıklarını azaltmak amacıyla GAP, DAP, KOP ve DOKAP kapsamındaki 35 ilimize 2002-2014 döneminde 2014 fiyatlarıyla 93,2 milyar lira kaynak aktardık. Bu politikalarımızın sonuçlarını almaya başladık. En fakir bölgemiz olan Güneydoğu Anadolu Bölgesi, diğer bölgelerimize oranla, en zengin bölgemiz olan İstanbul'la arayı hızla kapatan bölge olmuştur. Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin ortalama geliri 2006 yılında İstanbul'un ortalama gelirinin yüzde 30,7'si iken bu oran 2013 yılında yüzde 37,9'una yükselmiştir. Önümüzdeki dönemde, bölgesel kalkınmada sosyal adaleti önceliklendiren, dengeli kalkınmayı ve rekabet edilebilirliği güçlendiren çalışmalarımız devam edecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ekonomi ve reform gündemine ilişkin değerlendirmelerimin ardından, kesin hesap kanun tasarısı ve Sayıştay raporları hakkında kısa bir bilgi vermek istiyorum. 2013 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı'na ilişkin temel büyüklükler şu şekildedir: Bütçe giderleri 408,2; bütçe gelirleri 389,7; bütçe açığı 18,5; faiz dışı fazla ise 31,4 milyar olmuştur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi sizlere Sayıştay raporlarındaki hususlarla ilgili olarak yürüttüğümüz çalışmalar hakkında bilgi vermek istiyorum. Geçen yılki raporlarda genel bütçeli idarelerin bazı mali tabloları üretemedikleri eleştiri konusuydu. Sayıştayla Bakanlığımız arasında ilgili mevzuatın farklı yorumlanmasından kaynaklanan bu soruna kalıcı bir çözüm bulmak üzere ortak bir çalışma grubu oluşturduk. Ortak çalışma grubunun önerileri çerçevesinde, sorunun çözümü için yönetmelik taslağı hazırlanmış, Sayıştayın da olumlu görüşü alınarak Başbakanlığa yayımlanmak üzere gönderilmiştir. Söz konusu değişikliklerin yürürlüğe girmesiyle birlikte, 1 Ocak 2015 tarihinden itibaren genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri, mevzuatta öngörülen temel mali tabloların hepsini özel bütçeli idarelerde olduğu gibi Sayıştaya sunabilecektir.
2013 yılı raporlarında yer verilen bir diğer konu, uluslararası standartlar çerçevesinde "mali istatistik" tanımının yapılmadığı, bu istatistiklerin hazırlanma ve yayımlanmasına ilişkin esasların belirlenmediği eleştirisiydi. Bu alanda referans kabul edilen dokümanları ve uluslararası standartların uygulamalarını inceledik. Hâlihazırda uygulamakta olduğumuz uluslararası standartları esas alarak "mali istatistik" kavramının tanımlandığı, temel ilkelerin açıklandığı, hazırlanma ve yayımlanmasına ilişkin esasların belirlendiği yönetmelik taslağını hazırladık; Sayıştayın olumlu görüşünü alarak bu taslağı da yayımlanma aşamasına getirdik.
Genel mali yönetim istatistiklerini uluslararası standartlara göre yıllık olarak hazırlamakta ve yayınlamaktayız. Bu kapsamdaki çalışmaları üçer aylık dönemler içinde hazırlayarak mali performansımızı diğer ülkelerle daha sık kıyaslanabilir hâle getireceğiz.
