| Konu: | 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı İle 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 33 |
| Tarih: | 18.12.2014 |
MHP GRUBU ADINA SADİR DURMAZ (Yozgat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bütçesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyeti saygılarımla selamlıyorum.
Tarım, gelişmişlik düzeyi ne olursa olsun her ülke için hayati öneme sahip stratejik bir sektördür. Tarımın stratejik öneminin ve bütün insanlık için vazgeçilmezliğinin idrakinde olan gelişmiş ülkeler tarım sektörlerini sosyal ve ekonomik açıdan ayrı bir gözle değerlendirmekte ve desteklemektedirler. Türkiye tarımının önemli yapısal sorunları bulunmaktadır. Bu sorunlara çözüm bulmadan tarımın ekonomiye olan katkılarını artırmak ya da ekonominin üzerine getirdiği yükleri azaltmak mümkün değildir. AKP döneminde ihmal edilen ve tutarlı tarım politikalarıyla desteklenmeyen tarım, gelir dağılımında en kötü durumda olan sektör hâline gelmiştir. Toplumun diğer kesimlerinde olduğu gibi, borç içinde yüzen, icraların hızla arttığı, iflasların nefes aldırmadığı tarım kesimindeki problemler çığ gibi büyürken AKP Hükûmetinin duyarsızlığı da büyümüş ve çiftçiler Hükûmetin erzak yardımına muhtaç hâle gelmiştir.
Değerli milletvekilleri, on iki yıllık AKP iktidarında ülkemiz tarımının en temel sorunlarına çözüm getirilememiş, aksine sorunlar daha da derinleşmiş ve büyümüştür. Tarımsal girdi maliyetlerinin dünya fiyatlarının üzerinde seyretmesi en önemli sorun olarak durmaya devam etmektedir. Tarımsal üretimde verim ve kalite son derece düşüktür. Sulanabilir arazi miktarı yetersiz ve mevcut su kaynakları da etkin kullanılamamaktadır. Tarım arazilerinin parçalı ve dağınık yapısının iyileştirilmesine yönelik çabalar yetersizdir. Çiftçi eğitimi ve örgütlenmesi, pazarlama ve teşvik konularındaki zafiyetler derinleşmiştir. Ülkemiz çiftçisinin en büyük problemi yüksek girdi fiyatlarıdır. Türk çiftçisi dünyanın en yüksek fiyatlı mazotunu, gübresini, tohumunu ve ilacını kullanmakta, buna karşın ürününe hak ettiği değer verilmemektedir.
2002 yılında ortalama 35 kuruş olan buğday fiyatını dikkate aldığımızda yaklaşık 3 kilogram buğdayla 1 litre mazot alabilen çiftçimiz, bugün aradan geçen on iki yıl sonra 6 kilogram buğdayla 1 litre mazotu zor almaktadır. AKP Genel Başkanı sıfatıyla on iki yıl önce meydan meydan gezerek "Çiftçinin mazotunu yarı yarıya ucuzlatacağız." diyen Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve AKP'den bu sözünü tutmasını bekleyen çiftçimiz on iki yıldır hayal kırıklığı yaşamaktadır. Gemiciklerin, lüks yatların mazotunu düşüren AKP, çiftçinin kullandığı mazottan aldığı verginin onda 1'ini destek olarak vermektedir. Her fırsatta tarıma verdiği desteği artırdığını söyleyerek övünen AKP'nin tarıma ayırdığı toplam destek, çiftçinin kullandığı mazottan aldığı vergi kadardır. AKP kendi çıkardığı Tarım Kanunu'nun gereği olan destekleme tutarına on iki yılda ulaşamamış ve bu kanuna uymamasının sonucunda çiftçimize eksik ödenen destek miktarı 44 katrilyon liraya ulaşmıştır. Yine, on iki yıllık AKP iktidarı döneminde çiftçimiz enflasyona ezdirilmiş, ürün fiyatlarındaki artış enflasyonun gerisinde kalmış, sadece buğday üreticilerinin bu nedenle kaybı 15 katrilyon lirayı bulmuştur.
Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan sunumunda her zaman olduğu gibi rakamlarla oynayarak tarımda pembe tablolar çizmektedir, hâlbuki gerçekler hiç de iç açıcı değildir. AKP iktidarları döneminde tarımın gayrisafi yurt içi hasılaya olan katkısı düşmüştür. Tarımsal ham madde ihracatımız tarımsal ham madde ithalatını karşılayamaz durumdadır. Ekilen biçilen tarımsal alanlar azalmış, tarım toprakları terk edilmiştir. Tarımda çalışan insan sayısı düşmüş, köylerimiz boşalmış, çiftçimizin geliri her geçen yıl azalmış, tarımsal girdi fiyatları her yıl katlanarak artmış, çiftçimiz borç batağına sürüklenmiştir.
Değerli milletvekilleri, kamu kurumlarının istatistiklerinden derlenmiş verileri sizlerle paylaşmak istiyorum: AKP iktidarları süresince tarımın temel göstergelerinde ciddi düşüşler yaşanmıştır. 2002 yılında tarımda istihdam yüzde 35'ken bugün yüzde 22'lere kadar gerilemiştir. Yaklaşık 1 milyon 400 bin çalışan, yanlış politikalar nedeniyle tarımdan koparak kentlerin varoşlarına sığınmıştır. Tarımda çalışan kişi başına yaratılan katma değer 14.500 dolar civarındadır. Ekonomik olarak iflas etmiş olan Yunanistan'da bile bu rakam 19 bin dolardır. 2002 yılında tarımsal desteklerin gayrisafi yurt içi hasıla içerisindeki payı yüzde 0,65'ken bu oran giderek düşmüş ve 2014 yılında yüzde 0,55'e gerilemiştir. Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü verilerine göre 2002 yılında toplam işlenen tarım alanı ve uzun ömürlü bitkilerin alanı 26,6 milyon hektarken 2013 yılında 23,8 milyon hektara düşmüştür. Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü verilerine göre 2002 yılında Çiftçi Kayıt Sistemi'ndeki çiftçi sayısı 2 milyon 589 binken 2013 yılında bu rakam 2 milyon 183 bine düşmüştür. Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü verilerine göre 2002 yılında ekilen alan 18 milyon hektarken 2013 yılında 15,6 milyon hektara düşmüştür. 2002 yılında çiftçinin toplam 530 milyon lira borcu varken bu tutar 2014 yılı itibarıyla 40 milyar lirayı aşmıştır. Ülkemizde kişi başına millî gelir 10.500 dolar olarak ifade edilmekte. Tarım kesiminde bu rakam 3.500 dolar civarında yani ülke ortalamasının ancak üçte 1'i mertebesindedir. Türkiye, kişi başına çiftçi geliri açısından dünyada 22'nci sıradadır. AKP hükûmetleri döneminde tarımsal ithalat ihracat dengesi 15 milyar dolar açık vermiştir.
Değerli milletvekilleri, AKP'nin tarıma bakışındaki sakatlığın kaçınılmaz sonucu olan ve tarımı yakın gelecekte de tehdit eden birkaç hususa daha değinmek istiyorum. AKP döneminde tarım, üretim yerine ithalata dayalı bir yapıya dönüşmüştür. AKP hükûmetleri döneminde yaklaşık 60 milyar dolarlık tarım ürünleri ithalatı yapılarak, üreticimizin cebine girmesi gereken millî kaynaklarımız ithalat yoluyla yabancı ülkelerin refahına aktarılmıştır. Çok önemli bir doğal kaynağımız olan tarım arazilerinin korunması için 2005 yılında çıkarılan kanuna rağmen, 2005 yılından 2013 yılı sonuna kadar sekiz yılda 2 milyon 795 bin hektar tarım arazisi tarım dışına çıkmıştır. Yani, kırk üç yılda kaybedilen tarım arazisinin yüzde 79'u, kanunun çıktığı 2005-2013 yıllarını kapsayan son sekiz yılda, Sayın Bakanın döneminde kaybolmuştur. Sadece bu durum bile, Sayın Bakanın, Tarım Bakanı mı rant bakanı mı olduğu şeklindeki bir tartışmayı açmaya yeterli bir sebeptir.
