| Konu: | 2015 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2013 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 25 |
| Tarih: | 10.12.2014 |
CAHİT BAĞCI (Çorum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2015 yılı merkezî yönetim bütçesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Sizleri ve ekranları başında bizleri izleyen vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 2015 yılı bütçesine ilişkin değerlendirmelere geçmeden önce 2000'lerin başındaki Türkiye fotoğrafını tekrar sizlere hatırlatmak istiyorum.
Türkiye, 1990'larda en yoğun siyasi istikrarsızlıkları yaşamış ve 1991-2002 yılları arasında tam on bir yılda dokuz hükûmet değiştirmiş bir ülkedir. Siyasi istikrarsızlıklar beraberinde ekonomik istikrarsızlığı getirmiş ve 1994, 1999 ve 2001 yıllarında krizlerle karşı karşıya kalınmıştır. Bu dönemde yüksek bütçe açıkları kamunun borçlanma gereğini artırmış, kamunun borç yükü artmış, bütçeden faiz giderleri yükselmiş ve sonucunda ülke gelirler ile borç ve faiz ödeme sarmalına sıkışmış bir hâle gelmiştir.
2002 yılında merkezî yönetim bütçe açığı yüzde 11,5'tur. Değerli arkadaşlar, bütçe açığı 2011'den bugüne yüzde 1'ler seviyesindedir ki, küresel krizden etkilenen pek çok Avrupa Birliği üyesi ülke bugün Maastricht Kriterleri'ni yerine getirememektedir. 2014 yılı bütçe açığının yüzde 1,4 olarak gerçekleşmesi, 2015 bütçe açığının ise yüzde 1,1 olarak gerçekleşmesi öngörülmektedir ki, sizlere 2002-2017 Orta Vadeli Program dönemindeki bütçe açıklarına ilişkin tabloyu göstermek istiyorum.
2003'te Hükûmet, AK PARTİ iktidarları, başladığında 8,8 olan bütçe açığı Orta Vadeli Program sonunda 0,7 olarak öngörülmektedir. İnşallah bu hedefler gerçekleştirilecektir.
Değerli milletvekilleri, 2003 yılı bütçesine ilişkin 58'inci Hükûmetimizin Başbakanı Sayın Abdullah Gül yaptığı açıklamada bu kürsüden şöyle diyordu: "İstikrarlı bir makroekonomik büyümeye ortam sağlamak ve yapısal reformları gerçekleştirmek temel hedefimizdir."
2002'den bugüne AK PARTİ hükûmetlerince uygulanan mali disiplinle kamu harcamaları kontrol altına alınmış, Türkiye ekonomisinin en büyük kırılgan alanlarından biri olan kamu maliyesi en güçlü alanlardan biri hâline gelmiştir. AK PARTİ iktidarları döneminde bütçenin kompozisyonu da değişmiş, faiz lobisine refah üreten bir yapıdan millete refah üreten bir yapıya kavuşmuştur.
Değerli arkadaşlar, faiz giderlerinin bütçe içindeki payı 2002 yılında yüzde 43,25'tir. Bu rakam 2014'te yüzde 11'e gerilemiştir. Yani 2002'de her 100 liralık gelirin 43 lirası faize giderken bugün 100 liralık gelirimizin 11 lirası faiz ödemelerine gitmektedir.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, uğultu var. Hem sayın milletvekilleri kendileri dinleyemiyor, biz de dinleyemiyoruz. Lütfen...
CAHİT BAĞCI (Devamla) - Değerli arkadaşlar, 2002'de faiz giderlerinin millî gelir içerisindeki oranı yüzde 14,8'ken büyüyen Türkiye'de faiz giderlerinin millî gelir içerisindeki oranı sadece 2,8'dir.
Türkiye, hem dolaylı hem de dolaysız vergiler açısından, KDV oranları bakımından Avrupa Birliğinin 28 üyesinin ortalamasının altındadır. Efektif KDV oranı sadece yüzde 14,4'tür. Yani Türkiye geçtiğimiz on iki yılda KDV'yi artırarak bir büyüme sağlamış değildir. Yüzde 52'lik kayıt dışı ekonomiyi yüzde 36'lara çekmiş ve gene yüzde 50'lerin üzerinde olan asgari ücretli çalışma gösterme oranı da yüzde 36'lara gelmiş bir Türkiye vardır.
Değerli arkadaşlar, bu bütçe Sayın Başbakanımızın ilk bütçesidir. Bütçemiz 452 milyar lira gelir ve gider de 472,9 milyardır. Bütçenin on aylık gerçekleşmeleri göstermektedir ki bütçemiz 2014 yılında öngörülen gelirleri sağlamış olacaktır.
Bu çerçevede, 2015 yılında hedeflenen gelirlerin de şu şekilde dağılacağını ifade etmek istiyorum: 2015 yılında eğitime yüzde 18,5 pay ayrılmıştır ki 2003'te sadece yüzde 9,3'tür. Yine, 2015 yılında sağlığa yüzde 17 pay ayrılmıştır, 2002-2003 yılında, yani AK PARTİ Hükûmetlerinin ilk yılında sadece yüzde 2,4'tür. 2015 yılında yatırımlara yüzde 10,2 pay ayrılmıştır, 2003 yılında yüzde 6,6'dır. Sosyal harcamalar: Bugün hedef yüzde 7 bütçe ayırmaktır sosyal harcamalarımıza, 2003'te sadece 3,2'dir.
