GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri
Yasama Yılı:5
Birleşim:40
Tarih:08.01.2015

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Sayın Başkanım, öncelikle, sorulan sorulardan cevabını alamamış milletvekili arkadaşlarıma -bürokratlar notlarını aldılar- yazılı olarak cevap vereceğimizi belirtmek isterim.

Sayın Köse'nin "Teknisyenlere infaz koruma haklarından mesai ve silah ruhsatı niçin verilmiyor?" şeklinde bir sorusu vardı. Teknisyenler güvenlik hizmeti değil, dolayısıyla teknik bir hizmet vermektedirler. Fazla mesaileri için de hak var ancak silah hakları yok, ruhsat hakları yok, onu söyleyeyim.

Bir diğeri "Küçükçekmece Adliyesiyle ilgili -Sayın Özgündüz söyledi- soru önergemize cevap verilmedi." şeklinde. Arkadaşlarım ifade etti, bu hafta içerisinde imzalandı, sorunun cevabı gönderildi diye düşünüyorum, eğer ki gelirse, aynı metni buradan da milletvekillerimize açıp okurum.

Yine, Sayın Yılmaz'ın bir başka sorusu: "2'nci müdürlerin özlük haklarında bir eksilme var mı?" "2'nci müdürlerin özlük kaybı olmayacak, 2'nci müdürler müdür yardımcısı olsa bile, hak etmiş oldukları özlük hakları korunacak." diye bir cevap verildi, bunu belirtmek isterim.

Yine, Sayın Akar "Libya makamlarının en son açıklaması" dedi. Bununla ilgili, bildiğiniz gibi, 7 Ocak yani dün itibarıyla Dışişleri Bakanlığımızın bir açıklaması var, onu okumak isterim: "Libya Hava Kuvvetlerine ait olduğu iddia edilen Facebook sayfasından yapılan bir açıklamada, Libya hava sahasına girecek sivil veya askerî Türk uçaklarının vurulacağı kaydedilmektedir. Bu sorumsuz ve uluslararası hukuka aykırı açıklamanın hiçbir şekilde kabulü mümkün değildir. Ülkemizi hedef alan bu hasmane beyanı şiddetle kınıyoruz." Kaldı ki "Birleşik Arap Emirlikleri'ne ait olan uçak Libya'yı bombaladı." deniyor ve Libya'yı bombalamasına rağmen, siviller de ölmesine rağmen herhangi bir tepki de gösterilmedi. Dolayısıyla da Libya'da kimin ne kadar makul tepki verdiğini de kamuoyunun dikkatine sunuyorum. "Bu açıklamayı yapanların, Libya'da hava saldırıları düzenleyerek sivil can kayıplarının yaşanmasına, ülke altyapısının tahrip olmasına neden olan ve uluslararası hukuk ile insan haklarını ihlal eden belirli kesimler olduğu açıktır." Bir şekilde, biz Türkiye olarak Libya'nın toprak bütünlüğünden yanayız. Seçilmiş milletvekillerince oluşturulan Parlamentonun çalıştırılmasına izin verilmesini destekliyoruz, savunuyoruz ama bazıları, Libya'nın kargaşa içinde olmasıyla, âdeta Libya'nın bölünmesiyle bir şekilde diğer komşu ülkelerin mali kaynak olarak kullanılmasını sağlamaya çalışıyorlar. Bunun doğru olmadığını, eğer Libya'da bir zenginlik varsa bu zenginliğin Libya halkına ait olması gerektiğini söylüyoruz. "Uluslararası toplumun bugüne kadar hava saldırılarına -o Libya'ya yapılan hava saldırılarına- karşı yeterli ve gerekli tepkiyi vermemesi, bu sorumsuz açıklamayı yapanları şüphesiz cesaretlendirmiştir. Ülkemiz ile Libya arasında birçok kentte devam etmekte olan sivil uçuşlar, bu zor dönemde, kardeş Libya halkının insanî yardım veya ekonomik ihtiyaçlarının karşılanmasına katkı yapmaktadır." Yani Libya'ya seyahatlerimiz sadece Türk tarafının talebiyle değil, Libyalıların talebiyle de olmakta. Çünkü geliş gidişi, ulaşımı sağlamak da büyük bir imkândır. Kendi illerimize bile bir uçak gelmese, gerek bakan veya gerek ilgili kimseden "Uçak seferlerini başlatın." diye talepte bulunuyoruz. Bildiğiniz gibi Somali'nin dış dünyayla tek bağlantısı dahi Türk Hava Yolları üzerinden yapılmaktadır. Dolayısıyla, Libya'ya yapılan uçak seferleri de bizim değil Libya halkının ihtiyaçlarını karşılar. Konuyla ilgili gereken girişimler yapılmaktadır. Nitekim, ilk olarak Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin Libya Özel Temsilcisi nezdinde girişimde de bulunmuştur.

