GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı İle 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
Yasama Yılı:5
Birleşim:34
Tarih:19.12.2014

CHP GRUBU ADINA HURŞİT GÜNEŞ (Kocaeli) - Değerli arkadaşlar, konumuz, dersimiz 2015 yılının bütçe dengesi. Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, denge hakkaniyeti yani adaleti sağlar, bütçe de böyledir. Eğer bütçede denge varsa o bütçe adildir denebilir. Görünen odur ki 2014 yılı bütçesi geçen yıla göre bozulmuştur. Geçen yıla göre bütçe açığı yüzde 32 büyümüştür. Geçen yıl bütçe açığı millî gelirin yüzde 1,2 kadarıydı, bu sene yüzde 2'ye yaklaştı, önümüzdeki yıl daha da büyüyecek çünkü bütçe açığı kamu harcamalarının artışından dolayı bir miktar bozulacak, bir miktar da vergi gelirlerinin ana kaynağını oluşturan tüketim ve ithalatta önemli düşüşler var dolayısıyla açık önümüzdeki yıl da büyüyecek.

Değerli arkadaşlar, bu ülkede vergiler çok dengesizdir. Vergilerin üçte 2'si yoksul, zengin dinlemeden herkesten alınmaktadır ve böylelikle adaletsizlik büyümektedir. Harcamalar da adaletsizdir. Harcamalar da şöylesine adaletsizdir: Bakın, 2014 yılından örnek vereyim. 2014 yılında faize 50 milyar TL ödenmiştir, bu yıl da o kadar ödenecek üç aşağı beş yukarı, biraz daha fazla. Yani, bu bütçe yoksullardan alıyor, faiz kazanan zengine dağıtıyor. Dengesiz ve adaletsiz bir bütçe yapımız var. Diyorlar ki: "Evet, doğru ama sosyal yardım yapıyoruz." Yapıyorlar, doğru. Neden? Çünkü, muhtaç sayısı artıyor. Ülkemizde, sosyal yardıma muhtaç olan insanlar, bu yardımlardan yararlananlar artıyor ve bu yardımlar da yaraya merhem olacak düzeyde değil.

Tekrarlayayım, veriler vereyim: Bakınız, 240 milyar lira dolaylı vergileri topluyorsunuz, 50 milyar lira faize veriyorsunuz, 15 milyar TL de sosyal yardım yapıyorsunuz; devede kulak.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu iktidarın bir de kötü huyu var; rakamları çarpıtıyorlar ve alenen yalan söylüyorlar: Bakınız, "2002'de toplumun yüzde 30'u yoksuldu. Şimdi, bu yoksul oranı yüzde 2'ye düştü." diyorlar, tamam. "Yüzde 30'dan yüzde 2'ye..." Külliyen yalan, gelir dağılımının düzeldiği falan yok, anlatacağım şimdi.

Değerli arkadaşlar, AKP iktidara geldiğinde, işsiz sayısı, umutsuzlar dâhil, hani iş aramayıp da "İş bulsam çalışacağım." diyenler 3,4 milyondu. Şimdi, o sayı geldi 5,6 milyona. İşsizlik yüzde 14'ten yüzde 19'a çıkmış. Her 3 gençten 1'i işsiz. Ya bir ülkede işsizlik arttığı zaman yoksulluk düşer mi? El insaf! Bunu nereye anlatacaksınız? Şimdi, çok açık bir biçimde görülüyor ki rakamlarla yalan söyleniyor.

Gelin, işsizleri bir tarafa bırakalım. Ülkemizde asgari ücretle yani 891 lirayla yahut da günde 30 lirayla geçinen insan sayısı 5 milyon. On yılda da yüzde 77 artmış yani bu iktidar döneminde. Bunu bir tarafa bırakalım. Sadece asgari ücretle geçinen insan sayısı bu ülkede 2,2 milyon. Yani, 2,2 milyon kişi yoksul çünkü bir tek 30 lirayla geçiniyor bir aile günde, bir de 5,6 milyon işsiz var; toplayın 8 milyon aile eder. 8 milyon aile bu toplumda yüzde 32 eder. Yani, her 3 insandan 1'i yoksulluk çekmektedir Türkiye'de.

Bunu bir kenara bırakalım. Gelin, başka bir taraftan gidelim. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının verilerinden kaç kişi sosyal yardımdan yararlanıyor ona bakalım, belki o doğru, benim rakamımdan değil, o rakamdan gidelim. Şimdi, bakınız, rakamlar çok ama Bakanlığın alenen söylediği bir rakamı söyleyeceğim. Diyor ki Bakanlık: "3,1 milyon hane yardım alıyor; 3,1 milyon hane." E, bu ne eder? Bu da toplumun yüzde 12'si eder. Demek ki bu yüzde 2 dümdüz bir palavradır değerli arkadaşlar. Kimse alınmasın; yalan riya, olmuş deniz derya!

