| Konu: | 2015 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2013 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 28 |
| Tarih: | 13.12.2014 |
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; 2015 yılı Adalet Bakanlığı ve ilgili kuruluşlar bütçesi hakkında görüşlerimi sizlerle paylaşmak, değerli milletvekillerimizin öneri, eleştiri ve tekliflerini değerlendirmek üzere huzurlarınızdayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, cumhuriyetimizin temel niteliklerinden biri olan hukuk devleti, sadece devletin kanunla bağlılığını, yasama, yürütme ve yargının kanuna uygun davranmasını değil, aynı zamanda, kanunların evrensel hukuka ve demokratik standartlara uygunluğunu da gerekli kılar. Devletle veya herhangi bir kişiyle ihtilafa düşen ya da haksızlığa uğrayan insanların haklarını güvence altına alan bir hukuk sistemi ile kendilerine haklarını verecek bir yargının varlığına ve adaletin eninde sonunda yerini bulacağına dair inancı yargıya güvenin esasıdır. Yargıya güven duygusu -bir algı olarak- yargı organlarına işi düşsün ya da düşmesin tüm insanlar nezdinde oluşmaktadır, memnuniyet ise herhangi bir nedenle yargıya işi düşen insanımızın adalet hizmetlerinden memnuniyetini ifade etmektedir. 2003 yılında adalet hizmetlerinden memnuniyet yüzde 45,7 iken 2013 yılında yüzde 52,8'e yükselmiştir.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Ya, "yargı" diye bir şey mi kaldı senin sayende? Bu kadar yalan söylenmez! Yargıya müdahale etmedin mi, hâkimleri görevden almadın mı, savcıları görevden almadın mı?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - 2013 yılı memnuniyet oranının yüzde 52,8'e yükselmiş olmasına rağmen, henüz hedeflediğimiz noktaya ulaşmış değiliz, alacağımız daha çok mesafe vardır. Hedefimiz bu oranları daha da yukarı çekmektir ancak yargıya güven konusundaki göstergeler maalesef bundan daha düşük bir noktadadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı hukuk devletinin olmazsa olmaz temel niteliğidir. Yargı bağımsızlığı hâkimlere tanınmış bir ayrıcalık olmadığı gibi, hâkimlerin lâyüsel olması veya hiçbir kuralla bağlı olmaması ya da keyfî davranması da değildir, aksine Anayasa'mızın 138'inci maddesinde ifadesini bulan bağımsızlık, Anayasa'ya, kanuna ve hukuka uygun bir vicdani kanaatle bağlı olmayı, bunun dışındaki tüm bağlılıkları reddetmeyi zorunlu kılmaktadır.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) - Aynen öyle, aynen öyle!
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Hâkimin tarafsızlığı, dinî inancı, siyasi ve felsefi görüşleri ile davanın taraflarına olan uzaklığını veya yakınlığını adli iş, işlem ve kararlarına karıştırmaması, kararlarını Anayasa, kanun ve hukuka uygun vicdani kanaatiyle vermesidir.
Cumhuriyetimizin hukuk devleti niteliğini tahkim etmek, yargıya güveni daha da güçlendirmek, adalet hizmetlerinden memnuniyeti artırmak, sadece Anayasa ve yasalarla yapılan değişikliklerle tesis edilemez. Yargıya güven ve adalet hizmetlerinden memnuniyet bunların yanında ancak mahkemelerin hakkaniyet ve adalete uygun vereceği kararlarla gerçek anlamda tesis edilebilir, bunda hiç kimsenin tereddüdü yoktur. Hâkimler ve savcılar arasında diğer meslek grupları arasında olduğu gibi eksik yapan, yanlış yapan elbette olabilir çünkü bunlar yanlış yapamayacak, eksik yapamayacak birileri değil ancak Yargıtay yoluyla, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yoluyla, AİHM yoluyla bunların denetimi de mümkündür.
