GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı İle 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
Yasama Yılı:5
Birleşim:33
Tarih:18.12.2014

CHP GRUBU ADINA HÜLYA GÜVEN (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2015 yılı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu bütçesi hakkında grup adına görüşlerimi belirtmek üzere bulunuyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime Anayasa'mızın sağlıkla ilgili bir maddesini hatırlatarak başlamak istiyorum. Anayasa'mıza göre devlet her bireyin sağlıklı kalmasını sağlamakla yükümlüdür. Bu görevi Sağlık Bakanlığı yürütmekte ama Sağlık Bakanlığının bu görevleri ihmali sonucunda bugün çökmüş bir sağlık sistemiyle karşı karşıyayız.

Bakanlık ne yapmış? 2011 yılında Halk Sağlığı Kurumunu kurarak buraya temel sağlık hizmetlerini, ana-çocuk sağlığını, kanserle savaş ve sıtmayla savaş birimlerini bağlamış. Ama sonuçta ne oldu? Ülkemizde anne ve bebek ölümleri arttı, sıtma vakaları arttı, kızamık vakaları arttı.

Yine, aynı Kuruma bağlı olarak 2011 yılında Aşı ile Önlenebilir Hastalıklar Daire Başkanlığı kuruldu. Sanki bu Daire Başkanlığı kızamık vakalarının artmasını sağlamak için kurulmuş. Rakamlara bakalım: 2011'de sıfır olan yerli kızamık vaka sayısı 2012'de 318'e, 2013'te ise 6.731'e çıkmıştır; yabancı kızamık vakalarıyla birlikte bu sayı 7.810'a yükselmiştir. Bunlar tabii ki kayıtlı olan rakamlar; daha kayda geçmeyen kızamık vakalarının sayılarını da bilmiyoruz.

Koruyucu hekimliğe önem verilmesi gerekirken kuruma bağlı çalışan aile hekimlerine yeni yeni yükler yükleyerek sağlık sistemi iyice çökertilmeye çalışılıyor.

Aile hekimleri bugün isyandalar. Bir sağlık elemanıyla 4 bini aşan bireye, engelliye, yaşlıya, gebelere ve hastalara sağlık hizmeti verme çabası içindedirler; bebek aşılamalarını yaparken adli tıp nöbeti tutmaktadırlar; köylere gitmek zorundadırlar. Tüm bunlar yetmiyormuş gibi acil hizmet nöbeti de eklendi.

Aslında Sağlık Bakanlığının acil hizmetinin niteliğini anlamadığı anlaşılıyor. Acil hizmetlerin ancak tam donanımlı acil servislerde acil uzmanları, acil teknisyenleriyle birlikte verilmesi gerektiği unutuldu herhâlde.

Acil servisleri tanımlayan yönetmeliklere uymadığı için pek çok hastanenin acil servislerine ruhsat verilmediğini biliyoruz, sürekli denetimler yapıldığını biliyoruz, "Acil servislerde röntgen cihazı yok." diye acil servislerin kapatıldığını biliyoruz. Şimdi, aile hekimleri bu standardı nasıl yakalayacaklar?

Aslında aile hekimlerine acil nöbet tutturulması yurttaşların sağlık haklarının ellerinden alınmasıdır. Siz, sayın milletvekilleri, enfarktüs ya da beyin kanaması şüphesi duyduğunuzda yani göğsünüz ya da başınız ağrıdığı zaman aile hekimlerine giderseniz ne olacak? Kapısında ambulans mı bekliyor, yoksa müdahale edecek tıbbi cihazları ve ekibi mi var? Herhâlde sizi donanımlı bir hastaneye sevk edecektir. Zaman kaybı belki de ölüme yol açacak. Ama belki sizler aile hekimini atlayarak özel hastanelere gidebilirsiniz. Ya özel hastaneye gidemeyecek yurttaşlarımız ne yapacak? Onun da cevabını sizlerden bekliyoruz. Sağlıkta dönüşümle sağlığın bir hak olmaktan çıkarılarak bedeli ödenince ulaşılabilir şekle dönüştürüldüğü çok açık. Hükûmet sağlık hizmetlerinden kurtulma çabası içinde, parası olmayanları düşünmüyor.

Acil nöbeti tutan hekimlerimiz yine eğitimsiz bir sağlık elemanıyla birlikte bu hizmeti vermeye çalışacaklar. Güvenliklerini nasıl sağlamayı düşünüyorsunuz, o da belirsiz. İstediği ilaç yazılmadığı için ya da yoğunluk nedeniyle öncelik veremediği için hasta veya hasta yakınları tarafından şiddet uygulanması nasıl önlenecek? Yine de belirsiz bu konular.

Aile hekimlerine acil nöbeti de eklendiğinde tüm hastalıklarda artışı daha fazlasıyla yaşamaya hazır olmalıyız. Bebeklerin aşı yapıldığı odalara her türlü acil hasta girecek -çünkü donanımları, bina durumları acil hasta karşılamaya uygun değil- sağlam bebekler de hasta çıkacaklar.

Yine bu kuruma bağlı kanserle savaş birimi mevcut. Ne yapıyor acaba? Kanser teşhis ve tedavisindeki sorunlar nelerdir, burada ortaya konulmuş mudur? Hayır. İlaç bulamadıkları için tedavi olamayan hastalar, hastanelerde yer bulamadıkları için hastane hastane dolaşan ve hastalıklarına çözüm arayan hastalar, kemik iliği nakli yapılamayan lösemili çocuklar... Aslında Halk Sağlığı Kurumu sağlık hizmeti vermek için değil, birilerine maaş vermek için kurulmuş gibi görünmekte.

Halk Sağlığı Kurumunun görevlerini okuduğumuzda hiçbir şekilde ülkemizde hastalıkların kalmamış olması gerekirdi. Valilerin AVM'lerde aşılama odası açarak Suriyeli ya da aşısı yapılmamış yurttaşları aşılamaya çağırdıklarını gördük, yani Halk Sağlığı Kurumunun görevini elinden alan bir sistemi gördük. Onlar da bu kurumun çalışmadığını görmüşler herhâlde.

2015 yılında yurttaşlarımızın sağlık haklarının geri verilmesini, bedelsiz, eşit ve kaliteli sağlık hizmetlerinin sürdürülmesini diliyor, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)