GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı İle 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
Yasama Yılı:5
Birleşim:30
Tarih:15.12.2014

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 2015 yılı Ekonomi Bakanlığı bütçe görüşmeleri vesilesiyle yüce Meclisi, gazi milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Günlerden beri süren bütçe maratonu sırasında gördüğümüz şudur ki her şey dönüp dolaşıp en sonunda ekonomiye geliyor. Her şeyin vardığı, bütün bakanlıklarımızın bütçeleri, bütün konularımız, eğitimden adalete, çevreden şehirciliğe, iç işlerinden turizme, maliyeden hazineye her şey, toplam anlamında baktığımız zaman, ekonomi altında toplanıyor. Dünyaya baktığımız zaman da her şey ekonomi altında toplanıyor ve ticaret etrafında toplanıyor.

Soğuk Savaş döneminde dünyaya bakacak olursak dünyanın sınırları ideolojik anlamda sınırlara bölünüyordu, gruplar vardı; NATO gibi, Doğu Bloku gibi, Bağlantısızlar gibi, Karayip ülkeleri gibi, Afrika Birliği gibi, İslam İşbirliği Teşkilatı gibi ama son on yıla baktığımız zaman da dünyada her şey yeniden yazılıyor. Artık ideolojik ayrımlar bitti. Dünyadaki bütün ayrımların tabanında ekonomik tabanlar, ticari öncelikler... Dünya ekonomik ve ticari anlamda yeniden dizayn ediliyor. Son dört beş yıllık döneme baktığınız zaman, bu yoğunlaşarak devam ediyor. Amerika ile Avrupa Birliği, ticari bir ortaklık değil, tam anlamıyla bir ticari entegrasyon çerçevesinde bir araya geliyor. Bugün, ABD ile Avrupa Birliğinin "TTIP" dediğimiz "Transatlantik Yatırım ve Ticaret Ortaklığı" adı altında bir araya gelmeleri hâlinde dünya ekonomisinin yüzde 50'si, dünya ticaretinin de üçte 1'i bu grup altında bir araya geliyor. Aynı Amerika doğuya geçerek Japonya, Kore, Yeni Zelanda ve Avustralya'ya kadar 16 ayrı ülkeyle "TPP" dediğimiz Trans Pasifik Ortaklığı adı altında başka bir ekonomik gruplanmaya gidiyor. Yakınımıza gelecek olursak da kuzeyimizde Rusya'nın, eski Sovyetler Birliği coğrafyasında Avrasya Gümrük Birliği adı altında yeni bir birlik kurmaya çalıştığını görüyoruz. Rusya, Belarus, Kazakistan, Kırgızistan, Ermenistan ve Azerbaycan'ın birlikte olması hâlinde, bu süreç hızlanarak devam ediyor. Körfez İşbirliği Teşkilatı, Afrika Birliği, Karayip ülkeleri, Güney Amerika gibi birlikler aldı başını gidiyor.

Türkiye bu dönemde, son on yılda, son on iki yılda artık başka bir şekilde dizayn edilen bu dünyada hak ettiği yeri almakla ilgili de çok aktif roller üstleniyor. Bir zamanlar Türkiye'de, 1950-1960 aralığında yaşanan o kalkınma ve millî iradeden kaynaklanan alınan güçle kalkınma, 1960 ihtilaliyle bloklanan ve sonra da tepki olarak tabii ki millî iradeyle yeniden yakalanan bir düzen ve 1980 darbesi ve ardından rahmetli Özal'la başlayan ihracata dayalı kalkınma dönemi.