Geçen yılki raporlarda yer alan ve bizim de katıldığımız eleştirilerden biri de kamu idarelerine ait taşınmazların değerleme işlemlerinin tamamlanamaması ve muhasebe kayıtlarına yansıtılamaması idi. Bu eleştiri üzerine, 2014 yılında ikincil mevzuatta değişiklik yaparak taşınmazların muhasebe kayıtlarında izlenmesine imkân sağladık. Kasım ayı itibarıyla muhasebe sistemine aktarılması gereken 3 milyon taşınmazın 2,9 milyonunun envanter işlemlerini tamamladık. Geriye kalan taşınmazların kayıtlara alınmasını yıl sonu itibarıyla tamamlamış olacağız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi sizlere 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi yıl sonu gerçekleşmelerine dair bilgi vermek istiyorum. 2014 yıl sonunda bütçe giderlerinin 448,4 milyar, bütçe gelirlerinin ise 424 milyar olarak gerçekleşeceğini öngörüyoruz. Buna göre, bütçe açığının 24,4 milyar lira ile başlangıç tahmininin yaklaşık 8,8 milyar lira altında, faiz dışı fazlanın ise 25,8 milyar lira ile başlangıç hedefinin 7,1 milyar lira üstünde gerçekleşmesini bekliyoruz. 2014 yılında bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 1,4 ile hedefin yaklaşık 0,5 puan altında gerçekleşecektir. Benzer şekilde faiz dışı fazla yüzde 1,5'le hedefin 0,4 puan üzerinde gerçekleşecektir. Genel bütçe açığınınsa yüzde 0,8'le hedefe göre 0,3 puan daha az olacağını öngörüyoruz. Bu oranla Türkiye, genel devlet açığında, 28 Avrupa Birliği üyesi ülkenin 25'inden daha iyi bir performansa sahiptir.
Küresel ekonomideki zayıf seyre, finansal dalgalanmalara, jeopolitik gerginliklere ve dolayısıyla iç ve dış talepteki yavaşlamaya rağmen hedefin üzerindeki bütçe performansı yadsınamaz bir başarıdır. Türkiye bütçede bu başarıyı, yerel ve Cumhurbaşkanlığı olmak üzere, iki önemli seçimin gerçekleştiği bir yılda elde etmiştir. Hükûmetlerimiz hiçbir şekilde mali disiplinden taviz vermediğini ve seçim ekonomisini uygulamadığını bir kez daha söylemde bırakmamıştır, gerçekleştirmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi sizlere 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı hakkında bilgi vermek istiyorum. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, genel seçimlerin gerçekleşeceği 2015 yılında da mali disiplini kararlılıkla sürdüreceğiz. AK PARTİ hükûmetlerinin, diğer bütçelerinde olduğu gibi, 2015 yılı bütçesini de ülkemizin orta-uzun vadeli hedeflerini esas alarak oluşturduk. Temel hedefimiz, enflasyonla mücadeleyi desteklemek, cari işlemler açığını azaltmak ve sürdürülebilir büyüme potansiyelini artırmaktır. Bu çerçevede 2015 yılı bütçesi; büyümeyi, istihdamı, yatırımları destekleyen, makrofinansal istikrarı gözeten, eğitim, sağlık ve altyapı yatırımlarını önceliklendiren, vatandaşlarımızın refahını artırmayı hedefleyen ve sosyal yönü güçlü bir bütçe olarak hazırlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2015 yılı bütçesinde merkezî yönetim bütçe gelirlerinin 2014 yılı sonu tahminine göre yüzde 6,6 oranında artarak 452 milyar liraya ulaşacağını tahmin ediyoruz. Gelirlerdeki mütevazı büyüme, 2014 yılında yüksek miktarda gerçekleşen vergi dışı gelirlerin baz etkisinden kaynaklanmaktadır. Zira, vergi gelirlerinin gayrisafi yurt içi hasıladaki nominal artışa paralel olarak yüzde 10,8 oranında artarak 389,5 milyara ulaşacağını öngörüyoruz.
Bütçe giderlerini ise sıkı maliye politikasıyla yüzde 5,5 oranında artırarak 472,9 milyar TL ile sınırlandırmayı hedefliyoruz. Faiz hariç giderleri 418,9 milyar lira olarak öngörüyoruz.
Bu çerçevede, 2015 yılında bütçe açığını 21,0 milyar lira, faiz dışı fazlayı 33,0 milyar lira olarak hedefliyoruz. Buna göre, 2014 yılında yüzde 1,4 olarak gerçekleşmesini beklediğimiz bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranını 2015 yılında yüzde 1,1'e düşürmeyi, faiz dışı fazlayı ise yüzde 1,5'ten yüzde 1,7'ye yükseltmeyi hedefliyoruz.
Sürdürmekte olduğumuz sıkı maliye politikasıyla genel devlet açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranını 2015 yılında, bir önceki yıla göre 0,3 puan azaltarak yüzde 0,5'e düşürmeyi, 2017 yılında ise yüzde 0,1'lik genel devlet fazlası vermeyi hedefliyoruz.
Borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranını da program sonunda, 2014 yılına göre 4,6 puan azaltarak yüzde 28,5'e indirmeyi öngörüyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi de sizlere 2015 yılı bütçesiyle vatandaşlarımıza sunacağımız hizmetlerden, önceliklerden bahsetmek istiyorum.
2015 yılı bütçesinde en yüksek payı yine eğitime tahsis ediyoruz. 2014 yılı bütçesine göre yüzde 11,5 oranında artırdığımız toplam eğitim ödeneklerini 87,5 milyar liraya çıkartıyoruz. Bu, 2002'ye göre yaklaşık 7 katlık bir artışı ifade etmektedir. Böylece, bütçenin yüzde 18,5'ini, vergi gelirlerinin ise yüzde 22.3'ünü eğitime ayırmış oluyoruz.
2015 yılında, Millî Eğitim Bakanlığına 62 milyar lira, üniversitelere 18,5 milyar lira, YURTKUR'a ise 7 milyar liralık kaynak ayrılmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hükûmetlerimiz döneminde sağlıkta bir devrim gerçekleştirdik. Vatandaşlarımıza daha kaliteli sağlık hizmetlerinin idamesi için 2015 yılında da gerekli kaynağı, en yüksek ikinci kaynağı bütçeden sağlığa ayırdık. 2015 yılında Sosyal Güvenlik Kurumunun, yapacağı harcamalar dâhil, toplam kamu sağlık harcamalarına 80,9 milyar lira kaynak tahsis edilmiştir. Böylece, sağlık harcamalarını 2002 yılına göre 6 katına çıkartmış oluyoruz. Sağlığa verdiğimiz önemle sağlık göstergelerinde örnek verilen ülkelerden biri hâline geldik. 2002 yılında yetmiş iki yıl olan doğumda beklenen ortalama yaşam süresi 2013 yılında yetmiş yedi yıla çıkmıştır. Bebek ölüm oranı 2002 yılında binde 31,5 seviyesinden 2013 yılında binde 7,8'e, anne ölüm oranı ise on binde 6,4'ten on binde 1,6'ya düşmüştür. Böylece OECD ülkelerinin otuz yılda başardığını Türkiye son on-on iki yılda başarmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamu yatırımlarını, ülkemizin rekabet gücünü artırma, büyüme ve istihdamı destekleme, bölgeler arası gelişmişlik farklılıklarını azaltma amacıyla etkin bir araç olarak kullanmaya devam edeceğiz. Bu kapsamda, 2015 yılında yatırım ödeneklerini bir önceki yılın başlangıç ödeneğine göre yüzde 9,3 oranında artırarak 48,4 milyar liraya çıkartıyoruz. Böylece, 2015 yılında yatırım ödeneklerini 2002'ye oranla 6 katına çıkartıyor ve yatırım harcamalarının bütçe içindeki payını yüzde 10,2'ye yükseltiyoruz. 2002 yılında ise bu oran yüzde 6,6 idi. Kamulaştırma hariç toplam kamu sabit sermaye yatırımlarını ise 2015 yılında 88,5 milyar liraya yükseltiyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidarımız döneminde kamu çalışanlarımızı ve emeklilerimizi gözettik, gelirlerini reel bazda artırdık. 2002 yılı sonundan 2014 Aralık ayına kadar enflasyondaki artış yüzde 182,4'tür. Aile yardımı ödeneği dâhil en düşük memur maaşı ise yüzde 416,8 oranında artarak 2.025'e yükselmiş ve reel olarak yüzde 82,7 artmıştır. Aile yardımı ödeneği dâhil ortalama memur maaşı yüzde 309,7 oranında artarak 2.368 liraya yükselmiş ve reel olarak yüzde 44,9 oranında artmıştır. Net asgari ücret nominal olarak yüzde 383,6 artarak 891 liraya yükselmiş ve reel artış yüzde 71 olmuştur. En düşük SSK emekli aylığı yüzde 307,4 artarak 1.047 liraya yükselmiş ve reel olarak yüzde 44 artmıştır.
