| Konu: | 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı İle 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 35 |
| Tarih: | 20.12.2014 |
HDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) - Türkiye'nin vicdanı Halkların Demokratik Partisi adına sizleri selamlıyorum.
Bütçeyle ilgili görüşlerimizi sunacağız. Hükûmetin çıraklıktı, kalfalıktı, şimdi de ustalık dönemi bütçesini görüşüyoruz. Büyüyoruz diyorlar, inanmayın, büyüme oranları düşüyor. Cari açık düşüyor diyorlar, inanmayan cari açık artıyor. Enflasyon tek hanede olacak diyorlar, inanmayın yüzde 10'u aşmış durumda. İşsizlik de öyle, tek haneli olacak denildi, o da doğru çıkmadı. Yani, şimdi, bundan sonra 2015'te tekrar seçim var, olsa olsa naylon Başkanlık dönemi olur. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Sayın Başkan, isterseniz biraz sonra konuşabilirim. Bir toparlarsanız ortalığı...
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...
Buyurun.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Çıraklık, kalfalık, ustalık bütçelerinden sonra 2015'te seçimler var arkadaşlar. Başkanlık bütçesi artık önünüze gelecek. Tabii Anayasa uymuyor, yasalar da uymuyor. Nasıl bir başkanlık olur? Naylon başkanlık bütçesi olarak önünüze gelir, başka seçenek yok.
Şimdi, bunca olandan sonra, bunca yaşanandan sonra Hükûmete söyleyecek birkaç sözümüz var. Yani biz Hazreti Ömer'in adaletini ararken makul şüpheli yurttaş ve makul katiller yarattınız yasalarla. Adalet, yolsuzluk dosyalarında, kömür ocaklarında, sürgün mahkemelerde... Yazboz tahtası HSYK da sayenizde mevtadır, yoktur. Selahattin Eyyubi'yi anarken, Orta Doğu'da, dış politikada Müslümanı Müslümana vurduran politikaları gördük. Mevlâna'yı anarken "Kim olursan ol yine gel." yerine yandaş olan beri gelsin diyenleri de gördük. Hacı Bektaş Veli'yi anarken "Bir olalım, iri olalım, diri olalım." derken ayrıştıranları, bölenleri gördük. Nazım Hikmet "Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine." derken TOMA'larda, gazlarda, kelepçelerde özgürlüğümüzü, kardeşliğimizi yitirdiğimizi gördük. Ben iki gün önce en son gazımı yedim. Demin İnternet'ten baktım, yine öğretmenler gazlanıyordu arkadaşlar. Ahmed-i Hani'yi anarken -tabii ki Mem û Zîn'in büyük üstadı, biliyorsunuz Kürtçe yazıldı, Kültür Bakanlığı sizlere de dağıttı- "Mir meclisi toplamasa dahi sanatçı ne yapsın? / Gülümseyen gonca güller olmazsa şeyda bülbül ne yapsın?" derken siz, sanatı, sanatçıyı küstürdünüz. Atatürk Kültür Merkezini harabeye çevirdiniz, Akün, Şinasi sahnelerini sattınız. Baskıda, sansürde sınır tanımadınız; renklerimizi soldurdunuz, seslerimizi kıstınız. Partizanca kadrolaştınız; bir günde eğitimin, emniyetin, sağlığın müdürlerini görevden aldınız. Devleti çiftliğe çevirdiniz, Liyakat hikâye, "Mülakat müsamere, mükâfat hep bize, hep bize." dediniz.
Değerli arkadaşlar, Hükûmetin, Orta Doğu'da Neoosmanlı yayılmacı, ırkçı, mezhepçi, inanç temelli, ayrımcı dış politikası iflas etti, faturası ağır oldu. Irak'ta, Suriye'de El Kaide, El Nusra, IŞİD/DAİŞ'le ideolojik akrabalık, hamilik yalnızlaştırdı, kaybettirdi.
Teröre destek veren ülke olmakla suçlandı Türkiye ve Musul Konsolosluğu, rehin olayı, takas kaybettirdi. Dört yıldır Suriye batağı, 2 milyon misafir... Mülteci hukukunda doğudan gelenler mülteci sayılmadığı için misafir sayılıyor. Yine de bütçede nereden çıktığı belli olmayan 5 milyar dolar -Sayın Bakan umarım bunu açıklar- hangi kalemlerden çıktı? Şehirlerimizde dilenen, sokaklarda yaşayan insanlara sebep oldunuz ve dört yıldır Suriye'deki iç savaşa müdahil oldunuz, muhaliflere her türlü lojistik, askerî, parasal yardım ve desteği yaptınız. Bunun rakamı kaçtır? Hükûmetin bunu da açıklamasını istiyorum burada.
