| Konu: | 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı İle 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 29 |
| Tarih: | 14.12.2014 |
CHP GRUBU ADINA ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BTK'yla ilgili çok konuşacağım bir şey yok aslında, daha doğrusu kurumlarla ilgili konuşacak da bir şey yok, kurumda kurumu yönetenlerle ilgili suçlayacak da bir konu yok çünkü birileri bir şey söylüyor, onlar da yapıyorlar. Normalde kurum kendi iradesi içerisinde bir şeyler yapsa, bugüne kadar bir sürü şeyle yapılabilecek konu vardı, yaparlardı. Mesela, çok basit bir şey var: Adli Tıp raporları geliyor, montaj mı, şantaj mı, şu mu, tehdit mi falan ve Adli Tıp diyor ki: "Bunların hepsi doğru." ve bu Adli Tıbbın içinde de TÜBİTAK'tan bilim adamları da var. Millet şöyle zannediyor: Adli Tıp sadece bazı ölüler üzerinde otopsi yapar. Öyle bir şey yok. Adli Tıpta bilim adamları da var. Bunlar diyor ki: "Bu konuşmalar montaj değil." kimse bir şey söylemiyor. Ama, şöyle bir şey var: Tabii, bu iktidar geldiği günden bugüne vizyondan bahsediyor, "Bizim vizyonumuz var, işte, Türkiye'yi şuraya götüreceğiz."
Bir de benim de ilgi alanıma girdiği için söyleyeyim, "Bilişimden kalkınacak." Türkiye öyle kalkınacakmış. Nasıl kalkınacakmış bakalım. Ya, ortada, bunu daha öncede anlattım, Türkiye eğer ileri teknoloji ihraç eden bir ülke konumuna gelirse kalkınırsınız; ithal ediyorsa kalkınamazsınız. Siz tüketici olur çıkarsanız. Bunlarla ilgili rakamlar ortada, bir iki tane rakamı vereceğim. Sonra da, bu İran'la altın yaparken nasıl bir vizyonunuz var, onu da söyleyeceğim şimdi. Mesela, yüksek teknoloji ihracatları konusunda çok örnek bir ülke var, Güney Kore. Siz, İran ambargosunu, altınla öderken parayı, Güney Kore nasıl davrandı, onu da anlatacağım.
Şimdi, 2002 yılında, bunu daha önce anlattım, vizyonunuz olduğu için bir daha bütçe üzerinde anlatayım. 2002 yılında, eğer Türkiye'yi 1 birim kabul ederseniz ihracat noktasında, teknoloji içerikli herhangi bir ürün ihracatı noktasında Türkiye'yi 1 kabul ederseniz; Çin 41; Güney Kore 54; Malezya 47; Hindistan 2; Polonya 0,8; Türkiye 1. 2012'de vizyon var, on yıldır yönettiniz ülkeyi, vizyonunuz var "Bilişime kalkınacak." diye her yerde de söylüyorsunuz; çünkü dünya oraya gidiyor, bilgi ekonomisine gidiyor. 2012'de Çin 41'den 505'e çıkmış; Kore 54'ten 121'e çıkmış; Malezya 47'den 61'e çıkmış; Hindistan 2'den 12'ye çıkmış; Polonya, bizden düşük olan Polonya 0,8'den 9,5'a çıkmış; Türkiye de 1'ken 1,9 olmuş. Demek ki acayip kalkınıyorsunuz yani!
Aslında, bunun bir gerekçesinin olduğunu daha önce de söyledik. Türkiye'de çocuklar bilimle yetişmiyor artık, bitti o işler; öyle bir konu yok, dünyada rekabet edeceği bir eğitim yok. Burada belli, işte burada 15 yaşındaki çocukların matematik ve fen okumada dünyadaki başarıları var bende, Birleşmiş Milletler bunu çıkarttı. Türkiye'yi 1 kabul ederseniz, 15 yaşındaki çocuklarımızın fen bilimleri ve matematikle ilgili başarısı bu: Türkiye 1; Polonya 6,1; Singapur 16,5; Şanghay 20. Bakın, şeyi saymıyorum, Avrupa'yı, Amerika'yı da saymıyorum, çünkü İskandinav ülkelerinde bu 32, sen 1'sin. Nasıl rekabetçi olacaksın, bunu anlat.