Değerli milletvekilleri, yakın zamanda tarım kesimini başka büyük bir tehlike daha beklemektedir. 6360 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu gereğince, 30 Mart tarihinden itibaren 16 bin köy bir çırpıda mahalleye dönüştürüldü ve bu köy tüzel kişiliklerine ait yaylaklar, otlaklar, meralar imara açıldı.
FARUK BAL (Konya) - Satılıyor... Satılıyor...
SADİR DURMAZ (Devamla) - Bu, hakikaten, zaten kıt kanaat geçinen, zaten tarımdan, çiftçilikten kazanç sağlayamayan çiftçilerimizin, ellerindeki araziyi satıp üretimden çekilmeleri anlamına gelecektir.
Soma faciasından sonra iş güvenliği ve işçi sağlığının iyileştirilmesine dönük olarak yapılan düzenlemeye, ne hikmetse Mera Kanunu'nu ilgilendiren bir bent eklendi. Orada da, meraların amaç dışı kullanımına onay verecek, amaç dışı kullanımına, betonlaşmaya yol açacak bir düzenleme yapıldı. Hayvancılığını geliştirmek isteyen bir ülkenin, meralarını kentsel ranta açması değil, meralarını ıslah edip ot kalitesini yükseltmesi gerekir.
Hayvancılık konusuna değinmişken bir iki hususu daha arz etmek isterim. 2013 yılında tarımsal destekleme bütçesinden hayvancılığa ayrılan pay Bakanlığın verilerine göre yüzde 31,7; bu oran 2014 yılında yüzde 30,5'e gerilemiş, 2015 yılında da öngörülen rakam yüzde 29,5 olarak belirlenmiştir. Hayvancılık sektörünün tarımsal üretimdeki payını gelişmiş ülkeler düzeyine çıkarmak isteyen bir Hükûmetin bu oranı giderek aşağıya düşürmesi izahı zor bir çelişki olarak durmaktadır. Destekleme bütçesinden hayvancılığa ayrılan payın azaltılması, hayvan hastalıkları konusunda yıllardır yaşanan zafiyetin daha da artması sonucunu doğuracaktır.
Mevcut hayvancılık işletmelerinin çoğu küçük çaplı aile işletmeciliği şeklindedir. Verim kontrolleri, kayıt işlemleri ve hayvan ıslah faaliyetleri yapılamamaktadır. Kaliteli kaba yem üretiminde de ciddi açığımız söz konusudur.
Değerli milletvekilleri, 2014 yılı Birleşmiş Milletler tarafından Aile Çiftçiliği Yılı ilan edildi. Sayın Bakan da bu konuda yapılan bir çalıştayda küçük çiftçileri destekleyeceklerini ifade etmiştir. Sayın milletvekilleri, Sayın Bakan burada da çok büyük bir çelişki içerisindedir. On iki yılın sonunda, kırsal kesimde nüfus yaklaşık 6 milyon azalmış, bir gecede 16 bin köy mahalleye dönüşmüş, yoksulluk artmış, genç nüfus köyleri terk etmiş, Sayın Bakanın aklına aile çiftçiliğini desteklemek yeni düşmüştür.
Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan katıldığı bir toplantıda "Dünyada 1 milyar aç insan var yani yerküredeki her 7 kişiden 1'i aç ve buralarda gıda güvenliği yok. Gıda güvenliğinin olmadığı yerde küresel güvenlikten ve küresel barıştan da söz etmek mümkün değil." diyor. Doğru söylüyor Sayın Bakan. Ama buradan söylemek lazım: Sayın Bakan, trafolara kedilerin girdiği, antrepolara farelerin dadandığı; her gün yeni bir domuz eti, at eti, eşek eti veya GDO'lu ürün vakasının yaşandığı, tüberkülozlu, brusellalı hayvanların sınırlarda cirit attığı bir Türkiye'de gıda güvenliğinden bahsedebilir misiniz?