Burada bir hususu ifade etmek isterim: Şu anda yargıda görev yapan hâkim ve savcı sayımız 2002'de 9.349, 2014'te 14.983, yüzde 60 oranında bir artış var. 100 bin kişi başına düşen hâkim ve savcı sayısı Avrupa Konseyi ortalaması hâkimlerde 21,3, savcılarda 11,1'dir. Ülkemizde ise bu rakam 2002'de hâkimlerde 7,5 iken son yapılan kura çekiminden sonra yüzde 13 olmuştur, savcılarda 4,5 iken yüzde 6,5 olmuştur. Bu rakamlar da göstermektedir ki hâkim ve savcılarımız Avrupa Konseyinin 100 bin kişiye düşen hâkim ve savcı sayısından sayı olarak geri durumdadır. Büyük bir yükü, büyük bir sorumluluğu hâkimlerimiz, savcılarımız büyük bir başarıyla, büyük bir özveriyle yerine getirmektedirler. Ben, bu vesileyle vazifelerini başarıyla yerine getiren hâkim ve savcılarımıza, yüksek yargı mensuplarına huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
FARUK BAL (Konya) - Paralelcilere?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Hâkimler ve savcılarla ilgili elbette birtakım eleştiriler yapılabilir, bu normaldir çünkü yargının eleştirilmemesi diye bir şey yok, yargı da eleştirilebilir, eleştiriler yol gösterici olduğu zaman da herkes elbette bundan gerekli istifadeyi sağlar, bundan hiç kimsenin şüphesi yok ancak toptancı bir yaklaşımla, görevlerini fedakârlıkla yapan, özveriyle çalışan, akşam dahi, hafta sonu dahi, bayramlarda dahi evlerinde dosya okuyan, adil karar vermek için çaba sarf eden hâkim ve savcılarımızı töhmet altında bırakmamak lazımdır. Yargıya güveni, yargı hizmetlerinden memnuniyeti bir noktaya taşımak sadece yargının görevi değil, aynı zamanda biz siyasilerin de görevidir. Bizlerin de bu noktada üzerimize düşeni elbette yapmamız lazımdır.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Kurumu sen yönet, sen. Tarafsız ol, tarafsız.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Hâkim ve savcılarımızın yetişmesi konusunda da önemli adımları atıyoruz. Zira, Bakanlığımız bir bilim komisyonu kurmak suretiyle hukuk fakültelerinin eğitiminin kalitesinin daha ileri noktaya taşınması, hukuk eğitimi konusunda yeni bir sistemin benimsenmesi konusunda çok kapsamlı bir araştırma yaptı. Dünyadaki örnekleri yerinde görerek kaynaklarından inceleme imkân ve fırsatı da buldular. Önümüzdeki zaman içerisinde, bu konudaki bir çalışmayı Türkiye kamuoyuyla paylaşacağız.
Ayrıca, hâkim ve savcılarımızın sayısını artırmak için yeni adımlar da atacağız. Zira, bu sayıyla bizim bu yükü adil bir şekilde taşıma imkânımız bulunmamaktadır. Önümüzdeki yıl içerisinde, geçen Parlamentomuzun verdiği yetkiyle yeni hâkim ve savcıların alımını yapmak suretiyle yükü dağıtacağız, azaltmaya gayret edeceğiz.
Adalet Akademisi Türkiye'mizin yüz akı kurumlarından bir tanesi. (Gürültüler)
KAMER GENÇ (Tunceli) - Sen önce görevini yap.
FARUK BAL (Konya) - Yüz akı olur mu, yüz karası!
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Burada bazı değerli milletvekillerimiz eleştirilerde bulundular ama bir hususu burada açıkça ifade etmekte fayda var. Esasında Adalet Akademisi, ismiyle yeni, kurumsal yapısıyla yeni ama bir geleneğin devamıdır. Zira, daha önce de Hâkim ve Savcı Adayları Eğitim Merkezi vardı ve bu merkez, sınavı kazanmış hâkim ve savcı adaylarının meslek öncesi eğitimlerine bakıyor, meslek içi eğitimlerine destek veriyordu. 2004 yılında Adalet Akademisinin kurulmasıyla beraber bu görev nereye verildi? Akademiye verildi. Bir gelenek, daha kurumsal, daha iyi, daha esnek bir yapıyla daha kaliteli hizmet sunacak bir şekilde yeniden düzenlendi.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Hâkimlerin bağımsızlığını niye elinden aldınız?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - O yüzden, sanki yeni bir şeymiş gibi, burada hâkim ve savcı adayları fişleniyormuş, gözetleniyormuş gibi bir algıyı bu kurumda görev yapan, fedakârca çalışan insanlara, eğitim alan hâkim ve savcı adaylarımıza büyük bir haksızlık sayarım işin doğrusu.
