| Konu: | 2015 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2013 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 27 |
| Tarih: | 12.12.2014 |
CHP GRUBU ADINA MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ile Atatürk Araştırma Merkezi 2015 yılı bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini sunmak için söz aldım, sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, kurumun adı çok güzel ancak kuruluşu ve sonrasında yaşanan hukuksuzluklar bu güzelliği ne yazık ki yaralamıştır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan ve maddi, manevi desteklenen Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu, bugün olduğu gibi pasif, siyasi iktidarın emrindeki bir devlet dairesi değil, tamamen bağımsız, bilim üreten kuruluşlardı. Bu kurumların giderleri ise Atatürk tarafından kendi kişisel gelirinden karşılanıyordu. Ölümünden sonra, kendi el yazısıyla hazırladığı vasiyeti üzerine, Atatürk'ün İş Bankası hisseleri gelirinden önemli bir meblağ bu iki kuruma çalışmalarını sürdürebilmesi için bırakılmıştır.
Bu iki kurum ilk darbeyi 12 Eylül askerî darbesi döneminde almıştır. 12 Eylül rejimi bu kurumların özerkliği ve bağımsızlığına büyük darbe indirmiştir. AKP iktidarı döneminde de Türkiye Büyük Millet Meclisi açık olduğu hâlde yasama organından kaçırarak kanun hükmünde kararnameyle Türk Dil Kuruma ve Türk Tarih Kurumuna son ve ölümcül darbe vurulmuştur. Bu kurumlar Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanlığı çatısı altına alınarak devletin herhangi bir idari kurumu hâline getirilmiş, AKP iktidarının yandaşları arası kadrolaşmasına açılmıştır. Daha önce bağımsız statüde olan ve başkanı kendi üyelerince seçilen Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu yönetimi şimdi Cumhurbaşkanı, Başbakan ve ilgili bakanlarca belirlenmektedir. Yeniden yapılandırıldıktan sonra Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ile Atatürk Araştırma Merkezine atanan her iki kurum başkanının da akademik geçmişine, yazdığı makalelere, kitaplara baktığımız zaman Atatürk ile ilgili bir çalışması olmadığı görülmektedir.
Peki, bu kurumların başında bulunmalarının sebebi nedir? Tabii ki, Atatürk ve Atatürk devrimlerini etkisizleştirmek, Atatürk'ü karalama kampanyalarını susarak onaylamak. Maalesef, bu kurumların araştırmaları arasında Atatürk ve öğretileriyle ilgili çalışmalar yetersiz diyecek kadar azdır. Bize düşen görev, 12 Eylül damgası taşıyan Anayasa ve diğer kanunlar gibi, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunu düzenleyen yasalarda gerekli değişiklikleri hemen yapmak, Türk Dil ve Türk Tarih kurumlarını kuruluş amacına uygun hâle getirmek olmalıdır. Bu yapılmadığı sürece hepimiz büyük Atatürk'ün vasiyetini yerine getirememiş olmanın vicdani sorumluluğunu taşıma durumuyla baş başa kalacağız.
Üzülerek görmekteyiz ki, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan doksan bir yıl sonra Atatürk, Atatürkçü düşünce ve Türkçe yoğun bir yıpratma ve kirletme kampanyasına tabi tutulmaktadır. Atatürk'ün şahsına ve kurduğu cumhuriyete, ilke ve inkılaplarına karşı her türlü olumsuz eleştiri ve saldırılar yapılmaktadır. Cumhuriyet ve kazanımları sık sık tartışmaya açılmaktadır. Ülkede artık Atatürkçü olmak neredeyse suç hâline gelmiştir. Görünen odur ki, hedeflenen, Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkmak ve yerine kendine özgü sultanlık kurmaktır. Siyasi iktidar bu hedefe adım adım ulaşmaya çalışmakta, her adımda daha da pervasızlaşmaktadır.
Uzağa gitmeye gerek yok, geçtiğimiz hafta Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Kaynakları Başkanı davetiyle Meclis personeline "Hazreti Mevlâna'yı Anlamak" konulu konferansı veren haddini bilmez bir kişi, Mustafa Kemal Atatürk'ün yaptığı harf devrimi hakkında sert açıklamalarda bulunarak Atatürk inkılaplarıyla ilgili ağza alınmayacak sözler sarf edebilmiştir. Dahası, bunu Atatürk'ün kurduğu bu yüce Meclis çatısı altında söyleyebilmiş, iktidar da buna göz yummuştur. Bu gücü kimden almaktadır? Kimse bunun bir düşünce özgürlüğü olduğunu ifade etmesin. Bu sözler düşünce özgürlüğü değil, Atatürk'e karşı kinin ve düşmanlığın açıkça dile getirilmesidir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, cumhuriyeti ve Atatürk'ü 5'inci Din Şûrası'nın açılışındaki konuşmasında açıkça hedef hâline getirmiştir. Anlaşılmaktadır ki AKP'nin yıllardır içine attığı Atatürk dönemine karşı kini ve düşmanlığı artık açık bir şekilde dile getirilmeye başlanmış, hatta Atatürk ve cumhuriyete karşı bir hamle başlatılmıştır.
AHMET YENİ (Samsun) - İstismar alanlarınız bitti.
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Devamla) - Osmanlıca eğitimini gündemine alan Cumhurbaşkanı Erdoğan, hiç çekinmeden Atatürk'ün harf devrimini Cengiz Han'ın zalim torunu Hulâgu'nun Bağdat'ı yakmasına benzetebilmektedir. Osmanlıca tartışmalarıyla Atatürk'e ve onun bu topraklara kattığı değerlere yönelik saldırıların altyapısı yapılmaktadır. İşte böyle bir dönemde bütçesi üzerine konuştuğumuz her iki kurumun başındaki ismin Osmanlı üzerine çalışmalar yapmış kişiler arasından seçilmiş olmasının bir tesadüf olmadığını düşünmekteyim. Tüm bu tartışmalar yaşanırken ne Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ne de Atatürk Araştırma Merkezi başkanlarından hiçbir tepki gelmemekte, konuyla ilgili bir açıklama yapılmamaktadır. Atatürk'ün sahip çıktığı kurumlar bile Atatürk'e sahip çıkmıyorsa kim Atatürk'e sahip çıkacaktır?
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başlattığı Osmanlıca tartışmaları hazır gündemdeyken, yıllar öncesinin büyük bir düşünüründen gelmiş olan şu hikmet dolu sözleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Büyük düşünür Konfüçyüs'e sormuşlar: "Bir memleketi idare etmeniz istenseydi ilk iş ne yapardınız?" "Hiç şüphesiz dili gözden geçirmekle işe başlardım." demiş ve açıklamaya devam etmiş: "Dil kusurlu olursa düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünce doğru ifade edilemezse işler doğru yapılamaz. Bu durumda, töreler ve kültür bozulur. Töreler ve kültür bozulursa adalet yanlış yola sapar. Adalet yanlış yola saparsa işin nereye varacağını kimse kestiremez." İki bin beş yıl önce yaşamış bilge bir insanın bugünlere gönderdiği bu hikmet dolu sözleri çok iyi anlamalı ve değerlendirmeliyiz.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)