| Konu: | Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 48 |
| Tarih: | 28.01.2015 |
HDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 683 sıra sayılı Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında konuşma yapmak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Burada madenle ilgili çok şey konuştuk, Soma'yı konuştuk, Ermenek konuşuldu, Zonguldak konuşuldu, Bartın konuşuldu, Afşin konuşuldu, Şırnak'taki kömürler konuşuldu ve çevre felaketleri konuşuldu. Turgutlu'daki nikel madeni konuşuldu, birçok yerde ruhsatlar konuşuldu, çantacılar konuşuldu, her şeyi konuştuk. Fakat bu tasarıya baktığımız zaman, 10 Haziran 2010 tarihindeki kanunun uygulamasından çıkan bazı sorunlarla karşılaştığını söylüyor Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı. Neyle ilgili çıkmış sorunlar? Bakıyoruz, insan sağlığıyla ilgili. Hayret bir şey değil mi arkadaşlar? Allah aşkına, bu tasarının içinde insan sağlığıyla ilgili bir şey var mı? Birisi çıkıp "Şu tasarının içinde insan sağlığıyla ilgili bir şey var, insan sağlığı için tedbir var, şu maddede şöyle deniyor..." Var mı bunun içinde? Yani, bu gerekçeyi niye yazıyorsunuz? Dalga mı geçiyorsunuz? Kiminle dalga geçiyorsunuz? Soma'da 301 kişi yaşamını yitirdi -daha demin grupta yanımdaydı Soma işçileri- 2.831 kişinin işine son verildi. Neymiş? Maden sektöründe, kömür ocaklarında çalışan işçilerin biraz durumu iyileştirildi diye. Eğer sizde vicdan ve siyasi, ahlaki sorumluluk varsa, eğer bu sorumluluk insani bir sorumluluksa Soma'da ölen 301 işçinin ve işine son verilen 2.831 işçinin kıdem ve ihbar tazminatları niye bugüne kadar ödenmedi? Niye ödenmedi Sayın Bakan? Niye ödenmedi? Niye ödenmedi ey iktidar boş sıraları, ey Meclis, ey yüce irade? Sadece patronlara mı çalışacaksınız? Sadece işverenlerin, oradaki işverenlerin mağduriyetine mi çalışacaksınız? Bu işçilerin hakkı ne olacak? Bu ölenlerin hakkı ne olacak? Çocuklarının, eşlerinin hakkı ne olacak söyler misiniz?
Ama siz, ölen işçinin hakkını değil onları öldüren işverenin mağduriyetini gidermek için, ücret artışları için kanun teklifi getirdiniz. Biz bunu tartıştık burada, bu Mecliste tartışıldı ve bu kanun teklifi hem Komisyonda geri çekildi hem Hükûmet tarafından burada geri çekildi. Bu ne yüzsüzlüktür, bu ne arsızlıktır, bu ne aymazlıktır, bu ne kabul edilmezliktir! Kaç ay geçti aradan, tekrar getirdiniz bunu. Yapmayın! Yapmayın bunu, yapmayın, yapmayın, yapmayın! Niye getirdiniz bunu tekrar? Eğer doğruysa niye önergeyle geri çektiniz? Eğer doğruysa o zaman niye çektiniz? Komisyonda niye çektiniz? Sayın Çalışma Bakanı burada oturuyordu, o kanun maddesini burada niye geri çektiniz, şimdi niye geri getiriyorsunuz? Dalga mı geçiyorsunuz? Soma'da öldürülen, o ocakta öldürülen 301 işçiyle, 3 bin de işten atılan işçiyle dalga mı geçiyorsunuz?
Şimdi, o işverenlere, onlara ölüm kusanlara, onlara ücret artışlarıyla ilgili düzenleme yapıyorsunuz. Bu kanunun adı bu, "öldür, sana para vereyim kanunu"dur bunun adı. "Öldür, öldür, sana kanun çıkarayım, para vereyim, daha çok öldür, daha çok işçi ölsün, daha çok para kazan."
