GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı İle 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
Yasama Yılı:5
Birleşim:30
Tarih:15.12.2014

CHP GRUBU ADINA TOLGA ÇANDAR (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hemen konuşmamın başında Sayın Bakana sormak istiyorum: Ankara'nın göbeğinde yani Türkiye'nin başkentinde İrfan Şahinbaş Atölye Sahnesi, gecenin bir saatinde, 30 ne idüğü belirsiz insanın silahlı şahsın saldırısına uğruyor; orada nöbet tutan, sanat için, o kurumu ayakta tutmak için nöbet tutan sanatçılar tacize uğruyor, silahlar patlıyor. Yani, 30 ne idüğü belirsiz kişi devletin kurumuna saldırıyor ama Kültür Bakanlığından bu konuda doyurucu bir açıklama gelmiyor. Neden Sayın Bakan, neden? Yani, kendi kurumunuza yapılan bu saldırıya karşı neden bu kadar sessiz kaldınız, çok merak ediyorum.

Tarihin akışı içerisinde toplumların sanatsal gelişmesiyle hem demokrasinin gelişmesi hem de ideolojik gelişmeler, toplumsal gelişmeler birbirine koşutluk gösteriyor. Yani, ileride bir tarihçi bilmediği bir ülkenin -Türkiye diye tarihte bir ülke varmış- toplumsal yapısı nedir, pek bir şey bilmiyor ama siyasal yapısı hakkında üç aşağı beş yukarı bir şey biliyorsa onun toplumsal yapısı ve sanatı, kültürü hakkında da ortalama, üç aşağı beş yukarı bir şeyler çıkarabilir. Bunun tersi de doğru. Sanatı hakkında bir bilgisi, kültürü hakkında bir bilgisi varsa böyle bir toplum nasıl bir hükûmet tarafından, nasıl bir yönetim tarafından yönetilebiliyor, yönetilmiş olabilir, bunun hakkında üç aşağı beş yukarı sonuçlar çıkarabilir.

Ben çok merak ediyorum, ileride bir gün "Ya, bu ülkenin, Türkiye'nin, Türkiye denen bu ülkenin toplumsal yapısı, sanatı, kültürü ne düzeydeydi acaba?" deyip siyasetine bakmaya kalkan bir bilim adamı, öyle zannediyorum ki inanılmaz yanılgılar içine düşecektir. Bunun tersi de doğrudur; ortada taşıdığınız bu kültür değerlerine bakarak o ülkenin siyasal yapısı hakkında ortaya çıkaracağı şey, çok enteresan, çok fazla değişik sonuçlara da neden olabilir.

Bu koşutluktan hareketle dedik ki... Bir proje hazırladı Türkiye'nin sanatçıları. Bu projeden yola çıkarak "Biz bir tasarı hazırladık." algısıyla elimize TÜSAK yasası diye bir yasayla geldi Kültür Bakanlığı, sanat kurumu yasası. Yani, Türkiye'nin, altmış-altmış beş yıllık ömürleri olan ve yurt dışında dünyanın her tarafında ülkemizi, ülkemizin halkını, halkımızı onurla temsil etmiş opera gibi, bale gibi, tiyatro gibi kurumlarını yok eden ama onları "İşte sizin bize önerdiğiniz projeden yola çıkıyoruz, özerk sanat projesinden hareketle yola çıkıyoruz." kandırmacasıyla hazırladıkları bu yasayla tüm sanat kurumlarını, ne yazık ki, altüst etmeyi ve hatta -bana öyle geliyor ki- toplumu gereksiz gördükleri bu sanat anlayışlarından kurtarma -altını çizerek söylüyorum- çabası içine girmişlerdir çünkü verilen örnekler hep öyle.

