| Konu: | 2015 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2013 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 26 |
| Tarih: | 11.12.2014 |
CHP GRUBU ADINA DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2015 yılı Danıştay bütçesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Ama, yine, her zaman söylediğim gibi, böylesine önemli bir bütçe hakkında konuşulduğu bu salonda, AKP Grubundan özellikle, milletvekili arkadaşlarımızın yok denecek kadar az olması gerçekten bizleri, yasama faaliyeti yürüten milletvekilleri olarak üzmektedir. Bu konuda sayın grup başkan vekilleri herhâlde gereken önlemi alacaklardır diye düşünüyorum.
Danıştay, Şûra-yı Devlet olarak 1868 yılında kuruldu hepimizin bildiği gibi. Aynı zamanda, 1924, 1961 ve 1982 Anayasalarında da yeniden düzenlendi. En son olarak, 1982 tarihli 2575 sayılı kuruluş kanunuyla hâlen Danıştay Kanunu yürürlüktedir.
2013 yılı Danıştay Başkanlığı bütçesi için Sayıştay denetim raporlarında ne diyor? Onlara şöylesine bir baktığımda, şunları gördüm sevgili milletvekilleri, diyor ki Sayıştay: "Harcama sonrasında yasal uygunluk denetimi yapmak, soruşturma açılmasını gerektirecek durumları üst yöneticiye bildirmek gibi görevleri olan iç denetim birimi Danıştayda yok." Yine "Stratejik plan ve bilişim sistemlerini de kapsayan risklere yönelik eylem planı yok." diyor. Bilişim sistemleri artık tüm yargı organları açısından çok önemli olduğu için -UYAP sistemi gibi- böylesine riskleri yönetecek dahi bir birimin hâlen daha Danıştayda olmaması gerçekten doğru bir yaklaşım biçimi değil. Sonuç olarak, 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu uyarınca olması gereken birimler ne yazık ki Danıştayda yok. Bu yüksek mahkemeye yakışmamıştır, en kısa zamanda bu eksikliklerin giderilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Bunun yanında, yakışmayan başkaca şeyler de var, onları da sizlerle paylaşmak istiyorum. Anayasa'mızın 9'uncu maddesi "Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır." der. Yine, madde 125 "İdarenin her türlü eylem işlemlerine karşı yargı yolu açıktır." der. Madde 155'teyse "Danıştayın, kuruluşu, işleyişi, Başkan, Başsavcı, başkanvekilleri, daire başkanları ile üyelerinin nitelikleri ve seçim usulleri, idarî yargının özelliği, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir." demektedir. Ancak, tüm bu anayasal düzenlemeler ne yazık ki 12 Eylül 2010 referandumundan sonra hiçe sayılmış, yok sayılmış ve bu düzenlemelerin tam aksine yasal düzenlemeler yapılmıştır. Son olarak, Danıştay Kanunu'nda 9 Şubat 2011, 8 Ağustos 2011 -hatta kanun hükmünde kararnameyle, yasal düzenleme de değil bu - 2012 ve 2013 yıllarında değişiklik yapılmış, en son da 2 Aralık 2014 tarihinde yeniden bir düzenleme yaptık Anayasa ilkelerine aykırı bir şekilde. Yargı bağımsızlığı ve doğal hâkim ilkesi bu düzenlemelerle, özellikle en son düzenlemeyle tamamen yok edilmiştir. 2011 yılında Danıştayda, yeniden dizayn edilmek amacıyla, yeni daireler oluşturulmuş, 61 yeni üye atanmıştı, şimdi ise üye sayıları artırılıyor. Bu 2011 yılında yapılan dizayn çalışmalarında ne yazık ki yeni alınan 61 üyenin çoğunluğunun cemaatçi çıkmış olması nedeniyle AKP Grubu dizayn çalışmasını yapamamış ve suç ortaklığı ayrıştığında da yeniden dizayn çalışmalarını yapma girişimlerine devam etmiştir. Son olarak, bu dizayn çalışması, Danıştayın tamamen yürütmeye bağlanmasına ilişkin çalışma 2 Aralık 2014 tarihli yasayla düzenlenmiştir. Bu