| Konu: | Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 47 |
| Tarih: | 27.01.2015 |
HDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın birinci bölümü üzerine Halkların Demokratik Partisi adına söz almış bulunuyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının, hayvan gen kaynaklarının korunması, ıslahı, genişletilmesi, yaygınlaştırılması ve belgelendirme gibi konularda faaliyetler yürüten organizasyonlarla iş birliği yapabilmesi ve bunların faaliyetlerinin kontrol edilmesine ilişkin düzenlemeler içeren bu tasarı Genel Kurula daha önce de gelmiş ancak Anayasa Mahkemesi kanun içeriğinin birçok boşluk içerdiği ve bu boşlukların idarece hazırlanacak yönetmeliklerle doldurulması fikrini Anayasa'ya aykırı bularak iptal etmişti.
Değerli milletvekilleri, gıda ve hayvan türlerinin ıslahı, korunması ve geliştirilmesi gerek insan türünün beslenme ihtiyaçlarının istikrarlı bir biçimde sağlanabilmesi gerekse de ekolojik dengenin korunması bakımından elbette son derece önemli hususlardır ancak AK PARTİ Hükûmetinin iktidarda bulunduğu son on iki yılda Türkiye'de gerek tarım gerekse hayvancılık faaliyetleri ve bu alanda süregiden istihdam, tarım ve hayvancılık işleriyle uğraşan gerek özel gerekse tüzel işletmelerin üretkenlik durumları birlikte ele alındığında, tarım ve hayvancılık alanı somut biçimde gerilemiştir. Örneğin, 1991'de 51 milyon olan küçükbaş hayvan sayısı 2013'te 38,5 milyona kadar gerilemiştir. 1990'da ülke nüfusu 56,5 milyon iken bugün yaklaşık 78 milyondur. Türkiye nüfusunun son yirmi iki yılda yaklaşık yüzde 50 oranında artmasına karşın, Türkiye'nin küçükbaş hayvan varlığı son yirmi iki yılda 12,5 milyon azalmıştır.
Değerli milletvekilleri, kırsalda yaşayan halkımız için 2014'ün en önemli gelişmelerinden birisi Büyükşehir Yasası kapsamında 16 bin köyün mahalleye dönüştürülmesi durumudur. Bu değişimle ülkenin nüfus yapısı da değişecek, kırsalda yaşayan nüfus yüzde 24'ten yüzde 9'a inecektir. Kırsalda yani köyde yaşayanlar, mahalle olarak bağlandıkları belediyeye su parası, emlak vergisi, verilen hizmetler için katılım payı ödemektedirler. Büyükşehir sınırlarına dâhil edilen bu köylerde her türlü imar izin ve uygulamaları belediyeler tarafından yapılmaktadır.
Köy tüzel kişiliğine ait mera, yaylak ve diğer tüm varlıklar belediyelere devredilmiş ve tarım alanları, meralar, yaylalar imara açılmıştır. Ürettiği tarımsal üretimden zaten para kazanamayan çiftçiler, ellerindeki toprağı satacak ve üretimden büyük oranda çekilmek durumunda kalacaklardır. Bu bağlamda, Büyükşehir Yasası'nda çiftçileri koruyacak tedbirlerin alınması zorunludur.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'de kırsala, köye yönelik bir yok etme, dönüştürme projesi uygulanırken, Birleşmiş Milletler, 2014 yılını Uluslararası Aile Çiftçiliği Yılı ilan etti. Avrupa Birliğinde, tarımsal desteklemede aile işletmeciliğine -deyim yerindeyse- pozitif ayrımcılık yapılmaktadır. Aile işletmeciliğini ve genç çiftçileri destekleyerek kırsalda üretim yapılmasını sağlıyor.
Değerli milletvekilleri, hayvancılık, gelişmiş ülkeler başta olmak üzere diğer ülkelerde önemli bir ekonomik kaynak, ülkelerin önemli bir gelir kaynağıdır. Türkiye'de tarımsal üretimde hayvancılığın payı yüzde 30'larda sınırlı kalırken, gelişmiş ülkelere baktığımızda tarımsal üretimin içerisinde hayvancılığın yüzde 50, yüzde 60 gibi önemli bir paya sahip olduğunu görmekteyiz.
Türkiye hayvansal üretim için son derece uygun koşullara elverişli olmasına karşın, hâlâ gerek birim üretim gerekse üretim kalitesinde ciddi sorunlara sahiptir. Hayvancılıkta, en büyük girdi olarak, yüzde 70 gibi önemli bir oranın kaba yem olduğu bilinmektedir. Bu durum bilinmesine rağmen, Türkiye'de hâlâ toplam besi hayvanı sayısıyla orantılı bir kaba yem üretimi söz konusu değildir.
Değerli milletvekilleri, bir ülkede hayvansal üretimi artırmanın yolu ya hayvan sayısını artırmakla ya da mevcut hayvanlar ıslah edilerek daha yüksek ve kaliteli ürün veren ırklar hâline getirilmekle mümkün olabilir. Birinci yola ekonomik anlamda baktığımızda sürdürülebilirliği yoktur. İkinci yol ise, orta vadeli baktığımızda, Türkiye'de oluşturulması gereken, en kısa sürede uygulamaya sokulması gereken bir olgudur. Hayvancılık alanında dışa bağımlılığı ortadan kaldırmak için yüksek ve kaliteli ürünler veren ırkların ıslah çalışmalarının azami düzeyde desteklenmesi gerekir. Bir ülkede hayvancılığın, çiftçiye 2-3 tane besi hayvanı vererek geliştirilemeyeceği ortadadır.