Türkiye yeni bir şeyi keşfediyor yani 1980 yılında Türkiye, toplam dış ticaret hacmi 5 milyar dolar bile olmayan Türkiye, Avrupa Birliğiyle süreci henüz daha hayal bile edemeyen bir Türkiye "NATO üyesi, müttefiki" gibi başka şeylerin etrafında dolanarak kendi çerçevesi içinde daralan ve kendi içindeki o dünyada yeni ufuklara doğru zorlanan, rekabeti bilmeyen, yerli üretilen ürünlerin etrafında kendi millî üretiminin dünyadaki değerini tam anlamıyla bilmeyen bir kutuptaydı; 1980'lerin başında, tek kutuplu ekonomik zihniyetin tüm özelliklerini de üzerinde taşıyan bir Türkiye idi, kendi küçücük dünyasında kopardığı fırtına ve dalgalarla uğraşmaktaydı. Bugünkü neslin anlamakta çok zorlandığı günler yaşadık o dönemde. "Böyle şey de olur mu?" diye anlamadıkları, Türkiye'nin 70 sente muhtaç olduğu utançları yaşadığı On yılda bir yapılan darbelerle faşist ve uygulanan ekonomik rejimlerle de komünist bir yapıya sahip olan bir Türkiye'ydi. Bütün bunlardan sonra Türkiye, ilk kez, rahmetli Özal'la dünyayla, ticaretle, ihracatla, rekabetle ve ihracata dayalı büyüme mantığıyla ilk defa karşılaştı ve rahmetli Özal Türkiye'yi aldı, Anadolu'nun o kavruk tüccarlarını, Anadolu'nun esnafını, sanayicisini uçağına doldurarak dünyayla ilk defa tanıştırdı. Türkiye ilk defa, kullanılmayan kaynakları iş gücünü, akıl gücünü ve Anadolu'nun kaynaklarını, yer altı kaynaklarını, yer üstü kaynaklarını dünyaya satarak dünyada, hesabını kimseye vermediği, faiz ödemediği, kendisine hiçbir şartın koşulmadığı ihracat gelirleriyle, ilk defa ihracata dayalı büyüme yani millî büyüme, millî kalkınmayla tanıştı.

Tabii, Özal'ın dönemindeki bu, Türkiye'nin yeni dünyayla tanışması 1990'lar ve 2002'nin sonuna kadar farklı bir yere geçti tekrar. Türkiye yeniden, maalesef, siyasi kısır çekişmelerin içine girdi: "Onlar ne verirse 5 fazlası benden." Türkiye'deki vatandaşlarımızın 35-38 yaşında emekli edilmesi gibi popülariteler, ihracata dayalı millî büyümeyi anlamaktan âciz, ihracatın enflasyonu artırdığını iddia eden başbakanlar, tabanda asla birleşmeyecek ama tavanda siyaseten birleştirmeye çabalayan siyasi mühendisler, havada uçuşan Anayasa kitapçıkları, yüzde 150, yüzde 300, yüzde 7 bin faizleri gören Türkiye, rahmetli Sabancı'nın "Bir gecede varlığımızın yarısını kaybettik." feryatları, iki günde, bugün karşılığı yaklaşık olarak 200 milyar dolara varan bankaların yerle bir edilerek milletin sırtına bu yükün yüklenmesi, IMF'yle imzalanan bilmem kaçıncı anlaşma ve her biri onur kırıcı yaklaşık olarak 48 ana başlık, 38 alt başlıkla IMF'ye taahhütname anlamında gönderilen niyet mektupları ki bu niyet mektuplarının içinde Bakanlar Kurulu kararına da bağlanmış olan Türkiye'de Halk Bankası ve Ziraat Bankasının -ki her birinin o günün parasıyla 20 şer katrilyon görev zararı vardı- derhâl kapatılması veya rehabilite edilmesi, Vakıflar Bankasının da satılması, satılamıyorsa kapatılması.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Bugünkü batık kredilerin miktarını söyler misin?

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) - Başbakan ve Başbakana yardımcılarıyla bunlar imzalanmış ve gönderilmişti.

Değerli dostlar, Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; acaba, o gün yani 2002 yılında...

REŞAT DOĞRU (Tokat) - 2006'da IMF'yle kim anlaşma yaptı?

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Kaç tane banka sattınız Sayın Bakan?

KAMER GENÇ (Tunceli) - 40 milyar batık kredi var.

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) - ...Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin taahhüt ettiği gibi Halk Bankası ve Ziraat Bankası kapatılsaydı, Vakıflar Bankası satılsaydı, bugünün ekonomi dünyasında, şu andaki finans piyasalarında bu bankalar devletin elinde rehabilite edici yani piyasayı düzenleyici şekilde olmasıydı, Türkiye'de piyasalar nasıl olurdu? Faiz oraları nerede olurdu? Bunu hayal etmek dâhi istemiyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Halk Bankasının yarısını özelleştirdiniz.

