| Konu: | Milli Mayın Faaliyet Merkezi Kurulmasına İlişkin Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 43 |
| Tarih: | 15.01.2015 |
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkanım, oy da istiyoruz vatandaştan. Onun için, zaten burada görüşlerimizi söylüyoruz, onlar da değerlendirecekler, inşallah gerekli kararlarını verecekler.
Ben konuşmama başlamadan önce, Antalya'da, özellikle batı ilçelerimizde geçtiğimiz günler içerisinde yaşanan sel ve hortum felaketi nedeniyle zarar gören bütün vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyorum. Buradan da Hükûmetten onların birtakım borçlarını -diğer şeylerde olduğu gibi- ötelemelerini; çiftçilerimizin, esnaflarımızın borcunu bir süre nefes alacak şekilde ötelemelerini ve bununla ilgili gerekli çalışmaları yapmalarını istirham ediyorum. Sayın Bakana da Hükûmetin bir üyesi olarak burada duyurmuş olalım. Tekrar, bütün vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyorum. Çünkü orası bütün sebze, meyve üretiminin yapıldığı, ihracatın büyük bir bölümünün yapıldığı bir bölge. Bu vesileyle tekrar hatırlatmış olalım.
Değerli arkadaşlar, bu kanunla ilgili olarak, tabii, millî mayın faaliyet merkezinin kurulması denmiş ama birçok değişik düzenleme de içeriyor. Biliyorsunuz, bedelli askerlik diye gelmişti. Bu çerçevede, tabii, kamuoyunda en çok bu tarafı tartışıldı. Bedelli askerlikle ilgili hem Sayın Genel Başkanımız hem buradaki arkadaşlarımız komisyonda görüşlerini belirttiler. Tabii, esas itibarıyla hem o konuyu hem de millî mayın faaliyet merkezinin kurulmasını genel itibarıyla olumlu bulduğumuzu belirtmek istiyorum.
Ama mayın konusuna girmeden hızlıca bedelli askerlikle ilgili birkaç cümle söylemek istiyorum. Bu ücret belirlemesi konusunda bazı önerilerimiz olmuştu muhalefet olarak. Özellikle, yoksul vatandaşlarımız açısından bunların ücretlerinin devlet tarafından ödenmesi, belli bir gelir seviyesinin altında olan vatandaşlarımıza farklı bir tarife uygulanması gibi alternatif önerilerimiz olmuştu adalet açısından, bu talepler yerine getirilmedi. Ayrıca, sürekli olarak da bedelli askerlik konusunun gündeme getirilmesi hususu, bir yanda, parası olanın askerlik yapması, parası olmayanın da sürekli bir şekilde uzun dönem askerlik yapması vatandaş açısından askerlik görevinin kutsallığını ve bir vatani görev olduğu hususunu yaralayacaktır. Bu nedenle, bu konuda genel bir düzenleme yapılarak Türk Silahlı Kuvvetlerinin hem asker ihtiyacının belirlenmesi hem de askerlik süresinin bu çerçevede yeniden düzenlenerek adil bir uygulamanın sağlanması gerektiğini düşünüyoruz. Bu hususların dikkate alınmasını, bu vesileyle de esas itibarıyla olumlu baktığımız düzenlemenin bu kısmındaki eksiklerin giderilmesini bir talep olarak Hükûmete iletmiş olalım. Biz bu konuda hep aynı duruşumuzu yine 2011 yılında yapılan düzenlemede de belirtmiştik. Vatandaşlarımızın yararına olan düzenlemeleri de destekliyoruz ancak eksikliklerin giderilmesini de hakkaniyetli bir şekilde uygulanmasını da Hükûmetin yetkililerinden talep ediyoruz.
Değerli arkadaşlar, onun dışında, bu millî mayın merkezinin kurulması hususu bugünün konusu değil, aslında çok gecikmiş bir düzenleme. Siz de hatırlayacaksınız ikinci dönem milletvekilliği yapan arkadaşlarım, 2009 yılında uzunca bir tartışmadan sonra burada Suriye sınırlarındaki mayınların temizlenmesiyle ilgili kanun tasarısını görüşmüştük ve o kanun görüşülürken de bu merkezin bir an önce kurulması gerektiğini hep beraber tartışmıştık. Tabii, o gün, sanki ertesi gün hemen mayınlar temizlenecekmiş gibi, bütün AKP Grubu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından baskı altına alınmıştı; 3-4 maddelik bir kanun olmasına rağmen Genel Kurulda ve Komisyonda haftalarca görüşmek durumunda kalmıştık ve bugün o eksikliği gideren bir millî mayın merkezinin kurulmasıyla ilgili kanuni düzenlemeyi burada görüşüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu gecikmiş bir düzenlemedir dedik, isterseniz o günlerle ilgili birkaç şeyi sizlerin hafızasını tazelemek açısından söyleyeyim. O yapmış olduğumuz mücadeleyi, Sayın Bakanım, bir kitap hâline getirerek sizlere de sunmuştum. Sayın Bakan sonra geldiği için önceki bakanımıza da teslim etmiştim. O süreçteki eksiklikleri, nelerin yapıldığını, Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesiyle ilgili Adalet ve Kalkınma Partisinin ısrarının arkasında, bugün Suriye'de yaşanan gelişmelere baktığımız zaman, nelerin olduğunu daha iyi anlayabiliyoruz. Onun için, bu konularda, şimdi, en azından kanun şu anda çıkarılırken bazı düzenlemelerin zamanında yapılması gerektiğini söylüyorum.