yasada daire sayısı 15'ten 17'ye, üye sayısı 156'dan 195'e çıkarılmış yani Başkanlar Kurulunun yetkisi çok geniş, bütün daire başkanları, başkan vekilleri ve Danıştay Başkanından oluşan geniş bir kuruldan alınmış, sadece 7 üyeden oluşan Başkanlık Kuruluna bırakılmıştır. Bunlar 3 Danıştay üyesi, 3 daire başkanı ve bir de Danıştay Başkanıdır. Bunun doğal sonucu, kararlar 4 kişiyle alınabilecektir. Bu kurul ne kararları verecektir, 4 kişiyle karar alan kurul ne kararları verecektir? Şuna bir bakarsak: Yeni, son düzenlemeyle özellikle daire başkanlarının, üyelerin, tetkik hâkimlerin görev yerlerini belirleyecek ve değiştirebilecektir oysaki Anayasa madde 155/4 daire başkanlarının dört yıl için seçileceğini ve o daire başkanı olarak seçileceğini belirtmişken Anayasa ihlal edilmiştir. Bu, aynen şöyle bir şeydir sevgili milletvekilleri: Seçilmiş büyükşehir belediye başkanlarının görev yapacağı illerin İçişleri Bakanlığına bırakılması gibi o kadar aykırı bir olaydır ama ne yazık ki bu geçmiştir, bu Meclisten geçmiştir, AKP'nin oylarıyla geçmiştir. Yine, dairelerin baktığı davaları da belirleyebilecek ya da değiştirebilecek bir şekilde Başkanlık Kuruluna yetki verilmiştir. Bu, doğal hâkim ilkesine aykırıdır. Bir davaya bakılırken Başkanlık Kurulu o davanın dairesini değiştirebileceği gibi, o davanın hâkimlerini de değiştirebilecektir. Yine, daire başkanları ve üyelerin hakkında disiplin kovuşturmasına da karar verebilecektir. Aynı şekilde, Başkanlık Kurulunun kararları kesin olacaktır oysaki önceki uygulamada Genel Kurula itiraz hakkı vardı. Son değişiklikle, Cumhurbaşkanının seçmiş olduğu hukukçu olmayan üyeler dava dairelerinde görev alabilecek. Bunun anlamı, her dairede bir Tayyip Erdoğan militanı ve gözlemcisi olacak demektir.
Şimdi, bunların hepsi neden yapılmaktadır? Şöyle bir bakalım isterseniz uygulamadaki davalardan: Kaçak saray için durdurma kararı verilmesin diye, Galataport ihalesi iptal edilmesin diye -biliyorsunuz, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan vatan hainliğiyle suçlamıştı bu kararı veren hâkimleri ve mahkemeleri- yolsuzluk, talan ve yok etme amacı güdülen özelleştirmeler iptal edilmesin diye, ölüm makinesi hâline gelen madenlerin özelleştirilmesi iptal edilmesin diye; nükleer santraller, HES'ler, rüzgâr santralleri, siyanürlü altın madenlerinin ÇED'leri iptal edilmesin diye, haksız ve hukuka aykırı bir şekilde yapılan memur atamaları iptal edilmesin diye.
Sonuç olarak, yargının bu şekilde dizaynı tek parti diktatörlüğünün, yolsuzluğun, rüşvetin, talanın, laiklik ilkesine aykırı düzenlemelerin, cumhuriyeti yıkma projesinin önünde engel olmasın diye yapılmıştır. Bunun farkındayız sayın AKP milletvekilleri. Buna izin vermeyeceğiz. Cumhuriyeti yıkamayacaksınız. Laikliği ortadan kaldıramayacaksınız. Özelleştirmelerle ülkemizin bütün değerlerinin, Cumhuriyet Dönemi'nde kazanılmış değerlerinin yok edilmesine izin vermeyeceğiz. Nasıl Yatağan işçileri direndiyse, nasıl bugün Türk Mimar ve Mühendis Odaları direniyorsa, Barolar Birliği direniyorsa hep beraber bu direnişimizi bundan sonra da göreceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - Sizin bütün o metal coplarınız da, sizin bütün çıkardığınız yasalar da bizim bu mücadelemizi asla engelleyemeyecektir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akagün Yılmaz.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - Hak eden milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)