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 2002'de bu millet ve bu ülkenin ekonomisi tam anlamıyla diz çöktürülmüş, kapitülasyonlarla son darbe vurulmak istenirken bu ülke 3 Kasım 2002 seçimlerine götürüldü, daha doğrusu götürülmek zorunda kalındı ve 3 Kasım 2002'de bu millet dedi ki: "Yeter söz de, karar da milletindir." 3 Kasım 2002'de, AK PARTİ'nin Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan -henüz Başbakan bile değilken- dünyanın tüm siyasi, politik ve ekonomik noktalarına ve hedeflerine bir tur başlattı, hemen hemen her yeri ziyaret etti, yanında iş dünyası temsilcileri de vardı ve oralara şu mesajı verdi. O diz çöktürülüp de son darbe vurulmak üzere olan Türk ekonomisinin ve Türkiye'nin yeni dünyada, yeni ekonomi düzeninde, yeni siyasi ve politik düzende var olduğunu ve var olacağını anlatmak üzere 3 Kasım seçimlerinin hemen arkasından yollara düştü.

AK PARTİ iktidarıyla Türkiye, Özal sonrası dönemde kesintiye uğrayan reformları ve dışa açılma sürecini bu sefer bütün dünyayı kapsayıcı şekilde yeniden başlattı. İhracata dayalı büyüme yeni bir anlayışla yakın coğrafya ve kültür coğrafyası temellerine dayanarak yeniden başlatıldı. 1992 yılında 160 milyar dolar, 2002 yılında 230 milyar dolar olan ve 2013 sonu itibarıyla 820 milyar dolar olan millî gelirimiz; 1993-2002 yılları arasında dönemin yüzde 2,9 büyüyen ekonomisi, 2003-2013 yılı arasında yüzde 5 ortalamayla büyüdü. Şu an itibarıyla, Türkiye, son yirmi çeyrekte yüzde 5,8 büyümeyi yakalayan dünyada ender ülkelerden bir tanesi.

Ama, burada, ben şunun altını çizerek bir konuyu sizlerin dikkatine arz etmek istiyorum: Türkiye, ilk defa ekonomi teorisyenlerinin anlattığı gibi, ihracata dayalı büyümenin gerçekleşmesiyle ilgili çok önemli şeyler yapmaya başladı. Yani, Türkiye, büyürken ihracatını artırarak yatırım ve ara mal ithalatını azaltmadan cari açığını daraltabileceğini gösterdi. Cari açık, geçen seneye göre bu sene yüzde 37 oranında daraldı. Bütün dünya ekonomi çevreleri "Türkiye, 2014 yılında, yıl sonu itibarıyla cari açığını yüzde 6,4 oranında -millî gelire oranını- yakalasaydı, başarı." demişlerdi 2013 yılında.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Büyüme hızı yavaşladı Sayın Bakan, ondan cari açık...

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) - Ona da geleceğim, büyüme hızına da geleceğim.

