GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı İle 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
Yasama Yılı:5
Birleşim:35
Tarih:20.12.2014

CHP GRUBU ADINA EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 11'inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlarım.

Tabii, sözlerime başlamadan önce şuna değinmek istiyorum: Bugün laik, bilimsel, demokratik eğitim için Muğla Yatağan'dan yola çıkan EĞİTİM-İŞ'li öğretmenler Ankara'ya ulaştılar. Birçok demokratik kitle örgütünün de katılımıyla beraber "Laik Eğitim ve Emeğe Saygı Yürüyüşü" bugün Ankara Tandoğan'da gerçekleşeceği sırada polis yürüyüşe çok sert bir biçimde saldırdı, müdahale etti. Biber gazlı ve tazyikli bir suyla yapılan müdahale sırasında EĞİTİM-İŞ'in Genel Başkanının da aralarında bulunduğu 100'den fazla öğretmen gözaltına alındı.

Burada şunu söylemek lazım: Belki gözaltılar artık normal gelmeye başladı topluma ama bugün 20 Aralık. Ankara'nın kışında bu insanlara suyla saldırıldı, gazla saldırıldı ve ben Emniyet Müdürlüğüne de gittim, bu öğretmelerin orada da hâllerini gördüm; çamaşırlarına kadar ıslanmışlar, üzerleri değiştirilmeden ifade vermeye zorlanıyorlar. Bunun hukukla, adaletle bir izahı yok; bunun insanlıkla da bir izahı yok. Bu, son dönemde artan, hızlanan tipik faşizan uygulamaların bir görünümü.

Burada şunu söylemekte fayda var: Laik eğitim isteyen, demokratik eğitim isteyen insanlara tavır sert olabilir ama bu talepler hiçbir zaman bitmeyecektir. Neticede, Türkiye'nin laik eğitimi, demokratik eğitimi cumhuriyetin kuruluş felsefesi üzerinden yaşatılsın isteyenler mücadelelerini her daim sürdüreceklerdir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada görev yapan, hangi siyasi partide bulunursa bulunsun görev yapan bütün milletvekillerinin her birinin üst noktadaki görev tanımlaması aslında ortak. Bazılarının, tabii, amaçları farklı olabilir ama görev tanımlaması ortak. O da şu: Tüm yurttaşlarımızın yaşam kalitesini artırmak, refah seviyesini yükseltmek. Herkesin ortak anlamdaki görev tanımlaması budur diye düşünüyorum.

Şimdi, bugün, bütçe görüşmelerinin, Genel Kuruldaki görüşmelerinin 11'inci günündeyiz. Toplumun birçok kesimini ayrı ayrı düşünürsek ve Meclisin de aslında bu ortak görev tanımlamasında yani yaşam kalitesini artırmak ve refah seviyesini artırmak noktasındaki tavrına dönük "On bir günün sonunda toplumun aklında ne kaldı?" diye bakmamız lazım. Yani, bütün kesimler açısından düşünmek lazım. Burada, vergisini ödeyen, bu ülkeye vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes 11'inci günün sonunda hangi yarasının bir merhemle kapatıldığını gördü Mecliste?

Emeklilerle ilgili düşünelim mesela. 11 milyona yakın emekli var. Emekliler temel insani ihtiyaçlarını bile karşılamaktan yoksun durumdayken 11'inci günün sonunda Hükûmetten herhangi bir şekilde müjdeli haber aldılar mı, bir tane haber aldılar mı? Maalesef ki bulamayacağız, bir tane haber bu noktada alınamadı.

İşsizlik boyutu korkunç noktalara geliyor, özellikle çift hanelere geldi. Genç işsiz oranları çok yüksek bir noktada. Ya da oranları boş verin, her birimizin günde kaç kez işsiz birisi tarafından telefonu aranıyor? Hangimiz bölgelerinden gelen işsizlik noktasındaki talepleri duymazdan gelebiliyoruz? Ama, demek ki Hükûmet bu talepleri duymazdan geliyor ki 11'inci günün sonunda işsizliği giderecek, Türkiye'de yeni istihdam olanakları yaratacak bir hamleyi bütçede göremiyoruz.

Atanamayan yüz binlerce öğretmen... İki gün önce, Millî Eğitim bütçesi görüşülürken şu tespit yapıldı: Bu kaçak sarayla ilgili "Kaçak saray yapılmasaydı 70 bin öğretmen atanıp bir yıllık maaşları da ödenebilirdi." dendi. Atanamayan öğretmenlerle ilgili bir düzenleme yine yok. 8,5 milyon engelli yurttaşın yetersiz eğitim, sağlık hizmeti, işsizlik sorunu ya da daha önemlisi toplumsal hayata uyum sorununu çözecek bir düzenlemeyi göremedik, duyamadık, toplum da duyamadı. Gençlerin geleceğe dönük korkularının, taleplerinin ya da -tek tek sıralamak çok uzun sürecek- çiftçilerin taleplerinin... Veya bir çiftçi duyabildi mi çiftçilerin üzerindeki ağır vergi yükünün kaldırılacağına dair bir müjdeli haber? Duyamadı. İş cinayetleriyle ilgili, 2014 yılında ilk on ayda 1.600 insan ölmüş. Ölmüş, değerli milletvekilleri, bunun daha ötesi yok, ölmüş bu insanlar. Hükûmet? Hükûmet teselli görevini yapar. Peki, bu bütçede 2015'te de aynı ölümlerin olmaması adına gerçekten kapsamlı, düzenli bir çalışma var mı? Göremeyeceksiniz, yok. Baktığınız zaman rakamlara, iktidara geldiğinden beri korkunç bir artış var iş kazalarında, iş cinayetlerinde. Peki sorumlusu? Sorumlusu politikalar, bu politikalar ve bu politikaların neden olduğu, işte ölümler.

