| Konu: | 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı İle 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 36 |
| Tarih: | 21.12.2014 |
HDP GRUBU ADINA NAZMİ GÜR (Van) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
2015 bütçesi üzerine, 14'üncü madde üzerine söz aldım. Burada bu bütçeyle ilgili düşüncelerimizi, görüşlerimizi bir kez daha halkımızla paylaşacağız.
Bu bütçenin, aslında, yapısıyla ve hazırlanış biçimiyle halkın bütçesi olmadığını, militarist bir bütçe, otoriter bir devlet yapısına uygun bir bütçe olduğu konusundaki görüşlerimizi daha önce dile getirmiştik. Bu konuyla ilgili görüşlerimiz muhalefet şerhimizde de genişçe yer alıyor, halkımızın bilgisine sunuldu. Burada bugün bu bütçenin bölgeler arası kalkınma konusunda ne kadar ketum ve merkezî davrandığını ve aslında bölgeler arası kalkınma farklılığı yaratarak ayrımcı bir bütçe olduğunu kısa örnekleriyle sizlerle paylaşacağım.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin batısıyla doğusu arasında, hatta çok uzağa gitmeye gerek yok Ankara'yı ve kimi birkaç ili dışarıda tutarsanız, Orta Anadolu'nun kimi illerini de katarsak doğusuna yani ikiye bölersek tam ortadan Türkiye'yi, batısıyla doğusu arasında ciddi bir kalkınma farkının olduğunu hemen görürsünüz. Bu kalkınma farkının cumhuriyetin kuruluşundan bu yana merkezî hükûmetlerin uyguladığı ayrımcı bütçelerle çok yakından ilgisi var çünkü halkımızın orada hem iş edinme hem kalkınma hem insani kalkınma hem de refah düzeyi seviyesinin artırılabilmesi için bu illerde, bu bölgelerde devletin uyguladığı politikalarla ayrımcılığı ortadan kaldırması ve ülkenin her yerine eşit davranarak eşit kalkınmayı -çünkü kalkınma da aslında bir hak- gündemine getirmesi gerekiyor ve buna uygun bütçeler hazırlanması gerekiyor. Bu bütçeye baktığımızda, baştan aşağı hem sanayi açısından hem enerji ihtiyacı açısından hem istihdam açısından hem üretim açısından bu bütçenin yine ülkenin belli bölgelerine yoğunlaştığını görebiliriz. İşte bu nedenle eğer biz bugün bir iç göçten, ekonomik göçten söz ediyorsak bunun bu ayrımcı politikalarla çok yakından ilgisi olduğunu hepimiz görebiliriz.
Değerli arkadaşlar, bugün eğer Çorum'da ya da kimi Orta Anadolu illerinde nüfus düşüklüğü varsa, nüfuslarında negatife doğru bir gidişten söz ediyorsak, bu, kuşkusuz insanların, aş ve ekmek ihtiyacını karşılamak için, o bölgelerden kopup Ankara'ya ve nihayetinde İstanbul'a ve diğer kalkınmış bölgelere hücum etmesiyle ilgilidir. Çünkü oradaki gençler, oradaki kadınlar, oradaki iş gücü işsizlik sorunu nedeniyle geçim sorunu yaşamakta ve bu nedenle göç etmekte, geldikleri yerlerde de ucuz iş gücü, ucuz emek pazarları oluşturmakta ve maalesef bu konuda da Hükûmetin özellikle son on iki yıllık iktidarı döneminde küçük bir adımın dahi atılmadığını işsizlik rakamlarının büyüklüğünden görebiliriz.
Değerli arkadaşlar, kuşkusuz ülkemizin her köşesi, her ili, her bölgesi kendine özgü zenginlikleri, coğrafyası ve kendine özgü ekonomik yapısı olan bölgeler. Bizler eğer merkezî Hükûmetin bütün planlamalarını, merkezî Hükûmetin bütçe hakkını tümüyle elinde tutan bu otoriter yaklaşımını bir kenara bırakırsak ve eğer gerçekten her bölgenin diğer bölgelerle birlikte eşit bir şekilde kalkınması için bir bütçe hazırlarsak ben inanıyorum ki beş on yıl içerisinde Türkiye'nin her yeri hem insani kalkınma açısından, hem ekonomik kalkınma açısından, hem refah açısından hem de işsizlik gibi çok ağır bir sorunun üstesinden gelinebilir. Ama gelin görün ki Türkiye'de öyle büyük bir dengesizlikle oluşturulan bir sanayi var ki, bir ekonomik yapı var ki, bir rant ekonomisi var ki insanlarımızın bulundukları bölgelerde, bulundukları yerlerde onlara iş, aş ve nihayetinde barınacakları bir yer konusunda bu devlet, bu Hükûmet hâlâ ciddi sorunlarla karşı karşıyadır.