Geliyorsunuz, bakıyorsunuz, şimdi, bir AKP'li Belediye Başkanı "Ben tükürürüm bu sanatın içine." diyor; öbürü "İki zurna öttürdü diye bu insanlara niye para veriyorsunuz kardeşim?" deyip senfoni orkestralarına saldırıyor; bir başka, Kültür Bakanı -tabii, uykusundan fırsat bulduğu zaman Kültür Bakanı- çıkıyor, diyor ki: "Arkadaş, benim bu ülkede fazla taş dolu; alsınlar, gitsinler de Avrupa'daki kaçırdıkları İslam eserlerini geri versinler." gibi, böyle saçma sapan, bir incir çekirdeğini dahi doldurmayacak anlayışlarla bugüne kadar Türk sanat yaşamını yönlendirmeye çalıştıklarını ifade ettiler ama böyle bir şey mümkün değil. Hangisi? O da hep kafa karıştırıyor bugüne kadar; daha önce de sormuştum.

Bir hükûmetin sanat politikaları olur, bu politikayla siz Türk sanat yaşamını götürmeye çalışırsınız. Bizim yıllardır sokakta yaptığımız, sokak sanatçılarının yaptığı bir şey: Çağdaş Türk kültür sanatını, Türk kültür ve sanatını yaşatmaya ve gelecek kuşaklara sağlıklı bir şekilde anlatmaya çalışmak, çağdaş Türk kültür ve sanatını. Ama bakıyorsunuz... Olması gereken de bu. Biz bugün nasıl ampulü, elektriği yeniden üretmek gibi bir çaba içine girmiyorsak çağdaş kültür değerlerini, üretilmiş, doğru sanatsal akımları da kullanmaktan geri kalmamalıyız. Yapılmış, çok ileri... Belki alıcısı yok ama bir sanat ürününü "Kaç kişi dinliyor?" diye değerlendiremezsiniz ki. Belki çok fazla insanın dinlediği bir sanat ürünü bizim için o insanların onlara yüklediği anlam kadar anlam kazanmıyor olabilir.

Dolayısıyla da değerli milletvekilleri, bir toplumun sanatına bakacaksak onun geleneksel yapısını koruyup korumadığına, onun çağdaş değerlerle ne kadar birlikte hareket edip kullanılabildiğine de bakmak lazım çünkü çağdaş ülkeler, gelişmiş ülkeler öyle yapmış. Bakınız Japonya'ya, hem geleneksel değerlerine son derece bağlı olan bu toplum dünyaca ünlü orkestra şefleri, dünyaca ünlü opera solistleri, dünyaca ünlü dansçılar yetiştirmişler yani hem geleneklerine sahip çıkıp hem de çağdaş dünyanın sanatsal anlamda bir parçası olmak o kadar zor değil ama bunun için gerekli olan yol, sağlıklı politikalar, sağlıklı sanat politikaları üretmekten geçiyor. Bunun için de mutlaka, toplumda, böyle, sanatçılar arasında, Kültür Bakanlığının başını çektiği, bir tartışma ortamının, Türkiye'nin sanat politikasını oluşturabilecek bir ortamın yaratılması gerekiyor. Eskiden nasıl "Hükûmetler değişir ama dış politikalar değişmez." gibi güzel bir anlayış vardı, şimdi onu da yok ettik, böyle bir anlayış da... Her hükûmet geldiğinde, hatta her bakan değiştiğinde Türkiye'nin dış politikasının ne olacağı merakla bekleniyor. Sanat politikaları da böyle olmalıdır yani hükûmetlere göre değişen politikalar değil, hükûmetlere rağmen süren, doğruluğu tartışılarak belirlenmiş, ortak aklın ürünü sanat politikalarının Türk kültür yaşamına ağırlığını koyması gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, önemli olan, meslek tanımlarına uygun özlük hakları mutlaka tanımlanarak, ILO ve ISO yasalarına ve telif hakları kanununa uygun, bunlarla ilintili haklara uygun detaylı bir çalışma uygulanarak -mutlaka belirlenerek yani tariflerini de yaparak- bu opera sanatçılarının ve bu sanatın gelişmesine katkıda bulunmak Kültür Bakanlığının görevleri altında olmalıdır.

Devlet Opera ve Balesinin kendi bünyesinde tartışarak, kendi bünyesinde oluşturarak Bakanlığa gönderdiği, şu anda üzerinde konuştuğumuz Opera ve Bale bütçesinin de Opera ve Bale çalışanlarının, o sanat kurumunun çalışanlarının önerdiği şekliyle kabul edilmesinin de en doğrusu olacağını düşünüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)