GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı İle 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
Yasama Yılı:5
Birleşim:35
Tarih:20.12.2014

AYKAN ERDEMİR (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, bizleri ekranları başında seyreden değerli halkımız; yüce Meclisi ve sizleri saygıyla selamlıyorum.

Şu soruyu sormak isterim: Sayın Cumhurbaşkanına yalnızca bir kitap okutma fırsatınız olsa hangi kitabı okuturdunuz? Sayın Başbakana yalnızca bir kitap okutma fırsatınız olsa hangi kitabı okuturdunuz? Mevlâna'dan mı, Yunus'tan mı, Hacı Bektaş'tan mı? Ben olsam Acemoğlu okuturdum, Daron Acemoğlu. Neden mi Acemoğlu? Acemoğlu dünyanın en iyi beşinci ekonomisti. Nobel Ekonomi Ödülü almasına kesin gözüyle bakılan bir Türk vatandaşı, bir akademisyen. Acemoğlu'nun 2012'de yayımlanan "Uluslar neden çöker" kitabı günümüzün en çok satan ve en etkili ekonomi kitabı. Keşke Sayın Cumhurbaşkanı bu kitabı okuyabilse. Keşke bu kitabı okuduğuna inandığım Sayın Başbakan bu kitabı anlayabilse.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Kılıçdaroğlu'na okut, Kılıçdaroğlu'na!

AYKAN ERDEMİR (Devamla) - Keşke, bu kitabı okuduğunu ve anladığını bildiğim Sayın Maliye Bakanı bu kitabın gereğini yerine getirebilse.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Genel Başkanına okut, Genel Başkanına!

AYKAN ERDEMİR (Devamla) - Daron Acemoğlu 18 Aralık Perşembe günü Uluslararası Şeffaflık Derneği ve İsveç Konsolosluğunun ortak düzenlediği toplantıda Türkiye'nin en parlak hukukçularından Gönenç Gürkaynak'la birlikte bir konuşma verdi. Bu konuşmanın başlığı "Hukuk ve İktisat İlişkisi: Özgürlüğün Toplumsal Refah Boyutu" Acemoğlu'nun sorusu son derece açık, Acemoğlu bize şunu soruyor: Kapsayıcı ve içerici bir ekonomik politik düzen mi kuracağız, yoksa ayrımcı ve dışlayıcı bir ekonomik politik düzende ısrarcı mı olacağız? Toplumsal refahın, sürdürülebilir ekonomik büyümenin ve yenileşim ekonomisinin tek yolu kapsayıcı ve içerici kurumlar ve süreçlerdir. Çoğunlukçu otoriterlik, baskıcı rejim yalnızca hak ve hukuk ihlali değil, beraberinde yoksulluk ve yoksunluk da getirir.

Gelin, temel hak ve özgürlüklerin en temel alanlarından biri olan, Türkiye'nin de en temel sıkıntılarından biri olan inanç özgürlüklerinden başlayalım. İnanç Özgürlüğü ve İş Vakfı Başkanı Brian Grimm, Roger Finke ile birlikte yazdığı "Esirgenen Özgürlüğün Bedeli" kitabında, dünyada inanç özgürlüklerini kısıtlayan toplumların aynı zamanda çatışma ve şiddeti de körüklediğini kanıtlıyor. Yine, bir başka çalışmasında da şunu gösteriyor: Dünya Ekonomik Forumu Küresel Rekabet Endeksi'nde, küresel rekabet gücünün temelini oluşturan 12 faktörün 10'unun inanç özgürlüğüyle pozitif korelasyon gösterdiğini kanıtlıyor. Bir başka deyişle, bir toplumda inanç özgürlükleri varsa o toplumda rekabet gücü de güçleniyor. İnanç özgürlüğünün olmadığı toplumlarda rekabet gücü zayıflıyor.

Bakın, geçtiğimiz ay 8 Kasım 2014 tarihinde Norveç'in başkenti Oslo'da, Oslo Nobel Barış Merkezi'nde Almanya'dan Pakistan'a, Brezilya'dan Nepal'e, Kanada'dan Güney Afrika'ya uzanan 22 farklı ülkenin parlamenteri olarak bir araya geldik ve Oslo İnanç Özgürlüğü Sözleşmesi'ni imzaladık. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 18'inci maddesinde dile getirilen inanç özgürlüklerine dünya olarak sahip çıkmanın gerektiğini bir kez daha vurguladık. Bir hafta sonra da Avustralya'da G20 zirvesiyle birlikte düzenlenen, Gold Coast kentinde düzenlenen G20 İnançlararası Zirve'ye katıldık ve burada da yine inanç özgürlüklerinin önemini vurguladık.

Bakın, önümüzdeki yıl Türkiye Cumhuriyeti G20'ye ev sahipliği yapacak. Biz de buradan ilan ediyoruz ki, umuyoruz ki ve inanıyoruz ki G20 çerçevesinde 2015 İnançlararası Zirve'yi düzenlemek ve yürütmek bir Cumhuriyet Halk Partisi iktidarına nasip olsun; iktidarıyla muhalefetiyle kimsenin dışlanmadığı, herkesin buyur edildiği bir birlik ve beraberlik tablosu çizilsin.

İşte, Türkiye bugün Mevlâna'yı, Yunus'u, Hacı Bektaş'ı dilinden düşürmüyor. Türkiye bugün "hoşgörü, hoşgörü, hoşgörü" diyor ama aynı zamanda Maraş katliamının yıl dönümünde bir kutlama yürüyüşü yapılıyor. Aynı zamanda, İran'dan daha antisemit bir toplum olduğumuza ilişkin araştırmalar yayınlanıyor. Aynı zamanda, İstanbul'da Neve Şalom Sinagogunun kapısına "yıkılacak mekân" yazısı yazan kişinin bir öğretmen olduğu ortaya çıkıyor. Aynı zamanda bir gün içinde 30 bin farklı kullanıcı Türkiye'den, Hitler'in Yahudi soykırımını savunan paylaşımlarda bulunabiliyor. Aynı zamanda bir öğretim üyemiz "Treblinka yakında hazır olacak, şu anda Yahudileri nakil için demir yolunu hazırlıyorlar." diyebiliyor ve TÜBİTAK'tan bir ay içinde ödül alıyor.

İşte, bu zihniyete karşı hoşgörü değil "Daron Acemoğlu" diyoruz çünkü vicdanınız için değil, cüzdanınız için de olsa özgürlük. (CHP sıralarından alkışlar)