Güney Kore'yle ilgili söyleyeyim: 1980'li yıllarda Güney Kore'nin kişi başına düşen millî geliri 265 dolarken bizim 500 dolardı, 80'lerin başı, 500 küsur dolarlardı. Güney Kore bugün 35 bin dolarda, sen 10 bin dolardasın. Neden? Vizyonla ilgili bir şey söyleyeceğim: Madem vizyonunuz var, bir sürü şey yapıyorsunuz, basit bir şey söyleyeceğim: 2010, 2011'e kadar ihracat rakamlarına bakacağız, dünyanın her yerine gönderilen mal, emtia, hizmet, ne olursa olsun bakacağız, bu 17 Aralık ile 25 Aralık geldiği için de buna değinmek istiyorum özellikle, Türkiye'nin altın ihracatı patladı. Ya, biz altın mı üretiyoruz, nereden getirdik bu altını? Bir soru işareti burada yok mu? Buna karşı çıkan adamlar da var. Millet "darbe", "darbe" "darbe" diyor ya, niye Ali Babacan'a yapılmıyor da, Mehmet Şimşek'e yapılmıyor da bu başkalarına yapılıyor, neden? Çünkü, onlar karşı çıkmışlar zaten bu işe. Şimdi bakıyoruz, "altın ihracatı" diyorsunuz. Birleşmiş Milletler ambargosunu delmek için her şeyi yapıyorsunuz diğer ülkelerle. 2011-2012'de Birleşmiş Milletler diyor ki: "Artık bundan sonra İran'dan doğal gaz ve petrol alabilirsiniz ama karşılığında para ödeyemeyeceksiniz?" Neyle ödeyeceksiniz? "İlaç veya gıdayla ödeyeceksiniz" diyor. Siz ne yapıyorsunuz, siz ne yapıyorsunuz? 50 milyar doların üzerindeki rakamdan bahsediyorum, iki yılda siz oradan buradan altın getiriyorsunuz, bazı yandaşlarınız olan, burada altın hurdası yapanlarınkini de topluyorsunuz, eritiyorsunuz onları da, dışarıdan getirdiklerini biri çalıyor, onlara da bir şey demiyorsunuz, Gana'dan gelen, oradan gelen, buradan gelen yüzlerce hikâye var böyle sadece bir tane mi hikâye var, dolu var- bunlara da ses etmiyorsunuz. Sonra, bu doğal gaz ve petrol karşılığında altınla ödüyorsunuz iki sene boyunca. Peki, bu tür ülkeler ne yapıyormuş, mesela Güney Kore gibi ülkeler ne yapıyor? Ne üretiyorlarsa onu veriyorlar. Düşünün şöyle, yılda 25 milyar dolarlık içeriden gıda verilseydi çiftçi ne kadar üretecekti, köylü beslediği hayvanı ne kadar gönderecekti, sanayici o katma değerle birlikte kapasitelerini nereye taşıyacaklardı? Türkiye, gümrüklerinde bundan dolayı da dünya kadar da vergi alacaktı. Vatandaşın biri şunu dediği zaman bunun cevabını öyle vermek lazım: Recep Tayyip Erdoğan dedi ki: "Milletin parasını mı yemişler?" Evet, yediler milletin parasını. Yediler, aksini düşünen çıksın söylesin. Niye siz gıda olarak, ilaç olarak göndermediniz doğal gaz ve petrol karşılığındaki parayı? Neden göndermediniz? Çünkü, o altının hikâyesinde bir şey var. Ona da artık ocak ayında bakarız hep beraber Ocağın 20'sine doğru bakarız. Ne oluyormuş görürüz onların hepsinde.
