| Konu: | Tokat Milletvekili Orhan Düzgün ve 54 milletvekilinin; İstanbul Atatürk Havalimanı'nda bekletilen 1,5 ton altının bulunduğu bir uçağın sahte belge ve beyanlarla Dubai'ye gönderilmesine imkân sağlayarak altın kaçakçılığıyla ilgili suç delillerini ortadan kaldırdığı, olayla ilgili sorumlulukları bulunan üst düzey kamu görevlileri hakkında hiçbir işlem yapmadığı, olayın etkin soruşturulmasını engelleyerek denetim görevini yerine getirmediği, altın kaçakçılığı ile rüşvet ve yolsuzluk olaylarının kapatılmasına olanak sağladığı ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanunu'nun 257'nci maddesinde düzenlenen görevi kötüye kullanma suçuna uyduğu iddiasıyla Anayasa'nın 100'üncü ve TBMM İçtüzüğü'nün 107'nci maddeleri uyarınca Gümrük ve Ticaret eski Bakanı Hayati Yazıcı hakkında bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/12) |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 38 |
| Tarih: | 06.01.2015 |
HAYATİ YAZICI (Rize) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hakkımda verilmiş bulunan soruşturma önergesine ilişkin kanaatlerimi, görüşlerimi ifade etmek üzere huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Anayasa'nın 98'inci maddesi yasama organının yürütmeyi denetlemesine ilişkin prosedürleri düzenlemiştir: Genel görüşme, Meclis araştırması, sözlü-yazılı soru önergeleri ve gensoru, soruşturma önergesi. Bir defa, Meclis araştırması, genel görüşme, sözlü ve yazılı soru önergeleri bir kuşkuya, bir duyuma, inandırıcı bir algıya dayalı olarak bilgi edinmeyi amaçlar. Ama soruşturma önergesi, gensoru bir kişiyi veya kişileri hedef alır, onun kişilik haklarına ilişkin iddialar öne sürer, çok ciddidir. Bir insanın soruşturma önergesi ya da gensoru önergesi hazırlarken kişi haklarına, hukukun en temel kuralı olan kurallara öncelikle riayet etmesi gerekir. Bu perspektifte baktığımız zaman, bu soru önergesi, gerçekten, nesnel olgulardan uzak, öznel amaçlarla hazırlanmış bir önerge. Bunları şimdi sırasıyla, madde madde ortaya koyacak, paylaşacağım.
Değerli milletvekilleri, bir defa bu önergeyle altın kaçakçılığının delillerini ortadan kaldırdığım iddia ediliyor. Hangi delili ortadan kaldırmışım? Ne varmış ki ben onu yok etmişim? Bu olayla ilgili ne varsa, uçağın Türkiye'ye geliş anından itibaren çıkışına kadar bütün işlemler, prosedürler hâlen dosyasında mevcuttur. Ha oradan bir şey bulabilip de "Şunu yok ettiniz." diyebiliyor musunuz? Gerçek dışı bir iddia.
İkinci bir iddia, yasal kılıf hazırlamak için yirmi dokuz gün sonra, işte uçağın taşıdığı eşyanın transit eşyası olduğu, Dubai'ye gittiği, akaryakıt ihmali için Türkiye'ye geldiği şeklinde sınırlama yaparak müfettişi görevlendirdiğim iddia ediliyor. Bu da tamamen gerçek dışı şu kısmı itibarıyla, gerekçesi itibarıyla. Bir defa, burada alıntısı yapılan ibare benim soruşturma talimatımın ön kısmıdır. Soruşturma talimatım şu: "Havayollarına ait kargo uçağının Atatürk Havalimanı'na indiği andan itibaren Türkiye'den ayrılıncaya kadar yapılan bütün işlem ve aşamalar dikkate alınarak konunun tüm yönleriyle, gizlilik esasına riayet edilerek bir ay içerisinde incelenip, soruşturulması ve makama bilgi verilmesi" şeklinde yazılı talimat vermişim. Burada eksin ne var? Ha işine gelmiyor bunu almıyorsun bir üst paragrafını alacaksın. Bu, hak ve hukuk değil. Bir ay süreyle sınırlamışım. Ne yapacakmışım? Süreyi siz mi öngöreceksiniz? Bakan olduğumda, 2008 yılında bir gazetede manşet: "70 Tır Buhar Oldu." Allah, Allah ne oldu da buhar oldu? Konuyu inceledim; daha önce işlenmiş bir gümrük olayı yeni haber konusu oluyor. Müfettiş yeni rapor vermiş. Hemen bütün denetim birimlerinin elindeki dosyaların özet listesini istedim; kimde var, konusu ne, ne aşamada ve bunları iki klasör hâlinde topladım, bir heyet oluşturdum, incelettim ve orada gördüm ki üç dosya gizlenmiş. Bir tanesi çok meşhur, özellikle o bankaların battığı dönemlere ilişkin, on yıllık zaman aşımına uğratmışlardı. O müfettişin denetim yetkisini disiplin kurulu kararıyla aldık. Almamalı mıydım? Ve bana ders oldu bu. O günden itibaren arkadaşlarıma verdiğim talimat; "Mutlaka işin niteliğine göre denetim soruşturma sürelerini takvime bağlayacaksınız." Ha, süre yetmez, dönüyor, binlerce örneği var, şu sebeple yurt dışı yazışması var, şu araştırma var, süre yetmiyor, yeniden süre isterler, biz o süreyi de veriyoruz, çalışmayı böyle yapıyoruz.