Bu, büyüyen ve güçlenen Türkiye'nin fotoğrafıdır değerli arkadaşlar. 2015 yılı bütçesi, refah seviyesini ve yaşam kalitesini arttırmayı hedefleyen askerî harcamaları ve faiz giderlerini refah arttırıcı kalemlere yöneltmiş bir bütçedir. 2015 yılı bütçesi, sosyal bir bütçedir, yoksullukla mücadele eden bir bütçedir, bölgeler arası gelişmişlik farklılıklarını azaltmayı hedefleyen bir bütçedir, sosyal yaraları saran bir bütçedir; yaşlıyı, engelliyi, kimsesizi koruyan bir bütçedir.
Sosyal harcamaların gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı, değerli arkadaşlar, sadece 0,8'di, bugün bu oran 1,7'dir. Sosyal harcamaların bütçe içerisindeki payı artmaktadır. 2002'de günlük harcaması 4,30 doların altındaki nüfusumuz yüzde 30'dur. AK PARTİ iktidarları devraldığında bu ülke yoksul bir ülkeydi. 2014'te bu oran, yani 4,30 doların altında günlük harcaması olan nüfusumuz yüzde 2,2'dir. Orta Vadeli Program hedefleri çerçevesinde bu oranı da sıfırlamayı hedeflemekteyiz. Gayrisafi yurt içi hasıladaki büyüme toplumun bütün katmanlarına yayılmış, büyümeden ve refahtan payını alan mutlak yoksulluk sorununu çözmüş bir Türkiye olacaktır.
Değerli arkadaşlar, zaman zaman tasarrufların düşük olması bir zayıflık olarak gösterilmekte ve eleştirilmektedir. Doğrudur, tasarruflarımız düşmüştür. Ancak, 2000'lerde çalışanlarımız, yoksullar kendi evinde oturmanın dahi hayalini kuramazken, bugün, 2014 yılı sonunda kendi evinde oturma oranı yüzde 67'lere ulaşmıştır. Ki bu, TOKİ imkânları ve sağlanan kredilerle insanlarımızın kendi evlerinde oturma oranını yükselttik ve tasarrufların nerelere kanalize olduğunu göstermesi açısından da önemlidir.
Ayrıca, hanehalkı borçlanmasının gayrisafi yurt içi hasıla içerisindeki payına da bakmak gerekir. Pek çok Avrupa Birliği üyesi ülke yüzde 100'ler seviyesindedir gayrisafi hasıla bakımından. Türkiye'deki hane halkı borçlanmasının gayrisafi yurt içi hasıla içerisindeki payı sadece yüzde 20'dir. Bu bakımdan, dünyayla kıyasladığımızda da iyi bir noktadayız.
Bütün dünyada küresel mali krizin etkileri devam ederken, ücretler ve emekli maaşları dondurulup kesintiye gidilirken, son yedi yılda 5,7 milyon kişiye istihdam yaratan, gelir dağılımını düzelten, orta sınıfı genişleyen bir Türkiye vardır.
Değerli arkadaşlar, 2015'e giderken pek çok ülkenin küresel mali kriz nedeniyle darmadağın olduğu bir dünyada kamu borç yükü azalan, yatırımların millî gelire oranı giderek artan, uluslararası rekabet gücü artan, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını artıran, ihracat pazarını çeşitlendiren, insan merkezli ekonomi politikasını benimsemiş, 2002-2014 yılları arasında yüzde 4,9'la dünyada büyümede 4'üncü olmayı başarmış ve dünya hasılasından aldığı payı artıran ve en önemlisi de her türlü kriz çabalarına rağmen, kamu düzenini bozma girişimlerine rağmen, milletimizin huzurunu ve güvenliğini koruma konusundaki hassasiyeti, duyarlılığı ve kararlılığı nedeniyle bugün nüfusun yüzde 91'inin kendisini mutlu hissettiği bir Türkiye var.
BAŞKAN - Sayın Bağcı, bir dakika ek süre veriyorum, lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
CAHİT BAĞCI (Devamla) - Tamamlıyorum Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün "Emekliye zam yapmayacaksınız." diyen IMF'nin direktifleriyle yönetilen, Dünya Bankasından, sosyal yardımlar ve şartlı nakit transferi uygulaması için borç alan, kredi ile sosyal devlet uygulamaya çalışan bir Türkiye vardı. Bugün IMF'ye borç veren, on iki yıldır Recep Tayyip Erdoğan Başbakanlığındaki AK PARTİ hükûmetleri döneminde sağlanan istikrar, güven, huzur ve barış ortamı sayesinde dünyanın 16'ncı büyük ekonomisi olmayı başarmış, Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu liderliğinde 2023'te ilk 10'da olmayı hedefleyen, buna göre yol haritası ortaya koyan, 1 Aralık 2014 tarihinden itibaren G20'ye dönem başkanlığı yapan güçlü bir Türkiye var.
Biz ülkemizle gurur duyuyoruz, sizler de gurur duyunuz. Değerli arkadaşlar, 2015 yılı bütçemizin ülkemize, milletimize hayırlar getirmesini diliyorum, sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)