IŞİD/DAİŞ'in Irak Kürdistan bölgesinde Şengal'e, Mahmur'a, Kerkük'e saldırılarını görmezden geldiniz. Bugün, şu an itibarıyla artık IŞİD/DAİŞ Şengal'den sökülüp, atılıp kovulmuştur. Yine, "PYD'yle IŞİD/DAİŞ aynı." dediniz, Suriye, Rojava Kürdistan'ı Kobani'de, özgürlük savaşçılarının topraklarını, kimliklerini, onurlarını koruma mücadelesini, tarihsel, destansı direnişini yok saydınız; ithal, toplama, Orta Çağ artığı, barbar, vandal, İslam adına kafa kesen, Musul'da kadınları köle pazarlarında satan çetelerle bir tuttunuz. Direnen Orta Doğu halklarını yok saydınız, güvenlerini yitirdiniz. Stratejik körlük yaşadınız, stratejik körlük yaşamaya devam ediyorsunuz.
Kobani düşmedi, tabii ki Hükûmetinizin küçük hesapları düştü. Birleşmiş Milletlerde ve sonrasında, koalisyon güçlerinin dayatması karşısında geri adım attınız, çark ettiniz. Orta Doğu'da gelişmeler hızla, baş döndürücü, sıcak zeytinyağı gibi akarken doğru adımları atamadınız. Tarih, doğru adımları zamanında atamayan milletlerin, yönetimlerin gelecek fırsatları nasıl kaçırdıklarını, iç sorunlarıyla nasıl boğuştuğunu, bağımlı devlet hâline gelerek nasıl gerilediklerinin ibretiâlem örnekleriyle doludur fakat sizler bundan ders çıkarmadınız.
Çözüm sürecine bütçede yer vermediniz. Türkiye'nin barışı, refahı, kalkınması ve demokrasisi için son derece önemli olan çözüm süreci konusunda otuz yıllık çatışmanın bilançosunu 1,2 trilyon olarak sayarken burada iki yıldır süren görüşmelerde tek mermi patlamamasına rağmen iki yılın pozitif yansımalarını bütçeye koymadınız. Barış ve çözüm olduğu zaman Türkiye'nin ekonomisinin nasıl şaha kalkacağını görmediniz. Kör bir siyaset izlediniz, hâlâ devam ettiriyorsunuz.
Bakın, bugün DEİK Genel Kurulunda Cumhurbaşkanı konuşuyor ve diyor ki: "3 kantonu birleştirip Suriye'de yeni yapılanma içine girebilirler, bu ülkem için sıkıntıdır, tehdittir, Esad'ın böyle bir derdi yok. Kobani Kobani diyenler uçaklarla oraya mühimmat indirdiler, PYD'ye gitti zaten terör örgütüdür, al birini vur diğerine." IŞİD ve DAİŞ'le aynı görüyor. Şimdi, bu kafayla, bu mantıkla, bu siyasi körlükle hangi çözüm sürecini götürme şansına sahip olursunuz, bunu anlatabilir misiniz arkadaşlar? Bir halkı on binlerce yıldır topraklarında yaşayan ve kendi topraklarını koruyan, kahraman bir destan yazanları böyle ithal Vandallarla bir tutan bir anlayışın Orta Doğu'da yaşayan 40 milyon Kürt halkı nezdinde bu yanlış politikaların yaratacağı tahribatı görmek zorundasınız. Bu ciddi bir tahribattır ve bunun çok ciddi, ağır sonuçları olabilir.
Buradan gerçekten Hükûmeti uyarıyoruz: Son şans, son zamanlar, son adımlar. Türkiye'nin geleceği için elbette ki hiçbirimizin eli kolu bağlı değil. Halkların Demokratik Partisi, Yunanistan'daki SYRIZA gibi kendi bünyesinde radikal sol bir muhalefetin temsilcisidir. An gelir bu ülkede zeytin dalına kadar uzanan birlikteliklere kadar gidilerek 2015 yılında bir daha bu bütçeler olmamasına sonuç doğuracak siyasi adımlar her an mümkündür diyorum ve ret oyu kullanacağımızı bir daha ifade etmek istiyorum.
Saygılarla.(HDP sıralarından alkışlar)