GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri
Yasama Yılı:5
Birleşim:49
Tarih:29.01.2015

EROL DORA (Mardin) - Görüşülmekte olan 683 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 3213 sayılı Maden Kanunu üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

1980'li yıllarda Özal iktidarıyla başlayan ancak 1990'lı yıllarda yavaşlayan neoliberal dönüşümle ABD emperyalizminin Orta Doğu'yu yeniden şekillendirme projesiyle üst üste gelmesi AK PARTİ'yi ülkenin ve bölgenin önemli bir aktörü hâline getirdi. Özellikle kendi içerisinde güç ve çıkarlar koalisyonu olan AKP, büyük sağda Özal'ın çizdiği kalkınmacılık rotasını takip ederek ama onu katbekat aşan bir büyüklüğe ulaşmıştır.

Büyük sağ, kendi siyasal meşruiyetinin ve iktidar mücadelesindeki gücünün de aslen maddi refah arzusuna hitap etmek olduğunun bilinciyle davranır. Muhafazakâr liberal sentezin kökeni ve Türkiye liberalizminin en ciddi kökü buradadır.

2002 sonrasını anlamak için bu kök üzerinden AK PARTİ'nin ekonomi politikalarıyla kalkınmacılık anlayışını incelemek büyük bir önem kazanmaktadır. Özellikle inşaat sektörü ve kentsel mekânların yeniden dağıtımı üzerindeki yeni bir sermaye birikimi rejimi oluşturulmuştur. Burada, sanayi sektörü birincil sektör olmaya devam ederken sermayenin ikinci çevrimi, kentsel yapılı çevrenin üretilmesini içeren sabit sermaye yatırımı olan fabrikalar, altyapı sistemleri, okullar, hastaneler, konut alanları, alışveriş merkezleri gibi kentsel yapılı çevrenin farklı bileşenleri, sermaye birikiminin kârlılığı için sürekli olarak yeniden ve yeniden üretildiler. Kentsel dönüşüm sürecinde mekân yeniden üretilirken planlayıcı otorite olarak hükûmet ve mekânı dönüştürecek olan sermaye sınıfının ortak çıkarı olan "rant" kavramı, AK PARTİ'nin kalkınmacı retoriğinin alametifarikasıdır.

Rantı esas alan ve sermaye sınıfının çıkarlarını önceleyen bu kalkınmacı anlayış, özel sermayenin kâr etmesini engelleyecek bütün kolektif yapıları tasfiye ederek her şeyi piyasanın emrine ve insafına terk eden bir pratiğin yürütücüsü olmuştur. Bunun için neoliberalizmin var olan bütün politikalarını asıl niyeti gizleyerek kullanma ustalığına erişmenin son adı "Soma katliamı" olmuştur.

13 Mayıs 2014 tarihinde Manisa'da Soma Kömür İşletmelerine bağlı Eynez bölgesi maden ocağında meydana gelen facia son yüz yılın en büyük iş cinayetlerinden biri olarak kayıtlara geçmiştir.

Soma katliamının nedenleri arasında havalandırma sistemlerindeki sorunlar, kaçış yolları yetersizliği, kişisel koruyucu donanımların yetersizliği gibi altyapı ve teknolojik sorunlar olmakla beraber, 301 maden işçisinin yaşamını yitirdiği Soma katliamının birinci dereceden faili, rant hırsı için işçilere kölece bir yaşamı reva gören neoliberal sistemdir. Bu neoliberal sistemin ekonomik ve politik organizasyonunun icracısı ise AK PARTİ hükûmetleri olmuştur.

AK PARTİ Hükûmeti, 301 madencinin yaşamını yitirdiği bu katliam sonrası bile sermayeye tavır koyamamış, siyasi sorumluluğunun gereği olan ilgili bakanların istifasını isteyememiştir. Bu yönüyle görüşülen Maden Yasası kapsamında madencileri değil, çıkar çevrelerini önceliğine alan düzenleme söz konusudur.

Bu düzenleme üzerinde konuşurken Soma katliamını ve AK PARTİ'nin bu katliamdaki sorumluluğunu unutmamamız gerektiğini belirtiyor, bu duygularla tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)