GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Milli Mayın Faaliyet Merkezi Kurulmasına İlişkin Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Yasama Yılı:5
Birleşim:43
Tarih:15.01.2015

MHP GRUBU ADINA ALİ ÖZ (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 672 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Bu kanun tasarısı, tabii ki sadece mayınların temizlenmesi dışında, millî mayın temizleme faaliyetlerinin dışında askerlikle alakalı, askere almayla alakalı, askerdeki sağlık sorunlarıyla alakalı konuları da içeren karmaşık bir tasarı hâlinde önümüze gelmiş durumda.

Temelde, özünde baktığımız zaman, aslında eksikliği olmasına rağmen, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bu kanun tasarısına karşı olmadığımızı öncelikle ifade etmek isterim.

Tabii ki, burada, bizden önceki konuşmacıların da bahsettiği gibi, özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının, gazilerimizin ve askerde birtakım olaylarla karşılaşan, askerlik görevi yapması esnasında birtakım sorunlarla karşılaşanların sorunlarının kanuni bir, yasal bir statüye bağlanmaması da ayrı bir sorun olarak karşımızda durmakta.

Bu vesileyle, öncelikle, şunu ifade etmek istiyorum: Millî Savunma Bakanına daha önceden gerek vermiş olduğumuz yazılı önergelerde veya gerekse Mecliste yapmış olduğumuz söz alma ve konuşmalarda söylediğimiz gibi, özellikle uzman çavuşların Türkiye'de önemli bir sorunu olduğunu, bu sorunun çözülmesi noktasında çok geç kalındığını, bunun kanayan büyük bir yara olduğunu ifade etmek istiyorum. Özellikle, orada görevin yapılması süresiyle alakalı tanımlanmış sürenin yetersizliği ve belli bir süre görev yaptıktan sonra, şartlarını başlangıçta kendileri kabul edip bilmelerine rağmen, ama yasanın kendine vermiş olduğu imkânlar münasebetiyle uzman çavuşluktan ayrılıp başka kamu kurumlarında görev bekleyen ve bu görevi bulamadıkları için de kendilerini tamamen toplumdan dışlanmış gören ve ne yapacaklarını bilemez hâlde evine ekmek götüremeyen çok sayıda uzman çavuş, er ve erbaşın olduğunu biliyoruz. Yani bu sorunun çözülmesi bu Parlamentonun... Bu alanda görev yaptırılmış olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin şerefli mensuplarının bu sorununun bir an önce çözülmesinin gerektiğine inanıyorum.

Rakamlarını vermek gerekirse: Son bir yıl içerisinde sayısı 80 bin civarında olan bu grubun 20 binden fazlası Silahlı Kuvvetlerden ayrılmakla karşı karşıya ve dolayısıyla -fırsat bulsalar- neredeyse orada adam kalmayacak. Yani başka bir kuruma geçeceklerinin garantisi kendilerine tanınmış olsa ayrılmak için hepsinin can attığını biliyoruz. Çünkü bize, inanıyorum ki iktidar partisi grubundaki milletvekillerine de başka kurumlara geçirmelerinde yardım noktasında sonsuz sayıda talep mutlaka geliyordur.

Bu kanun tasarısı içerisinde karşı da olduğumuz bir şeyi ifade etmek istiyorum: Askerlik görevini yapması esnasında intihar eden askerlerin savunulacak avukatlık giderlerinin Bakanlık tarafından karşılanması, baronun görevi üstlendikten sonra ailelerin kendi isteğiyle çekilmesi, ücretlerinin devlet tarafından karşılanacak olması olumlu. Ancak burada askere alma aşaması öncesinde ve askerlik görevi esnasında bu insanların neden intihara meylettiği çok ayrı bir konudur. Dolayısıyla intihardan sonra oluşan ölümlerin ve intihara bağlı kalınan sakatlıkların mutlak suretle devlet tarafından tanzim yoluna gidilmesi gerekir. Yani buradaki bu insanlar oralara gezmeye gitmiyorlar. Bunları siz askere almadan önce kendi kurmuş olduğunuz sağlık kurumlarında değerlendiriyorsunuz ve diyorsunuz ki: "Siz askerliğe elverişlisiniz." Bu, hem psikolojik yönden hem de fiziki yönden etraflı bir değerlendirme sonucunda verilen bir karar. Dolayısıyla bunların askerlik süresi içerisindeki fiziki ve psikolojik emanetleri tamamen size aittir. Dolayısıyla eğer burada bir sorun yaşanıyorsa bu sorunu sosyal devlet mutlaka üstlenmelidir.

Bedelli askerlik konusunda yeni düzenlemeler var. Bedelli askerlik yapılabilir ancak bu bedeli karşılayamayacak olan insanların da sosyal devlet olma gereği, parasını veremeyecek durumda olan insanların askerlik yapmış oldukları süre içerisindeki Sosyal Güvenlik Kurumu primlerinin devlet tarafından desteklenmesi gerekir. Bu iş artık, tamamen "Parası varsa bedelli yapar, yoksa mecburi askerlik yapar." hâline gelişen, dönüşen bir noktaya geldi. En azından imkânı olmayan, askerî görevini mecburen yapmakla yükümlü olan insanların mutlak suretle askerlik yaptıkları süre içerisindeki sosyal güvenlik primlerinin devlet tarafından karşılanması, diğerlerine tanınan imkânların yanında bunlara da tanınan bir fırsat olur diye düşünüyorum.