Şimdi, arkadaşlar, sadece yoksulluk artmadı, zenginler de daha zengin oldu. Bakınız, 2002 yılında Türkiye'de millî servetin yüzde 67'sini en zengin yüzde 10 paylaşıyordu; o en zengin yüzde 10 şimdi yüzde 78'ine sahip. Türkiye'nin en zengin yüzde 10'u şimdi ülkenin yüzde 78'ine sahip oldu. Yani, zenginler daha zengin oldu, yoksullar daha yoksul oldu.

Değerli arkadaşlar, size bir gerçeği hatırlatmak istiyorum: Cumhuriyet tarihi boyunca hiç saray yapılmamıştır. Saraylar sadece Osmanlı Dönemi'nde yapılmıştır; Dolmabahçe Sarayı, Yıldız, Beylerbeyi, Çırağan... Fakat, bunların hiçbiri kaçak saray kadar debdebeli bir saray olmadı, padişahlar bile daha mütevazı bir hayata sahipti, Batı'nın kralları ve diktatörleri de öyledir.

Bakınız, örnek vereceğim, 1703 yılında inşa edilen İngiliz Kraliyet Ailesi'nin yaptırdığı meşhur Buckingham Sarayı'nın kaç odası var biliyor musun? 775. Fransız İmparatoru, şaşaa düşkünü XVI. Louis'in yaptırdığı Versay Sarayı'nın oda sayısı ise 700 ve kaçak sarayın da dörtte 1'i kadar.

Bu kaçak saray kime benziyor biliyor musunuz? Çavuşesku'nun bir sarayı vardı, hani devrik diktatör, o 1.100 oda yaptırmıştı. Onun başına ne geldi, biliyorsunuz ama bizimkine 1.150 de yetmedi, şimdi daha da büyüttürüyor.

Şimdi, Esad da bir mekânda yaşıyor. Şimdi, bir haber duyduk, Esad'a bu kaçak sarayın resmini yollamışlar; görmüş, çıldırmış, üç gece uyuyamamış, uykusu kaçmış. "Ben, bir diktatör olarak böyle bir saraya sahip değilsem, çıldırırım." demiş. Şimdi yaptıracakmış, iç savaş biter bitmez daha büyük bir saray yaptıracakmış ve içine yerleşecekmiş.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - O zaten çıldırmış!

HURŞİT GÜNEŞ (Devamla) - Şimdi, bir de Zimbabve'nin biliyorsunuz yirmi yedi yıllık bir diktatörü var, Robert Mugabe. Robert Mugabe Cumhurbaşkanının devir teslim törenine niye gelmedi merak ediyorduk, öğrendik; çok merak ettik, öğrendik. Meğerse o da bir saray yaptırmış; onun sarayı 10 milyon dolara mal olmuş, 25 odası varmış. O da çok kıskanmış, demiş ki: "Ya, ben gelirsem o itibar altında ezilirim." O da onun için gelememiş.

Değerli arkadaşlar, soruluyor: "Bu kaçak saray kaça mal oldu, hangi kalemden karşılandı?" diye. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bu saray Zarraf'ın altınlarıyla yapılmadı, bu saray halkın vergileriyle, Recep amcanın yırtık lastik giymesiyle sağlandı.

Bakınız, adalet teraziyle gösterilir, tıpkı bu kürsüde görüldüğü gibi, terazinin de dengede olması gerekir. Oysa, bu iktidarın değil terazisi, dengesi, kıblesi bile şaşmıştır, kıblesi. Bakınız, bu terazinin bir kefesine asgari ücreti koyuyorum, sosyal yardımları, emekli maaşını koyuyorum, hadi gelin, bir de işsizlik sigortasını koyayım. Şimdi dengesizliği bir görün, faizi koyuyorum, bir de kaçak sarayı koyuyorum.

AHMET ARSLAN (Kars) - 2002'den öncekileri koyun.

HURŞİT GÜNEŞ (Devamla) - Yetmez, bir de Rıza Zarraf'ın altınlarını koyayım çil çil -önüne yattığınız- çil çil. Denge kaldı mı? İşte, bu ülkenin dengesi bu, bütçenin de dengesi bu. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Şimdi, değerli arkadaşlar, kürsüde duran bu terazinin aslı Enbiyâ Suresi'nin 47'nci Ayeti'nde var, anlatılıyor, tasvir ediliyor. O da önünüze gelecek, sabırlı olun, o da önünüze gelecek. O hiç şaşmayacak; orada da bir denge var, ahirette de denge aranacak.

Bakınız değerli arkadaşlar, bir insanın başına gelebilecek en kötü şey hata yapmak değildir. Her insan hata yapar ama en kötü şey, hatadan utanç duygusunu kaybetmektir, o çok kötüdür. Bir millet yoksulken saray yaptırıp "İtibar elde ediyoruz." derseniz, işte bu ar ve denge sorunu ortaya çıkar. Ülkenin tepesinde de ar kalmayınca tabii ki bu terazinin ayarı tutmaz, kantarın topuzu da kaçar.

Hepinize saygılar sunuyorum.

KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) - Sen de kaç, sen de kaç!

HURŞİT GÜNEŞ (Devamla) - Ben kaçmam, benim namusum yerinde.