Şimdi, tam bu noktada, bunları çoğaltmak mümkün ama on bir gün boyunca halkımızın aklında kalan, bütçeyle ilgili umuda dönük bir durum yok, bir müjde yok. Tek bir şey var akıllarda kalan, herkes için ortak bir durum, emekli için de çiftçi için de işsizlik sorunu yaşayanlar için de veya toplumun genci, yaşlısı, herkes için de. Yani, kuruşla da vergi ödeyen için de milyon vergi ödeyen için de ortak bir durum var, o da şu: Bu insanların, fakir fukaranın parasıyla yapılan, milyarlar gömülen, adına "saray" denilen kaçak yapılar var; on bir günün sonunda bu bütçe görüşmelerinden halkın hafızasında kalan. Yani, şunu söylemek lazım: İtibar açlığı içinde olanların, halkın vergileriyle bu itibar açlıklarını gidermeye dönük yaptığı bu saray var; on bir günün sonunda, bütçe görüşmelerinin sonunda insanların aklında kalan, halkımızın aklında kalan. Şimdi, bu saray, açıkça, tekrar söylüyorum, itibarın falan göstergesi değildir, sadece itibar açlığı içinde bulunanların somutlaşmış bir tezahürüdür, bu açlıklarının somutlaşmış bir tezahürüdür.

Şimdi, tabii, özellikle şöyle söylemek lazım: Bu bütçe halkımızın hiçbir yarasına merhem olmayacak, hiçbir şekilde 2015'in umut olduğuna dair, çözüm odaklı olduğuna dair bir program olmayacak ve biz, bu nedenle bu bütçeye "Hayır." diyeceğiz, bu bütçeyi kabul etmeyeceğiz çünkü dengesizliğin, çelişkilerin, adaletsizliğin, haksızlığın olduğu bir uygulamaya "Evet." dememiz mümkün değil.

Sayın Bakan, haksızlık demişken bir konuya da değinmek istiyorum çünkü beni de daha fazla ilgilendiriyor, tam da sizin konununuz. Bakın, haksızlık noktasında... Ben Tekirdağ ilinin Milletvekiliyim, Tekirdağ ilini temsil ediyorum. Benim ilim bu ülkeye ciddi oranda vergi ödeyen bir il, ilk 10 sıralama içerisinde devlete katkı sağlayan bir il. Tahakkuk oranları ile tahsilat oranlarının az çok birbirini dengelediği bir il yani vergi ödeme duyarlılığını gösteriyor vatandaşlarımız. İlk 10 sıra içerisinde 9'uncu sırada vergi ödüyor Tekirdağ ama gelinen noktada, kamu yatırımları noktasında, kamu kaynaklarının Tekirdağ'a aktarılması noktasında maalesef Hükûmetiniz son derece kötü bir profil çiziyor.

Bakın, birçok bürokratınız -şimdi arkanızda da var, kuliste de var- var, size söyleyecekler, sorun onlara: Tekirdağ bu ülkeye kaçıncı sırada vergi ödüyor, kamu kaynaklarından pay alma noktasında kaçıncı sırada? Ya da şöyle sorun: Kişi başına düşen kamu yatırımlarında kaçıncı sırada Tekirdağ? Bakın, bir oran vereceğim: Gelirinin giderini karşılama oranı Tekirdağ ilinin yüzde 250, 81 il içerisinde 4'üncü sırada yani aldığının 2,5 katı kadar fazla devlete vergi veriyor. Bu açığı nasıl kapatmak zorunda kalıyoruz? Açık söyleyeyim, devletin, Hükûmetin hizmet etmediği noktalarda yerel yönetimlerimizle bu açığı kapatmaya çalışıyoruz ama sizden bir ricam var: Ya bunu düzeltin, bu adaletsizliği giderin ya da bu adaletsizliği bu bütçede de gideremeyeceksiniz önce Tekirdağ'a ödediği vergiler için bir teşekkür edin, sonra da yaptığınız bu haksızlık için bütün Tekirdağ halkından çıkıp özür dileyin diyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EMRE KÖPRÜLÜ (Devamla) - Ben bir kez daha bütçeye "hayır" oyu kullanacağımızı belirterek Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)