GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı İle 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
Yasama Yılı:5
Birleşim:35
Tarih:20.12.2014

CHP GRUBU ADINA OSMAN AYDIN (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın yatırım harcamaları üzerine grubum adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yatırım harcamaları 2014 yılında 48 milyar lira olarak gerçekleşmesine karşın 2015 yılı bütçesinde 41 milyar Türk lirası olarak öngörülmüştür. 2015 yılı bütçesinde öngörülen yatırım harcamalarındaki 2014 yılına göre görülen bu düşüş hakikaten düşündürücüdür. Hepimizin bildiği gibi, yatırım harcamaları sadece içinde yaşadığımız bugünü değil, ortak geleceğimizi, yarınlarımızı da şekillendirmesi bakımından bütçenin en önemli kalemini oluşturmaktadır. Bu nedenle, 2015 yılı yatırım harcamaları kaleminden 2014 yılına göre 7 milyar liralık bir kesinti daha az iş, daha az aş ve refahtan daha az pay almak anlamına geleceği için önemli ve düşündürücüdür.

Hepimizin ortak yaşamına yüzde 15'lik bir kısıntı, ortak geleceğimizde daralmaya neden olacak yatırım harcamalarında yüzde 15'lik bir tasarruf öngören Hükûmetin, lüks ve israfa yönelik harcamalarda ne kadar bonkör olduğu açıkça görülmektedir. Hükûmetin millete önerdiğiyle kendi yaptığı arasında tutarlılık var mıdır? Hükûmet millete talkını veriyor, salkımı kendine saklıyor. Millete kaşıkla veriyor, kendi kepçeyle savuruyor. Hükûmetin harcama tutumunu iki sözcükle özetleyebiliriz: Lüks ve israf. Gündemden düşmeyen lüks makam araçları, sarayın içine ve dışına yapılan harcamalar, altın varaklı çanak çömleğe dökülen milyarlar Hükûmetin lüksten ve israftan bir türlü feragat etmediğini açıkça göstermektedir. Lüks ve israfı disipline etmek yerine yatırım harcamalarını kısan bir anlayış Hükûmetin harcama politikalarını açıkça ortaya koymaktadır. Son günlerde gündeme sık sık gelen lüks makam aracı düşkünlüğünün son derece yaygınlaşması, milyonlarla ifade edilen fiyatlarla alınan sayısını bilmediğimiz lüks makam aracı harcamaları ve israflar karşısında lüksten ve israftan feragat etmeyen fakat yatırım harcamalarından feragat eden bir anlayışın hâkim olması zaten büyük sorunlarla boğuşan ülkemiz ekonomisinin geleceği açısından tehlike çanlarının daha da kuvvetli çalmaya başladığını göstermektedir. Bu anlayışın on iki yıllık AKP iktidarı boyunca her zaman hâkim olduğu bütçe detayları incelendiğinde açıkça görülmektedir.

AKP iktidarının on iki yıl boyunca uyguladığı bu yanlış politikaların ekonomimizin her alanına yansıdığı açıkça görülmektedir. Örneğin, büyüme rakamlarını incelediğimizde, iktidarın en büyük iddiası olan "Ekonomiyi 3 katı büyüttük yani 2002 yılında kişi başına millî geliri 3.500 dolardan aldık 10.500 dolarlara çıkardık." lafının içinin bomboş olduğu açıkça görülmektedir.

2002 yılında kişi başına millî gelirin 3.500 dolardan 2008 yılı sonunda 10.444 dolara çıktığı günün kur politikasıyla görülmektedir. Yani, bu hesaba göre 3 katı büyüme 2008 sonunda gerçekleşmiştir. Pekâlâ, soru şu: 2008 yılından 2014 yılı sonuna kadar yani iktidarın ikinci altı yıllık döneminde kişi başına millî gelir ne olmuştur? Kişi başına millî gelir 2008 yılında 10.444 dolardan 2014 yılı sonunda 10.500 dolara çıkacağı görülmektedir. Yani, açıkça görülmektedir ki ikinci altı yıllık döneminde kişi başına millî gelir sadece ve sadece 56 dolar artabilmiştir. Bu rakamlara göre birinci altı yılda ekonomiyi 3 katına büyüten iktidar, ikinci altı yılda yan gelip yatmış mıdır? Peki, büyüme rakamlarının gerçekleri nedir? Cumhuriyetin çok partili döneminde yani 1946'dan 2002 yılına kadar darbeler oldu, Kıbrıs Çıkarması oldu, ekonomik krizler oldu, ortalama büyüme bu dönemde yüzde 5,1 olarak gerçekleşmiştir. Fakat, buna karşın, AKP iktidarının on iki yıllık döneminde yani 2002-2014 yılları arasındaki ortalama büyüme rakamı yüzde 4,7'dir. Son çeyrek rakamı ve son göstergelere göre ekonominin büyüme hızının her geçen gün biraz daha düştüğü ve önümüzdeki yıllarda bu büyüme ortalamasının 4,7'lerden daha aşağılara düşeceği açıkça görülmektedir. Bu durum açıkça göstermektedir ki iktidarın on iki yıllık döneminde ülkemiz, potansiyel büyüme rakamı olan yüzde 5,1'i bile gerçekleştirememiştir. "Ekonomiyi 3 katı büyüttük." lafının düşük kur, kıymetli TL, yüksek faiz politikası neticesinde oluşan bir balon olduğu bu rakamlardan açıkça görülmektedir.