Gösterge niteliğindeki bu artışlara paralel unvanlar itibarıyla da iktidarımız döneminde kamu çalışanlarının gelirleri enflasyonun oldukça üzerinde artmıştır. Emekli ve dar gelirli vatandaşlarımızın harcanabilir gelirindeki artışa paralel olarak bu dönemde satın alınabilen temel ürün miktarları da önemli ölçüde artmıştır. Dağıttığım kitapçıktaki tablo 3 ve 4'e de bakılırsa bu görülecektir. 2014 yılına ilişkin, kamu görevlilerinin mali ve sosyal hakları 2014-2015 yıllarını kapsayan 2. Dönem Toplu Sözleşme'yle belirlenmiştir. Bu kapsamda, kamu görevlilerinin tamamının maaşlarında, yılın başından itibaren geçerli olmak üzere, brüt seyyanen 175 lira artış, merkezî yönetim kapsamındaki çalışanların neredeyse üçte 1'ini oluşturan öğretmenlere ocak ayında ilaveten 75, temmuz ayında da 75 olmak üzere brüt 150 liralık tazminat artışı; geçici personel ücretlerinde ise brüt 350 liralık artış yapılmış ve geçici personele ayrıca -memurlarda olduğu gibi- aile yardımı ödeneğinden faydalanma imkânı getirilmiştir. Böylece, 2014 yılında göreve yeni başlayan bir öğretmenin maaşı yüzde 14,4; en düşük memur emekli aylığı yüzde 12,8; ortalama memur maaşı yüzde 8,5; en düşük memur maaşı yüzde 8,3 oranında artmıştır. Bu sözleşme uyarınca çalışanlarımızın maaş ve ücretlerinde 2015 yılında Ocak ve Temmuz aylarında yüzde 3'er olmak üzere kümülatif bazda yüzde 6,1'lik artış yapılacaktır. Bunun yanı sıra, 2015 yılının birinci yarısında TÜFE oranının yüzde 3'ü aşması hâlinde aradaki fark 2015 yılı Temmuz ayından geçerli olmak üzere maaşlara yansıtılacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidara geldiğimiz günden beri sosyal yardıma ve korunmaya ihtiyacı olanları gözettik. Kimsesiz çocuklarımızın koruyucu, eğitici hizmetlere ve aile sıcaklığını hissettirecek ortamlara kavuşmasını, engelli vatandaşlarımızın topluma sunulan tüm hizmetlerden yararlanmasını amaçladık. Sosyal yardım programlarını çeşitlendirdik, sosyal harcamalara ayırdığımız kaynağı yıldan yıla hızlı bir şeklide artırdık. 32,9 milyar lirayla 2015 yılı bütçesinin yüzde 7'sini sosyal harcamalara ayırıyoruz. Benzer şekilde, 2015 yılı bütçemizde sosyal güvenlik kurumlarına yapılacak transferleri 80,6 milyar lira olarak öngörüyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sürdürülebilir yüksek büyüme için yurt içi tasarruf oranının artırılması büyük önem taşımaktadır. Bu konuyu daha önce vurguladım. Bu amaçla, bireysel emeklilikte teşvik sistemini değiştirip doğrudan devlet katkısı sistemine geçiş yaptık. Yeni sistem katılımcı sayısı 2014 yılı Aralık itibarıyla yaklaşık 5 milyon kişiye, fon büyüklüğü ise 36,8 milyar liraya ulaştı. 2014 yılı Kasım sonu itibarıyla bireysel emeklilik devlet katkısı olarak toplam 2,9 milyar liralık ödeme gerçekleştirdik. 2015 yılı bütçesinde bu sistem için 2,4 milyar lira ödenek ayırdık.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarımda verimliliği ve çiftçilerimizin yaşam standartlarını artırmak hükûmetlerimizin öncelikli hedeflerinden biri olmuştur. 2015 yılında tarıma ayırdığımız kaynaklarla tarımsal destekleme bütçesini 2002 yılına göre 5 katına çıkarmış olacağız. 2015 yılı bütçemizde tarımsal destekler için toplam 10 milyar lira kaynak ayırıyoruz. Öte yandan, tarımsal kredi sübvansiyonu, müdahale alımları ve KİT'lerin finansmanı da dâhil, 2015 yılı merkezî bütçesine tarım için toplamda 13,1 milyar liralık kaynak ayırdık. Bu tutarın gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 0,68'dir. Ancak, vergi teşvikleri, tarıma sağlanan hizmetler ve tüketiciler üzerinden sağlanan destekleri de dikkate alırsak bu oran yüzde 2'ye kadar çıkmaktadır. Böylece Türkiye, 2013 yılında tarıma en çok destek veren 2'nci OECD ülkesi konumundadır. AK PARTİ hükûmetleri döneminde tarıma verdiğimiz destekler ve uygulamaya koyduğumuz reformlar sayesinde 2002 yılında 23,7 milyar lira olan tarımsal gayrisafi yurt içi hasıla yaklaşık 3 katına çıkarak 2013 yılında 60,7 milyar dolara ulaşmıştır. Böylece Türkiye, tarımsal gayrisafi yurt içi hasılada Avrupa'nın en büyük ülkesi konumuna gelmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; göreve geldiğimiz günden bu yana güçlü Türkiye'nin, bilgiyle ve bilimle atılan temeller üzerinde yükseleceğinin bilinciyle bilim ve araştırma çalışmalarını destekledik. 2015 yılında TÜBİTAK'ın AR-GE harcama kapasitesini 3,2 milyar liraya çıkarıyoruz.