Değerli arkadaşlarım, o gün biz bu eleştirileri yaptığımız zaman Sayın Erdoğan "Ne var bunda? 'İsrailli firmalara verilecek.' diyorsunuz. Burada İzak çalışmayacak." demişti. Biz de kendisine sorduk "Niye 'John' ya da 'Jack' demiyorsunuz da 'İzak' diyorsun?" diye. Yani, mayın kanunu çıkarılırken -Niye bugün geriye döndüm- Hükûmetin değerli yetkililerine söyledik -Sayın Bakanım, siz o zaman bürokrasideydiniz, arkadaşlarımız arkada, hatırlayacaktır, yetkililer var- "Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesi" diye kanun olmaz dedik.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - 5903.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - "Ne yapalım?" dediler. Bir mayın temizleme kanunu çıkaralım, millî mayın merkezini kuralım, o işleri oraya havale edelim dedik, arkanızdaki arkadaşlar hatırlıyorlar. Ama, aceleyle "Biz Suriye sınırını hemen temizleyeceğiz ve kırk dokuz yıllığına birilerine vereceğiz." dediniz. Onun için bu gördüğünüz kitap o süreci, mayın temizleme kanununu anlatıyor, eksiklikleri anlatıyor. Şimdi bugün tamamlıyoruz yine eksik geliyor. Ne var dedik. "Efendim, 2014'ün Nisan ayına kadar Ottawa Sözleşmesi'ne göre temizlememiz lazım." dediler. Burası sürekli iki hafta, üç hafta boyunca baskı altında tutuldu. Şimdi, Sayın Bakanın sorularımıza verdiği cevaplara bakıyoruz: "Valilikler emriyle temizlenen belli yerler hariç hâlâ o ihaleler devam ediyor. Hâlâ! 2022'ye kadar da zannediyorum, Birleşmiş Milletler Ottawa Sözleşmesi çerçevesince yapılan sözleşmede uzatma aldık, onları bilahare temizleyeceğiz."
Şimdi, yine eksik yapıyoruz Sayın Bakan. Onun için bu kitaba ve geriye döndüm. Yine yanlış yapıyorsunuz. Neden? Bir taraftan bunları yapıyoruz. Dedik ki o gün: "Bakın, Suriye sınırı diye bir şey olmaz, hepsini yapın. Ağrı var, Iğdır var, Ardahan var, oradan buraya döşenmiş mayınlar var." Peki, ne olacak? "Genel bir şey çıkarın, toprakları temizleyen firmaya verelim." dedik. Kavgamızın sonucunda bu hâle geldi. Onun da ilgili maddelerini Anayasa Mahkemesi iptal etmeseydi şimdiye kadar bir firmaya verip temizletmiş olacaktınız. Söylediğimiz yanlışlığın bir kısmını Anayasa Mahkemesi toprakların temizleyen firmaya verilmesiyle ilgili kısmını iptal etti de ondan kaldı böyle. Yoksa ertesi gün başlayıp... Ne olurdu diye düşünüyorsunuz? Ben size söyleyeyim. Kitabın içinde de bir bölüm onunla ilgili. Sadece şu anda Suriye'de yaşananları düşünün ve dönün, o ihale o gün yapılmış olsaydı, İsrailli firmalara verilmiş olsaydı ve onlar da şu anda yerleşmiş olsaydı, IŞİD'le yaptığınız mücadeleyi, oradaki terör örgütünün, oradaki PYD'nin hareketlerini, Kobani'yi düşünün, o zaman ne dediğimiz, niye uyardığımız daha açık bir şekilde ortaya çıkıyor. Şimdi, orada İsrailli firmalar tarımsal şeyle veya "mayın temizleme firması" diye Suriye sınırına yerleşmiş olsaydı acaba ne olurdu? Kaldı. Niye kaldı? Çünkü, karşılığında topraklar verilmeyeceği için normal mayın temizleme faaliyeti olarak devam etti ve bunlar kaldı.