Şimdi, Türkiye için yüzde 6,4 başarı olarak görülürken; 2014 sonu itibarıyla, Türkiye büyürken, ihracatını artırırken, yatırım ve ara mal ithalatını azaltmadan cari açığını daraltmayı başardı yani yüzde 5'e ulaşacaktır bu yıl sonu itibarıyla. Herkes bilir bunları da tabii ki... (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Şöyle oldu: Yani, ithalat azaltmadan derken, bakın, 19,3 milyar dolar cari açık daralmasının yaklaşık olarak 12,5 milyar dolarını Türkiye net ihracat artışıyla gerçekleştirdi ve 6 milyar doların üzerindeki bir kısmını yatırım ve ara malı ithalatını azaltmadan gereksiz ithalatındaki almış olduğu tedbirlerle Türkiye bunu gerçekleştirdi. Türkiye büyümeyi 2014 sonu itibarıyla yüzde 3'ün yani yüzde 3,3 veya yüzde 3,4 civarında gerçekleştirecektir çünkü Türkiye son çeyrekte iç piyasanın da verdiği destekle inşallah büyümesini istediği yere getirecektir. Bugüne kadar son üç çeyrekte ihracatın büyümeye katkısı yani 2,8'lik büyümeye katkısı, yüzde 2,6'sı net ihracat artışından geliyor. Bu bir millî büyümenin habercisidir.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Türkiye için şu andaki 2,9 büyümeyi yani yıl sonu itibarıyla yüzde 3,3 büyümeyi, evet, biz düşük buluyoruz. Türkiye yüzde 5'in altında bir büyümeyi asla kabul etmemeli. Türkiye yüzde 5'in altında büyüyemez çünkü Türkiye'nin istihdamla ilgili, işsizlikle ilgili problemleri diğer gelişmiş ülkeler gibi değildir. Bakın, 2009 yılında Türkiye'nin iş gücüne katılım oranı yüzde 44'ler seviyesindeyken bugün, nüfusumuzun iş gücüne katılım oranı yüzde 51'in üzerindedir. Buna rağmen, dünya ekonomik krizle yerle bir olurken 2008 krizinden sonra Avrupa Birliği üyesi ülkelerde toplam istihdam sayıları 6 milyon aşağıya giderken Türkiye, 7 milyon vatandaşını yeni iş sahibi yaparak, istihdam sayısını yüzde 35 oranında artırarak dünyada 1'inci oldu. Tabii, buda yetmiyor, buna rağmen işsizlik oranımız yüzde 10,1 geldi. Neden? Çünkü, iş gücüne katılım oranı artıyor, kırsaldan kente göç veyahut da evinde oturan ev hanımı kardeşimiz diyor ki: "Ben de çalışmak istiyorum." Çünkü, refah talebi artıyor, gelecekle ilgili beklenti pozitif anlamda artıyor.

Diğer taraftan, Türkiye, gelişmesini, büyümesini sağlarken, refahını artırırken, millî gelirini artırırken, gelir dağılımında da adaleti sağlıyor. Gini katsayısını Türkiye 0,40'a indirdi. Evet, burası yeterli değildir ama ben size şunu söyleyeyim: Amerika Birleşik Devletleri'nde de 0,38, İngiltere'de 0,39 -biraz önce bir arkadaşımız söyledi Meksika'yla aynı diye- Meksika'da 0,48; aramızda devasa bir fark var.

Peki, nasıl bir iyileşme sağladı gelir dağılımında Türkiye? 2002 yılında benim bu güzel memleketimin insanlarının yüzde 3'ü günlük 2,15 doların altında bir gelirle yaşarken yine, aynı, 2002 yılında bu güzel ülkenin insanlarının yüzde 30'u günlük 4,30 dolar gelirin altında yaşarken bugün itibarıyla 2,15'in altında yaşayan hiçbir vatandaşımız kalmadı; 4,30'un altındaki o yüzde 30 yani 25 milyon insan, 2012 sonu itibarıyla yüzde 2 seviyesindeydi, bugün itibarıyla da sıfıra yakın olduğunu tahmin ediyoruz.

Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; 1980'lerin başındaki 5 milyar dolarlık Türkiye, artık, bugün 160 milyar dolarlık ihracata ulaştı, 50 milyar dolarlık hizmet gelirlerine, 26 milyar dolarlık hizmet giderlerine...

ALİM IŞIK (Kütahya) - Sayın Bakan, aynı yıllara ait ithalat verilerini paylaşır mısınız.

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) - Evet "İthalattan bahsetmiyorsunuz." diyorlar. 240 milyar dolarlık da ithalat rakamıyla bugün, dış ticaret hacmi 5 milyar dolar bile olmayan o rakamdan otuz üç yılda tam 100 kat artırarak 475 milyar dolarlık devasa bir ekonomi hâline geldi.

Bütün bunların yanında, Türkiye, 2002 yılında kamu net borç stokunun gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payını yüzde 61,5'tan yüzde 12,7'ye düşürdü.

