| Konu: | Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarı ve Teklifi |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 41 |
| Tarih: | 13.01.2015 |
CHP GRUBU ADINA MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, bugün bizi bu yasa tasarısının görüşülmesinde izleyen saygıdeğer vatandaşlarımıza ve esnaf teşkilatına buradan saygılarımı sunmak istiyorum.
Perakende piyasasının düzenlenmesiyle ilgili kanun teklifinin çıkması konusunda uzun yıllardır mücadele eden bir milletvekili olarak buradan bu noktaya gelinip bir yasal düzenlemenin yapılması ve bu Mecliste görüşülmesini çok önemsiyorum. Çünkü, bu düzenleme iki açıdan önemlidir: Perakende piyasası sadece mal satanları değil, ülkenin tümüyle üretim yapan her kesimini çok yakından ilgilendiren önemli bir yasadır. Bu anlamıyla perakende piyasası ciro, hacim olarak ülkede ekonomik büyüklükte çok önemli rakamları ihtiva etmektedir. Burada yapılacak düzenleme bu piyasanın doğru işlemesine, bu piyasadaki oyuncuların adil rekabet içerisinde olmasına, hukuki ve yasal zeminin oluşmasına... Böylece de piyasada hem tüketici için hem üretici için hem hizmet sektöründe olan, ticaretini yapan kesimler için bir yasal düzenlemenin olması çok önemlidir. Burada temel bakış açısı... Bu yasanın buraya gelmesinde çok teklif veren arkadaşlarımız var, bir de Hükûmetin teklifi var; bunları Komisyonda konuştuk. Gelinen nokta itibarıyla şunu söylemek benim burada boynumun borcu: Çerçeve olarak bu kanunun buraya gelmesi iyidir, ihtiyaçtır, yapılması gerekir, bunu uzun zamandır özlüyorduk. Böyle bir çerçeve yasanın buraya gelmesi iyidir. Ama bu çerçevenin içinin doğru doldurulması, haksız rekabetin ortadan kaldırılarak yıllardır yok etmeye, edilmeye çalışılan esnafın, küçük işletmelerin, bakkalın, manavın, kasabın, terzinin, hepsinin sorunlarına çözüm bulacak, büyük sermayenin küçüğü ezdiği bir ortamın ortadan kaldırılıp haksız rekabetin haklı ve adil bir ortamda yapılmasına imkân sağlayan bir noktaya gelmesi gerekir. Ancak, Hükûmetin tasarısında bu böyle değildir. Hükûmetin "uzlaşma tasarısı" diye sunduğu bu tasarı, "Herkesin teklifi ve düşüncesini aldık ancak bu kadar uzlaştırabildik." dediği bu tasarı şunu getirmektedir: Mevcut piyasa oyuncularından güçlü olanların durumunu devam ettirdiği, zayıfların yeni haklar elde etmesi konusunu göz ardı ettiği bir yasa tasarısıdır.
Peki, bu tasarı nasıl olmalıdır? Bu tasarı Anayasa'ya uygun olmalıdır. Anayasa'nın 173'üncü maddesi ne diyor? "Devlet, esnaf ve sanatkârı korur ve kollar." Bu ne demektir? Devlet yasal düzenlemeler yaparken de, bu yasal düzenlemelerin uygulama yönetmeliğini çıkartırken de, temel mantığı, küçüklerin, esnaf ve sanatkârın, KOBİ'lerin korunması ve onların kollanmasına yönelik pozitif ayrımcılık yapan bir yasal düzenleme yapmalıdır. Bu, Anayasa'nın 173'üncü maddesinin emridir ve bu bakış açısı olmalıdır. Benim teklifim ve Cumhuriyet Halk Partisinin Komisyondaki çalışması buna yönelik bir çalışmadır. Bu çalışmanın temelinde, haksız rekabetin ortadan kaldırılıp ezilen, yok edilmeye çalışılan küçük işletmelerin korunmasına yönelik düzenlemelerin bu yasada yer almasına yönelik gayret içerisinde olmaya çalıştık.
