GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı İle 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
Yasama Yılı:5
Birleşim:31
Tarih:16.12.2014

CHP GRUBU ADINA SAKİNE ÖZ (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğünün 2015 yılı bütçesi üzerine söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Biz, bugün, emek tarihimizin en derin siyasi cinayetlerinden Soma ve Ermenek maden faciasının asıl siyasi sorumlularından biri olan, asıl görevi enerjiyi güvenli ve verimli yönetmek olan fakat son zamanlarda Soma ve Ermenek facialarında gördüğümüz üzere felaket tellallığı yapan veya değişik bir soğukkanlılıkla ölümlerin sayısını açıklayan Bakan Taner Yıldız'ın yetkisindeki bir başka kurumunun bütçesi üzerinde görüşmekteyiz. Oysa bizim için Soma'da kaybettiğimiz 301 madencimizden geride kalan emanetlerimizin, işsiz kalan yaklaşık 3 bin maden işçimizin ve Soma'da binbir sıkıntılar içindeki esnafımızın bütçesi önceliğimiz olmalıydı. Soma Dereköy'de bulunan Dereköy torbalama tesisindeki, farklı madenlerden çıkarılan kömürlerin paketleme ve nakliye işini yapan, emeklerinin karşılığını alamayan taşeron işçilerin bütçesini konuşuyor olmalıydık. Ek mesai için 5 lira alan, yemek paralarının ise hiç ödenmediğini belirten, ekim ayı bordrolarında çalışma günleri oldukça az gözüken işçilerimizin bütçesini görüşüyor olmalıydık. Çalıştıkları süreler içinde de ek çalışma süreleri sigorta ve özlük haklarına yansıtılmayan işçilerin bütçesi bizim bütçemiz olmalıydı, bizim önceliğimiz olmalıydı. Aşırı iş yoğunluğunda ise aynı taşeron firmanın önce izinlerini iptal ettiği, bu da yetmediği takdirde yevmiyeyle dışarıdan işçi getirdiği, hakları çiğnenen işçilerin bütçesi bizim önceliğimiz olmalıydı. Bizim önceliğimiz "Sandıktan çıktık, sizi soyabiliriz." olmamalıydı. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, gelelim MTA'ya. MTA'nın etkinliği ve enerji politikasındaki rolü, madenlerde yaşadığımız facialar, verimsizlik, usulsüzlük ve yolsuzluk zincirini düşününce çok daha anlamlı bir hâle geliyor. Cumhuriyetimizin 1935'te MTA ve Etibank eliyle yürüttüğü kararlı maden çalışmalarını hatırladıkça, bugün Soma ve Ermenek'teki gibi facialarla, iş cinayetleri, siyaset-sermaye ilişkisiyle gündemde olan madenciliğimizin hâline isyan etmemek mümkün değil. MTA gibi kurumlar, hükûmet karşısında açıkça özerk olması ve enerji alanında çok daha kararlı projeler yaratması gerekirken, ranta dayalı bir siyasi baskı içindedirler. Cumhuriyetin enerji alanındaki açık hedeflerinden saptırılmış bu kurumlar, AKP'nin belli şahıslarla kurduğu ticari bağlantılarını izleyen, hatta enerji alanında bu usulsüz ticari bağlantıların önünü açan kurumlar olma tehlikesini taşımaktadır. 2014 Türkiyesi, kamunun denetim ve yatırımından uzak tutulmak istendiği, maden ruhsatlarının dünyada görülmemiş bir usulsüzlükle Başbakana bağlandığı, madenlerin bir bir satıldığı ve işsizlik ile ölüm arasında bir tercihe zorlandığı yere dönüşmüştür.

Ülkemizin elektrik üretimi son on üç yılda 2 kat artarken, elektrik üretiminde kullanılan yerli kömürün payı düşerek yüzde 30'lardan yüzde 13'e kadar gerilemiş, yanlış enerji politikaları nedeniyle MTA geri plana atılmış, ithal kömürle Türkiye'nin kaynakları heba edilmiştir. Hükûmet, MTA'nın tespitlerine göre, 15 milyar tona yaklaşan bir linyit rezervini, havza madenciliğine geçmeyerek, madenleri ehline işlettirmeyerek verimli ve yerli enerji üretimini yok saymaktadır. İthal kömüre avuç açan, 25 bin megavat potansiyeli olan kendi kömürüne yüz sürmeyen Hükûmetin enerjisi düşmüş, ampulü kararmıştır. 2013 sonunda elektrik enerjisi üretiminde kullandığımız kömürün yüzde 13'ü yerli, yüzde 7'si ithalse bizim elimizde olan ama kullanmadığımız yerli enerji kaynakları üzerine çok daha fazla çalışmamız gerekir. İşte, tam da bu yüzden, MTA'nın, eskiden olduğu gibi bir enstitü işleviyle çalışması gerekmektedir. MTA'nın havza çalışmalarını alan, eldeki değerli sahaları seçerek yandaş firmalara ihaleyle açan düzenlemeler bu Hükûmetin enerjiye bakış açısını özetler. MTA'nın özünden koparak nasıl bir ticari oyuna alet edildiğinin kanıtıdır.

Enerji Bakanlığının MTA araştırmalarını kullanarak havza madenciliğine geçmek yerine, maden ruhsatlarını tecrübesiz firmalara dar sahalarla vermesi asla kabul edilemez. MİGEM, bu madenlerdeki projelerin denetim eksiğine, haritaların kontrollerini yeterince düzgün yapmayışına mazeret arayamaz. Ermenek'te gördüğümüz gibi, hangi firmanın hangi rezerv sahasında çalıştığını Soma Komisyonuna açıklayamayan MİGEM sorunludur. Devletteki harita ile firmalardaki maden çıkarma haritalarının farklı olduğu, aslında kimin nerede üretim yaptığının belirsiz olduğu bir enerji politikasını tanımıyoruz.

Bölgemde rahatsızlık veren jeotermal kaynak ruhsatlarından da söz etmek istiyorum. Bölgem, darmadağınık ve sayısı belirsiz verilen jeotermal kaynak ruhsatlarından rahatsız ve huzursuzdur. Bölgemin bu konuda bilgilendirilmesi gerekmektedir.

Üç tarafı denizlerle çevrili diye övündüğümüz ülkemizin deniz altı kaynak araştırmalarında geri kalmasını, bölgemizde açık bir enerji savaşı sürerken MTA'nın deniz altı araştırmalarında yetersiz bırakılmasını, araştırma gemilerinin hâlâ istenen düzeye gelmeyişini kabul etmiyoruz.

Soma'da yaşadığımız gibi, bir madeni devralan firmanın önceki üretim alanlarını ve risk değerlendirmesini, sondajı, jeolojik zemin etütlerini yeterince yapmamasını, önceki firmanın bu riskleri açıkça belirtmesine rağmen gerekli adımların atılmayışını sessizce izleyen bir enerji politikası çökmüş demektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SAKİNE ÖZ (Devamla) - 2015 bütçesinin emekten ve haktan yana, yolsuzluk ve rüşvetten uzak olması dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)