AKP iktidarının uyguladığı yanlış ekonomi politikaları tarımda da üretemez bir çiftçi yaratmıştır. Mazot, gübre, tohum gibi ana girdilerin fiyat artışlarıyla baş edemeyen çiftçimiz en sonunda zarar ede ede ekemez biçemez hâle gelmiştir. İki Trakya büyüklüğünde ekilen biçilen tarım arazisinde çiftçi bugün ürün üretemez hâle gelmiştir yani iki Trakya büyüklüğündeki alan tarım dışına itilmiştir.

AKP iktidarının uyguladığı bu yanlış politikalar sanayimizi ve sanayicimizi de derinden etkilemiştir. 2002 yılında gayrisafi millî hasılanın yüzde 25'lerinde olan sanayinin payının 2014 yılı sonunda yüzde 15'lere gerilediği açıkça TÜİK rakamlarından görülmektedir.

Sonuç olarak, ihtiyaçlarını ithalatla karşılayan bir ekonomi doğmuştur. İhracatın içindeki katma değeri yüksek ürünlerin oranı 2002'de yüzde 6 iken, 2014'te yüzde 3'lere gerilediği görülmektedir. Bunun neticesinde dış ticaret açığı her geçen gün artmış ve ekonomimizin en büyük sorununu oluşturmuştur. Yanlış kur politikaları neticesinde ekonomimizin büyüyebilmesi için ithalatın artması zorunlu hâle gelmiştir.

AKP iktidarının on iki yıllık döneminde cari açığın düştüğü yıllarda ekonomi küçülmüş fakat cari açığın yükseldiği yıllarda ekonomi şahlanmıştır. Örneğin, 2009 yılında cari açık 12 milyar dolara düşmüş fakat ekonomi yüzde 4,8 küçülmüş, 2011 yılında ise cari açık 75 milyar dolara çıktığında ekonominin şahlandığı, yüzde 9,2 büyüdüğü görülmektedir. Yani, ekonominin büyümesi ithalata bağımlı hâle gelmiştir.

AKP iktidarının uyguladığı yanlış ekonomik politikalar neticesinde halkımız borç batağına saplanmıştır. Ekonominin ithalata bağımlı hâle gelmesi neticesinde halkımız da maalesef ihtiyaçlarını üreterek, çalışarak elde ettiği gelirle karşılayamamış, bankalardan aldığı borçla karşılayabilmiştir. Bunun neticesinde, 2002 yılında vatandaşın kredi kartı ve tüketici kredisi borcu 6,6 milyar liradan 2014 yılı sonunda 350 milyarlara yaklaşmıştır. Yani, vatandaşın borcu on iki yılda 55 kat artmıştır. Bunun neticesinde, milyonlarca insanımız icra dairelerinin yolunda heba olmuştur.

Sonuç olarak, AKP iktidarının uyguladığı bu yanlış ekonomik politikalar 2015 yılı bütçesine de aynen yansımaktadır. Vatandaşın ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarını ve gelecek yaşam standartlarını yükseltmek için gerekli olan harcamalara yani yatırım harcamalarına ayrılan bütçeyi milyarlarca lira azaltan zihniyet, yüz binlere yaklaşan sayısıyla dünyanın herhâlde en büyük makam arabası filosunun sahibi olan ülkemizde tanesine milyonlarca lira ödeyerek en lüks ve en pahalılarıyla çoğaltmaktadır. Milyarlarca lira, lüks saraylara ve eşyalarına harcanarak israf edilmektedir. Yanlış dış politika hayalleriyle milyonlarca Suriyeli komşumuza milyarlarca lira kaynak akıtmayı göze almaktadır. Bu lüks düşkünü israf politikasını ve maceracı dış politikaları desteklememiz mümkün değildir.

Bu duygularla bütçenin hayırlı olmasını diler, saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)