Şimdi, bunlar yapılırken biz bunları söylediğimizde "Efendim, öyledir böyledir, milletin parası mı yendi?" Kardeşim, ben söylemiyorum ki senin Bakanın söylüyor. "Biz bu altını böyle nereden getirdik de götürüyoruz?" diye araştırıyor adam kendine göre. Kendi Bakanın söylüyor. Niye ona yapılmıyor darbe, niye ona darbe yapılmıyor? Bu adamlarla niye hâlâ berabersiniz, onu da bilmiyorum tabii, o da ayrı bir konu. Nereden gelecek bu?
Küçük bir şey de kendi kentimle ilgili söylemek istiyorum, arkadaşlarımız biraz önce kalkınmayla ilgili anlatırken söylediler. Şimdi, çok övünülen bir konu var "Türk Hava Yolları şunu yaptı, bunu yaptı." söyleniyor bunların hepsi. Ankara-İzmir arasında Türk Hava Yolları hattı yok. Yani, ben İzmir'e yapılan eziyetleri bildiğim için söyleyeyim. İşte "Kalkındı, şu kadar adam uçuruyoruz, bilmem ne yapıyoruz." diyorsunuz, kabul. E, kardeşim, o yakıtlara verdiğiniz teşviki çiftçiye vermiyorsunuz ki kalkınsın zaten. Kim uçuyor ki? "Millet vergiyi ödüyor, işte, uçanlar da bir vesileyle bunun nimetinden yararlanıyor." diyorsun. E, bravo bununla ilgili, bravo, bir şey demeyeceğim öyle diyorsan. Madem böyle bir konu varsa, bu kadar büyük rekabette haksızlık yaparsan işte o taşımacılıkla ilgili konularda da başına başka işler gelir. Zaten ne taşıyorlarsa? İhracatlara bakıyoruz -sonra vazgeçtiler altın işinden, onu da söyleyeyim, altından vazgeçilmiş- baksınlar bakalım Dubai'den buğday getirmenin ne mantığı varmış Türkiye'ye? Baksınlar, var bizim gümrüklerde, bunlar beyanlı. Transit ticaret olarak getiriyorlar Dubai'den.
Bir de şuna da bakmak lazım: O gelen gemilerin tonajlarına bir bakmak lazım, bir de konşimentolarına bir bakmak lazım ne kadarmış.
Sonra, buğdayın ne işi var kardeşim Dubai'de ya? Niye Dubai'den alıyorsun? Ucuzunu alacaksan gidip Hollanda'dan, Bulgaristan'dan alırsın. Niye Dubai'den alınıyor bunların hepsi? Ya, 5 bin tonluk gemiye 150 bin tonu nasıl yüklüyor, birisi anlatsın buradan ya.
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) - Gemi kimin, gemi?
ERDAL AKSÜNGER (Devamla) - O gemi de ayrı, gemi de yok ortada aslında, öyle bir gemi de yok ama o farklı bir şey. Gemisi olanlar oraya gitmiyor zaten; onlar başka bir yere, onlar İsrail'in Hayfa Limanı'na gidiyorlar, o ayrı bir konu. Senin söylediğin gemiler oraya gidiyor, Hayfa Limanı'na gidiyor. Başka liman yok çünkü Orta Doğu'ya başka bir yerden gönderemezsin. Hani, İsrail'le düşmanız ya bir tarafından baktığında. Ama, bunları çıkacak birisi, anlatacak tabii. Mutlaka biz ocak ayında da başka bir şeyler anlatacağız arkadaşlara. Çok konuşacak konu var ama herhâlde, tahmin ediyorum, çok şeyler konuşacağız ocakta, şubatta, martta; bayağı derin geçecek gibi görünüyor. Anlatacaklarımızı o gün anlatırız diyorum, hepinize saygılar sunuyorum arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)