Burada görev yapan adayların staj süresi yirmi dört aydır, bunun on yedi aylık kısmı ilk derece mahkemeleri ve yüksek mahkemelerde staj olarak geçmektedir; tamamen uygulamaya dönük bir eğitim almaktadırlar, yedi aylık kısmı, üç aylık kısmı başlangıçta, dört aylık kısmı da son dönem olmak üzere Akademide geçmektedir. Burada da Yargıtay, Danıştay ve mahkemelere bilgisi, birikimi, tecrübesiyle temayüz etmiş saygın insanların gelip hâkim ve savcılarımızın iyi yetişmesi, adaletin doğru bir şekilde yerini bulması için, vazifelerini iyi yapabilmelerini temin etmek maksadıyla eğitim yapılmaktadır.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Hangi zihniyette olduğunu biliyoruz.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Bizim, bunu daha iyi nasıl yaparız, onun üzerinde kafa yormamız gerektiğini burada bir kez daha ifade etmek isterim.
Ayrıca, adli personel konusunda da ciddi adımlar attık. 2002'de adliyelerde görev yapan personel sayısı 26.274 iken 2014'te 51.224 sayısına çıktı; yüzde 95'lik bir artış yaptık. Bunun anlamını avukatlar daha iyi bilir, dosyaların nasıl beklediğini, duruşmaların zabıt kâtipleri bulmak nedeniyle nasıl ertelendiğini, bazı zabıt kâtiplerinin müşterek mahkemelerce nasıl kullanıldığını herkes yakinen bilmektedir. Şu anda, bu noktada bir sıkıntımız yoktur. 5 bin yeni zabıt kâtibi, diğer adli personel alımıyla ilgili de Bakanlığımız ilana çıkacaktır bu ayın sonuna doğru, onlarla ilgili de alımlar yapılacaktır. Böylelikle, daha rahat bir ortamda, daha imkânlı bir biçimde hizmet etme imkânı bulunacaktır.
Mahkemeler teşkilatı konusunda önemli değişiklikleri yaptık. Yüksek mahkemeler güçlendirildi. Yargıtay ve Danıştay da daire ve üye sayısı artırımı yoluyla güçlendirildi.
KAMER GENÇ (Tunceli) - İşlevsiz hâle getirdiniz onları, işlevsizleştirdiniz!
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Ayrıca, devlet güvenlik mahkemeleri ile özel yetkili mahkemeler kaldırıldı. Bu Parlamentoda yıllarca bu mahkemeler eleştirildi, kaldırılması istendi, 2014 yılında özel yetkili mahkemeler tarihe havale edildi. Ayrıca, aile mahkemeleri bu dönemde kuruldu. Sulh ceza hâkimlikleri bu dönemde kuruldu.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Yahu, senin yalanlarını dinlemeyeceğim. Böyle yalan söyleyen adam görmedim!
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bu dönem içerisindeki rakamları sizinle paylaşmak istiyorum: Adli yargıda 3.581 mahkeme varken 2014'te 6.084'e çıktı, yüzde 70 artış sağlandı. İdari yargıda 146 mahkeme varken, 2014'te bu sayı 191'e çıktı, artış yüzde 31 civarında. Tabii bu son derece önemli. Hani "Neden cezaevlerindekilerin sayısı arttı?" diyorlar ya, artan hâkim sayısı, artan mahkeme sayısı, artan adli personel sayısı ve diğer izah edeceğim hususlarla beraber bunu değerlendirmekte fayda olduğunu özellikle ifade etmek isterim.