İşsizlik oranlarının özellikle o doğu bölgelerindeki yüksekliğini, batıda ise ucuz emek gücü, ucuz emek pazarı oluşturan yığınların varlığını göz önünde bulundurduğumuzda bu çarpık ekonomik yaklaşımın, bu çarpık zihniyetin gerçekten Türkiye'nin ekonomik sorunlarını, devasa sorunlarını çözmede aciz kaldığını söyleyebiliriz. Biz, bu bütçe ayrımcı bir bütçedir derken aynı zamanda kadın-erkek eşitliği bağlamında da ayrımcı bir bütçe olduğunu söylemekte fayda var. Kimi küçük kalemler üzerinden, özellikle sosyal kalemler üzerinden kadınlara aktarılan kimi kaynakların kuşkusuz yetersiz kaldığı ve dostlar pazarda görsün yaklaşımından öte olmadığını da burada belirtmekte fayda var.
Kadınlar açısından da ciddi bir ayrımcılık söz konusu. Öyle ya, bizim Cumhurbaşkanımız daha birkaç gün önce, kadın-erkek eşitliğinin mümkün olamayacağını, bunun aslında bir yaratılış, bir fıtrat sorunu olduğunu... Dolayısıyla, böyle bir anlayış, böyle bir zihniyet, böyle bir ideolojik yaklaşım, böyle bir felsefi altyapıyla hazırlanan bu bütçenin kadınlar için bir bütçe olmadığını söylemekte fayda var.
Ayrımcı bir bütçe dedik değerli arkadaşlar. Emek-sermaye çelişkisi açısından da son derece ciddi ayrımcılık söz konusu burada çünkü bu bütçe, değerli arkadaşlar, sermayedarlar bütçesidir. Bu bütçeyi hazırlarken kuşkusuz emek örgütlerinin, işçi sınıfının görüşleri bence hiç dikkate alınmamıştır. Bunu asgari ücretin belirlenmesi safhasında yapılan görüşmelerde görebileceğimiz gibi asgari ücretin miktarını da düşündüğümüzde görebiliriz, işçilerin ücretini düşündüğümüzde görebiliriz, işçi kıyımlarını gördüğümüzde görebiliriz. İstanbul'da, Soma'da, Ermenek'te işçiler yerin binlerce, yüzlerce metre altında çalışırken ve canları pahasına çalışırken hiç de emeklerinin karşılığı olmayan bir ücrete tabi olduklarını burada söylemekte fayda var. Dolayısıyla, emekçiler açısından da, işçiler açısından da son derece ayrımcı, son derece militarist bir bütçe yapısı var önümüzde ve bu bütçeyi hazırlayan Hükûmetin bu konuda hiç de duyarlı davranmadığını, ülkemizin alın teriyle çalışan, emeğiyle çalışan büyük bir kesimini, en geniş kesimini dışladığını ve nihayetinde sermayeyi ve sermayedarları koruyan bir bütçe yapısıyla karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz.
Bu bütçe değerli arkadaşlar, coğrafyamıza karşı, çevremize karşı, ekolojiye karşı da ayrımcı bir bütçedir çünkü bu bütçeyle birlikte hazırlanan 2015 bütçesi, özellikle HES'ler, barajlar, termik santraller yatırımını öngören, çevremizi de hiç dikkate almayan dolayısıyla, çevre katliamlarını gündeme taşıyacak olan bir bütçedir. Onları, çevreyi katledecek, sanayiyi, çevreyi yok edecek, ekolojimizi, içinde yaşadığımız çevreyi yok edecek bir yapıda olduğunu söylemekte fayda var. Çünkü, bu bütçeyle birlikte değerli arkadaşlar, bizim çevremiz, ormanlarımız, sularımız, özellikle ırmaklarımız tehdit altında dolayısıyla, başta insanlar olmak üzere, bunların üzerinde yaşayan bütün canlılar da bu tehdidin ana hedefi durumundadırlar.
Bizler kuşkusuz, gelecekte daha demokratik ve halkla birlikte, bütün toplumsal kesimlerle birlikte hazırlanacak bütçelerin Türkiye'nin kalkınmasında, Türkiye'nin demokratikleşmesinde daha yüksek düzeyde bir rol oynayacağını düşünüyoruz.
Bu düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)