Değerli arkadaşlarım, bu yasada bir de şöyle bir politika ve algı yapılarak bu kanunun özünden saptırıldığı bir gerçektir. "AVM yasası" diyerek bunu AVM'ler üzerinde bazı düzenlemeler yapma olarak gösteriyorlar. Evet, bu yasa AVM'leri de kapsar ama bu yasanın kapsamı daha geniştir, AVM'lerin dışında perakende sektöründe olan herkesi kapsar.
Burada bir konunun da altını çizeyim: Perakende piyasası demek ne demektir, bunu bir açalım. Bir ülkede satılan tüm ürünlerin satılabilmek için rafa, vitrine, tezgâha çıktığı alan perakende piyasasıdır ve dünyanın geldiği nokta itibarıyla artık üretmekten daha önemli olan şey bir ürünün pazara çıkabilmesi, rafa girebilmesi, vitrinde olabilmesi ve o ürünün müşteriyle buluşturulabilmesidir. Bugün Türkiye'de öyle bir risk ve tehlike vardır ki, pazar giderek sınırlı sayıdaki satıcının, mağaza sahibinin eline geçmekte, piyasada rafa çıkacak ürünü tayin eden grup bu sınırlı sayıdaki grup olmaktadır.
Burada perakende piyasasının içerisinde kimler vardır? Bir, AVM'lerdeki bir kısım satıcılar vardır. İki, yerel zincir dediğimiz perakende marketçiler vardır. Üç, discount mağazacılık dediğimiz o mağazalar vardır. Dört, geleneksel diye tanımlanan esnafımız, sanatkârımız, bakkalımız vardır. Beş, bununla birlikte, sokaklarda iş yeri açmış küçük işletmeler, esnaflar, sanatkârlar vardır. Bütün bunları perakende piyasasının içerisinde düşünün.
Peki, bu piyasanın içerisindeki bu oyuncular hangi oranda piyasada egemendir? Giderek bu piyasada egemen olan oyuncular AVM ve indirim mağazası dediğimiz discount mağazalar, yok olan çizgi ise bakkal, kasap, manav dediğimiz geleneksel piyasadaki esnafımız ve yerel zincir dediğimiz bizim, bakkallıktan başlayıp 5, 10, 20 mağaza açmış yerel perakende satan mağazalarımız. Denge giderek her geçen gün parayla AVM'cilik kuran ve zincir mağaza açanların lehine geçmektedir. Bu konuda rakamların geldiği noktaya baktığımızda ciddi bir şekilde, 5 tane mağaza grubu piyasadaki açılan büyük süpermarket zincirinin egemenidir. ŞOK, BİM, UCZ, A101 ve benzeri mağazalar, toplam mağaza sayısının yüzde 67'sine ulaşmıştır. Bu anlamıyla bunlar büyük oranda pazara sanayicinin hangi malı sokacağını da belirler bir şekilde tayin eder bir noktaya gelmişlerdir.
Değerli arkadaşlarım, bu işin sanayi boyutuyla şunu söylemek istiyorum: Az önce dedim, bir ürün rafa çıkmıyorsa onu üretmek önemli değildir. Bugün birçok sanayicimiz bu büyük mağazaların satın alma gruplarına tavizler vererek veyahut da büyük oranda bedeller ödeyerek bu mağazaların ya vitrinlerine girmekte ya da bu mağazalar kendi markalı ürünlerini üreterek bu sanayicileri fason üretim yapmaya ya zorlamakta ya da sanayici kimliklerini bitirmektedir. Size bir örnek vereyim: Bir zincir mağazası olan büyük bir alışveriş zinciriyle eğer iyi ilişkileriniz varsa bir ayda büyük bir sanayici olabilirsiniz. Çünkü 5 bin tane mağazası olan bir zincir "Git bana meyve suyu yap." dediği zaman hemen bir depo, makineleri getirirsiniz, üç günde bu üretime geçer, orada sanayici olabilirsiniz. Aynı şekilde, var olan bir sanayiciyi de haksız rekabetle yok edebilirsiniz. Yani, bu işin boyutu sadece bakkalların yok olması değildir, bu işin boyutu sadece yerel zincirlerin yok olması değildir. Bu işin boyutunda, giderek, sanayicinin ürettiği ürünü rafa sokabilmesi için satabileceği pazar, satabileceği alan bulmakta çekeceği zorluk vardır. Bunu anlamakta zorluk çeken bazı piyasa oyuncuları olduğunun altını çizmek istiyorum, bunu anlamamakta ısrar eden bazı oyuncular olduğunu görüyorum. Değerli arkadaşlar, bu nedenle bu yasanın bir boyutuyla da sanayiciyle çok yakından ilişkisi olduğunun altını çizmek istiyorum.