Askerî okullardan ayrılan çocuklar var. Askerî okul sınavına girdikten sonra bu gençlerimiz, çocuklarımız askerî personel statüsünde değerlendiriliyor. Buradan ayrılan, bir gerekçeyle, gerek kendilerine ait sebepler gerekse kurumun kendilerini askerlikten ayırdığı vatandaşlarımız... Bu örnekte sayısını tam net hatırlamamakla beraber ama gerçekten ciddi sayıda bir öğrenci grubunun olduğunu biliyorum. Dolayısıyla, bu öğrencilerin askerî okullardan ayrıldıktan sonra -geçenki torba yasada biraz fiyatlar düşürüldü ama- ödemeleri gereken bu tazminatları -düşünün Anadolu'daki fakir fukara çocuklarını- inanın ki ödeyecek durumları yok. Hele ki ödemeleri gecikenlere, mutlak suretle, bir de tefecilerde bile görülmeyen oranda faiz uyguluyorsunuz, yüzde 20 oranında faiz var. Bununla ilgili bize gelen çok sayıda bilgiler var. Bu aileler bu çocuklarının geri ödemelerini ödemekte zorlanıyorlar ve gerçekten ciddi sıkıntılar çekiyorlar. Bunun da düzeltilmesi noktasında taleplerini Sayın Millî Savunma Bakanına iletmek istiyorum. Bu harp okulu öğrencilerinin aslında bu durumunu giderebilseniz veya bununla alakalı bir rahatlık sağlanabilse belki de bir kısmı ailelerini de zor durumda bırakmamış olacaklar ve başka yönlere meyletmemiş olacaklar.

Az önceki konuşmacının ifade ettiği bir şey vardı; özellikle askerlik görevini yapma esnasında, bu, engel ve özür durumu oluşanların devlet imkânlarından yararlandırılması konusu. Bu konu da son derece önemli bir konu. Millî Savunma Bakanlığının, özellikle Sağlık Dairesinin bununla ilgili yeni düzenlemeler yapma girişimi içerisinde olduğunu biz de biliyoruz.

Türkiye'de normalde zaten Avrupa standartlarından farklı olarak "engelli" tanımını vücuttaki anatomik özür derecesine göre sınıflandırmanın dünyanın hiçbir ülkesinde olmayan bir garabet olduğunu ifade etmek istiyorum. Yani özür dereceniz, özürlü, bir gözünüzü kaybediyorsunuz, bunun özür derecesi -aranızda hekim arkadaşlar var, bilirler- tam ışığı dahi görememesinin oranı yüzde 32 Sayın Bakan. Dolayısıyla, birtakım haklardan istifade etme noktasında yüzde 40'ın altındaki özür derecesine sahip olanların bu hakları hiçbir şekilde elde edemediğini hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla, bunlara farklı bir düzenlemenin yeniden yapılma mecburiyeti var.

Yine, Gülhane Askerî Tıp Akademisinde görev yapan hekimlerin, özellikle daha önce Sağlık Bakanlığının tam gün yasasıyla yasalaşan bir düzenlemesinde, tam gün yasasında, GATA'da çalışan öğretim görevlilerinin eğitim ve araştırma hastanelerinde ve üniversitelerdeki, tıp fakültelerindeki profesör ve doçentlerden farklı bir statüye tabi tutulmasını da şiddetle eleştirdiğimizi ifade etmek istiyoruz. Siz aynı zamanda Millî Savunma Bakanı olarak gerekirse Sağlık Bakanıyla da durumu görüşürsünüz, dolayısıyla kendinizin de sorumlu olduğu bu Bakanlıktaki bu hekimlere siz destek vermek zorundasınız. Orada çok ayrı bir düzenleme yapıldı. Eğitim ve araştırma hastanesindeki öğretim görevlilerinin tam gün uygulamasını Bakanlar Kuruluna, üniversitelerdekini tamamen belli bir yasaya ama GATA'daki, Gülhane Askerî Tıp Akademisindeki hekimlerin ise bu hakların hiçbirinden faydalanmaması gibi bir yasal düzenleme yapıldı. Bunun da büyük bir adaletsizlik ve haksızlık olduğunu düşünüyorum.

Temelde, kanunla alakalı olarak bu millî mayın faaliyet merkezinin kurulması elbette ki olumlu. Ancak mayından temizlenmiş olan arazilerin hazineye devredildikten sonra kimler tarafından kullanılacağının yasal bir altyapısının oluşması elbette daha doğru olurdu. Yani bu temizlenecek olan araziler, yine verimli tarım arazileri başta olmak üzere, bu alanı içeren araziler eğer yine bir ranta vesile olacaksa o zaman bu yapmış olduğunuz düzenlemelerin bu memlekete, yüce Türk milletine çok fazla fayda sağlamayacağı kanaatinde olduğumu ifade ediyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyor, tasarının hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)