Dolayısıyla, kanun çıkarken eğer bunu kapsamlı bir şekilde çıkarmazsak değerli arkadaşlar, böyle bir sonuçla karşılaşırız. Bugün bu kanun o zaman çıktığında ortada henüz BOP'un aşamaları tam ilerlememiş durumdaydı, Arap Baharı başlamamıştı ve bütün bu ülkelerde, Orta Doğu'da yaşanan kargaşalar henüz başlamamıştı. Sadece o ülkedeki sınırlarla ilgili birtakım çalışma faaliyetleri olmak üzere bu kanun çıkarılmıştı. Şimdi nereye geldik? Bütün Orta Doğu bu çerçevede dizayn edilirken o gün söylediğimiz şeylerin önemi daha açık bir şekilde ortaya çıkmış oldu.
Yani, şimdi, yine bakıyorum -bu kanunla ilgili de arkadaşlarımızın görüşleri var- yapılanlara, yazılanlara bakıyorum, ihalelerde oluşan fiyatlara bakıyorum Sayın Bakanım, 400-500 milyonluk bir şeyden, 2 dolardan, birtakım şeylerden bahsediyorlar. Şimdi, o gün biz "Ya, niye Türk Silahlı Kuvvetleri temizlemiyor?" dedik. "Onlar temizleyemez." dediler. "Niye ihaleyi Millî Savunma Bakanlığı yapmıyor?" dedik. "Biz yapamayız, elemanımız yok." dediler. Sonra baktık, "Niye?" dedik; Sayın Unakıtan -kulakları çınlasın- dedi ki: "Ya, bunun 3,5-4 milyar dolara varan maliyeti varmış." Dedim ki: Ama daha üç ay önce yapmışlar. Yani, sizin iptal ettiğiniz şey de 350-400 milyona çıkıyormuş. Nasıl oluyor da 3,5 milyara çıkıyor? Çünkü 3,5 milyar dolar söylemezlerse, o zaman kırk dokuz yıllığına o toprakların işletmesini veremiyorlar birim maliyeti yükseltmek için. Bu hususları tekrar gündeme getirerek kamuoyu oluşturmuşlardı. Şimdi, bakıyoruz, eğer Sayın Bakanın bize verdiği bilgiler ve kamuoyuna yansıyanlar doğruysa, toplam olarak bakıldığı zaman yeni yapılacak ihaleyle ilgili fiyatlar var, artı -biraz sonra değineceğim yine- Ermenistan sınırında olan birtakım temizleme faaliyetleri, projeler var. Demek ki o zaman bizim söylediklerimiz doğruymuş ve bu maliyetler bilinçli olarak şişirilmiş. Bunun önemli bir husus olduğunu ve bir kanun çıkarılırken bir şeyler söyleniyorsa bunların dikkate alınması gerektiğini hem Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği hususlara hem de bugün geldiğimiz noktada hâlâ mayınların temizlenememiş olduğuna bakarsak anlamış olacağız. Onun için, gelin, muhalefetin söylediklerini dikkate alın değerli arkadaşlar. Bunları dikkate almadığınız zaman yarın tekrar geliyor, tekrar geliyor. Üzerinden beş sene geçmiş, hâlâ ortada temizlik bitmemiş. Yeni bir kanun getiriyoruz, bunda da eksiklik, yanlışlık yapmayalım diyoruz.
Şimdi, tabii, bunu söylerken hemen başka bir şeye geçiyorum değerli arkadaşlar. Enteresan bir şeyler oluyor. Sayın Bakana ben Komisyonda da söyledim, ilgili bakanlara da söyledim. Burada bir mayın temizleme kanunu çıkarıyoruz.