Yine, hükûmetlerimiz döneminde mahallî idarelere hem daha fazla görev ve sorumluluk verdik hem de bütçeden ayrılan kaynağı artırdık. 2015 yılı bütçesinde mahallî idarelerin gelir payını bir önceki yıla göre yüzde 15 artırarak 44,7 milyar liraya çıkarıyoruz. Öte yandan, sokak aydınlatma, köy hizmetleri personelinin maaş ve diğer ödemeleri, KÖYDES, SUKAP, belediyelere verilen denkleştirme ve belediye katı atık ve atık su arıtma desteği için yaklaşık 3,5 milyar lira ilave ödenek öngördük. Böylece, merkezî yönetim bütçesinden yerel yönetimlere ayırdığımız toplam kaynağı 48,2 milyar liraya çıkarıyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu bölümde son olarak Bakanlığımızca yürütülen program bütçe çalışmalarından kısaca bahsetmek istiyorum. Program bütçeyle bütçemizi daha şeffaf ve halkımız tarafından daha iyi anlaşabilecek bir yapıya kavuşturmayı hedefliyoruz. Yeni bütçe yapısıyla bütçemizin kamu programlarını gösterecek şekilde yeniden tasarlanmasını ve Hükûmetimizin öncelikleri ile bu önceliklere ayrılan kaynakların halkımız tarafından daha iyi takip edilmesini amaçlıyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın bu bölümünde sizlere gelir politika ve uygulamalarımız hakkında bilgi vermek istiyorum. Gelir politikalarımızı sürdürülebilir büyüme ve istihdam artışını destekleme, mali kazanımları sürdürme, yurt içi tasarruf oranlarını artırma ve cari açığı azaltma hedefleri kapsamında sosyal amaçlarla uyumlu bir şekilde yürütmekteyiz. Bu çerçevede, vergi mevzuatını modern ve adil bir yapıya kavuşturma çabalarımız devam edecek. Geçen yıl Meclise sevk ettiğimiz Gelir Vergisi Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmeler Plan ve Bütçe Komisyonu tarafından oluşturulan alt komisyonda devam etmektedir. Yine, 1961 yılında yürürlüğe giren Vergi Usul Kanunu'nu uluslararası standartları ve modern vergi ilkelerini esas alan bir anlayışla gözden geçiriyoruz. Ümit ederim ki önümüzdeki yılın ilk çeyreğinde veya ilk yarısında yine yüce Meclislimize bu tasarıyı da sunmuş olacağız.