Sulh ceza hâkimliği konusu çok tartışıldı, bunlara dönük haksız eleştiriler yapıldı. Özellikle ifade etmek isterim ki sulh ceza hâkimliği, Batı'da özgürlük hâkimi veya tutuklama hâkimleri veya koruma hâkimleri denilen hâkimlik müessesinin Türkiye'ye taşınmasıdır. Bugün, Fransa'da özgürlükler ve tutuklama hâkimleri 2000 yılından beri faaliyette bulunmaktadır. 2011'de İsviçre'de koruma tedbirleri mahkemesi oluşturulmuştur. Yine İtalya'da, sadece koruma tedbirlerine bakan hâkimler vardır. Türkiye, Avrupa'da olan bu anlayışı Türkiye'ye taşımıştır. Bir nevi, AB'nin kabul ettiği özgürlük hâkimlerinin diğer bir adı, bizim ülkemizde sulh ceza hâkimleri olmuştur. Ayrıca, bu konuda hem Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun olumlu görüşü var 20/11/2013'te, diyor ki: "Bu uygulama, özellikle ülkemiz aleyhine koruma tedbirleri bakımından dile getirilen eleştirilerin ve AİHM tarafından verilen ihlal kararlarının bertaraf edilmesi bakımından önem arz etmektedir. Zira, bu uygulamayla sulh ceza hâkimliği, koruma tedbirlerine ilişkin bir ihtisas mahkemesi olacağından, soruşturma aşamasında verilecek bu tip kararların isabetli ve gerekçeli olması sağlanacaktır." Burada uzun uzun anlatıyor. Yargıtaya sorulmuş 2013'te, onlar da cevap vermişler. Yargıtay da diyor ki: "Üzerinde uzun süredir tartışmalar yapılan bu değişikliğin yapılması yerindedir. Pratikte bir faydası olmayan 'sulh' ve 'asliye ceza' ayrımının kaldırılarak ceza mahkemelerinin sade 'asliye' ve 'ağır ceza' olarak belirlenmesi, uygulamada görevsizlik kararı verilmesi başta olmak üzere birçok konuda gereksiz işlemi sona erdirecek ve yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmasına yardımcı olacaktır." Hem Yargıtayın hem HSYK'nın olumlu görüşü var ve Avrupa Birliğinin de bu konuda olumlu görüşü olduğunu buradan özellikle ifade etmek isterim.
Ayrıca, sulh ceza mahkemelerinde pek çok dosya var. Bakın, rakam olarak 2013 yılında sulh ceza mahkemelerine açılmış dava sayısı 628.669, bir önceki yıldan devreden dava sayısı 426.312, bozularak gelen dava sayısı 21.595, toplam dava sayısı 1 milyon 76 bin 576. Bunlara bakan sulh ceza mahkemesi sayısı 995, hâkim başına dosya sayısı 1.034. Bu kadar yargılama işinin arasında, kişilerin hürriyetiyle yakından ilgili olan tutuklama ve benzeri koruma kararlarına bu mahkemeler bakıyordu, ana işlerinin yanında esasında koruma tedbirlerini tali bir iş olarak görüyordu. Yapılan bu düzenlemeyle dava yükleri bu hâkimliklerin üzerinden kaldırıldı, sadece koruma tedbirlerine bakan hâkimlikler hâline getirildi. Gerekçeleri sağlam olsun, dosyalar iyice tetkik edilsin, kararlar çelişkili olmasın, zamanında verilsin gibi pek çok fayda bunun içerisinde var. Bütün bunları temin etmek maksadıyla böylesi büyük bir değişiklik yapılmıştır. Ancak, maalesef, son dönemde, karalama kampanyaları çerçevesinde, Türkiye'nin övündüğü, Avrupa Birliğinden övünç alan, takdir alan hâkimlikler karalandı, yerin dibine geçirildi, çok kötü bir noktaya itildi. Hâlbuki bunlar son derece, kişi hürriyeti ve güvenliği bakımından önemli görevleri, tarihî görevleri yapıyorlar, yapmaya da devam edeceklerdir, bundan kimsenin endişesi olmasın. Vazifesini yapanları haksız yere, dosyaları bilmeden karalamak da fevkalade yanlıştır, onu da buradan özellikle ifade etmek isterim.