Peki, bu yasa ne yapmalıdır? Bu yasa perakende piyasasını düzenlemelidir. Düzenlerken haksız rekabeti, büyüklerin küçükleri ezmesi konusundaki haksız rekabeti ortadan kaldırmalıdır. Bunu neyle yapabilir? Bu yasaya koyacağımız bazı düzenlemelerle yapabilir.
Bir: Bu kentte iş yeri açma bir kurul tarafından yapılmalıdır. Birinci yolu bu olmalıdır. Yani, yeni bir AVM açılacaksa, yeni bir zincir oluşturulacaksa, zincir mağazaların sokak aralarına girip bakkalı yok etme noktasında olmaması için, yeni mağaza açılmasına, ticaret olarak o kentin potansiyelini değerlendirecek meslek odaları, belediyeler, vilayet ve tüketici kuruluşlarının ortak karar verdiği bir yapı kurulmalıdır. Bu yapı yeni mağaza açılmasına karar veren, kentin dinamiklerini gözeten, o bölgede açılıp açılmamasına, bu anlamıyla kentin hem ticari bilgi sistemiyle hem coğrafi sistemiyle hem de sosyolojik gerekçeleriyle yeni mağaza açılmasına karar veren kurul olmalıdır. Bunda ticaret odası, esnaf odası, borsa, yerel yönetimler, tüketici dernekleri ve Bakanlık olduğu için de objektif karar verebilme noktasındadır. Bugün nasıl olmaktadır? Bugün, parası ve gücü olan, istediği yere AVM açabilmektedir. Bir örnek vereyim, çok yakın zamanda Hürriyet gazetesinde çıktı, Bursa Mudanya'da tarihî sit alanının üzerine AVM açma izni aldılar, en sonunda mahkemeden döndü. Bakın, samimi söylüyorum, güçleri, paraları o kadar etken ve karar aldırma sürecinde o kadar güçlüler ki bunu yapabildiler. İşte, burada: "Antik kent üstü AVM'ye izin yok." Değerli arkadaşlar, demek ki bu gücün karşısında bir dengeleyici kurul olmalıdır, açış ruhsatları bu şekilde verilmelidir.
İkincisi, "indirim mağazaları" dediğim, az önce isimlerini saydığım mağazalar çok ciddi bir şekilde her sokağa mağaza açabilmektedirler. Bunlar, kârlılık üzerine değil, pazarda pazarı ele geçirme üzerine bir çalışma yapmaktadırlar. Kaç metrekare yer açtığı önemli, para kazanıp kazanmaması önemli değil. Olmadık sokaklarda öyle kiralarla mağazalar açıyorlar ki sonuçta bu açtıkları mağazalarla elde ettikleri metrekare ve pazardaki paylarıyla gidiyorlar, uluslararası fonlarla pazarlığını yapıp bu işin finansmanını sağlıyorlar ve mağazacılığa giriyorlar. Kâr, ele geçen pazar. O pazarı ele geçirip o pazarda hâkim olduktan sonra kârlılığı sağlamak kolay, fiyatı tayin etmek kolay, fiyat üzerinde oynamak kolay, yeter ki pazar elinizde olsun. Bunu, hem sanayiciden malı alırken üzerine yüklediğiniz bedellerle yapıyorsunuz hem fiyatların üzerine koyduğunuz rakamlarla, kârlılıkla sağlıyorsunuz. Bu anlamıyla, fonlarla iş birliği içerisinde ciddi bir noktaya gelmiş durumdadır. Bazen bu iş öyle bir noktaya geliyor ki hiçbir şekilde paraya bakmadan mağazalara girmesi, mağazaları satın alma noktasında olabiliyor.