Benzer şekilde, Damga Vergisi Kanunu ile Harçlar Kanunu'nu da gözden geçiriyoruz. Yine, vergi mevzuatımızın sadeleştirilmesi ve mükellef uyumunun artırılması için sayısı 123'e ulaşmış olan KDV tebliğlerini birleştirdik ve KDV Genel Uygulama Tebliği'ni yayımladık. Böylece hem mevzuattaki dağınıklığı gidermiş olduk hem de KDV iadelerini hızlandırdık.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1 Aralık 2014 tarihi itibarıyla G-20 Dönem Başkanlığı ülkemize geçmiştir. Uluslararası vergi konularıyla ilgili çalışmaları da Maliye Bakanlığımız yürütecektir. G-20 ve OECD üyeliğimiz çerçevesinde vergide şeffaflık ve bilgi değişimi ile matrah aşındırması ve kâr aktarımı çalışmalarını yakından takip ediyoruz. Bu alanlarda küresel ölçekte düzenlemeler yapılmasına katkıda bulunacağız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hükûmetlerimiz döneminde istihdam üzerindeki vergi yükünü düşürdük. Gelir vergisi tarifesine yaptığımız indirimlerle çalışanlar üzerindeki vergi yükünü azalttık. Gelir vergisi tarifesindeki dilim sayısını 6'dan 4'e, en yüksek vergi oranını ise yüzde 49,5'tan yüzde 35'e indirdik. Benzer şekilde en alt dilimdeki gelir vergisi oranını da yüzde 22'den yüzde 15'e düşürdük. Asgari geçim indirimi müessesesiyle de 4 çocuklu bir asgari ücretlinin yüzde 12,8 olan gelir vergisi yükünü sıfıra indirdik. Gelir Vergisi Kanunu Tasarısı'nda ise 3 çocuklu asgari ücretlinin gelir vergisi yükünü sıfıra indirmeyi öngördük. Benzer şekilde, iktidara geldiğimiz 2002'de yüzde 65 olan kurum kazançları üzerindeki vergi yükünü yaptığımız indirimlerle yüzde 34'e çektik. Böylece, ülkemizin uluslararası rekabet gücünü artırdık ve vergi yükü açısından, OECD ülkeleri arasında, kurum kazançları üzerindeki en düşük vergi yüküne sahip 7'nci ülke konumuna geldik.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine hükûmetlerimiz döneminde temel ihtiyaç maddeleriyle hizmetler üzerindeki KDV oranlarını da indirdik. Bu kapsamda, KDV oranını, eğitimde, turizmde, sağlıkta, giyimde yüzde 18'den 8'e, birçok gıda maddesinde ise yüzde 1'e kadar indirdik. 2014 yılı itibarıyla Avrupa Birliği ülkelerinde ortalama standart KDV oranı yüzde 21,5; OECD ülkelerinde yüzde 19,1; hem OECD hem AB üyesi olan 21 ülkede ise yüzde 21,7 olarak gerçekleşmiştir. Yaptığımız KDV indirimleri neticesinde ülkemizde efektif KDV oranı yüzde 14,4'e gerilemiştir. Genel KDV oranı bakımından ise ülkemiz, OECD ülkeleri arasında en düşük oran sıralamasında 6'ncı sıradadır. Avrupa Birliği ülkeleriyle karşılaştırıldığında ise en düşük 2'nci orana sahip ülkeyiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 yılında 1.300'den fazla mükellef tarafından beyan edilen 6,4 milyar liralık matraha, teşvik sistemi kapsamında indirimli kurumlar vergisi uygulamasını yaptık. Yine, kıymetli taş ithalatının borsa üzerinden yapılmasını destekliyoruz. Ayrıca, kıymetli taşlar ve bunları içeren mücevheratın tüketiciye tesliminde KDV istisnasını kaldırdık. Böylece, lüks tüketim niteliğinde bu ürünlerden yüzde 18 oranında KDV alınmasını sağlayarak vergide adaleti bir miktar da olsa iyileştirdik.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hükûmetlerimiz döneminde Türkiye, vergisel açıdan dünyadaki en rekabetçi ülkelerden biri hâline gelmiştir. Bunu ben söylemiyorum. Ülkelerin vergi rekabetini ve tarafsızlığını ölçen Uluslararası Vergi Rekabeti Endeksi'ne göre, Türkiye, 2014 yılında 34 ülke arasında en rekabetçi 9'uncu ülke olmuştur. Söz konusu endekste birçok gelişmiş ülke bizden çok daha geridedir. Vergi yükünün yüksek olduğu algısı gerçeği yansıtmıyor. Ülkemizde temel sorun dolaylı vergi yükünün yüksekliği değil, dolaysız vergi gelirlerinin yeterli düzeyde olmamasıdır. Ülkemizde mahallî idareler ve sosyal güvenlik primleri dâhil dolaysız vergi gelirlerinin gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı yüzde 15,2'dir. Bu oran OECD'de ise ortalama yüzde 23,4'tür yani Türkiye 8,2 puan aşağıdadır. Oysa, dolaylı vergilerin gayrisafi yurt içi hasıla içindeki paylarına baktığımız zaman Türkiye'de yüzde 12,5; OECD ortalamasının yüzde 1,4 puan üzerinde ama Avrupa Birliği ortalamasının 0,8 puan altındadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; zamanım biraz azaldı, onun için bir kısım atlayacağım ama zaten metin olarak dağıtmıştım, o nedenle oradan takip edilebilir.