Avukatlar yargının olmazsa olmazlarıdır. Elbette yargı görevi yapıyorlar, savunmayı temsil ediyorlar, kişilerin hakkına, hukukuna kavuşması için onlara hukuki yardımda bulunuyorlar, onlarla ilgili çalışma yapmak bakanlığımızın en önemli görevlerinden bir tanesidir. Bakanlığımız daha önce Avukatlık Kanunu'nu yenilemek maksadıyla bir bilim komisyonu kurdu. Bilim komisyonu çalışmalarını tamamladı, taslak metin Türkiye Barolar Birliği, barolar, hukuk fakülteleri, sivil toplum örgütleri başta olmak üzere 243 kurum ve kuruluşun görüşüne sunuldu. Bu taslak, görüşler döndükten sonra yeniden değerlendirilecek, tasarıya dönüştürülmek üzere Bakanlar Kuruluna sevk edilecek ve Avukatlık Kanunu baştan sona yenilenmiş olacaktır. Bu konudaki çalışmalarımız devam ediyor. Bunu şunun için anlattım: Avukatlığa sınavla geçişe biz Bakanlık olarak karşı değiliz, Hükûmet olarak da karşı değiliz, sınavla geçişin olması gerektiğine inanıyoruz. Geçenlerde, Türkiye Barolar Birliği, Staj Yönetmeliği'nde yaptığı bir değişiklikle kanunun vermediği bir yetkiyi kullandı; kanuna rağmen "staj" adı altında avukatlık sınavı koydu. Bizim itirazımız bunadır. Barolar Birliğinin kanunu açıkça göz göre göre çiğnememesi lazım yoksa sınava karşı olduğumuzdan değil. Bununla ilgili çalışmalarımızı yürütüyoruz. Barolar Birliğinin bu yönetmeliği gündeme gelince çıkan bir pakete yönetmelikle sınava dair hükümler konulamayacağına dair bir yasak koyduk ama bu arada bazı vatandaşlarımız, ayrıca Bakanlık bu yönetmeliğin iptali için Danıştaya dava açtı ve Danıştay 8. Dairesi 31/10/2014 tarihinde bunun yürürlüğünün durdurulmasına da karar verdi çünkü tartışmasız, kanuna ve Anayasa'ya aykırı bir şey, bu olmaz, Barolar Birliğinin bunu yapmaması lazım. Biz bunu zaten getireceğiz. Bunu buradan özellikle ifade etmek isterim.
Tabii, avukatların dosyaları incelemesi, örnek alması son derece önemli, adaletin yerini bulması bakımından son derece kıymetli bir görevdir. Biz bunu destekliyor ve bu noktada yapılacak çalışmaların savunmayı güçlendireceğine de yürekten inanıyoruz. Ancak, son yaptığımız şubat değişikliğinden sonra, uygulamada bazı suçlara dair soruşturmaların sağlıklı bir biçimde yürümediğini gördük. Soruşturmanın gizliliği niçindir?
1) Delilleri sağlıklı toplamak içindir.
2) Gerçek şüpheli veya sanıklara delilden ulaşabilmek içindir.
3) Kişilerin lekelenmeme hakkını korumak, lekelenmesini önlemek içindir.
Bütün bunları yaparken bizim derdimiz de maddi gerçeğin ortaya çıkmasıdır. Ama, dosyadaki savcının araştırma usulünü öğrendikten sonra deliller karartılırsa -bunun için tutuklama kararı bile verilebiliyor hukukumuzda- ve her şey yok edilirse bizim suçla mücadelemiz, gerçek faillere ulaşma imkânımız da ortadan kalkar.
MUSA ÇAM (İzmir) - 17 Aralığı kapatmak için yapıyorsunuz.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Bakın, bu konu sadece bizim hukukumuzda da yok. Alman Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 147'nci maddesi, Avusturya Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 51'inci maddesi, Hollanda Ceza Usul Yasası 30-33'üncü maddeleri ve Amerika Birleşik Devletleri'nde de var, ayrıca İtalya'da da hepsi gizli, başka ülkelerde de var. Onlar da soruşturmanın amacı tehlikeye düşüyorsa bu noktada kısıtlama kararı verilebileceğini kabul ediyorlar. Bakın, Türkiye'de -bir rakamı daha paylaşmak istiyorum- 2013 yılında, devam eden soruşturma sayısı 6 milyon 679 bin 973'tür, 2013'teki toplam soruşturma sayısı. Bunlarla ilgili, dosyadan örnek alınmasını yasaklayan veya engelleyen, sınırlayan mahkeme kararı sayısı 1.306'dır, reddedilen de 57'dir. Şu anda, biz ne yaptık? Bu düzenlemeyle bir katalog getirdik. Bütün suçlarla ilgili değil, sadece terör örgütlü ve benzeri çok ciddi kabul edilen suçlarla ilgili getirdik. Dolayısıyla, buradaki rakamın da bu kadar yüksek çıkmayacağı bundan sonraki süreçte çok açıktır. Suçla ve suçluyla mücadele etmek, toplum barışını korumak bakımından da kişi hak ve hürriyetlerini daha güvenceli hâle getirmek bakımından da son derece önemli.