"Yirmi dokuz gün sonra" diyorsunuz. Nereden biliyorsunuz? Niye bakmıyorsunuz evraka? Ben, içinizden pek çok arkadaşım yazılı soru yöneltti, hepsine cevap verdim. Önergeyi de onlar hazırlamamış, burada da tuhaf bir çelişki. Efendim, işlemler bitiyor. Arkadaşlarıma verdiğim talimat şu olayı öğrenir öğrenmez: "Kesinlikle yanlış bir iş yapılmasın, her şeyi hukukun içerisinde hem yazılı hukukun hem etik kuralların içerisinde yürüteceksiniz." demişim. Ben mi gidip icra edeceğim? Ve arkadaşlarım da bu hassasiyet içerisinde süreçlerdeki işlemleri icra etmişler ve sonuçta evrakları istemişiz ilk verdiğim talimata göre. 13 Şubat 2013 tarihinde bana geliyor. Ben talimatı ne zaman vermişim? 15 Şubatta. Ee, bir gün de müsaade edin ben inceleyeyim. Müfettiş raporu yazmış getirmiş, ne demiş sonucunda? Memurların bir suçu yok, işlemler tamam ama 3 firmayla alakalı Gümrük Kanunu'nun 239'uncu maddesindeki yaptırımı önermiş, 11 milyon 400 bin. "Gereği yapılsın." demişiz ve gereği yapılmış, 3 firmaya ayrı ayrı 11 milyon 400 bin... Efendim, "Sahtecilik olabilir, savcılık değerlendirsin." Demiş, Bakırköy Savcılığına göndermişiz. O evraklar değişti vesaire falan. Efendim, "Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu'na muhalefet var, savcının görevi oraya göndermişiz ve o savcılık da bir gerçek kişi bir tüzel kişiye 57 milyon TL ceza kesmiş, hukukun içerisinde.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Cezayı niye kesmiş Sayın Bakan?
HAYATİ YAZICI (Devamla) - Çok enteresan bir iddia.
ÜNAL KAÇIR (İstanbul) - Dinle dinle!
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Cezayı niye kesmiş? Bir usulsüzlük var da ona kesmiş herhâlde.
HAYATİ YAZICI (Devamla) - Ne yapacaktı?
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Onu söyleyin.
HAYATİ YAZICI (Devamla) - Ne yapacaktı, o onun görevi. Türk Parası Kıymeti Koruma Kanunu'na göre idari yaptırım cezası uygulama yetki ve görevi savcıya aittir, idare yapamaz. Kanunu açıp bakarsanız, öğrenirsiniz.
Efendim, arkadan diyorsunuz ki: "Kamu görevlilerini akladın." Kimi aklamışım? Kim suç işlemiş de ben onu aklamışım?
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Soruşturma izni vermedi valilik.
HAYATİ YAZICI (Devamla) - "Üst düzey görevliler." diyorsunuz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Memur memur!
HAYATİ YAZICI (Devamla) - Kim var içinde, üst düzey görevliler kim var?
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Gümrük görevlisine soruşturma iznini vermedi valilik.
HAYATİ YAZICI (Devamla) - Benim o zaman ki, İstanbul'daki bölge müdürüm hakkında Kaçakçılık Kanunu'na muhalefetten soruşturma açılmış ve onun hakkında takipsizlik kararı verilmiştir.
