GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı İle 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
Yasama Yılı:5
Birleşim:34
Tarih:19.12.2014

MHP GRUBU ADINA BÜLENT BELEN (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2015 yılı bütçesiyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri ve ekranları başında bizi izleyen aziz Türk milletini saygılarımla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, bilindiği üzere, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu 2002 yılında Milliyetçi Hareket Partisinin de ortağı olduğu 57'nci Koalisyon Hükûmetince çıkartılmış ve 1 Ocak 2003 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 3 Kasım 2002 seçimleriyle iktidara gelen 58'inci AKP Hükûmeti -ilk çalışması- yürürlüğe girmek üzere olan Kamu İhale Kanunu'nun uygulanmasının ne kadar zor olduğu, ihaleyi yapmayı zorlaştırdığı, kanunun hükûmetlerin hızına uymadığı, belediyelerin iş yapamayacağı, bu yüzden kanunun yürürlük tarihinin en azından bir yıl ertelenmesinin gerektiği; bu arada da gerekli değişikliklerin yapılabileceği şeklindeki açıklamalarıyla kamuoyu oluşturmaya çalışmış fakat o günkü şartlar ve uluslararası kuruluşların direnç göstermesiyle kanunun yürürlüğe girmesini engelleyememiştir. AKP Hükûmetinin Kamu İhale Kanunu'yla mücadelesi 3 Kasım 2002 tarihinden bugüne kadar devam etmektedir. İş yapamayınca "Kanunun uygulaması çok zordur.", "Şikâyet süresi çok uzundur." gibi mazeretlerle kanunu ve kurumu suçlamak en sık kullanılan yöntemdir. Ancak esas niyet, istedikleri ihaleyi istediklerine vererek kendi yandaş ve sermayelerini oluşturmaktır. Bu sebepten, Kamu İhale Kanunu yürürlüğe girdiğinden bugüne kadar 150'den fazla değişikliğe uğramış, bu değişiklikler kanun maddeleriyle de sınırlı kalmamış, yönetmelik ve tebliğlerde de defalarca değişiklikler yapılmış ve artık ihalelerde sadece ihaleyi kimin alacağının yazılması kalmış, adrese teslim yapılan ihaleler basit bir formalite tamamlama seremonisine dönüşmüştür. Deyim yerindeyse Kamu İhale Kanunu yürürlüğe girdiğinden bu zaman kadar kevgire döndürülmüştür.

Sayın milletvekilleri, gelelim özelleştirmelere. 3 Kasım 2002 tarihinden bu yana iktidarda olan AKP hükûmetleri, AKP'nin kuruluş felsefesinde yer alan "Babalar gibi satarım." söyleminin hakkını vererek göreve geldikleri günden bugüne kadar 50 milyar dolardan fazla özelleştirme geliri elde etmiştir. Bu gelir sayesinde yandaşlar zengin, havuzcular abat edilmiştir. Kamunun en değerli varlıklarından olan TÜPRAŞ, TÜRK TELEKOM, TEKEL ve Türkiye'nin en değerli arazi ve arsaları yandaşlara, havuzculara değerlerinin çok altında bedellerle satılmıştır. Peki, bu 50 milyar doları aşan özelleştirme sayesinde Türkiye ekonomisi düze çıkmış mıdır? Keşke çıkabilseydi fakat yandaş kayırmaktan ekonomiye sıra gelmedi.

AKP iktidarları boyunca Türkiye ekonomisi inişli çıkışlı bir seyir izlemiş, istikrarlı bir büyüme sağlayamamıştır. Hükûmet ve AKP sözcüleri, konuşmalarının çoğunda rastladığımız "1924-2002 yılları arasında ülke perişan, 2002'den sonra herkes zenginleşti, ekonomi güçlü, dış borç yok." manasına gelen açıklamalar yaparken her nedense büyüme oranlarıyla ilgili olarak kendilerinden önceki dönemlerden hiç söz etmiyorlar.

Sayın milletvekilleri, Avrupa Birliğine uyum süreci çerçevesinde, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ve 660 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle "Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu" adı altında, iradi özerkliğe sahip, kamu tüzel kişiliğini haiz yeni bir kurum oluşturulmuştur. Söz konusu kararnameyle, Türkiye'de, kanunlar, gereği ilgili oldukları işletmelere kamu gözetimi yapma yetkisini haiz kuruluşların yetkileri ile bağımsız muhasebe ve denetim standartlarını belirleme yetkisi Kamu Gözetimi Kurumuna verilerek bağımsız denetim konusunda bütüncül bir hukuki yapı oluşturulmaya çalışılmıştır.

Kamu Gözetimi Kurumunun kamu adına gözetim yapması, muhasebe ve denetim standartlarını belirlemesi doğrudur ancak bağımsız denetçileri yetkilendirme ve özlük hakları bu kurum tarafından yapılmamalı, kurulacak bir meslek odasınca yapılmalıdır. Yapılan yasal düzenlemelerle bağımsız denetçilerin yetkilendirilmesi Kamu Gözetimi Kurumuna devredilmiştir. Bugün itibarıyla, kurum tarafından yetkilendirilen bağımsız denetim resmî siciline kayıtlı 9.605, tescil süreci devam eden 1.055 bağımsız denetçi vardır. Denetim sürecinde yaşanan en önemli sorun, kurum tarafından yetkilendirilen bağımsız denetçilerin mesleğini icra edebileceği alanın sınırlandırılmış olmasıdır. Bunun başlıca nedenleri: 660 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 2'nci maddesinde kamu yararını ilgilendiren kuruluşlar kapsamına giren toplamda 2.500 şirketin sayısının yetersiz oluşu; bağımsız denetimin konusu içinde yer alması gereken sendikalar, kalkınma ajansları, organize sanayi bölgeleri, kooperatifler gibi kurumların denetiminin bağımsız denetçiler tarafından yapılamaması; kamu ve belediyelere ait iktisadi işletmelerin kamu yararını ilgilendiren kuruluşlar kapsamı dışında bırakılması. Yani, bunu da anlamak mümkün değil. Kamu ve belediyelerin görevi kamuya hizmet etmek, hizmet üretmek iken bu kurumlar kamu yararını ilgilendiren kuruluş olmayacak ve denetim sürecine tabi olmayacak.