Nasıl kazan? TKİ'nin, TTK'nın ihalesini siz veriyorsunuz, bu ihaleyi siz veriyorsunuz Enerji Bakanlığı olarak ve ihaleyle verdiğiniz o taşeron işçileri ölüme sürüklüyorsunuz. İş güvenliğini sağlamıyorsunuz, maden sektöründe güvenliği sağlamıyorsunuz. 2010'da yaptığımız maden araştırma komisyonu raporunu burada görüşmediniz bile. Meclis dört ayını verdi, dünya kadar çalışma yaptık, dünya örneklerini koyduk ne oluyor ne bitiyor diye. Yazık değil mi, bu Meclisin mesaisine yazık değil mi? Bizim dört ay boyunca Soma dâhil, Şırnak dâhil, Zonguldak dâhil, Manisa Turgutlu nikel madeni dâhil, Kütahya dâhil, Afyon, Eskişehir, Bursa dâhil bütün illerde yaptığımız çalışmaların, Batman'da yaptığımız çalışmaların, Mardin'de fosfat fabrikasında yaptığımız çalışmaların hepsinin raporunu sunduk Meclise. Ya, doğru dürüst bir iş yapasınız diye dünyadan örneklerini koyduk; Güney Afrika'dan koyduk, Kanada'dan koyduk, dünyada maden sektöründe ne varsa onunla ilgili şeyleri koyduk. Bu böyle işliyor, en güvenli, en iyi iş sağlığı, en iyi tedbir, en iyi ruhsatlar, en iyi denetim böyle yapılıyor diye bir rapor yazdık, yüzlerce klasör beyanlar aldık. Attınız, sümen altı ettiniz, şimdi gelmişsiniz burada bize maden kanunu çıkarıyorsunuz. Madencilik sektöründe sadece insanları ölüme götürenlere ve onların şirketlerine burada yasa yapıyorsunuz.
Hani çevre konusu? Bu kanunun içinde çevreyle ilgili madde var mı arkadaşlar, gördünüz mü? Çevreyi koruyan bir madde var mı bunun içinde? O zaman bu gerekçeyi niye koydunuz? Ilısu Barajı'nda su tutmaya başladınız, Rize'nin dereleri gitti, Turgutlu'da nikel madeninde 2 milyon ağacı İngiliz şirketine bir kararla peşkeş çektiniz. Yani şurada 5 bin, 10 bin, 20 bin lira idari para cezası verdiğiniz zaman ne olacak? 2 milyon ağacın kaçta kaçı eder ki, söyler misiniz Allah aşkına? Söyler misiniz, nikel madeni dokuz yıllığına Gediz Ovası'nı olduğu gibi sülfürik aside boğduğu zaman İngiliz Kraliyet Ailesi paraları götürecek, millet de zehri soluyacak. Bu mudur maden kanunu anlayışı? Bu maden kanunu anlayışı değil arkadaşlar. Bakın, çok açık söylüyorum: Bu, vahşi kapitalizmin en berbat yüzünün tezahür ettiği yerdir burası.
Şimdi, Sayın Enerji Bakanı hakkında iki tane ihalenin bu Soma'daki işverenlere ihalesiz iş verildiğiyle ilgili gensoru var; 4-5 milyar liralık bir olay var.
Şimdi, bu madencilik faaliyetleriyle ilgili ruhsat konusunda defalarca buraya gelip size "Çantacıların eline ülkenin madenlerini verdiniz." demedik mi arkadaşlar? Demedik mi? Şimdi burada, bu kanunda, çantacılığı ve maden buluculuğunu resmîleştirip meşrulaştıran bir yaklaşım tarzı getiriliyor. Kanun maddesi çantacıları korumak üzere. Bakın, çok açık hüküm, hemen göstereceğim, alın: "Maden ruhsatları ve buluculuk hakkı devredilebilir." Ne güzel değil mi arkadaşlar? İktidar kendi yandaşlarına 48 bin tane ruhsat vermişti. Bunları da tasnif edin. İşletme ruhsatları ayrıdır, arama ruhsatları ayrıdır, alan ruhsatları ayrıdır, bilmem ne ruhsatları ayrıdır. Şimdi burada kendine göre bir yapılanma getiriyor ya. Demin hatipler bahsettiler -muhalefet partilerinden- dediler ki: "İmtiyazlı tüzel kişilikler getiriyorlar, şirketler." Hikâye arkadaşlar! Ne hikâyesi bu ya? Bizimle dalga mı geçiyorsunuz? 2010'da bütün madenlerin iznini Başbakana bağlamadınız mı? Başbakana bağladıktan sonra bu getirdiğiniz hikâye nedir? Kiminle dalga geçiyorsunuz? Dalga mı geçiyorsunuz milletle? Yani buraya neyin düzenlemesini getiriyorsunuz?
