GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri
Yasama Yılı:5
Birleşim:40
Tarih:08.01.2015

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bir kez daha Adana Milletvekilimiz Murat Bozlak'a Allah'tan rahmet, sevenlerine ve grubuna başsağlığı diliyorum.

Dün Paris'te düşünce özgürlüğüne karşı girişilmiş olan katliamı kınıyorum. Tam bundan on sekiz yıl önce 8 Ocak 1996'da kaybettiğimiz gazeteci Metin Göktepe'yi bir kez daha buradan saygıyla, minnetle ve özlemle anıyorum.

Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı üzerinde grubumuzun vermiş olduğu önergeyle ilgili olarak söz almış bulunuyoruz. Ben, Cumhuriyet Halk Partisinin -Veli Ağbaba, Nurettin Demir ve Muharrem Işık'la birlikte- cezaevleri komisyonunda görev yapan bir milletvekiliyim. Pozantı Cezaevinden başlayarak 50 farklı cezaevinde 150'den fazla ziyaret gerçekleştirmiş ve bununla ilgili 100'den fazla rapor yazmış, bunlardan 5 tanesi de kitaplaşmış olan bir komisyonun üyesiyim. Nerede bir hak ihlali varsa, nerede bir hukuksuzluk varsa Cumhuriyet Halk Partisi bunların üzerine kararlılıkla gitti bu dönemde ve bunların üzerine giderken suçun türünü, suçlunun etnik kökenini, inancını, mezhebini hiç sorgulamadık, diliyle ya da ırkıyla, işlediği suçla, menşeiyle de hiç ilgilenmedik, insan hakları temelinden yaklaştık meseleye. Ve cezaevlerinde yaptığımız tüm ziyaretler sırasında tespit ettiğimiz üç ana mağdur grubu, üç ana mağduriyet vardı. Bunlardan bir tanesi mahkûmların yaşadığı sorunlardı. Diğeri, mahkûm yakınlarının cezaevi ziyaretleri öncesinde, sırasında ve sonrasında yaşadığı sorunlardı ama bir diğeri de cezaevi personelinin mağduriyetiydi. Cezaevi personelinin ismi değişiyor. Eskiden "gardiyan" deniyordu, bir devrim yapıldı, "infaz koruma memuru" adını aldılar ama sorunları değişmedi. Şimdi bugün onlara "iç güvenlik memuru" ve "dış güvenlik memuru" adını vereceğiz ama sorunlarıyla ilgilenmiyoruz. Oysa cezaevinde çalışan personelin dört yıl önce, on yıl önce, yirmi yıl önce ne sorunu varsa bugün de benzer sorunları var. Onların yeni bir sıfata değil, yeni bir statüye, sorunlarının bilinmesine ve çözüm önerileri getirilmesine ihtiyacı var. Onların bir makyaja, bir yeni isme değil, onların acil durumlarından dolayı önce nefes aldıracak bir suni teneffüse, sonra da etkin bir tedaviye ve rehabilitasyona ihtiyaçları var.

İnfaz koruma memurları, müdürler, müdür yardımcıları, aday memurlar, teknik memurlar, hepsinin sorunları dağ gibi ve çözülmeyi bekliyor. Bizler cezaevindeki mağdurların, mahpusların yanlarına gittiğimizde gözümüzün içine bakıyorlar girerken ya da çıkarken, sorunlarını dile getirirler mi, Mecliste bir gün gündeme gelip çözüm üretilebilir mi diye. Örneğin, cezaevinde çalışan memurlar silah taşıyorlar -cezaevinde, dışarıda görev yaptıklarında taşıyacaklar- polisler, jandarmalar gibi riskli görev yapıyorlar ama yıpranma payları yok. Çok farklı meslek gruplarına tanınan, gazetecilere tanınan, en nihayetinde milletvekillerine tanınan bir yıpranma payı cezaevindeki memurlarda maalesef yok. Oysa cezaevi memurları, cezaevinde çalışanlar yıpranma almadıkları gibi fazla mesai de almıyorlar. İşin enteresanı, onlar en çok, örneğin herkesin dinlendiği bayram günlerinde, yılbaşı günlerinde çalışıyorlar. Neden çalışıyorlar? Çünkü o günlerde açık görüş var ve herkes birden, birkaç gün içinde açık görüş yapacak. İzinlerin hepsi iptal, hiçbir tanesi ailesinin yanına, yakınlarının yanına gidemiyor ve kader mahkûmları çocuklarını kucaklarına alabilsin, bir anne evladına belki son kez sarılabilsin, bayram gününü, yılbaşı gününü birlikte geçirebilsinler diye onlar kendi ailelerinden, kendi yakınlarından fedakârlık yapıyorlar. Ne bu özel günlerdeki çalışmalar için, ne günün herhangi bir saatindeki fazla mesai için, ne bir isyan çıktığı durumda bütün izinler iptal edildiğinde gittiklerinde çalıştıkları fazla mesai için bir kuruş fazla ücret alamıyorlar. Emekli olmaya kalktıklarında örneğin, 3.800 lira maaş alan bir müdürün maaşı 2 bin liraya düşüyor; infaz koruma memuru 2.800 lira alıyor, maaşı 1.500, 1.600 liraya düşüyor. Kredi kartları dolu, borç boğaza kadar, emekli olmadan yaş haddine kadar çalışmayı zorluyorlar ve bulundukları koşullarda devletin 3 öğün için verdiği 4 liralık yemeği mahkûmlarla birlikte yiyerek, o kötü kaderi birlikte paylaşarak yaşama tutunmaya çalışıyorlar.

Grubumuzun önerileri var, değerlendirilmesini ve bu insanların sesinin artık duyulmasını talep ediyoruz.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)