Görüldüğü gibi, bağımsız denetimin önemini artıran başlıca sebep güvenilir bilgi sağlama işlevidir. Şeffaf, açık ve anlaşılır bilginin en değerli bilgi olduğu, bu bilgiyi elde etmenin de ancak bağımsız denetimle mümkün olacağı gerçeği ortadayken günümüzde mesleğin kısıtlı bir alanda icra ediliyor olması kamuoyu açısından olumlu sonuçlara yol açmamaktadır. Denetimsizlik kazalara, facialara, ölümlere neden olurken finansal denetimsizlik şirketlerde ve ülkelerde ekonomik krizlere neden olmaktadır. Bu nedenle, denetimin her alanda kapsamı genişletilmelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP Hükûmetinin hazırladığı son Orta Vadeli Programa göre, 2015 yılı merkezî yönetim bütçe gelirlerinin 2014 yılına göre 20,9 milyar Türk lirası artırılarak 451,9 milyar Türk lirasına yükselmesi öngörülmektedir.

Bütçe gelirlerinin artması için ilk şart büyümenin artmasıdır. Büyüme artmıyorsa enflasyonun, enflasyon artmıyorsa vergilerin artması kaçınılmazdır. 2015 yılında Türkiye ekonomisinin yüzde 4 büyümesini hedefleyen Hükûmet, vergi gelirlerinde ise yüzde 12,97 artış öngörmektedir. 2015 merkezî yönetim bütçe gelirleri içerisinde yaklaşık yüzde 90'la en yüksek gelir kalemini oluşturan vergi gelirleri 427 milyar 48 milyon Türk lirası olarak öngörülmektedir.

Vergi gelirleri içerisinde 163 milyar 211 milyon Türk liralık kısmı gelir ve kurumlar vergisi, geri kalan kısmı ise dolaylı vergilerden oluşmaktadır. Hükûmetin bütçe hedeflerine ulaşabilmesi için KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergilerde artış yapması gerekmektedir. Bu durum, dolaylı vergilerin kaynağı olan tüketim maddelerine zam anlamına gelmektedir. Diğer bir ifadeyle, aldığımız her mal ve hizmetin bedelinin bir kısmı vergi olarak bütçe gelirlerine gidecektir.

Değerli milletvekilleri, resmî kayıtlara girmeyen, yetkili kamu organlarınca kontrol edilmeyen ekonomik işlem ve faaliyetlerin ortak ismi olan "kayıt dışı"lık Türkiye ekonomisinin en önemli sorunlarından biridir. Günümüzde kayıt dışı ekonominin gayrisafi yıllık hasılaya oranı yüzde 32,2'ye çıkmış, kayıt dışı istihdamın toplam istihdam içindeki oranının ise yüzde 52'ye ulaştığı tahmin edilmektedir. Bu oranlar millî gelirin üçte 1'ine denk gelmekte ve acilen önlem alınması gerekmektedir.

Gelirleri artırabilmek için, Milliyetçi Hareket Partisinin programında da yer alan ve özellikle üzerinde durulan, üretimin artırılmasını hedef alan üretken ekonomiyi teşvik etmek ve kayıt dışı ekonomiyi kayıt altına almak gereklidir.

2015 bütçesinin bir diğer özelliği ise seçim bütçesi yaklaşımıyla hazırlanmış olmasıdır. Sayın Maliye Bakanı bu yaklaşımı kabul etmese de bütçe giderlerinin ayrıntılı ve karşılaştırmalı bir değerlendirmeyle incelenmesi bu yaklaşımı doğrulamaktadır. Örnek vermek gerekirse sosyal harcamalar 2014 yılında 29,4 milyar lirayken 2015 bütçesinde 3,5 milyar liralık artışla 32,9 milyar Türk lirasına yükseltilmiş, sosyal güvenlik harcamalarındaki artış toplam bütçenin yüzde 17'sine karşılık olan 80,8 milyar liraya çıkarılmıştır. Bunların dışında, yerel yönetimlere yapılacak aktarımlar, Maliye Bakanlığı bütçesinden yapılan yardımlar, BELDES, KÖYDES, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu'ndan yapılan nakit, kömür, buzdolabı, çamaşır makinesi gibi yardımlardaki artışlar, yatırımcı olmayan bakanlıkların çeşitli harcama fasılları üzerinden yerel ve bölgesel destekler yapması gibi veriler, Hükûmetin bütçeyi seçim bütçesi yaklaşımıyla hazırladığının göstergesidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak Hükûmetin 2015 yılı bütçesine "ret" oyu vereceğimizi belirtir, Türk milletinin Genel Başkanımız Sayın Doktor Devlet Bahçeli tarafından ilan edilen "17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvetle mücadele haftası"nı kutlar, saygılarımı sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)