Şimdi, bu düzenlemeye bakın, Maden Kanunu, değil mi? Maden Kanunu değil arkadaşlar. Bakın, 10 Eylül 2014 tarihli o torba kanun vardı ya, hani maden işçilerine saat ayarı, kısa saat, kısa emeklilik ve biraz daha ücret getiriyordu ya, işte onun için hemen geçici madde 29: "...meydana gelen maliyet artışları fiyat farkı olarak ödenir." Kim yapacak bu tespiti? Soma AŞ, 301 işçi öldü. Şimdi çalışmıyor da, kapalı ocak. Oradaki işçilerin, işten atılan 3 bin kişinin ücret ve maaşları ne kadar arttı ki siz bunlara kalkıp maliyet artışı diye özel kanun çıkarıyorsunuz? Böyle özel kanun çıkarılır mı? Cinayet işleyenden hesap sorulur. İsterse iş kazası olsun, isterse dikkatsizlik sonucu olsun, ister tedbirsizlik sonucu olsun, isterse kasten olsun. Eğer bir ülkede, eğer bir ülkenin Parlamentosunda vicdan varsa bunun hesabını sorar, onları ödüllendirmez. Bu ödüllendirme ahlaki değil arkadaşlar, siyasetin dibe vurduğunun anıdır, siyaseten ahlakın dibe vurma anıdır, Soma'daki 301 işçiyi tekrar tekrar öldürmenin adıdır. Soma'daki işçiye kıdem tazminatını, ihbar tazminatını bugüne kadar verme ama onları öldüren işverenlere ücret artışı kanun teklifi ver! Ya AK PARTİ'de vicdan yok mu arkadaşlar ya? Biraz olsun insani olarak, biraz olsun, biraz olsun insani olarak düşünün. Sizin evlatlarınız değil mi bu işçiler? Sizin çocuklarınız, kardeşleriniz değil mi bu çalışanlar? El insaf ya, el insaf! Ya "insaf, vicdan" diyoruz ya, insaf, vicdan! Daha ne diyelim? Nasıl anlatalım bu kürsüden bu halkın...
Soma'daki işçiler ahirette, öbür dünyada yakanıza teker teker yapışacaklar. Buna "Evet" oyu veren kim varsa -bu maddelere- bunun vebalinden kurtulamaz, bak, açık söylüyorum. Bunlar ki... Bedava kömürün yarısı da taş kömürü çıkıyor, gördünüz, taş çıktı taş. Belediyeler aracılığıyla kömür dağıtılıyor ya, bunlarınmış, taş çıktı, müfettiş raporları ortada. Şimdi anlatır mısınız niye TKİ ile TTK'nın ihale verdiği redevans sistemi konusunda bunlar yapılıyor, söyler misiniz? Çünkü direkt Enerji Bakanlığına bağlı. Enerji Bakanlığı ne yapıyor? Bu kazaları önleyeceğine, bu ruhsatları denetleyeceğine, bu güvenliği alacağına bunu yapanları daha da ödüllendiriyor. Bu ödül verme, bu maden ocaklarındaki ölümleri yapanlara ödül verme yasasıdır bunun adı arkadaşlar, maden kanunu değil. Zaten şu yasanın başına bakarsanız anlarsınız. Maden Kanunu 1, dikkat edin, (a) fıkrası: "Kalsit, Dolomit, Kalker, Granit, Andezit, Bazalt gibi kayaçlardan agrega, hazır beton ve asfalt yapılarak kullanılan kayaçlar..." Agrega, moloz, halk dilinde bunun adı moloz, moloz. Moloz ile uranyumu -(c) fıkrasında- toryumu aynı maddeye koymuşlar. Şimdi, Allah aşkına söyler misiniz; agregayı -moloz, moloz, hani asfaltı kesiyorlar ya tamir ederken, bir makine tır tır tır kesiyor, ondan sonra yüklüyor, onu dönüştürüyorlar, onun adı agrega- uranyum da atom nükleer alanda kullanılan bir maden, koymuşlar aynı kefeye. Uranyum yok Türkiye'de.