Ben size bir rakam daha vereyim: 2002 yılında, bu garip milletin her fırsatta ödediği vergi gelirlerinin yüzde 85'i faize gidiyordu. Bugün, ülkemizin ödediği vergi gelirlerinin yüzde 15'i faize gidiyor. Biz buna da karşıyız, yüzde 15'i bile katlanılmaz buluyoruz. Bunun da aşağıya gelmesi, ihracatımızı, büyümemizi, istihdamımızı destekler seviyelere inmesi için de Hükûmet olarak bütün gayretimizle çalışıyoruz.

ALİM IŞIK (Kütahya) - Özel sektörün de faiz harcamalarını verebilir misiniz Sayın Bakan. Bahsettiğiniz veriler sadece kamu borcuyla ilgili. Özel sektörün faiz harcamalarını da verirseniz anlamlı olur. Tek taraflı değerlendiriyorsunuz.

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) - Türkiye, durmaksızın yoluna devam ediyor. Türkiye, bugün, bakın, birilerini rahatsız ediyor. Hani var ya o "kültür coğrafyası" dediğin zaman mangalı karşıdan görünce böyle üfleyerek mangalı devirenler, bugün Orta Asya coğrafyasında, Kafkaslarda ve ecdadın bize emaneti olan coğrafyada Türkiye -bakın, bu rakam çok önemli- millî gelirine oranla kültür coğrafyasında dünyada bir numaralı bağışçı ülke hâline geldi. Öyle lafla olmuyor o işler, öyle lafla o bayrak o coğrafyada dalgalanmıyor. (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Türkiye -rakam olarak söylüyorum- rakam olarak ABD ve İngiltere'den sonra dünyada 3'üncü sırada ve artırmak için de elimizden gelen gayreti gösteriyoruz.

Türkiye bugün, bakın, dünyanın artık başka bir noktasına geçti. Sürdürülebilir bir şekilde Türkiye... Bugüne kadar Türkiye, evet, bu başarıları, edilgen bir ekonomi olarak ham madde ve enerji kaynaklarını başkalarının belirlediği, tüketim alışkanlıklarını ve tüketim ağlarını başkalarının kontrol ettiği bir coğrafyada Türkiye, bugüne kadar fasoncu bir üretim anlayışıyla da olsa inanılmaz bir başarı sağladı.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Ya, her şeyi ithal ediyorsunuz!

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) - Bu başarıda emeği geçen herkesten Allah razı olsun diyoruz.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Neyini planlıyorsunuz tüketimin? Her şey ithal ya!

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) - İthalle ilgili de değerli dostlar, sizlere çok önemli bilgiler vereceğim.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Kuru fasulyeyi ithal ediyorsunuz ya!

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Türkiye'nin...

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Burnunuz büyüyecek ya, burnunuz büyüyecek bu kadar yalan söylemeyin ya!

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) - Şimdi, buraya çıkan herkes belirli rakamlar söyledi, belirli şeyler söyleniyor. Bilmemek ayıp değildir, ben size söyleyeyim. Sorup öğrenmek gerek, bu bir erdemdir.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Ama yalan söylememek lazım!

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) - En kötü ihtimalle, en zor ihtimalle, hani sorup öğrenmekten belki alınabilirsiniz, belki gocunabilirsiniz ama Ekonomi Bakanlığı olarak çok güzel bir web portalı yaptık, web sitesi yaptık. Bugün Etiyopya'da, Cibuti'de, Güney Afrika'da, Kore'de, Yeni Zelanda'da, Japonya'da, Alaska'da, Amerika'da, Meksika'da, Peru'da, eğer o ülkede ekonomik anlamda bir çöp yerinden oynuyorsa haberimiz var, artık bu hâle geldi Türkiye. 2003 yılında Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakanımızın o Dışişleri Bakanlığı döneminde "Afrika açılımı" dendiğinde "Ne işimiz var bizim Afrika'da?" diye denmedi mi?

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Dolar kaç para bugün, dolar?

ALİM IŞIK (Kütahya) - Suriye'den bahset biraz.