Değerli arkadaşlar...
MEHMET GÜNAL (Antalya) - İlgili memura valilik soruşturma izni vermedi.
HAYATİ YAZICI (Devamla) - Bak, ben savunma yapıyorum.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Verdinse söyle.
HAYATİ YAZICI (Devamla) - Bak, savunma hakkı kutsaldır, savunma hakkı kutsaldır Sayın Günal.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Tam söyle o zaman Sayın Bakan.
HAYATİ YAZICI (Devamla) - Sen beni dinleyeceksin.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Madem suç yok da niye soruşturtmuyorsunuz?
MEHMET ALTAY (Uşak) - Ya bir dinle ya Allah aşkına.
HAYATİ YAZICI (Devamla) - "Gümrük Kanunu'nda, Kaçakçılık Kanunu'nda yaptığımız değişiklikle ben bu eylemin ileride soruşturulmasını önlemişim." Ya vahim yani çok üzülüyorum. İçinizde çok değer verdiğim hukukçular var. Bazı arkadaşlarım da imzalamış bu önergeyi. Ya bu kadar hukuki garabet olabilir mi? Bakın, fiil 1 Ocak 2013'te müfettiş raporunun tarihi 18 Mart 2013 yani müfettiş raporunu verdiğinde değişmeyen Kasetçilik Kanunu yürürlükte, o tartışmayı da yapmış. 5607 sayılı Kanuna girer mi? Girmez ve sizin sözünü ettiğiniz kanun 11 Nisan 2013'te yürürlüğe girmiş, bir bu.
İki: Bakın, Kaçakçılık Kanunu ile Gümrük Kanunu arasındaki en belirleyici uygulama ölçütü şudur: Vergiye tabi mi değil mi? Sayın Aslan kardeşim burada çok güzel izah etti. Vergiye tabiyse, işlemlerde bir eksiklik varsa, teşebbüs varsa Kaçakçılık Kanuna girer; vergiye tabi değilse Gümrük Kanuna girer.
Gene, ithali yasaksa ne olursa olsun bu Kaçakçılık Kanuna girer. Altının ithali yasak değil, ticareti yasak değil, hiçbir vergiye tabi değil. Katma değer vergisine tabi değil. Ne zamandan? 1984 yılından bu yana. ÖTV'ye tabi değil 1990 yılından bu yana. Gümrük vergisine tabi değil 1996 yılından bu yana. Dolayısıyla, vergiye tabi olmayan bir ürünün...
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Yanlış beyan vermek ne peki? Cezayı neyden aldın? Yanlış beyan vermek gümrükte suç değil mi?
HAYATİ YAZICI (Devamla) - İşte, oraya geliyoruz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Cezayı niye yemiş? Onu söyle.
HAYATİ YAZICI (Devamla) - Gümrük Kanunu'nun 239'uncu maddesi -demin ifade ettim- uygulanmış, Türkiye'ye ithal edilmeye çalışıldığı kanaatiyle Gümrük Kanunu'nun 239'uncu maddesi uygulanmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAYATİ YAZICI (Devamla) - Bu maddeyi tutanaklara geçmesi bakımından aynen okumak istiyorum. "İthalat veya ihracat vergilerinden muaf eşyayı 33'üncü madde hükümleri gereğince..."
FARUK BAL (Konya) - Süre verin Sayın Bakana.
BAŞKAN - Bir dakika süre veriyorum.
HAYATİ YAZICI (Devamla) - Teşekkür ediyorum.
"...belirlenen gümrük kapıları dışında başka yerlerden izinsiz olarak ithal veya ihraç veya bunlara teşebbüs edenlerle, bu tür eşyayı gümrük işlemlerini yaptırmaksızın yurda sokanlar veya çıkarmaya çalışanlar -işte- ihraç olursa CIF değeri, ithal olursa FOB değeri oranında idari yaptırımı uygulanır." Bu uygulanmış, olay bu.
Değerli arkadaşlar, bu olayda kamunun, Bakanlığın yapması gerekip de yapmadığı, uygulamadığı hiçbir prosedür yoktur. Dolayısıyla, biz kül yutmadık bu olayda ama siz önergenizde çiğ köfte yapmışsınız, içine de benim şahsiyetimi, kişilik haklarımı koymaya çalışıyorsunuz. Ben bu çiğ köfteyi yemem, size de yedirmem.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)