Şimdi bakın, bir noktaya daha geleyim, devlet payı konusuna, devlet hakkı konusuna. Devlet hakkını düzenliyor. Bu yasa tasarısını getiren Hükûmete göre devlet kimdir biliyor musunuz? Devlet AK PARTİ'dir, bir partidir. Belediyeler, yerel yönetimler, muhalefet, kurumlar, hiçbirisi yok. Niye yok? Olmaz arkadaşlar. Neden olmaz?
Beştepe'de bir saray yapıldı. Beyaz Saray'a benzetiyorlar ya, bugün de sarayın sözcüsü İbrahim Kalın Beyaz Saray sözcüsü gibi çıkmış konuşma yapıyor. "Olduk başkanlık sistemi." diyor. Hadi ya! Bunun adı naylon başkanlık sistemidir, yahu naylon, naylon, naylon! Böyle başkanlık sistemi olur mu arkadaşlar? Ağayla başkanlık sistemi de olmaz, böyle maden kanunu da olmaz.
Şimdi, devlet hakkı olarak yüzde 5'i getirdiniz, yüzde 5. Belediyelerin bu madenlerden devlet payı alma hakkı var. Soma Belediyesinin var, Şırnak Belediyesinin var, Diyarbakır Belediyesinin var, hepsinin var, büyükşehir belediyelerinin hepsinin. Ya biz kanunen verilen devlet payını istedik diye "Memleketi bölüyorlar." dediniz mi? Dediniz. "Bölücü" dediniz mi? Dediniz. Demediğinizi bırakmadınız. Hatta bu Enerji Bakanı çıktı söyledi. E be kardeşim, senin belediyen alıyorsa benim belediyem almayacak mı? Devlet hakkı da, yerel yönetimler, belediyeler devletin bir parçası değil mi? Almayacak mı? Niye sen aldığında hoş da, bu çalan çırpan kesime özel kanunlar çıkarınca hoş da devletin hakkı olan payını almak istediği zaman bir belediyemiz bölücü oluyor?
İşte, maden kanununun en temel noktalarından biri şudur ki: O madenin çıktığı topraklarda, orada yaşayan halk plebisitle, referandumla oradaki madenler hakkında karar sahibi olacak. Orada üretilen madenin en az yüzde 15'i o bölgeye yatırılacak ve o bölgede hem merkezî hükûmetler hem de yerel yönetimler devlet payını alarak orada kendi... Sadece zehir, sadece çevre kirlenmesi, sadece yıkım değil. Oradan çıkıyorsa, o topraktan, o toprakta yaşayan herkes ondan hak sahibidir. Trakya'da da, Ege'de de, Karadeniz'de de, İç Anadolu'da da, Akdeniz'de de, doğuda da, güneydoğuda da böyledir. Biz bunu anlatmaya çalışıyoruz. Biz bunu anlata anlata öğreteceğiz. Bu hükûmetlerin Türkiye'de, tıpkı Yunanistan'da SYRIZA'nın gelişi gibi, gidişi de çok yakındır arkadaşlar, bakın, dikkat edin. SYRIZA iktidarı aynı bizim partimiz gibi. 2002'de seçime girdik barajı aşamadık; sonra 2007'de barajsız seçime girdik, bağımsız girdik ve şimdi parti olarak giriyoruz. SYRIZA da öyle başlamıştı. Evet, halkın birliğini sağladığınız zaman başarmamanız için bir neden yok.
Şimdi, ithal kömürü burada ayrı bir sayfa olarak konuşmak lazım, orada dönenleri ve kaçırılan vergileri.
Yine, Sayın Enerji Bakanı -enerjiyle ilgili özel şirketlerin hepsine enerji, elektrik verilmiş- çıkıyor tahsildar gibi her gün açıklama yapıyor. Kardeşim sen özelleştirdin, sattın artık elektriği, gitti, niye tahsilat yapıyorsun? Tahsilat sizin işiniz mi? Parayı onlar alıyor. Siz niye tahsilat yapıyorsunuz? Bırakın tahsilatçılığı, bırakın bu ölüm işverenlerine para yardımı yapmayı. Bırakın, halkın hakkını yurttaşın hakkını hukukunu yedirmeyin bu ülkede, yeter artık. Bırakın insanları da, çevreyi de, zeytinleri de, canlı hayatı da, kültürü de, turizmi de yaşatalım, insanca yaşayalım.
Biz buna külliyen karşıyız arkadaşlar. Böyle maden kanunu olmaz. (HDP sıralarından alkışlar)