| Konu: | 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı İle 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 31 |
| Tarih: | 16.12.2014 |
CHP GRUBU ADINA MELDA ONUR (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, sayın bakanlar; her yıl olduğu gibi Orman ve Su İşleri Bakanlığı bütçesi için konuşacağım.
Aslında bugün suyla ilgili ne söyleyeyim, çok da bilmiyorum. Söylemedik bir şey de pek kalmadı. Sayın Bakana ne zaman bir soru önergesi versem "Her şey yolunda. Gayet iyi gidiyor." diye cevap veriyor. Biz de Bakanın sözlerine güvenerek artık bu konuyu fazla didiklemiyoruz. Yağmurlar da yağdı, Sevgili Bakan bıyıkları da kurtardı. Artık su da var şehirlerde. Ama tabii, Anadolu'nun suyunu topla topla, tünellere sok, hormonlu büyümüş, tüketimi azdırılmış, obez olmuş şehirlerde AVM'ler cayır cayır yansın, ak saraylar cayır cayır ışıldasın diye Anadolu'nun sularını taşı. Geride kalan ne yapacak? Tarım, hayvancılık, meyve bahçeleri, sebze bahçeleri, mısır tarlaları, köylüler, ne yapacaklar geride kalanlar? Hadi bizi dinlemiyorsunuz, Tarım Bakanı her akşam, iki bakan, herhâlde sizlere söylüyor "Tarım topraklarını koruyalım." diye ama herhangi bir duyarlılık gösterilmiyor görüldüğü kadarıyla. Peki, vatandaşa ne diyorlar köyde: "Kapat evi, şehre gel. İş bulurum. Bulamadığında bakarım, kapına kömürünü, erzakını veririm." Erzak da dediğimiz herhâlde ithal samanla beslenmiş özgür olmayan inekler değil yani bulgur, makarna, tabii kömür. Hangi kömür? Vaatler üzerine vatandaşa dağıtılan, Soma'da insanların kanlarını akıttıkları kömür. Peki, bunları verdiniz, taşıma suyuyla değirmen dönmez; "Nerede çalışacağız?" "İnşaatlar var efendim büyük şehirlerde. Çök arazilere, ayarla imar ruhsatını, bul havuz sermayesini, havuz sanatçısıyla havuz medyasında da güzel ilanlar ver, böyle konutlar var." "Ha, orada mı oturacağım?" diyecek köylü; "Yok, sen orada oturmayacaksın, orada çalışacaksın, o inşaatlarda, taşeron şirketlerde..." Güvenlik, sosyal güvenlik, insanca yaşam hak getire. "Peki, ya karım, o nerede çalışacak?" "O mu? Onu da koyarız bir taşeron temizlik şirketine, evlere temizliğe gider. Nasıl olsa evde de temizlik yapmıyor mu?" Doğup büyüdüğünüz özgür cennetlerden büyük şehir köleliğine gelip bir gün bir asansörün enkazında biter hayatlar ne yazık ki.
Biz sadece su, çiçek, böcek, orman demiyoruz efendim, oradaki yaşam haklarından bahsediyoruz, bunu bir türlü size anlatamadık. Bakın, bugün Çağlayan Adliye Sarayında -sarayda- bir dava sürüyor ve buradaki arkadaşlar sırf işte buna karşı oldukları için, sırf bu duruşta oldukları için ağırlaştırılmış müebbetle yargılanıyorlar, Çarşı davası adı geçen. İşte, hakkında müebbet istediğiniz Çarşı tam da bu düzene karşıydı, toplumun tahmin edemeyeceğiniz kadar sayıda kişisinin karşı olduğu gibi. Çarşı neye karşıydı? Faşizme, vahşi kapitalizme, diktatörlüğe; Çarşı tarımın, toprakların, köylerin, ağaçların, suların, hayvanların, insanların emeğinin istismarına karşıydı, tıpkı diğer sokaklara dökülen milyonlarca çocuk gibi, milyonlarca genç arkadaş gibi.
Neymiş efendim? Dolmabahçe'deki ofis basılacakmış da kurabiyeyi yiyeceklermiş. Bu ne korku beyler? Bu nasıl bir korkudur ki kendine aşılmaz saraylar yaptırır? Bu nasıl bir korkudur ki ona oy vermeyene, tasvip etmeyene, hakkını arayana bir öfkeye dönüşür ve o öfke ağızda talimat olur, gelir masum insanları bulur, torba torba öfke davalarıyla insanları yıllarca mağdur eder? Sonra "Pardon ya, biz safmışız, şimdi o mağduriyetleri unutun, Zaten tahliye de ettik, ölen öldü artık kalan sağlar bizim. Biz yeni bir yargı yapılanması oluşturduk." Öbürleri olmamıştı hani "Bu olmamış, bu olmamış." diyordu ya, bu tamam oldu. Ne biliyoruz? Bugün, yeni bir yargı yapılanmasıyla karşı karşıya olmadığımızı, kandırılmadığımızı nereden biliyoruz? Türkiye'nin en sevilen taraftar grubunun üzerine sizi itmediklerini ne biliyoruz? Türkiye'nin, insanlığın itibarı olan Gezi'ye binbir çeşit komplolar üretmediklerini nereden biliyoruz?
Hadi onu geçtik; bir yıl önce, o güne kadar -bak yarın demiyorum, yarın başkaydı- canciğer kuzu sarma olduğunuz paralelinize belki de boşuna vefasızlık ediyorsunuz. Siz rahat edesiniz diye az çalışmadılar, az insan canı yakmadılar. Şimdi, siz, onları esas suçlarından değil de beni yiyecekler diye aynı hukuksuzlukla yargılıyorsunuz. Siz hakikaten kurabiye misiniz? Yok, yok siz yalancı çobansınız. Her muhalefet gördüğünüzde "İmdat, darbe var!" diye bağırıyorsunuz. Artık gerçekten darbe olsa yemin ederim sizi kimse ciddiye almayacak ve yanınıza gelmeyecek. (CHP sıralarından alkışlar)
Çarşı'nın darbe yapacağına inandırmaya çalışmak, tam da bir yalancı çobanlıktır. Çarşı, toplumsal muhalefette sizden önce de vardı; hep faşizmin karşısında, halkın yanın oldu. Öyle ki sadece kendi taraftarı olduğu takımın değil bütün diğer takımların sevgisini topladı. O Çarşı ki bir "İstanbul United" çıkardı. (CHP sıralarından alkışlar) O Çarşı ki özgürlükleri adına bir araya gelen bir sürü genç insanı sokaklarda bir araya getirdi. Haklarını aramaya çıktılar çocuklar ve bir gün aramızdan melek olup uçtular, tam 19 yaşında.
Şimdi, ben buraya gelirken dediler ki: "İlk defa bir mahkemede üçlü saydırıldı, vekilim sen de üçlü saydır." Saydırayım mı size bir üçlü? Ali! İsmail! Korkmaz! (CHP sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) - Ali! İsmail! Korkmaz!
MELDA ONUR (Devamla) - Çarşı vicdandır, yargılanamaz. (CHP sıralarından "Çarşı vicdandır, yargılanamaz." sesleri, alkışlar)
Saygılarımla.