Her ne kadar geç de olsa Sayın Bakanın meselenin öneminin farkında olması bile bir kazanımdır. Dünyada 1 milyar aç insan var, doğru. Sayın Bakan, dünyadaki açlık konusunda doğru söylüyorsunuz ama şu vebal de sizin boynunuzda: Sizin Hükûmetinizin sayesinde Yozgat'ta kalan her 4 kişiden 1'i yardıma muhtaç, devletten aldığı yardımla geçiniyor. Yozgat son on yılda 200 bin göç verdi. 2013 yılı itibarıyla Yozgat'ta yardım yapılan aile sayısı 30.141. Toplam 110 bin civarında aile var. Bence bu durum memleketi idare edenler açısından utanç verici bir durumdur.
Sayın Bakanım, "Yozgat" demişken şu konunun da açıklığa kavuşturulmasında hemşehrilerim adına yarar olduğunu düşünüyorum: Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre Yozgat'ın 2002-2013 yılları arasında kaybettiği tarım arazisi miktarı 2 milyon 296 bin 558 dekardır. Değerli milletvekilleri, dikkatinizi çekerim, yaklaşık 2 milyon 300 bin dekar alan. Tarım dışında kayda değer hiçbir geçim kaynağı olmayan Yozgat, coğrafi büyüklükleri göz önüne aldığınızda bu konuda da maalesef en ön sıralarda yer almaktadır.
Sayın Bakanım, Yozgat'ın 2 milyon 296 bin dekar tarım arazisi ne oldu? Sanayi tesisi yapıldı da biz mi görmedik yoksa Yozgat'ı yeni baştan inşa edecek kadar konut yaptınız da biz mi duymadık? Bu konu mutlaka açıklığa kavuşturulmalıdır.
Değerli milletvekilleri, Bakanlar Kurulunun 4 Haziran 2014 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan kararına göre DAP, GAP, KOP ve DOKAP kapsamındaki illerde yani 35 ilde damızlık koç, boğa ve teke alımında yüzde 80, yeni kurulacak hayvancılık işletmelerinde yüzde 50 hibe desteği verileceği ve uygulamanın 2018 yılına kadar devam edeceği belirtilmiştir.
Tarım ve hayvancılık dışında hiçbir gelir ve geçimi olmayan, bütün istatistiklerden de anlaşılacağı üzere sayenizde geri kalmış bir il olan Yozgat'ın bu uygulamaya dâhil edilmemesi iyi niyetli değildir, doğru değildir. Yozgat seçmeninin on iki yıldır verdiği tüm desteğe rağmen AKP iktidarları döneminde Yozgat ilimize yeterince yatırım yapılmamış, istihdam sağlanamamış, gereken ilgi gösterilmemiş ve Yozgat AKP tarafından âdeta cezalandırılmıştır.
Değerli milletvekilleri, önceki bütçe konuşmalarımızda da ifade ettiğimiz bir hususa tekrar dikkati çekmekte yarar görüyorum.
Sayın Bakan, bu yıl da telefonlarımızın mesaj kutusu, "mail"lerimiz, atanamayan üniversite mezunlarının mesajlarıyla dolu. Ziraat mühendisleri, gıda mühendisleri, su ürünleri mühendisleri, balıkçılık teknolojisi mühendisleri, veterinerler ve teknikerler sizden atama bekliyor. Ne özel sektörü geliştirdiniz, istihdam yarattınız ne de kamuda kadro açıp istihdam sağlıyorsunuz. Bölüm açıp mezun vermek marifet değil, istihdam yaratan bir ekonomik yapıyı oluşturmaktır marifet. Bu arkadaşlar evlenemiyor, yuva kuramıyorlar, evli olanlar evlerini geçindiremiyor, çocuklarına mama alamıyor; bunalımın, intiharın eşiğindeler.
