GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri
Yasama Yılı:5
Birleşim:49
Tarih:29.01.2015

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yaşamımızın her anında ve alanında, doğal ve insan kökenli ve çoğunlukla öngörülebilen çeşitli tehlikelerle karşı karşıyayız. "Tehlike" zarar veya yok olmaya yol açabilecek durum olarak tanımlanır. "Risk" ise zarar ve hasar tehlikesidir. Risk ne zaman sıfırdır? Tehlikenin neden olacağı zarar yoksa risk sıfırdır. Önce tehlikeler tahmin edilir, sonra bu tehlikelerin doğuracağı riskler değerlendirilerek riskler azaltılır. Böylece tehlikenin zararlarını en aza indirebiliriz. Bu yaklaşıma biz "risk yönetimi" diyoruz.

Bu yeni kanun değişikliğinde risk değerlendirmeyle ilgili, risk yönetimiyle ilgili herhangi bir ifade yok. Yer altı madenciliği, doğası gereği planlama, yatırım ve üretim aşamasından pazarlama aşamasına kadar çok özel önlemler, donanım, bilgi, deneyim, uzmanlık ve sürekli denetim gerektiren dünyanın en ağır iş kollarından birisidir. Özellikle son on yılda kamunun faaliyet alanının daraltılmasında yapılan yanlışlar madencilik sektörüne de yansımış, yapılanma, kamu madencilik kuruluşlarının kapatılması, üstünkörü özelleştirilmesi, redevansla özel sektöre devredilmesi şeklinde olmuştur.

Redevans yoluyla üretim uygulamasını ne yazık ki deneyim ve uzmanlık bakımından yetersiz, gerekli bilimsel ve teknolojik yatırımları yapmayan firmalar yapmaktadır. Bu nedenle hem çok sayıda ölümlü iş kazalarına hem de maden kaynaklarımızın vahşi üretim yöntemleriyle heba edilmesine yol açılmıştır. AB süreci içerisinde iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili olarak çıkan kanun, tüzük ve yönetmeliklerin ana hedefi, risk değerlendirmesini yaşamın her alanına sokmak ve bu anlamda toplumun güvenlik kültürünü artırmaktır.

Risk değerlendirmesi olmadan iş güvenliği olmaz. Şu anda trafik ve iş kazalarından dolayı insan kayıplarımızın sayısı, doğal afetlerden dolayı kayıplarımızın sayısını maalesef geçmiş bulunmaktadır. Tehlike ve riskleri belirlemek için, örneğin, maden aramada, kömür aramada ve petrol aramada, bu doğal kaynakların işletme aşamalarında yer üstü ve yer altı jeolojik, jeofizik ve jeoteknik araştırmalar eş zamanlı olarak mutlaka yapılmalıdır. Maden galerilerinde sismik, elektrik özdirenç gibi jeofizik araştırmalar uygulanmalıdır.

Yüksek teknoloji evlere girdi, arabalara girdi, telefonlara girdi, her yer bilgisayar ve tablet ama teknoloji, madenlerimize maalesef inemedi. Üretim ve korunma için teknoloji yatırımına gelince durum vahim.

Bakınız, Eylül 2014 tarihli Soma bilirkişi raporu ne diyor:

"Havalandırma şekli ve yöntemi, yangın tehlikesi olan bir yer altı ocağı için uygun değildir. Yangın riskine karşı gerekli dayanıklı ve yanmaz malzeme yoktur ve ilgili altyapı oluşturulmamıştır. Karbonmonoksit gaz maskelerinin kontrol kayıtlarını denetlenmemiş ve yaptırım gücü uygulanmamıştır. Gaz ölçüm defterinden elde edilen veriler ile sensörlerden elde edilen veriler birbirini tutmamaktadır. Kayıtlar rastgele tutulmuştur. Sensörlerin kontrolünü yapma zorunluluğu bulunan ve elde edilen verileri değerlendirmekle görevli olanlar görevlerini ihmal etmişlerdir. Üretim zorlaması yapılmıştır. Denetimlerde işletme projesi, program ve üretim farklılıklarını göz önüne alarak kapsamlı denetleme yapılmamıştır. İşletmenin elektrik sistemi madenin çalıştırılması için güvenilir değildir. Gaz sensörlerinin akredite bir kurum veya kuruluş tarafından kalibrasyonunun yapılmadığı anlaşılmıştır. Kaza anında olay yerindeki haberleşme cihazlarının çalışmadığı ifadelerden anlaşılmıştır. Uygulanan üretim yöntem ve tekniği, yanmaya elverişli bu kömür madeni için uygun değildir.

Risk değerlendirmelerinin içinde alınacak önlemlere dair bir bölüm mevcut değildir. Ocaklarda tahliye amaçlı bir planlama söz konusu değildir." Biz de kalkmış risk yönetimi ve risk değerlendirmesinden bahsediyoruz bu ülkede her alanda.

Türkiye'de hâlâ vahşi üretim sisteminin ve kifayetsiz kâr hırsının acı sonuçlarını hep birlikte yaşıyoruz. Umarım, bunlar son olur. Ölenler bir lokma ekmeğin peşindeki emekçiler, işçiler ve yoksul halktır.

Aklı ve akılcılığı yüceltmek yerine, bilgi toplumu olma yolunda ilerlemek yerine kısa vadeli köşe dönmeci işler yapılırsa olacağı budur. Nerede bilim ve teknoloji, nerede dünya madencilik standartları, nerede risk yönetimi?

Türkiye'de inşaatta, sanayide ve madencilikte vahşi üretim yöntemlerinden vazgeçmeliyiz, yüksek teknoloji kullanan çağdaş üretim yöntemleri kullanmalıyız. Aksi takdirde iş kazaları ve insan kayıpları sürecektir.

İş facialarında ihmallerden ölen canlarımızı, emekçilerimizi saygıyla ve rahmetle anıyor, bu acıların son olmasını, tekrarlanmamasını diliyorum. Bu mesajların da ilgili yerlere ulaşacağını inanıyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)