Son olarak şunu ifade edeyim: Sosyal politikalar ve mali imkânlar çerçevesinde vatandaşlarımızın yaşam standartlarını iyileştirmek için birçok destek sağlıyoruz. Bu kapsamda, engelli vatandaşlarımızın istihdamının ve fiziksel şartlarının iyileştirilmesi için korumalı iş yerlerini teşvik ediyoruz.
Yine, çevre kirliliğinin azaltılması ve enerji verimliliğinin sağlanması kapsamında çalışmalarımız devam ediyor. Bu kapsamda, 2015 yılında üç önemli düzenlemeyi öngörüyoruz: Binalarda ısı yalıtımının teşviki, elektrik tüketiminde cimri beyaz eşyaların yayınlaştırılması ve karbondioksit salınımlı düşük araçların teşviki.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2015 yılı bütçesi yeni Türkiye'nin kutlu yürüyüşünü devam ettirecek bir bütçedir. Bu bütçe, daha önceki bütçelerimizde olduğu gibi, günlük siyasi kaygıların çok ötesinde, ülkemizin uzun vadeli geleceği düşünülerek hazırlanan bir bütçedir. Bu bütçe, 21'inci yüzyıla damgasını vuracak olan yeni Türkiye'nin beşeri sermayesine, altyapısına ve toplumun tüm kesimlerine, kısacası geleceğine kaynak ayıran bir bütçedir. Bu bütçe ülkemizin dört bir yanını mamur edecek, refahı daha adil dağıtacak, 77 milyon insanımıza hizmet sunacak ve kardeşliğimizi pekiştirecek bir bütçedir. Bu bütçe misafirlerimize, muhacirlere ve mazlumlara da sahip çıkan bir bütçedir.
Geçmişten ders ve ilham alamayanlar geleceği inşa ve ihya edemezler. Türkiye, Yahya Kemal'in de dediği gibi, kökü mazide olan bir atidir. Bu bütçe bu anlayışla hazırlanmış, geçmiş ile gelecek arasında bir köprü görevi görecek olan bir politika dokümanıdır. AK PARTİ hükûmetlerinin ve iktidarımızın en belirgin vasfı hizmet olmuştur. Bu bütçe yine bir hizmet bütçesidir.
2015 bütçesi bu ülkenin, bu güzel ülkenin güzel insanları için, yarınlarımız için, dünyayı kendilerinden ödünç aldığımız çocuklarımız için, hayat standartlarımızı yükseltmek için, kardeşliğimizi daha da pekiştirmek için, istikrar ve güven içinde büyümek ve kalkınmak için, israf eden değil üreten bir ülke olmak için, gelişmiş ülkelerle arayı daha da hızlı kapatmak için hazırlanan bir bütçedir.
Mehmet Akif Ersoy'un dizelerinde de yer aldığı gibi:
"Varmak istersen diyor Sadi eğer maksada,
Tuttuğun yollar hiç bitmeyecek gibi olsa da,
Yola devam et, durmayıp git, yolda kalmaktan sakın!
Azim sahibi insan için neymiş uzak, neymiş yakın?
Hangi güçlüktür ki gayrete gelince kolaylaşmasın?
Hangi korkunç şey var ki insandan korkmasın?"
Bu duygu ve düşüncelerle tarihimizden ilham alarak 2023 ve sonrası hedeflere azim, sabır ve sebatla ilerlemeye devam edeceğiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçenin hazırlanmasında desteğini eksik etmeyen Sayın Başbakanımıza ve emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Bu vesileyle, Türkiye'de mali disiplinin ve ekonomik istikrarın kökleşmesini sağlayan, önceki 12 bütçemizin mimarı olan Sayın Cumhurbaşkanımıza değerli hizmetleri ve eserleri dolayısıyla şükranlarımızı arz ediyorum.
Genel Kurulda yapacağınız yoğun ve yorucu çalışmalar için Hükûmetim ve şahsım adına sizlere şimdiden teşekkürü borç biliyorum.
2015 yılı bütçemizin hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)