Şu anda cezaevlerimizle ilgili eleştiri, öneri vesaire diğer değerlendirmelere gelmiş bulunuyorum.
Cezaevlerimizde, değerli milletvekilleri, 157.640 tutuklu ve hükümlü bulunmaktadır şu anda. Bunlardan 22.551'i tutuklu, 11.658'i hüküm özlü, 123.431'i ise hükümlü olarak bulunmaktadır. Cezaevlerimizde bu sayının yüksek olmasına ilişkin burada değerli eleştiriler yapıldı ama bunun nedenlerine ilişkin birkaç hususu ben de sizlerle paylaşmak istiyorum.
Sayının yüksekliği bir defa, Hükûmetimizin suçla ve suçluyla etkin mücadele ettiğinin de göstergesidir. Zira, yeni ortaya çıkan teknolojiler, Ceza Muhakemesi Kanunu'nda getirilen yeni hukuk müesseseleri ve artan hâkim sayısı, efendim, mahkeme sayısı, Yargıtaydaki artan daire ve üye sayıları, bütün bunların tamamı elbette ki davaların daha kısa sürede neticelenmesine yol açıyor; suçluların yakalanmasına, yargıya teslim edilmesine ve hesap vermesine yol açmaktadır. Ayrıca, Ceza Kanunu'nda yeni suçlar oldu, özel kanunlarda yeni suçlar ihdas edildi. İletişim alanında, şu anda sosyal medya üzerinden, dün işlenemeyen pek çok suç maalesef bugün oradan da işlenebilmekte, suç sayısı bu noktadan da artmaktadır. Yeni suçlar da ortaya çıktı, bunlara ilişkin düzenlemeler de hukukumuzda yer aldı. Ayrıca, cezaları artırdık. Bunun yanında, infaza ilişkin bir değişikliğe gittik. Ne yaptık? İnfazda eskiden 1/2 infaz yapılıyor, yirmi dört gün yattığı zaman otuz gün de yatmış sayıldığı takdirde yüzde 40 infaz ediliyordu ama şimdi üçte 2'si infaz ediliyor. Ayrıca, terör ve uyuşturucu, cinsel saldırı suçlarında da üçte 2 infaz yapılmaktadır. Bütün bunlar cezaevlerindeki sayının artmasına neden olmuştur; yoksa Hükûmetin bunlarla mücadele etmediğinin değil, bu konuda tedbir almadığının değil, aksine tedbirler aldığının, etkin mücadele ettiğinin de göstergesidir.
Tabii, cezaevlerinde bulunan, hayatını tek başına devam ettiremeyecek derecede hasta bulunan tutuklu ve hükümlülere ilişkin soruna biz infaz açısından değil insani açıdan bakıyoruz. Cezaevlerinde bulunan bütün vatandaşlarımız, ailelerinin, sevdiklerinin devletimize emanetidir. Biz onların hepsine emanet gözüyle bakıyor, onlara hizmet etmek için Bakanlık olarak elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Hasta tutuklu ve hükümlülerle ilgili ilk defa düzenlemeyi Hükûmetimiz yaptı. Uygulamada sorunlar çıkınca yeni bir düzenleme yaptık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Şu anda, ortaya çıkan sorunları çözmek için yeni düzenleme yapmayı da planlıyoruz. Önümüzdeki günlerde bu konuda bir adım atacağımızı da ifade etmek isterim.
Sözlerime son veriyor, bütçemizin hayırlı olmasını diliyor, eleştiride bulunan, öneride bulunan, katkı veren bütün milletvekillerine saygıyla teşekkür ediyorum.
Saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)