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) - O gün, değerli arkadaşlar, 2003 yılında Afrika açılımı başladığında Afrika'da 12 tane ülkede büyükelçiliğimiz vardı, şimdi 39 ülkede büyükelçiliğimiz var. Afrika'da Türk Hava Yolları en çok noktaya uçan hava yolu hâline geldi, 1 numara hâline geldi. Diğer bir bilgi vereyim: Türk Hava Yolları bugün dünyada en çok noktaya uçan 1'inci hava yolu hâline geldi. Peki, sonuç ne oldu Afrika'ya bu açılımı yaptık da? Ekonomi Bakanlığı olarak 11 olan ticaret müşavirlerimizin sayısını 26 ayrı ülkeye yaptık da ne oldu? 4 milyar dolar olan dış ticaret hacmimiz bugün 30 milyar dolara geliyor.

Geçen gün Cibuti'deydim. Cibuti, Doğu Afrika'nın açılış kapısıdır. Cibuti Hükûmetiyle bugün Türkiye Cumhuriyeti Ekonomi Bakanlığı olarak doksan dokuz yıllığına -Cibuti, Doğu Afrika'nın giriş kapısı, Etiyopya'nın tek giriş kapısı, 400 milyon nüfuslu bir Afrika'nın da giriş kapısı- orada Türk Bayrağı'nın dalgalandığı, sınırlarını bizim kontrol ettiğimiz, içeride tüm kuralları bizim koyduğumuz bir ekonomi bölgesi kuruyoruz...

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Kendi sınırını kontrol edemiyorsun, Türkiye'de bayrak düşüyor ya! Kendi memleketinde düşüyor bayrak, güldürmeyin kendinize!

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) - ...Türkiye Cumhuriyeti olarak yapıyoruz bunu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ve o ekonomi bölgesinde sadece ve sadece Türk iş adamları ve Türk firmaları olacak ve bunu imzaladık.

Ayrıca, Etiyopya, bugün Afrika'nın kalkınmada 1 numaralı ülkesi. On yıldan beri aynı hükûmet ve aynı siyasi istikrarın getirdiği bir özellikle on yıldan beri ortalama yüzde 10'a yakın büyüyor. Dolayısıyla, Etiyopya bizim için ortak bir ülke, artık ekonomik ortak bir ülke. Onlarla da serbest ticaret anlaşmaları görüşmelerine başladık.

Dünya, Amerika, Avrupa Birliği bu arada böyle bir araya gelirken... Değerli dostlar, biraz önce söylediğim o web portalının, web sitesinin bundan sonra mobil indirimleri de var yani mobil telefonlarınıza laptoplarınıza, tabletlerinize indirebilirsiniz, orada uygulamalarını görebilirsiniz, dünya ve Türkiye'deki tüm ekonomik gelişmeleri oradan takip edebilirsiniz.

Türkiye, olarak dünyada bu gelişmeler devam ederken Avrupa Birliğiyle gümrük birliği bazında görüşmelerimizi bütün hızıyla devam ettiriyoruz. Gümrük birliğinin çarpık yapısıyla ilgili ilk defa kayıtlara geçirdik, Dünya Bankası raporuyla haklı olduğumuz da tespit edildi. Avrupa Birliğinin dokümanlarına, gümrük birliğinin yeniden değerlendirilmesi, güncellenmesi ve iyileştirilmesi notunu düştük. ABD ile Avrupa Birliğine şunu söyledik: Dünyada, Avrupa Birliğiyle Gümrük Birliği Anlaşması olan tek ülke Türkiye. TİTİP anlaşması bittiği gün eğer biz o anlaşmanın içinde değilsek Türkiye olarak bizim Gümrük Birliği Anlaşması'nı sürdürmemizin zor olacağını, imkânsızlaşacağını herkese söyledik. Bu demek değildir ki Avrupa Birliğiyle sorunlarımız var; Avrupa Birliği ayrıdır, gümrük birliği ayrı bir şeydir.

Tabii, sizlerle paylaşmak istediğim çok rakam var, çok şey de söylemek isterim aslında; teşviklerimizle ilgili, yaptığımız çalışmalarla ilgili, vermiş olduğumuz desteklerle ilgili, Türkiye ticaret merkezleri, yatırım teşvikleriyle ilgili. Bütün bunların hepsini web sitemize, Ekonomi Bakanlığı web sitesine girdiğiniz zaman görürsünüz. Ben sizlerin, burada, bu konularda başınızı çok daha fazla ağrıtmak istemiyorum.