İkincisi: İş yerlerinin en azından bir gün kapalı olması dünyadaki çağdaş perakendecilik anlayışı içerisinde çok yaygın bir anlayıştır. Bunu, AVM'de olmayan iş yerleri, genelde belediyeler yapıyorlar. Birçok iş yerimiz kapanıyor pazar günleri ama pazar günleri AVM'ler halkımızın ilgi alanı hâline getirildi. Türkiye AVM kültürüyle yatıp kalkıyor ve bu AVM kültürü giderek tümüyle sosyal hayatımızın belirleyen yönü oluyor.
Değerli arkadaşlar, dünyanın birçok ülkesini inceledim. Bu ülkelerin birçoğunda bir gün kapatma, dinî günler ve resmî tatillerin arifesinde ve o gün kapatma dünyanın birçok gelişmiş ülkesindeki önemli bir noktadır. Bu, maalesef, bizim ülkemizde, hiç aralıksız, sekiz saat uyuma dışında, büyüklerin küçükleri alabildiğine rahatsız ettiği bir ortamdır.
Bunun ötesinde, gelelim diğer konuya. "Biz, ucuz satıyoruz. Biz, piyasayı daha ucuz fiyatla regüle ediyoruz." diyen büyük mağazacılık aslında hiç ucuz satmıyor. Büyük mağazacılık şunu yapıyor: "Benim pazarda egemenliğim var, şu kadar mağaza sayım var, şu kadar metrekarem var; bana bu ürünü şu fiyattan vereceksiniz." diye sanayiciye dayatıyor. Örneğin, 1 lira olan bir ürün büyük mağazacılığa 75 kuruşa verilirken, bizim küçük işletmelere 1 liraya veriliyor. Onlar 75 kuruşa aldıklarını 110 kuruşa sattıklarında yüzde 50 kâr ediyorlar. Bizim bakkalımız 1 liraya aldığını 1 lira 10 kuruşa sattığı zaman yüzde 10 kâr etmiş oluyor. Arada bu kadar büyük fiyat farkının olmasının nedeni, satın alma güçleri, istediği yerde mağaza açma; bu eriştikleri güçle hem sanayiciden istediği tavizi alma hem bakkalı yok etme. Bu nedenle, bu kanunun diğer maddelerinde tek tek bunları anlatacağım ama şunun altını çizerek söylemek istiyorum ki Anayasa'nın emrettiği kural gereği bu kanunun özünde esnafı, sanatkârı, bakkalı, manavı, kasabı ve küçük işletmelerimizi koruyan bir mantığı Hükûmet maalesef bu işin içine yerleştirmedi. Göstermelik... "AVM'den size yüzde 5 yer vereceğim, yok olan sanatları binde 1'le, binde 2'yle koruyacağım." demek bu işin özünden uzaklaşmış bir anlayıştır.
Bu işin özü şudur: Burada iş yeri açmanın kurallarını koyacaksınız, bir gün AVM'lerin kapatılmasını sağlayacaksınız. Bunun yanında, satın almada -küçüklerin büyüklerle rekabeti konusunda- onları yasal düzenlemelerle, ticaret hukukundaki düzenlemelerle destekleyeceksiniz ve piyasada küçüklerin gelişmesi için onlara pozitif ayrımcılık vereceksiniz. Yani esnaf iş yeri açtığında beş yıl vergi alınmadan işini devam ettirebilecek ve ayaklarının üzerinde durabilecek noktada olmalı; yanında çalıştırdığı işçilerin sigortasının devlet tarafından karşılanabildiği ortamı sağlamalı ve AVM'lerle rekabetinde, piyasada küçük işletmelere artı destekler verebilecek otopark desteğini vermelisiniz. Bütün bunlar gösteriyor ki bu kanunda bunlar yok. Aynı şekilde, ucuzluk, indirim mağazalarının sayısının yeterli bir noktaya gelip geçtiğini bilerek bunları sınırlamak zorundayız. Bu yasanın gerçek işlevini görebilmesi ancak böyle olur.
Geneline katılmakla birlikte, içeriğinin boş olduğunu söylüyor, bu konudaki görüş ve önerilerimizi bundan sonraki maddelerde söyleyeceğimizi sizlerle paylaşıyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)