Libya'nın bu hâle gelmesinde bizim hiçbir politikamız söz konusu değildir. Libya'nın bu hâle gelmesine yol açanlar, Libya'yı bu duruma düşürenler kimdir? Pekâlâ, uçaklarıyla gidip Libya'yı bombalayanlar -en bariz şekilde bombaladı- ve bu bombalamaya ses çıkarmayanlar, âdeta, bombalanmasını teşvik edenler, Libya halkını âdeta bölerek, ikiye ayırarak -yine söylediğim gibi- komşularından birisine destek vermeyi amaçlıyorlar. Uluslararası toplumun bu tepkisizliği, bu açıklamayı yapanlara destek olarak görülmektedir tarafımızdan. Doğru olmadığını ifade etmek isterim.

Yine bir başka soru, Sayın Turgut Bey'indi. Gerçekten, güneydoğudaki bazı yerlerde lojmanlara karşı zaman zaman saldırılar yapılmaktadır. Dolayısıyla biz de hep şunu söylüyoruz: Mutlaka kamu düzeninin sağlanması lazım. Şu anda kamu düzeni sağlandı mı? Kamu düzeninin sağlanması yönünde adımlar atılıyor. Zaten birçok sıkıntı da ondan çıkıyor. İstiyorlar ki bırakalım, kendi bildikleri gibi orada aynı doğunun Baas partisi olmak istiyorlar yani tektipleştirmek istiyorlar. Ya kendilerine bağlı olunacak ya da bunun dışında başkasını kabul etmiyorlar. Dolayısıyla, biz, demokrasinin Türkiye'nin her tarafında, hukuk düzeninin Türkiye'nin her tarafına eksiksiz olarak uygulanmasını istiyoruz. İster doğuda ister batıda ister kuzeyde ister güneyde. Ancak bu, bir süreç alacaktır. İnşallah, birlik ve beraberliğimizi devam ettirirsek bunlar da azalacaktır ve belli bir süre sonunda da tamamen ortadan kalkacaktır diye düşünüyorum. Bu ana kadar hukuka aykırı eylemlerini yapmış olup da yargı önüne çıkarılmamış hiç kimse yoktur. Dolayısıyla da şehitlerimiz oldu, işte sokak ortasında arkasından gidilip öldürülenler oldu ama her birisinin de kimse faili mutlaka yargı önüne çıkarılmıştır, adalet karşısında, hukuk önünde mutlaka cevabını verecektir diye düşünüyorum.

Muhterem Başkanım, bendeki sorular bu kadardı. Arz ederim.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Sayın Bakan, baz istasyonu demiştim.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz...

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Özür diliyorum Muhterem Başkanım, baz istasyonunu sordu.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Hastanenin üzerine baz istasyonu.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Tamam, tamam.

"Baz istasyonunu kaldıracak mısınız?" diye... Biliyorsunuz, burada, Yargıtayda da bir baz istasyonu vardı. Pekâlâ bu baz istasyonunun kurulmasını kendisine bir tehdit olarak gören veya bunun insan sağlığına zararlı olduğunu düşünen... Bakın, bunu da bilerek söylüyorum yani, bilimsel olarak tespit edilmemiştir ki bunun sağlığa zararı vardır diye, çok net. Bu kullandığımız telefonlar veya bu bilgisayarlar veya 2 metreden daha yakın televizyonların yaymış olduğu radyasyon -veya hangi tür tehdit, risk görüyorsak- çok daha fazla olmasına rağmen baz istasyonları öne çıkartılıyor. Baz istasyonlarını aldığımızda iletişim kurulmayacak, acil bir hastalık olduğunda doktora ulaşamayacaksınız, acil bir şey olduğunda ambulansı çağıramayacaksınız; olmadığı zaman da sıkıntı var. Ancak şunu söylüyorum: Bu, ayrı bir tartışma, bilim adamlarının raporlarında bir şey ancak inanıyorum ki şundan, televizyondan ve bilgisayardan az olduğunu söylüyorum. Bunun dışında, yine de bu mevcuttan -muhakkak ki her teknolojinin bir bedeli var- rahatsız olan varsa -Yargıtayda da oldu- yargı yolu açıktır biliyorsunuz her zaman, kapalı değildir, yargıya başvurabilir, birkaç yerlerde böyle oldu, yargı bunun kaldırılmasına karar verir, burada da Yargıtayda oldu. Dolayısıyla da adliyenin illa kendisinde olması da gerekmez, "devlet hastanesinde var." dediniz.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Yan yana binalar çünkü.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - E öyle. Dolayısıyla da pekâlâ adliyenin içinde olanlar, hâkimler, savcılar, hukuku daha iyi bilenler, dava açmaya daha yakın olanlar bir dilekçe verirler, davayı başlatırlar ve eğer yargı da bunun oradaki Uşak halkına zararlı olduğu şeklinde kanaate varırsa kaldırma kararı verir diyorum. Dolayısıyla, bu, daha önce Ankara'da yapıldı.

Bilgilerinize sunulur.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Hastanede olduğu için biraz daha duyarlılık var Sayın Bakanım.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Teşekkür ediyorum.