Değerli milletvekilleri, hayvancılık sektöründe sıfır faizli veya düşük faizli kredilerle büyük yatırımlar yapılırken yem sorunu genel olarak göz ardı edilmektedir. Sadece son üç yıllık döneme bakıldığında, hayvancılığa yılda ortalama 2 milyar liranın üzerinde destek sağlanırken bu dönemde 7 milyar lirayı aşkın kredilerle hayvancılık işletmeleri kuruldu. Besi ve süt hayvancılığının yanı sıra, küçükbaş hayvancılıkta kanatlı sektörü ve yine son yıllarda hızla gelişen ve büyüyen su ürünlerinde de temel sorunların başında yem konusu bulunmaktadır. Kaba yem açığının yüzde 60'lar seviyesinde olduğu tahmin ediliyor.
2012'de patlak veren saman krizi, kaba yem sorununu bir kez daha gündemin ilk sıralarına getirdi. Türkiye, 2012 yılında ilk kez saman ithal etmek zorunda kaldı. Yem sorunu çözülmeden hayvancılık sektörünün sorunlarının çözülmesi de olanaksızdır çünkü hayvancılıkta girdi maliyetlerinin yüzde 70'ini yem oluşturmaktadır.
Değerli milletvekilleri, yem bitkilerine verilen desteklerde son beş yıldır çok küçük oranlarda artış sağlandı. Yem bitkileri üretiminde kullanılan mazot, gübre, enerji ve diğer girdilerin fiyatı çok artınca maliyetler yükselmektedir. Oysa, üreticinin sattığı yemin fiyatı aynı oranda artmamaktadır. Bu nedenle, kendi işletmesi için üretim yapanlar bir yana bırakılırsa, yem bitkileri ekip satmak isteyenler, bunu sürdürmekte zorlanmaktadırlar. Bu nedenle de kaba yem açığı kapatılamamaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de çayır ve mera alanları hızla daraltılmakta ve âdeta talan edilmektedir. Yapılan yasal düzenlemelerle mera alanları amaç dışı kullanıma açılırken mevcut meraların ıslahı çalışmaları da yetersiz kalmaktadır.
Yıllardan beri, göreve gelen her Hükûmet, meraları hayvancılığın kullanımına sunmak yerine, mera alanlarının âdeta amaç dışı kullanımı için gerekli her türlü yasal düzenlemeleri yapmışlardır. Bu nedenle, hayvancılık için son derece önemli olan meraların ıslahı yerine, meraların satışı tercih edilir oldu.
Yem destekleriyle ilgili önemli bir handikap da destekten yararlanmak için çiftçilerin en az 10 dekar ekim yapmalarının zorunlu kılınmasıdır. Bu durum, küçük üreticilerin destek almasını engellemektedir.
Değerli milletvekilleri, Hükûmet 2012'de samanda yaşanan krizi önlemek ve yem üretimini artırmak için ilk kez çok yıllık yem bitkisi üretimini de indirimli faiz kredileri kapsamına aldı ancak kaba yem sorununun çözülmesinin, sadece belli oranda destek ve kredi vermekle mümkün olmayacağı görülmüştür.
Açığın kapatılması için yem bitkileri tohumculuğunun kapsamlı biçimde ele alınarak desteklenmesi, geliştirilmesi ve tohumdan başlayarak üretim, verimlilik ve daha birçok konuyu kapsayan bütüncül bir politika uygulanması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, yem sektöründe yaşanan onca sorun varken işin içerisine bir de süt sanayicileriyle ilgili sorunlar girmiştir. Birkaç yıldan beri, süt aldıkları üreticiye yem satmaya çalışan süt sanayicileri, yem piyasasını derinden etkileyecek bir uygulamaya geçtiler. Çiğ süt aldıkları üreticiye "Yemini benden almazsan sütünü almam." biçiminde dayatmalar gerçekleştirmektedirler. Sütünü sanayiciye satan bir üretici, ihtiyacı olan yemi sanayiciden satın almak zorunda bırakılmaktadır. Bu uygulamayla, süt üreticisinin, alacağı yemin kalite ve fiyatını seçme hakkı da elinden alınmış olmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hayvancılık sektörü ve bu sektörün istikrarını belirleyen birçok tali alanda sorunlar ciddi düzeyde devam etmektedir. Hükûmetin seçim dönemlerine sıkıştırdığı popülist, geçici, yüzeysel ve kısmi destek programları, gerek küçük çaplı gerekse kooperatif biçimindeki işletmeleri iflasın eşiğine getirmiştir. Hükûmetin hazırladığı bu kanun tasarısı bu hâliyle, sorunların köklü çözümü konusunda oldukça yetersizdir. 80 milyona yaklaşan ülke nüfusuna besin sağlanması konusunda istikrarsızlık kaygı verici boyutlardadır.
Alınacak tedbirlerde hayvan üreticilerinin sorunlarını gerçekten giderecek kapsamlı reformlara ihtiyaç olduğunu belirtiyor, bu duygu ve düşüncelerle tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)