Sayın Bakan, bu vebal sizin ve Hükûmetinizin boynundadır. Bugün buradan bu kardeşlerimize hayırlı bir müjde vermenizi bekliyoruz. Bu konuda yapacağınız her türlü düzenlemeye, iyileştirmeye Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak sonuna kadar destek vereceğimizi bilmenizi istiyorum. Ayrıca, bu arkadaşlarımızın geçtiğimiz hafta içerisinde Abdi İpekçi Parkı'nda düzenlemiş oldukları, bu konuları dile getirdikleri toplantıya da grubumuz adına 4 arkadaşımız iştirak etmiş ve bu konudaki kararlılığımızı orada da ifade etmişlerdir. Bu konuda bir müjde vermenizi bütün samimiyetimizle bekliyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bakan görev yaptığı sürece Türk tarımında başardığı bazı ilklerle anılacaktır. Saman ithal eden ilk Bakan, kurbanlık ithal eden ilk Bakan, makamında yedikleri yemekle milletvekillerinin zehirlendiği Bakan. Demin onlardan bir tanesi burada Bakanının icraatlarını övüyordu, herhâlde bir şükran konuşmasıydı o, "Sayın Bakan, zehirlendim ama iyi ki ölmedim." demek istiyordu herhâlde, o arkadaşımız dışarıda.
Tarım arazilerini amaç dışı kullanıma en çok açan Bakan, sıfır faizli kredi verip hayvancılık yapanları batıran Bakan. Ne oldu sıfır faizli krediler, sonuçları ne oldu? Birisi çıksın burada anlatsın.
FARUK BAL (Konya) - 4 bin liralık dana 7 bin liraya satıldı.
SADİR DURMAZ (Devamla) - Elektrik şirketlerinin -bakın, bu da önemli- çiftçiden alacağını tahsil eden Bakan. Bir kararnameyle, biliyorsunuz, elektrik şirketleri adına çiftçinin prim desteğine el koydular, sonra gelen tepkiler üzerine geri adım atmak zorunda kaldılar.
Sırbistan'ın satamadığı hayvanları aldığı için teşekkür alan Bakan, Fransız tarımına katkılarından dolayı şövalye olan Bakan.
FARUK BAL (Konya) - Arjantin'in Angus'u da var, Arjantin'in Angus'u.
SADİR DURMAZ (Devamla) - Evet, Sayın Bakan başardığı, bazılarını saydığım bu ilklerle anılacaktır.
Değerli milletvekilleri, daha önce de ifade etmiştim, Sayın Bakan hiç tartışmasız gelmiş geçmiş en başarısız Tarım Bakanıdır yani burada rakamları artırarak...
Bugün de Sayın Başbakan yeni bir ekonomik program açıkladı. Şimdi, aynı mantıkla sormak lazım. İkide bir de gelip buraya 2002 yılında sizin rakamlarınız böyleydi, biz böyle yaptık filan diyorlar ya, 2002 yılındaki Hükûmet toplam üç yıl iş başında kalmış, üç yılın sonunda o rakamları siz gelip burada söyleyip duruyorsunuz. Bu arada, sizin 4 tane üç yılınız olmuş, üst üste Hükûmette olduğunuz 4 tane üç yıl. İkide bir de niye yeni ekonomik program açıklıyorsunuz?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Yeni hamleler...
SADİR DURMAZ (Devamla) - Öyle mi?
Geçmişteki hükûmetler zamanında yapılanları niye hamle olarak değerlendirmiyorsunuz? Yani eksikleriniz var, yapamadıklarınız var. Oysa, ben diyorum ki: Cenab-ı Allah nasip ederse sizin bu rakamlarınızı sizin sürenizin yarısında realize etmezsek biz siyaseti bırakırız. (MHP sıralarından alkışlar)
Şükürler olsun ki Türk tarımının, Türk çiftçisinin Sayın Bakandan kurtulmasına yaklaşık altı ay kaldı. Altı ay sonra dönüm noktası olacak, yeni bir sayfa açılacak çünkü Milliyetçi Hareket Partisinin iktidarında çiftçilerimiz derin bir nefes alacak. Mazotun, gübrenin, ilacın, tohumun üzerindeki vergileri kaldıracağız.
Sayın Genel Müdür, size de geleceğim.
Destekleri 2 katına çıkaracak, inadına ürettireceğiz, inadına Türk çiftçisini destekleyeceğiz arkadaşlar. (MHP sıralarından alkışlar)
Bu duygu ve düşüncelerle bütçenin ülkemize, milletimize hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyor, yüce heyetinizi bir kez daha saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)