Sayın Bakanım, bu kanunu çıkarırken öbür taraftan İçişleri Bakanlığı ayrı kanun çerçevesinde çalışıyor gibi yapıyor ama farklı bir yöntem uyguluyor, Avrupa Birliği ayrı bir şey yapıyor. Açıkçası ben bunları anlamakta zorlanıyorum Sayın Bakanım. Biz sınır güvenliğini acaba Avrupa Birliğine mi devrettik? Yani, İçişleri Bakanlığı bünyesinde -Sayın Komisyon Başkanımız orada, uzunca süre hizmet ettiği için daha iyi bilir- eski adı ESYPUM olan -2008'den sonra adı değişmiş- bir Sınır Yönetimi Bürosu var. Şimdi, bunun başında da mülkiye başmüfettişi -sorumlusu- arkadaşımız var, benim de okul arkadaşım -küçümsediğim için söylemiyorum ama konu mayın temizliği, onun için öyle söylüyorum- o Sınır Yönetimi Bürosunun başında ve proje şöyle diyor: "Türkiye'nin Doğu Sınırlarında Sınır Gözetleme Kapasitesinin Artırılması ve Mayın Temizlenmesi Projesi." Projenin adı bu. Geçen yıl bütçe görüşmelerinde gündeme getirdim, bu sene de getirdim. Fakat projenin içinde asker yok, Kara Kuvvetleri yok. Kara sınırlarının korunmasıyla ilgili 3497 sayılı Kanun'a göre sınırların sorumluluğu Kara Kuvvetlerine ait. Peki, Kara Kuvvetleri Komutanlığı İçişlerine mi bağlı? Değil -askerlerimiz burada- Millî Savunma Bakanlığına bağlı. Jandarma sadece İçişleri Bakanlığına bağlı. Ya da ben mi yanlış biliyorum bilmiyorum. Peki, nasıl oluyor da sınırlardaki mayının temizlenmesinin sorumluluğu İçişleri Bakanlığında, hem de AB bürosunda oluyor, aklım ermiyor. Ha, yani niye öyle dedim, "Sınırların güvenliğini AB'ye mi emanet ettik?" dedim: Temizlenecek yer boydan aşağı Ermenistan sınırı. Dedim ki: Sayın Bakan, benim aklıma başka sorular geliyor, 2015 geliyor, onların toprak tanıma talepleri var, tazminat talepleri var. E, bunun yanı sıra dedim ki bakın, burada "Yabancılara açacağız." Diyorsunuz, öbür tarafta Kâzım Karabekir Çiftliği'ni TİGEM ihaleye çıkmış, diyor ki: "Ben bunları özel sektörün kullanımına açacağım yani yabancılar da alabilir." Adı Kâzım Karabekir. Çiftliğin adının Kâzım Karabekir olmasının nedeni o mücadelede göstermiş olduğu başarılardan dolayı, o sınırdaki çarpışmalarından dolayı verilmiş, sembolik bir şey. Şimdi hem bunu özel sektöre açacağız diyorsunuz hem askerî yasak bölgelerle ilgili tasnifleri değiştirip özel sektörün kullanımına açabilecek şekilde geliştiriyorsunuz, öbür taraftan da Avrupa Birliği Sınır Yönetimi Bürosu İçişleri bünyesinde mayın temizliyor. Bu nasıl iş? Madem bir kanun çıkarıyoruz, bütün mayın temizleme işlerini bu Millî Mayın Merkezine koyalım da... Ha, derseniz ki "Efendim, yok, o olmadı.", peki, o zaman başka örnek vereyim Sayın Bakanım: Daha taze, süreç devam ediyor, aralık ayının içerisinde teklifler alındı, UNDP bu sefer o projeyi üstlenmiş.
Bakın, şimdi, geçen sefer söylediğim Avrupa Birliği Sınır Yönetimi yapamamış, ihale olmamış, Birleşmiş Milletlerin Kalkınma Programı Türkiye'nin sınırındaki mayınları temizleme projesini yürütüyor. Nasıl bir iş bu? Herkes niye meraklı Türkiye'nin sınırındaki mayınların temizlenmesine, hem de oralara, ben anlamıyorum. Yani Birleşmiş Milletlerin şeyine mi kaldı? Burada "NAMSA yapsın." dediğimiz zaman bir sürü tartışma çıkmıştı "O yapacak, bu yapacak; ihaleyi Maliye mi versin, askeriye mi versin?" diye. Uzun olmasın diye söylemiyorum. Yani girdim, burada, mayınların temizlenmesi bilmem ne diye koymuş -52 milyon avro- ötekisi ayrı, bütçesini koymuş, hepsini koymuş, "Avrupa Birliği Projesi" yazıyor ama yine bakıyorum şimdi, şu anda on beş gün ertelemişler. İçinde yerli firmalar yok, yeterlilik alamıyorlar. 22 firma mı ne dosya almış, 10-11 tanesi ancak teklif vermiş yani Birleşmiş Milletlerinkinden bahsediyorum.