Şimdi, biz Cibuti'de ve Etiyopya'da ülkemizin menfaatlerini kovalarken, ülkemizin menfaatlerini ileriye götürmeye çalışırken burada, maalesef, gerek şahsımla ilgili gerekse DEİK uygulamamızla ilgili bazı açıklamalar yapıldı: bir partimizin genel başkanı yaptı bu açıklamaları. Siyasete olan saygımdan dolayı, siyasete olan itibarın, milletin siyasetten umudunun zedelenmemesi adına şahsımla ilgili bölümü cevaplamak istemiyorum. Benimle ilgili elli üç yıllık hayatımda zerre miktarı şüphe götürecek bir leke varsa... Onu siyaseten yapmak bizim için namus borcudur.

KAMER GENÇ (Tunceli) - O daireleri niye aldın ya? 2 tane daire aldın. Onları niye aldın?

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) - Ama siyasetin itibarını birlikte yükseltmek zorundayız. Bazıları eline tutulan her kâğıdı okuyor.

DEİK bundan önceki dönemde Gümrük ve Ticaret Bakanlığının ilişkili kuruluşuydu. 25 kişilik Yönetim Kurulu vardı, 13'ünü TOBB Başkanı doğrudan atardı, 12'si de yine atamayla gelirdi. DEİK şimdi 35 kişilik Yönetim Kuruluna kavuştu; tamamı, 248 kişilik Genel Kurul tarafından bağımsız bir şekilde seçiliyor. Ayrıca, iki yıl boyunca Yönetim Kurulu toplantısı yapamayan DEİK Yönetim Kurulunun şikâyeti üzerine, 13 kişi 35 kişi içinden İcra Kurulu olarak seçildi.

Ha, şunu da söyleyeyim: "Vergi gelirlerine, onların gelirlerine el koymuşsunuz, yeni vergi koymuşsunuz." Külliyen yanlıştır. Elindeki kâğıt yanlıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) - Bilmiyorsan sor, tenezzül buyur, sor. Oradaki bilgi de şudur: Yani, yüce Meclisin kararıyla eylül ayında çıkan kanunda, DEİK'in imkânlarına, DEİK'in kaynaklarına Ekonomi Bakanlığı olarak kaynak aktarabilme yetkisini siz Ekonomi Bakanlığına verdiniz. DEİK'e kaynak aktarıyoruz. Neden? "Kültür coğrafyası" dediğimiz dünyanın her yerinde, artık DEİK ticaret müşavirlikleri, büyükelçiler dünyanın sadece ve sadece ekonomik menfaatler etrafında döndüğünü bilerek buralarda bu çalışmaları yapsınlar diye, gittikleri yerlerde araçsız veyahut da oralarda imkânsız kalmasınlar diye bunları yaptık. Bunlardan rahatsız olmamak lazım. Seçimden mi rahatsız oldunuz; Yönetim Kuruluna 35'inin de seçilmesinden mi rahatsız oldunuz, İcra Kurulunun seçilmesinden mi rahatsız oldunuz?

TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Sayın Başkan, bir iki dakika süre verin. Vatandaş da duysun yani vatandaş duyamıyor.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) - Şunu da söyleyeyim: Birilerinin malı, birilerinin varlıkları öyle olabilir ama hesap veremeyeceğimiz bir kör kuruşumuz yoktur.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Ara verin, Bakan ayrılmıyor kürsüden Sayın Başkan.

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) - Bizimkinin tamamı helaldir, başkalarınınki hırsızlık olabilir. Bunu da söyleyeyim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Keşke vakit olsaydı, bunlarla ilgili daha uzun konuşma imkânımız olsaydı.

Bütün bunlara rağmen, bu ülkede her şey güzel olacak diyoruz, ekonomimiz iyi olacak, birilerinin beddualarına rağmen de inşallah...

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Grup toplantısında anlat, grup toplantısında.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, lütfen...

Teşekkür ediyoruz.

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) - Evet, Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; Ekonomi Bakanlığımızın ve Hükûmetimizin 2015 yılı bütçesinin hayırlı olmasını dileyerek sizleri saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)