Şimdi biz burada eğer bir şey yapacaksak değerli arkadaşlar, bunu bir çerçeve kanunla hepsini yapmamız lazım. 2009'da söylediğime ondan geri dönüyorum. Verirsiniz millî mayın merkezine yetkiyi, gerekli şeyleri, Maliye Bakanlığı, kim girecekse içine girer ama İçişleri Bakanlığı mayın temizlemez. Birleşmiş Milletler bizim için mayın projesi ihalesi açamaz. Siz ihaleyi açarsınız, onlardan yetkilerini sorabilirsiniz, birtakım NAMSA'yla ilgili, denetleyici birimlerle ilgili kriter koyabilirsiniz. Acaba ne oluyor, onlar nasıl bakıyor diye Genelkurmay Başkanlığının web sitesine de baktım, "Çevre ve doğa koruma faaliyetleri: Genelkurmay Başkanlığının 26 Ocak 1998 tarihli direktifi çerçevesinde mayın döşemesine son verilmiş, mayın temizliği faaliyetine başlanmıştır, taraf olmuştur." diyor. Ottawa Sözleşmesi kapsamında depolanmışlar, onlar imha edildi, onu biliyoruz ama "Döşenmiş mayınlarla ilgili yurt içinde bulunan mayınlı alanların temizliği belirlenen öncelikler doğrultusunda TSK birlikleri vasıtasıyla -bunlar daha önce küçük küçük yapılan yerler- Suriye sınırında bulunan mayınlı alanların temizliği 5903 sayılı Kanun kapsamında MSB koordinatörlüğünde..." Evet, o da devam edenler. Şimdi, üçüncü kısım "Ermenistan, İran ve Irak sınırında bulunan mayınlı alanların temizliği ise AB Entegre Sınır Yönetimi Projesi kapsamında İçişleri Bakanlığı koordinatörlüğünde yürütülmektedir." Genelkurmayın web sitesinde de hâlâ bu bilgi not olarak duruyor. Yani lütfen bu düzenleme yapılırken bunların hepsini bir araya alalım. Birleşmiş Milletlerin yapmış olduğu bu ihale ertelendi ama yarın punduna getirilip yeniden bu şeyler yeterli bulunarak komisyon toplanabilir. Bizim dışımızda olan bir şey. Bununla ilgili de bu işin hukuki boyutu nedir? Millî Savunma Bakanlığımızın ve Genelkurmay Başkanlığının temsilcileri burada. Bu işi buradayken düzeltelim, yeniden yeni bir yanlış yapmayalım. 2015 Nisanı yaklaşırken birçok ülkenin parlamentosunda yine bu hususlar gündeme gelirken... Az önce okundu Başkanlık tezkeresi. Arkadaşlarımız bu konuyla ilgili yurt dışındaki toplantıya gidip Türkiye adına belli hususlarda bilgilendirme yapacakken bizim kalkıp Ermenistan sınırındaki mayınların temizlenmesini Avrupa Birliğine veya Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı'na havale etmemiz Türkiye Cumhuriyeti devletini küçültücüdür. Hani, itibarımız yok diye saraylar yaptırmakla olmuyor. İtibar, kendi mayınlarımızı temizleyecek iradeyi kendimiz gösterirsek, onun ihalesini de, sürecini de, kaynaklarını da kendimiz bulursak o zaman olur.
Şimdi burada baktım, demin söylediğimi özellikle söyledim: 50 küsur milyon avroyu veremiyor mu Türkiye Cumhuriyeti devleti de Ermenistan sınırını Avrupa Birliği Projesi kapsamında temizliyor? Benim aklım ermiyor. Bunun altında -eski tabirle- bir çapanoğlu var diye bakıyorum. O zaman birilerine bir şey mi yapılıyor, siyasi bir peşkeş mi var, ticari bir peşkeş mi var diye düşünmeye başlıyoruz.
Gelin, yol yakınken bütün bunların hepsini kapsayacak şekilde millî mayın merkezinin faaliyetlerini buna göre genişletelim. Artı, o şirketlerin yanı sıra Türk şirketlerinin de katılımını sağlayacak, onların da bu mayın temizleme pastasından -ki dünyada çok önemli bir sektör bu- pay almasını sağlayabilecek düzenlemeleri yaparak ihalelere onların da katılımını sağlayalım ve bütün düzenlemeleri -millî mayın merkezi aracılığıyla gerekli çalışmaları yaparak- burada tek bir düzenleme hâline getirelim. Aksi takdirde, yine bu eksikleri tamamlamak üzere bu Meclise gelmek zorunda kalacağız. Eğer bu şekliyle devam ederse kanun eksik çıkmış olacak değerli arkadaşlar. Bu konuda da Sayın Bakan bizlere bilgi verebilirse... Birkaç önerimiz daha var düzeltilmesiyle ilgili, onu ilgili maddelerde ve bölümlerde konuşacağız diyor, hayırlı uğurlu olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)